Yeni Üyelik
27.
Bölüm

27. Bölüm

@tugbalal

Sabah uyandığımda kendimi çok daha iyi hissediyordum. Başımı yastığa biraz daha gömdüm. Burnuma gelen kokuyla derin bir nefes aldım benim yumuşatıcım bu kadar güzel mi kokuyordu.

Bir dakika bu yumuşatıcı kokusu değil ki! Gözlerimi araladım benim evimde bu kadar koyu bir mavi nevresim takımı da yoktu. Başımı yukarı çevirdim. Bu benim odamın tavanı değil. Yerimden hızla doğruldum . Neredeyim ya ben. Gözlerim hızla üstüme kaydı. Üstümde bana neredeyse üç beden büyük asker yeşili bir tişört vardı . Altımda da bir erkeğe ait olduğu belli olan baksır. Kimin evimdeyim ben. Ahşap ve siyahın yoğunlukta olduğu odada gözlerim dolaştı.

Odada iki kapı vardı. İlk sağdakine girdim. Burası banyoydu. İçeri girip yüzümü yıkadım . Dışarı çıktığımda bu sefer yönümü diğer tarafa çevirdim.

Dışarı çıktığımda evin genelinde aynı renkler hakimdi. Mutfak olduğunu düşündüğüm yerden sesler geliyordu. O tarafa doğru ilerledim. Ne yalan söyleyeyim mutfakta yemek yapan bir yüzbaşı beklemiyordum. Üstünde siyah bir tişört ve siyah bir eşofman altı vardı.

Boğazımı hafif temizledim. Bakışları bana döndü. Gözlerinde yine aynı yaramaz parıltılar vardı. Anlaşılan keyfi yerindeydi. Beni baştan aşağı inceledi içinde yüzdüğüm tişört hoşuna gitmişti sanırım dudakları yukarı doğru kıvrıldı. Peki ben neden burdayım.

"Uyanmışsın ,kendini nasıl hissediyorsun?"

Bana doğru gelip elinin tersi ile anlıma dokundu

"Ateşin düşmüş"

"Benim burda ne işim var?"

Rahat bir şekilde tezgaha yaslandı.

"Hatırlamıyor musun?"

(Hatırlasam neden sorayım be adam.)

Başımı hayır anlamında iki yana salladım.

"Dün sabah kapının önünde bayıldın bende seni kendi evime getirdim."

"Bayılan insan hastaneye götürülür yüzbaşı eve değil."

Onun evinde onun kıyafetleri ile olmak beni germişti. Zaten tişört o kadar uzun ki elbise gibi duruyordu. Altındaki şort hiç görünmüyordu.

Dudaklarımı kemirdim. Elim boynuma gitti ,saçlarımı kulağımın arkasına attım tüm hareketlerimi usulca izledi.

"Üstümü kim değişti"

"Gece Songül 'e haber verdim. O yardımcı oldu. "

Başımı salladım arkamı dönmüştüm ki sesi duyuldu.

"Nereye"

"Evime gidiyorum"

"Daha tam iyileşmedin. "

"Olabilir"

"Evde tek başına kalamazsın "

"Hayatımda ilk defa hastalanmıyorum yüzbaşı ve inanır mısınız hepsinde yalnızdım. "

Söylediklerim ile bakışları durgunlaştı. Kapıya doğru ilerlemiştim ki benden önce davranıp kapıya gitti ben daha açamadan kapıyı kilitledi . Anahtarıda aldı.

"Ne yapıyorsunuz?"

"İyileşmedin dedim üsteğmen"

"Size ne bundan"

Üstüne doğru gidip anahtarı almaya çalıştım ama elini yukarı kaldırdı. Parmak uçlarıma çıktım ama boyum yetmedi.

"Verin şu anahtarı"

Sinirim gözlerimden akıyordu. Gözlerimiz birleşti. Bedenim tamamen onun bedeni ile birleşmişti. Her bir santimini hissediyordum. Vucüt ısısı tüm bedenime işledi. Mavilerini ilk defa bu kadar koyulaşmış gördüm bakışları dudaklarıma kaydı. Nefesi nefesime değdi. Hızla kendimi geri çektim.

"Kapıyı açın yüzbaşım lütfen"

"Tamam , açıcam ama önce çorbanı iç"

Tam ağzımı açıp itiraz edecektim ki

"Bu bir emirdir üsteğmen"

"Karargahta değiliz emir veremezssiniz"

"Eğer burda bana yüzbaşı diyebiliyorsan bende emir verebilirim demektir . Şimdi çorbanı iç sonra gidersin"

Arkasına bakmadan mutfağa gitti bende peşinden gittim mecbur. Tişörtün eteklerini çekiştire çekiştire sandalyeye oturdum. Önüme çorba kasesini koydu. Gerçekten mis gibi kokmuştu.

