@tugbalal
|
(Seninde canın yandımı benim gibi Kaybettin mi benliğini Kalp ağrısıda neymiş dedin mi mesela. Sen yaşarken ruhundan geçtin mi. Canını canın yaktımı mesela Sen sevda sevda diye inleyip aklını yitirdin mi Sen sevda için karu beladan beri Allaha Yemin etmişken O seni senden etti mi.)
Akşam eve geldiğimde kafam kazan gibiydi. Artık hiç bir şeyi kaldıracak durumda değildim. Kapıyı açarken asansörden Songül indi. "Eflal" "Aa Songül nasılsın Ateş'e mi geldin?" "Sayılır, ben seni merak ettim." Kaşlarım anlamazca yukarı kalktı. "Geçen gece Alparslan abinin evinde çok hastaydın. " Başımı anladım anlamında salladım. "Çok teşekkür ederim, beni çok müşkül bir durumdan kurtardın." "Ne demek, kendini iyi hissetmene sevindim." "Şey Songül acaba o gece olanları" "Merak etme kimse bilmiyor istemezsende öğrenmez" "Çok teşekkür ederim " Bana tebessüm edip Ateş'lerin evine doğru gitti bende kendi evime geçtim. Geçen iki günde odadan dışarı çıkmadım. Bu gün babam dönmüştü. Elimdeki kapalı zarfa son yarım saattir olduğu gibi bakmaya devam ettim. Daha fazla beklemenin bir anlamı yoktu. Ayağa kalkıp odadan dışarı çıktım. Kapıdaki askere babamın müsait olup olmadığını sordum. İçeri girip haber verdi. "Buyrun üsteğmenim albayım sizi bekliyor." Beklemeden kapıyı tıklatıp içeri girdim. "Üsteğmen Eflal Karca Diyarbakır " "Gel üsteğmen otur" Ayakta beklemeye devam ettiğimi görünce "Bu bir emirdir üsteğmen otur" Bende beklemeden karşında bulunan koltuğa oturdum. "Seni dinliyorum." "Komutanım ben" Konuşmak neden bu kadar zor geldi bilmiyorum ama yapacağım şeyden zerre tereddüt etmedim . Elimdeki zarfı ona doğru uzattım. Bakışları bendeyken zarfı alıp açtı. İçindekileri okudu. Okudukça kaşları derinden çaldı. "Bu ne demek üsteğmen" "Komutanım sizin içinde uygunsa ben timimi değiştirmek istiyorum" "Peki bunun bir nedeni varmı? Çünkü biz seni, senin için en iyi olacağını düşündüğümüz başarılı olacağını düşündüğümüz bir time verdik" "Komutanım güvenin olmadığı bir yerde savaşamam . Hal böyleyken başarı sağlayabileceğimi de düşünmüyorum." "Güvenini kıracak bir şey mi oldu" "Komutanım ben sadece timimi değiştirmek istiyorum lütfen bana bu iyiliği yapın" "Bu öyle hemen verilecek bir karar değil onaylanmayabilirde." "Komutanım şayet onaylanmazsa , ben" Tek kaşı havalandı. "Sen?" "İstifamı vericem" "Sen ne dediğinin farkında mısın?" "Evet komutanım farkındayım" "Peki kızım, ben sana sonucu bildiririm. Çıkabilirsin." Ayağa kalkıp selam verdikten sonra odadan çıktım. İstifa falan edecek değildim. Ama aksi takdirde kimse beni ciddiyede almazdı. Daha fazla bu timde çalışmak istemiyordum. Odama geçip işlerimi yapmaya devam ettim. Bir ara Eylül gelmiş biraz sohbet etmiştik o gidince bende kantine geçtim kendime bir çay alıp oturdum. Dosya yapacam diye gözlerim gerçekten çok yorulmuştu . Sahaya gidemediğim içinde tüm evrak işlerini bana kitliyorlardı. "HERKES DIŞARI" Bir anda kantinde duyulan ses ile neye uğradığımı şaşırdım. Yüzbaşı barut gibi öfkeden delirmiş şekilde bana doğru gelip tam karşımda durdu. "SİZE DIŞARI DEDİM." Kantindeki diğer erler dışarı çıkarken Bozkurt timi bize doğru geldi. Herkes çıkınca "Gerçekten yaptın mı?" "Ne yaptım mı" " gerçekten timini değiştirmek için dilekçe mi verdin." Gözlerindeki öfke elimi uzatsam dokunabilmişim gibi geldi.
