@tugbalal
|
Kaç gün oldu gideli Söylesin biri Benden ,bizden geçeli kaç gün oldu. Kaç ay, kaç hafta, kaç saat Söyleyin onsuz geçen kaçıncı andayız. Ya gitmeseydin, Yada kalbimde kalmasaydın. )
ALPARSLAN KARAHANLI İki ay oldu. Bu gün ile beraber o gideli tamı tamına iki ay oldu. Kafasını toplaması için izne ayrılmaya ihtiyaç duymuş. Haksızda sayılmazdı ki. Gittiğinden beri birkaç operasyona çıkmıştık. Birinde kolumdan hafif bir yara aldım. O da benim hatamdı . Kendime hakim olamayıp mevziden çıkmıştım. Karşı tarafı yerle bir etsemde öfkem dinmiyordu .Neredeyse yürüyen barut fıçısı gibiydim. Geçenlerde Rıdvan abi "Ne bu sinir kimse seninle konuşamıyor. Adamlar ağzını açsa vuracak gibi bakıyorsun" sinirliyim çünkü o yok . Sinirliyim çünkü boktan herifin tekiyim. Ona gitti diye kızamıyordum bile.Kızamıyordum ama yüreğimdeki sızıya da hakim olamıyorum. Çok kırmıştık onu. Hep beklemediği yerden darbe almıştı kanadı. Şimdi karşımda olsa ,gözlerim gözlerinde hüküm sürse yeterdi. İyi olduğunu bileyimde varsın affetmesin beni. Varsın kırgın baksın acı kahve gözleri. Yüzüme bakmasa dahi kabulüm. Yeterki yanımda yakınımda olsundu. Hoşlanıyorum ondan. Hemde çok fazla ,zaten bu yüzden değil mi bu kadar bocalamam... Nede çok kırdım onu, oysaki korumaktı amacım. Ona zarar gelmesin istemiştim. Lakin hatayı onu zayıf görmekle ettim. Hayatımda tanıdığım en güçlü kadın olmasına rağmen. O gün kantine girdiğimde Semih yüzbaşı yanıma gelip "Askerine sahip çıkmayı beceremiyorsan bırak bu işi yüzbaşı" Demişti. Ne olduğunu anlamama dahi fırsat vermeden Lâl 'in Sinem'in yerine geçmesine katlanamadığını bu yüzden kantinde ikisi arasında arbede çıktığını hatta Lâl 'e tutanak tutacağını söylemişti. İnanamasamda Sinem üsteğmen yanımıza gelip doğru olduğunu söyledi. Eğer tutanak tutarsa ceza alacaktı. Daha yeni yaşadıklarını atlatamamışken birde hastalanmıştı. Semihe dönüp "Ne istiyorsun "dedim Dudakları sinsice yukarı kıvrıldı. Beni köşeye sıkıştırmanın hazzını yaşadı. "Sana verilecek ilk görevde azlini isteyecek bana devredeceksin " Bu kendimi ve ekibimi her ne kadar küçük düşürecek olsada diğerleride benim gibi düşündüğünden kabul etmek zorunda kaldım. Tam arkamı dönüp gidiyordum ki "Söylesene yüzbaşı ,dağlarda aslan gibi kükreyen seni bile bu şekilde inleten kadına değiyor mu? Umarım geceleri o da senin altında bu şekilde inliyordur. " Duyduklarımla daha fazla duramadım. Hızla geri dönüp suratına yumruğumu geçirdim. Bizimkiler beni tutmaya çalışırken o çenesini tutarak ayaklanmaya çalıştı. "Senin ona uzanan o dilini keserim. Bendende, timimdende ,ondanda uzak duracaksın .Anladın mı lan" Daha fazla durmadım hızla kantinden dışarı çıktım. Tam karşıda doktor Eylül ile sohbet ediyordu. Hakim olamadım kendime , o neden hakim olamamıştı ki neden muhatap olmuştu. Zaten geçici de olsa gönülsüzdük hepimiz. Onun yerine time kimseyi bırak almayı aklımın ucundan bile geçirmezdim.
