Yeni Üyelik
22.
Bölüm

22. Bölüm

@tugbalal

(Her şeyle savaşılmıyormuş .

Her zaman haklı olunmuyormuş mesela.

Siz sevdiniz diye sevilmek zorunda değilmişsiniz.

Bazen vazgeçmek gerekliymiş. Savaşmamak gerekliymiş.

Her şeye karşı durulurmuşta sevgisizlik ile savaşılmıyormuş.

Bazen bırakmak gerekiyormuş.

Bırakıp bir köşeden her şeyin alt üst oluşunu seyretmek gerekiyormuş.

Belki harabeye dönecekmiş hayatın kuruyacakmış en gür akan güven nehirlerin. Bırakıp seyretmek gerekiyormuş. .

Bırakacakmışsın ki, bakalım senin özenle ektiğin sevda tohumları sulanacak mı . O nehirler tekrar coşacak mı .

Yoksa şu ahir zamanda israf edilen diğer her şey gibi sevdan da harcanacak mı ,görmen gerekmiş.

Şayet varsa niyeti , izin ver ey sevgili,

Kuruyan toprak elbet yeşerir.

Kırılan elbet eskisi gibi olmaz , ama sen izin ver kırılanı birleştireyim. Belki su içemeyiz eskisi gibi, lakin çiçek ekeriz. Sen savaşma , ben ikimiz içinde dik dururum. Kırılan dalları tekrar sarar kuruyan sevda topraklarına tek tek çiçek ekerim.)

ALPARSLAN KARAHANLI

Kendi aptallığımın bedelini ödüyorum.

Nasıl yaptım ? Ona nasıl bir haksızlık ettim ,peki şimdi kendimi nasıl affetiricem en ufak bir fikrim yok.

Hepimizi o delikten o kurtardı canını yakmamıza rağmen, sanki o hiç yara almamış gibi birde bizim açtığımız yaralara kanadı. Aslında bırakmazdım onu geride ama gidin dedi. İstemedi bizi yanında , kafamın içindeki sesler ile konuşuyordum artık, kimi kandırıyorsun istemesede kalırdın sen onun yanında.

Doğru kalırdım .

Ama 'bir kez olsun güvenin demişti' ısrar etseydim daha çok yara alacaktık ona güvendiğimizi bilsin istedim. Lakin yarım saatin dolmasına çık az kalmasına rağmen hala görünürde yoktu. Yüreğimdeki daralma gittikçe artıyordu. Kafamın içindeki karanlık sesleri susturmaya çalıştım 'yarım saat ALPARSLAN sadece yarım saat eğer gelmezse otuz birinci dakikayı asla beklemiycesin. Ahtım olsun, bu defa onun için bu dağları onların başına yıkarım. Günlerdir orda elimiz kolumuz bağlı sadece acı çekişini izlemiştik.

Bizimkilerinde başları önündeydi. Utanıyorduk. Orda her ne kadar birlikte hareket etsekte bizi affetmesinin zor olduğunun hepimiz farkındaydık. Hele ki beni .

Daha öncesinde bile affetmemiş sadece zamana bırakmak istemişti . Peki şimdi zaman yetecek miydi.

"Komutanım hata ettik, bırakmayacaktık onu arkada"

Ateşi'in düşüncelerini diğerleride destekledi.

"Ne derse desin Eflal komutanımla kalacaktık."

Diye devam etti Ali.

"Bırakmayıp ne yapacaktık , bir kez olsun güvenin dedi."

"Zaten bu saatten sonra affetmesi çok zor, varsın birkez daha kızsındı. Ama birlikte çıksaydık"

Rıdvan abinin konuşması ile yüreğim bir kez daha burkuldu.

"Bozkurt! Son on dakika , on birinci dakikayı beklemiycez"

Söylediğim ile herkes toparlandı.

"Hadi gidip komutanımızı alalım"

Diye ayaklandı Dursun diğerleride onu takip etti . Elimizde sınırlı sayıda mühimmat vardı onuda gelirken etkisiz hale getirdiğimiz adamlardan almıştık.

Söz verilen süreyi geride bıraktık artık hiç birimizin beklemeye tahammülü yoktu .

"Bozkurt toparlan çıkıyoruz."