Yayla çorbasını çok severdim. Bir kaşık iki kaşık derken çorbanın tamamını içtim ben bitirinceye kadar bakışlarını bir an bile üstümden çekmedi.

"Çorba bitti artık gidebilir miyim yüzbaşı "

Bişey demeden ayaklandı. Bende peşinden ayaklandım. Kapının kilidini açıp kapıyı araladı ben tam arkasından çıkacaktım ki hızla içeri girdi. Beni çevirdi. Sırtım kapıya dayandı.

"Ne oldu "

Eliyle ağzımı kapadı . Kapıyla arasında sıkışmıştım

"Ali, yukarı çıkıyor"

Tamam anlamında başımı salladım. Eli hala ağzımdaydı. Konuşamadım. Kapıyı bu defa hafif aralayıp önce o çıktı. Aşağı ve yukarı çıkan merdivenleri kontrol etti. Çantamdan anahtarı buldu kapımı açtı.sonrasında geri geldi elimden tutup kendi evimin kapısına bıraktı. Yukarıdan tekrar sesler gelince hızla kendi evine geçti bende aynı hızla kapıyı kapattım. Hayır neden ailelerinden saklanmaya çalışan liseli aşıklar gibi davrandığımızıda anlamamıştım. Ama beni bu halde görmemeleri benim içinde iyiydi. Daha fazla ayakta durmadım. Üstümü değiştirmeden odama girdim yatağıma uzanıp gözlerimi kapadım.

****

Üzerimdeki üniformaya baktım.gerçekten çok özlemişim. Bu gün göreve dönüyordum. Formamı bir kez daha düzgün olmasına rağmen düzeltip evden çıktım. Karargaha gitmek için yola koyuldum. Odama girdiğimde masamda bir çiçek vardı. Üzerindeki notta bakmak için elime aldım.

'Seni tekrar görevinin başında görmek beni çok mutlu etti seninle her daim gurur duyan baban...'

Canım babam yanımda olamasada bir şekilde varlığını hissettiriyordu.

Çiçekleri masama geri koyup babama teşekkür mesajı attım aramak istesemde müsait olmaması muhtemeldi . O müsait olunca bana dönerdi.

Çiçekleri bir kez daha koklayarak odadan çıktım.

Kantine doğru yol aldım. Kantin kapısına vardığımda içeriden bir kadın sesi duyuluyordu.

"Sana diyorum asker kedi yavrusunun burda ne işi var"

"Eflal komutanım getirmişti . Komutanım o yokken göz kulak oldum bende."

Kadına cevap veren bizim kantinde görev yapan Er Salih 'ti.

"Burası barınak mı asker derhal kediyi karargahın dışına çıkar."

"Ama komutanım "

"Emrimi ikiletme asker"

"Ne oluyor burda"

İçeri dalmak zorunda kaldım. Kadına bakışlarım kaydı . Omuzlarında bulunan yıldızlara kaydı bakışlarım aynı rütbedeydik.

Salih'in bakışları bana kaydı.

"Sen işine dön salih"

"Emredersiniz komutanım "

O işine gidince karşımdaki Kadına döndüm

"Bir şey mi oldu üsteğmenim"

"Evet üsteğmenim , burası barınak mı ki burda kedi besleniyor."

Yüzüme alayvari bir gülüş yerleştirdim.

"Her türlü canlıyı barındırıyoruzda bir kedimi gözünüze battı."

"Ne demek istiyorsunuz üsteğmen"

"Ben söyleyeceğimi direk söylerim üsteğmenim burda kedi olmaz diye bir yerde yazılı kural varda benim mi haberim yok.?"

Bakışları karardı. Epey bir bozulmuştu. Ne istiyordu benim Sakız'ımdan.

"Kedide bu kadar diretmenizi kıskançlığınıza mı bağlamalıyım"

Üstten üstten bakışı ve alaycı sesi beni sinirlendirmişti. Ama sesimin tonunu tok tuttum.

"Ne kıskançlığı ?"

"Belliki yerinize geçmemi kendinize yediremişsiniz"

Demek yerime geçici gelen kişi bu kadın.

"Yerimi geçici bir süreliğine doldurmanız beni neden rahatsız etsin ki. Görevinizi yaptığınız sürece ben çıkan her türlü başarıdan memnun olurum."

Daha fazla sinirlenmişti. Ben sakin kaldıkça o deliriyordu. Anladığım kadarı ile Bozkurt timine kalıcı olarak geçmek istiyordu. Çünkü Bozkurt timi şu an bölgede en iyi ve en başarılı timdi. Aldığı tüm görevleri başarı ile yerine getiriyordu. Bu durum diğer timlerin bize kıskançlık ve gıpta ile bakmasını sağlıyordu. Bu hayatta da böyleydi her yerde kıskanç insanlar vardı bazıları çok çalışarak başarılı olurken bazıları başarılı olanları dibe çekmeye çalışırdı. Bu kadın kesinlikle ikinci guruba giriyordu. Daha fazla muhatap olmak istemedim sakızıda yanıma alarak ordan ayrıldım ardımdan seslensede dönüp bakmadım.

