@tugbalal
|
Bilselerdi seni nasıl sevdiğimi, Beni yok etmek için ilk seni vururlardı. Bilselerdi sende nefes aldığımı İlk kokunu yasaklarlardı. Bilselerdi, koynunda can bulduğumu İlk seni yaşatmazlardı. Ve şayet bilselerdi Senin için bırak bu dünyayı ahiretimi yakacağımı İlk BENİ beni asarlardı. )
Sabah gözlerimi araladığımda oda da kimse yoktu gün ışığı pencereden yüzüme vurdu . Gece bir ara kabus görmüştüm. Saçlarımda bir el hissetmiştim. Kim olduğunu hatırlamıyorum. Ama sesi o kadar dingin gelmişti ki. Sanki ruhum daha önceden onunla tanışmış gibiydi. Saçlarım okşanırken ellerimin üzerinde bir sıcaklık hissettim. Çekip çıkarmıştı sanki o karanlığın içinden, ellerimi sıkı sıkıya tutan o ele tutundum bende . Sakinleşmiştim, uyku yine ağır bastı. Ne veriyorlardı bana bilmiyorum ama gözlerimi aralayamıyorum. Ellerimi bırakıp uzaklaşmak istedi. Lakin bu defa bırakmak istemeyen bendim parmaklarımı parmaklarına doladım. Gitme dediğimi hatırlıyorum hayal meyal 'GİTME' tanıdık bir ses doldu kulaklarıma ve yine o tanıdık sıcaklık ,ruhu ruhumla tanıştı sanki ,lakin ben yinede açamadım gözlerimi oysaki ne çok istemiştim o an ona bakmayı. Kapı hafif tıklatıldı. Babam gelmiş olmalıydı . Kapıya doğru seslendim. "Baba" "Benim" Gelen yüzbaşıydı. Onun burda ne işi vardı. Üzerinde her zaman aşina olduğum üniforması yoktu . Üstünde siyah bir kazak altında aynı renk bir kot vardı. Peki burda ne işi vardı. Ne zaman gelmişti. "Sizin burda ne işiniz var?" "Gece albaya Ankara'dan çok önemli bir telefon geldi. Gitmek zorunda kaldı. Sana haber verecekti ama sen uyumuştun." Başımı usulca salladım. Yüzümü pencereye doğru döndüm. Ama Söylediği ile başım hızla ona döndü. "Refakatçi olarak ben yanında kalıcam. Bir ihtiyacın olursa söylemen yeterli." "Gecede siz mi" Cümlemi tamamlayamadan cevap verdi. "Evet gecede yanında ben vardım." Dudaklarımı bir birine bastırdım. "Kalmanıza gerek yok yüzbaşı, tek başıma kalabilirim. " "Kalabileceğini biliyorum , ama ben kalmak istiyorum." "Ben istemiyorum" Sinirlenmeye başlamıştım. Ben onlardan uzak durmak istedikçe onlar üzerime geliyordu. "Sana fikrini sormadım üsteğmen" İnadım onuda sinirlendirmişti. Bir birimizin gözlerinin içine bakıyorduk. Benimkinde sinir vardı onda ise başka bir ateş vardı. Ama okumak istemedim. Bakışlarımı ondan çevirdim . O sırada tekrar kapı çaldı. İçeri dünkü doktor girdi. O ne kadar güler yüzlü olsada yüzbaşıya bakışları değince yüzü düştü. Yüzbaşının da bakışlarında deminkinden kat be kat fazla olan bir sinir mevcuttu. Burda ne oluyordu. Bakışlarını bana çevirdiğinde tebessümü geri geldi. "Kendini nasıl hissediyorsun " "İyiyim, teşekkür ederim " "Kendini iyi hissetmene sevindim." Bakışlarını elindeki dosyalara çevirdi. Kısa bir an bakışları tekrar yüzbaşıya döndü. "Sizi sabah sabah burda görmeyi beklemiyordum." "Beni gördüğünüze rahatsız oldunuz sanırım" "Yok , siz yanlış anlamışsınız, sadece ziyaretçi saati daha başlamadı." "Ziyaretçi değilim, refakatçiyim." Doktorun yüzü biraz daha düştü araya giren arada kalır düşüncesi ile sessizliğimi korudum ne halleri varsa görebilirlerdi. "Askeriniz sizin için çok önemli olmalı. Her askerinizi bu kadar önemser misiniz?" Doktorun bakışları alaycıydı. Lakin karşısında bir yüzbaşının olduğunuda unutmamak gerekti. "Öyle her askerimin canı benim için çok değerli, peki siz her hastanızın yakını ile bu kadar yakından mı ilgilenirsiniz?" Doktorun havası sanırım biraz sönmüş oldu. Bakışlarını bana çevirdi. "Size geçmiş olsun, bir şey olursa haber verirsiniz" Sonrasında tekrar yüzbaşıya göz ucu ile bakmış başka bir şey söylemeden dışarı çıkmıştı. Yüzbaşı ise çok rahat şekilde pencer kenarındaki koltuğa geçip oturdu. Başını koltuğun başına dayayıp gözlerini kapadı yorgun görünüyordu. Her ne kadar sormak istesemde tuttum kendimi. Sonuçta o artık sadece komutanımdı. Değil mi?
"Sor hadi?" Bakışlarım ona döndü. "Kafana takılan bir şey var , görüyorum sor , her ne istiyorsan." "Yanlış anlamışsınız yüzbaşı, sorum falan yok" "Ne zaman bir şey merak etsen ve sormaya çekinsen bakışlarını kaçırıyorsun, sonrada dudaklarını kemiriyorsun." Beni bu kadar iyi okumasına sinirlensem mi şaşırsam mı bilemedim. Madem bu kadar iyi tanıyordun ihanet etmeyeceğimi neden göremedin demek istedim ama yine sessiz kaldım. "Dediğim gibi yanlış anlamışsınız yüzbaşı " Soğuk sesim ona geri adım attırdı. Bakışlarındaki muziplik yerini usulca mahzun bir ifadeye bıraktı. O da farkındaydı bazı şeyler geri dönülmez şekilde kırılmıştı. Başımı geriye yasladım ve gözlerimi kapadım. Verilen serumlar mıydı beni bu kadar halsiz düşüren yoksa mutsuzluk muydu beni bu kadar uykuya düşkün hale getiren bilmiyorum bildiğim tek şey o an ondan kaçmak için gözlerimi kapadığımdı. Bir süre sonra üzerimin örtüldüğünü hissettim. Kendimi karanlığa teslim ettim... |
0% |