Hepimiz toparlandık bizi kamufle eden kayayı tam dönüyordum ki başıma bir namlu dayandı . Hiç beklemeden bende kendi silahımı ona doğrulttum. Namlunun diğer ucunda gördüğüm yüz ise beni şaşırtmaya yetti de arttı . Sanki günlerdir beni kendine hayran bırakmıyormuş gibi

"Hayırdır yüzbaşı ,nereye?"

Söylediği ile derin bir nefes verdim . Resmen o geride kaldığından beri nefes almıyormuşum onu fark ettim.

"Geç kaldın"

Silahımı indirince o da indirdi. Diğerleri de rahat bir nefes almıştı.

"Bir kaç küçük aksaklık oldu."

Bu kadardı daha fazlasını paylaşmamıştı. Nihayet bitmişti. Artık kendi vatan toprağımıza dönmek kalmıştı o kadar.

 

Arkasını dönüp yüksek bir kayaya tırmandı.

"Ne yapıyorsun?"

"Gösteriyi rahat izleyebileceğim bir yer arıyorum"

Bakışları bana dönmemişti bile , diğerleri ile bir birimize anlamsız bakışlar attık.

Bizde onun gibi tırmandık.

Tutulduğumuz yer burdan görünüyordu. Ama net değildi. Yanında getirdiği çantadan iki dürbün çıkardı birini bana uzattı diğerleride silahların dürbününden bakmaya çalışıyorlardı

Etrafta bir kaç araba göründü. Birinin içinden Kassam indi. Yanındaki adamlara bir şeyler anlatarak bizim tutulduğumuz mağaraya girdi o girdikten bir kaç saniye sonra büyük bir patlama oldu. Mağara havaya uçtu. Sonrasında etrafta bulunan kamp çadırları, cephanelik, yemek yenilen mağara ne varsa bakışlarım yanımda taşa oturmuş kıza döndü. Elinde uzaktan kumanda dudakları hafif yukarı kıvrılmış karşıdaki yangın yerini izliyordu.

 

Bakışlarını gökyüzüne çevirdi.

"Bu sizin içindi beyler."

Diye fısıldadı. Tüm arkadaşlarının intikamını almıştı.

"Ruhları huzur buldu."

Söylediğime karşı usulca sadece başını salladı. Çantadan bir şey daha çıkarıp bana uzattı bakışlarım yüzünden eline kaydı.

"Telsiz, merkeze haber verirseniz en yakın noktanın kordinatlarından bizi alırlar."

Öyle bir konuşmuştu ki sanki karşımda bir duvar vardı. Sadece başımı salladım . Elinden telsizi almak için elimi uzattım . Tenim tenine değince irkildim adeta buz tutmuştu. Daha önce bir kez kendime hakim olamamıştım. Sadece sarılmak istemiştim, sarmak herşey ve herkesten korumak istemiştim. O an aklımı susturmuştum. Keşke geri kalan zamanlarda da yapsaymışım.

Bir insan nasıl bu kadar soğuk olabilirdi. Donuyor sanmıştım. Şimdi bakışlarıda teni gibiydi soğuk...

Ayaklandı o ayaklanınca bizde hepimiz ayaklandık.

Kayadan inerken bacağı aksamıştı yüzünü buruşturduğunu fark ettim . Zaten yaralıydı. Ama bu başkaydı. Kaşlarım çatıldı.

"Ne oldu bacağına"

"Küçük bir aksaklık dedim ya"

"Küçük aksaklık dediğin bacağından yara alman mı"

"Evet"

Kollarından tutup hızla kendime çevirdim.

"Bunu nasıl söylemezsin? "

"Savunmamı masanıza bırakırım yüzbaşı."

Kendini hızla kollarımdan kurtardı. Öyle bir yüzbaşı demişti ki küfür etse daha iyiydi. Daha fazla durmamıştı. Ardını dönüp biraz ilerledi. Yürürken zorlanıyordu. Sinan ile Ali yardım etmek için kolunu tutmuşlardı ki kendini geri çekti.

Sanırım işimiz epey bir zor olacaktı.

Olsundu zor olan herşeyin sonuda güzel olurdu...

 

Loading...
0%