Gözlerden uzak bir noktada sakızla sohbet ediyordum.

"Sakıııız , beni özledin mi?"

Miyav diye bir ses çıkardı başını okşadıkça bana daha çok sırnaştı.

"Bende seni çok özledim."

Onu sevmeye devam ettim.

"Merhaba "

Gelen naif sesle başım yana döndü. Beyaz tenli uzun boylu kumral bir kadın elinde iki adet bardakla bana bakıyordu. Üstünde doktor önlüğü vardı.

"Merhaba "

Güneş gözlerim kamaştırdı gözlerim çok açılmıyordu.

"Oturabilir miyim "

"Tabi buyrun"

Yanıma oturdu elindeki çaylardan birini bana uzattın. Tebessüm ederek aldım.

Bakışları kucağımda halinden memnun şekilde uyuyan sakıza kaydı.

"Demek bu güzelliğin annesi sizsiniz"

"Evet bu tatlı güzellik benim kızım"

"Tanışmadık bu arada ben Eylül Sıraç buraya bir ay önce geldim."

"Bende"

"Sende şu meşhur Eflal komutan olmalısın"

"Eflal kısmı doğruda meşhurluktan emin değilim"

İkimizde kıkırdadık.

"Buralarda adını çok sık duydum. Görüncede gelip tanışmak istedim. Malum burda kadın arkadaş edinmek biraz zor."

Bu söylediğine başımı aşağı yukarı sallayarak onayladım ve içtenlikle güldüm.

O sırada karşıdan bize sinsi sinsi bakan demin tartıştığımız üsteğmen geçti.

Yanımda konuşan Eylül 'e kaydı bakışlarım.

"Sinem üsteğmen sanırım seni pek sevmemiş"

"Öyle oldu"

"Sabah olanları duydum"

"Nasıl"

"Valla aramızda kalsın erkekler bizden daha fazla dedikodu yapıyor. Bir kaçı konuşurken duydum."

"Biraz sinir bozucu biri"

"Bence tehlikelide"

"Baş edemeyeceğim bir şey yapamaz bence"

Daha sözümü bitiremeden yüzbaşının sesi duyuldu.

"Üsteğmen Eflal Karca "

Gözlerinden adeta ateş çıkararak bize doğru yürüyordu. Ardında ise tüm tim vardı.

Hemen ayaklandım ve hazır ola geçtim

"Eflal Karca Diyarbakır emret komutanım "

Bakışlarında olan duyguyu anlamladırmak istemedim. Çünkü beni kıracak bir şey geliyordu. Diğerlerinin gözlerinde ise endişe vardı.

"Sen nasıl olurda Sinem üsteğmenin üstüne yürürsün"

"Ne"

"Ne olduğunu sen söyleyeceksin. Sabah kantinde olay çıkarmış yetmemiş üsteğmenin üstüne yürümüşsün. Nerde olduğunu mu şaşırdın sen"

Hepsinde bakışlarımı gezdirdim en son onun gök mavi gözlerinde durdu bakışlarım . Bir umut bekledim inanmadık demelerini bekledim. Herkese karşı ılımlı sağ duyulu olan insanların beni anlamasını bekledim lakin tek bir acaba yoktu o kadına inanmışlardı .

Gözlerimi tam gözlerinin içine kenetledim

"Şimdiye kadar size hiç yalan söyledim mi yüzbaşı, hayır. Size karşı bir saygısızlık ettim mi yüzbaşı ,hayır. Peki şimdiye kadar art niyetli bir davranışım yada öfke kontrol sorunum oldu mu, hayır. Ben nerde olduğumu şaşırmadım yüzbaşı ama belliki siz karşınızda kim olduğunu şaşırmışsınız."

Bakışlarındaki duygu değişimini an be an izledim yaptığı hatanın farkına vardı lakin artık çok geçti.

"Söylesenize ben size ne yaptım, bende bir ananın evladı değilmiyim, ama anladım biliyor musunuz? Sorun kadın olmam yada aranıza sonradan girmem değilmiş baksanıza siz iki günlük kadının lafıyla gelmiş bana hesap soruyorsunuz. Hala o yapmaz demiyorsunuz . Ya her şeyi geçtim işin aslını bile bana sorma gereksinimi duymadınız. Ama ne var biliyor musunuz hepinizin canı cehenneme"

Bir şey demelerine izin dahi vermedim yanlarından hızla ayrıldım artık yapılacak şey belliydi....

 

 

 

 

Loading...
0%