"BANA CEVAP VER" "YÜZBAŞI!" Kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Ama Söylediği ile ne mümkündü. "BÖYLE BİR ŞEY OLMAYACAK" "OLACAK YÜZBAŞI" "BEN İZİN VERMEDİĞİM SÜRECE ASLA OLMAYACAK" "OLACAK ,ÇÜNKÜ BEN SİZİN GİBİ DEĞİLİM. " bağırışımla o da neye uğradığını şaşırdı. Nefes aldım sakinleşmem lazımdı. Haklıyken haksız duruma düşmek istemiyorum. Ses tonumu düşürüp hepsinin gözlerine baktım en son muhattabıma diktim gözlerimi. "Kusura bakmayın yada isterseniz bakın zerre umrumda değil. Ben sizin gibi değilim güvenmediğim adama canımı emanet edemem , şüphe duyduğum adama sırtımı dayayıp o dağlarda çatışamam. Zaten öyle yada böyle bir daha sizinle çalışmayacam" Yerdeki bakışları hızla bana döndü. Ne demek istediğimi anlamak ister gibi baktı mavi gözleri. "Şayet tim değişikliğim onaylanmaz ise, istifamı vericem." Daha fazla duramadım dursaydım ağlardım. Arkamı dönüp aralarından geçtim hepsinin gözleri dolmuştu. Canları benim kadar yanmış mıydı. Benim kadar kırılmışlar mıydı. Kapıdan çıktığım anda içeriden bir ses geldi. Biri duvara yumruk mu atmıştı. Sol gözümden akan yaşı sildim. Daha fazla duramadım ordan kaçtım......
Sabah gözlerimi başımdaki ağrı ile araladım. Gece düşünmekten zaten uyuyamamıştım. Giyinip karargaha geçtim. Dünden beri Bozkurt timinden kimseyi görmemiştim . Bu iyi bir şey mi onu bile bilmiyorum. Üzerimi değişip eğitim alanına geçtim . Göğsümdeki yaralar iyiden iyiye geçmeye başlamıştı. Artık hareket ederken zorlanmıyordum. Sırtım tamamen iyileşmişti. Göğsümde de hafif izler vardı. Zamanla onlarda geçerdi. Neyseki izler kalıcı değildi. Uzun zamandır eğitimlere katılmadığım için epey zorlanıyordum . Ama durmadım. Diğerleri çoktan eğitimini yapmış olmalıydı. Etrafta kimse yoktu. Yorulduğumu hissetmeye başladığımda bıraktım. Odama geçip duş aldıktan sonra üzerimi değiştirdim. Kantine gidiyordum ki kapıda kırk beş elli yaşlarında iki kadın ve benden bir kaç yaş küçük bir kız nizamiyedeki askerle tartışıyordu. "Teyzecim valla alamam içeri ,neden anlamak istemiyorsun" "Çocuğum çok uzaktan geldik sürpriz yapacaz oğluma anlasana" "Tufan ne oluyor burda?" "Tufan Demir İstanbul emret komutanım" "Rahat asker " "Komutanım teyze içeri girmek istiyor. Ziyaretçi saati değil diyorum ama anlatamıyorum." "Anlaşıldı " Çok tatlı bir kadındı açıkçası genç görünüyordu. Yanındaki kadın ve kızla çok benziyorlardı. "Tamam aslanım ,bırak geçsinler, hanımefendi belliki uzaktan gelmiş geri çevirme" Kadının gözleri parladı resmen. Barikat kalkınca onlarda içeri geçti. Arkamı dönüp bende gidiyordum ki beni durdurdu. "Kızım bir dakika bskar mısın" Bakışlarımı ardımda duran kadınlara çevirdim. "Oğlumun gelmesine daha var. Müsaiten bir kahve içelim olmaz mı , o kadar yardım ettin. Lütfen kırma beni " Ama sen böyle bakarsan nasıl hayır derim. Tahmin edin ne oldu. Bildiniz teyzeye hayır diyemedim . Şimdi dördümüz çardakta oturmuş sohbet ediyorduk. Ne yalan söyleyeyim askeriye dışından birileri ile konuşmak banada iyi gelmişti. "Demek sende komutansın öylemi Eflal kızım?" "Evet efendim ,üsteğmenim" "Ne güzel bende olmak istedim ama sınavları geçemedim bende öğretmen olmaya karar verdim." Karşımda bana hevesle bakan kıza baktım gerçekten çok tatlıydı. "Olsun, hem bu ülkenin senin gibi öğretmenlerede ihtiyacı var." Başını olumlu anlamda salladı . Fulya daha yirmi bir yaşındaymış ve allah izin verirse ilk okul öğretmeni olacakmış. Nermin hanım ve Sevgi hanım kardeşlermiş Sevgi hanım oğlunu çok özleyince kalkıp gelmişler sabahtan beri hayırsızlığından yakınıyordu. Ama bir yandanda onunla gururlanıyordu. Anladığım kadarı ile rütbeli bir subaydı.Bende kalkmak için izin isteyip ayaklanmıştım ki arkamdaki ses beni durmak zorunda bıraktı. "Anne" "Oğlummm" Sevgi hanımın ayaklanıp yüzbaşıya sarılması ile bende üzerimdeki şoktan kurtulmaya çalıştım . Şu an tüm Bozkurt timi burdaydı. Yüzbaşı annesine sarılıp elini öptü. Aynı şekilde kız kardeşine ve teyzesinede sarıldı bakışları beni buldu. Konuşma ihtiyacı hissettim. "Şey yüzbaşı, ben kapıda görünce yardım etmek istedim. Aileniz olduğunu bilmiyordum." Bakışlarını üzerimden çekseydi keşke. "Sağolsun Eflal kızım yardımcı oldu yoksa kapıdaki asker içeri almıyordu." Usulca başını salladı. Ben tam gidiyordum ki. "Nereye üsteğmen, otur ,yemek yiyicez" Bakışlarım gözlerine kaydı. Resmen sıkıysa git diyordu. Biz daha dün ne konuştuk bu adamla, neden dur durağı yok ki. Mecbur oturdum hemen çaprazımada o geçti. Onun yanınada annesi oturdu. Sonrasında herkes boş bulduğu yere yerleşti. Masa birden yemeklerle donatıldı. Deminki neşemin olmadığını Sevgi hanımlar da fark etmiş olacak ki kadın sordu. "Eflal kızım iyi misin yüzün düştü." Diğerlerinin bakışları yeri bulurken. Yüzbaşı bakışlarını bana çevirdi. Bende gözlerinin tam içine baktım. Ne kadar kırgın olduğumu görsün istedim. "İyiyim efendim sorun yok" "Efendim ne kızım teyze de lütfen" "Peki Sevgi teyze" "Maşallah pekte saygılı ,güzel kızım benim," Bakışlarım bu defa elimdeki çay bardağına kaydı. Dudaklarıma götürüp bir yudum almıştım ki "Evli misin kızım" gelen soru ile öksürmeye başladım. Yüzbaşı elini sırtıma koyup aşağı yukarı hareket ettirdi. "Lâl iyi misin" Gözlerimden yaş gelirken bu defa sırtımdaki eli yanağımı buldu baş parmağı ile akan yaşı sildi . Ben sadece derin nefes alıp başımı olumlu anlamda salladım. Masadaki bardağı alıp bana uzattı. "Al biraz su iç iyi gelir" Bardağı dudaklarıma dayadı . Geri çevirmedim bir kaç yudum içtim. Sevgi hanımın anlam yüklü bakışını görünce kendimi geri çektim. Sadece o değil ki diğerleride aynı şekilde bakıyordu. Biz ne yaşıyoruz Allah aşkına. Saçlarımı kulağımın arkasına aldım elim boynuma gitti. Yüzbaşı ise tebessümle bana bakıyordu. Bakmasana be demek istesemde uslu bir kız olmaya karar verdim. Kadına cevap vermediğimi anlayınca ona döndüm. "Yok değilim." Memnun bir ifade oluştu yüzünde. Yok ya bana öyle gelmiştir. "Nişanlın yada sevgilin var mı?" "Yok , o tür şeylere pek fırsatım olmadı." Hala boğazım ağrıyordu. "Pek güzel" "Anlamadım" "Senin gibi güzel bir kız bu zamana kadar nasıl bekar kalır hayret" "Şey kısmet olmadı" "Selam" Gelen sesle daha fazla gerildim. Zaten olmayan keyfim dahada kaçtı. Bu her yerden çıkmak zorunda mıydı. Kimse bir şey demeyince Sevgi hanım konuştu "Buyur kızım" "Aa şey ben arkadaşları görünce selam vermek istedim." "Öylemi iyi yapmışsın" Benim kıza olan bakışlarımı görünce kimse bir şey demiyordu. Ama ona bu yüzüde onlar veriyordu. Ben ilk geldiğimde iki haftanın sonunda onlarla konuşmuştum. O da mecburi bir konuşmaydı. "Siz nasılsınız Alparslan komutanım " Tam yüzbaşı cevap verecekti ki bir asker bize doğru geldi. "Eflal komutanım Albay sizi emretti" Ben Ayağa kalkınca diğerleride ayaklandı. Sanırım dilekçenin sonucu gelmiş olmalıydı. Yüzbaşının gözlerine baktım. "İzninizle yüzbaşı " Başını aşağı yukarı sallayarak onay verdi. Gözlerinde farklı bir ifade vardı. Ama çözemedim. Bende arkamı dönüp gittim. Albayın odasına geldiğimde beklemeden içeri girdim. "Üsteğmen Eflal Karca Diyarbakır emret komutanım " Ayağa kalkıp yüzüme baktı. "Üsteğmen, kuzguna haber ver görev vakti." Dudaklarım kıvrıldı işte bunu beklemiyordum. "Hazır mısın " "Her zaman komutanım " "Bu defa işin çok zor olacak bir sızma operasyonu düzenleyeceksin ne kadar sürer bilmiyorum bize gereken belgeleri ne olursa olsun al ordan üsteğmen anlaşıldımı " "Emredersiniz komutanım " "Timdekilere izne ayrıldığın söylenecek. Bu arada dilekçeni bekletiyorum döndüğünde hala aynı fikirdeysen timin değişecek" "Sağolun komutanım " "Sabah yola çıkacaksın bu dosyada gerekli bilgiler var, işin zor ama başaracağına inancım tam" Dosyayı elime aldım tam gidiyordum ki "Kızım" "Baba" "Çok dikkatli ol bu defa farklı işin çok zor" Dudaklarıma bir tebessüm yerleştirdim. Başımla selam verip odadan çıktım. Eve geçmek için karargahtan ayrılırken bizimkilere bakışlarım kaydı. Yüzbaşı annesini kolunun altına almış bir şeyler anlatan Dursun 'a bakıyordu. Sinem orda değildi. Bakışlarında bir burukluk sezdim ama fazla üzerinde durmadım sessizce hepsine veda ettim. Eğer dönmezsem umarım hakkınızı helal edersiniz. Benim hakkım hepinize helaldir. Beklemeden karagahtan ayrıldım. Kimsede yokluğumu fark etmedi zaten.....
|
0% |