Ne yaptığımı ağzımdan ne çıktığını anladığımda artık herşey için çok geçti. Ardına bile bakmadan çekip gitmişti. "Komutanım ne yaptınız ?" Ali'nin dediği ile bir küfür savurdum. Ne yaptım ben. Bakışlarım diğerlerine kaydı. Hepsinin gözleri dolmuştu. Tamir edilemeyecek hale getirdim. "Yanlış yaptınız yüzbaşı." Doktorda bana onaylamayan bir bakış atıp yanımızdan ayrıldı. Birkaç dakika önce tanıştığı kadın bile onu savunmuştu anlamıştı bir ben anlayamadım. Ben kendimi de anlayamadım ki. Tek duam anladığımda her şey için geç olmamasıydı. Sonraki günde yemekhaneye girerken gördüm onu yanına gidemedim gitmeye yüzüm yoktu . Yemek dağıtan ere bir şeyler söyledi sonrasında yüzü düştü. Ordan ayrıldığında erin yanına gittim. "Buyrun Komutanım " "Eflal komutanın ne sordu?" Her ne kadar anlamasada istediğim cevabı verdi. "Yemekte şekerpare vardı. Onu sordu bittiğini duyuncada yemek yemeden gitti." Sabahta bizim yüzümüzden yemeğini yemeden kalkıp gitmişti. Yemekhaneden çıkarken elime telefonu aldım. "Alo Ateş" "Emredin komutanım " "Şu merkezde tatlıları iyi olan pastaneden yarım kilo şekerpare al" "Emredersiniz komutanım da , kim için çünkü siz tatlı sevmezsiniz " "Sen al gel anlatırım." Telefonu kapattım şimdi bunu ona vermek kaldı. Direk versem alacağı varsada almazdı. Ateş gelince tim ile kantine oturduk Salih'e ne yapacağını da anlattık. Lâl gelince yanımıza çağırdım. Artık emir komuta zinciri olmadan konuşmuyordu bile. Sanki her an kaçacak gibi durması komiğime gitti. Bu kız nasıl bordo bereli olmuştu. Aramızda küçük bir kız çocuğu gibi kalıyordu. Aramızın iyi olduğu dönemlerde gerçek bir çocuğa dönüşüyordu. Şimdilerde ise aramızda görünmez bir duvar vardı. Salih tatlıyı verince gözlerinin parladığına yemin edebilirim. Hiç beklemeden çatalı eline alıp yemeye başladı. Aldığı her lokmada gözleri kapanıyordu. Çıkardığı sesler beni bir an gerdi. Bir tatlı bu kadar şehvetle yenmemeliydi. En azından bunca erkeğin yanında, benim yanımda istediği kadar yerdi olmaz mıydı. Bakışlarımı ondan alamıyorum bir türlü. Bizimkiler benim aksime bu halini tatlı bulmuş olacaklar ki takıldılar. Ben mi sapıklaşmaya başladım ya Rab. Yemin ederim daha önce kimseye karşı böyle hissetmedim . Bırak hissetmeyi kimse için böyle şeyler düşünmedim bile bu kızın tüm halleri bana özgü olsun istedim. Bir bana gülsün, bir bana baksın, bir ben alayım kokusunu. Bu hallerini bir ben göreyim bana şımarsın istedim. Nazıda cefasıda sevdasıda başımla beraberdi. Duyduklarımla yüzüm güldü. "Bana geldi sonuçta , hiç paylaşmayabilirdim de" Aslında bakışlarında son kalan iki dilimide yemek istediği belli oluyordu. Bu daha çok gülmemize sebep oldu. Hoş geldin demek istedim . Hoşgeldin yüzümü güldürenim , kalbimin yerini hissettirenim. Hoşgeldin. Saçlarını kulaklarının ardına aldı. Başını öne eğdi. Utanınca hep aynı şeyi yapıyordu. Başını kuma gömünce kaybolacağını sanan deve kuşu misali. Duyulan ses ile var olan bir gıdım neşemiz de yok oldu. Çünkü onun yüzü düştü. O tebessüm etmeyince bizim konuşasımız yoktu. Benim nefes alasım dahi yoktu. Sinem gelipte tam dibime girince bakışları kısa bir an bir birine değen kollarımıza kaydı sonrasında bakışlarını çevirdi. Hemen kolumu ateşe değmiş gibi çektim. Nedenini bilmiyorum ama rahatsız olması o kolu ordan çekmem için yeterli bir sebebti. Bu kadında ne yüzsüz ne yılışık bir şey çıktı. Hayır kadın diye birşeyde yapamıyorum. Ama bu gidişle sağlam bir uyarı alacak benden. Daha fazla durmadı izin isteyince bende ısrar etmedim kal desem kalırdı halbuki. Ama bu onu daha fazla mutsuz ederdi. O gidince bende ayaklandım bakışlar bana döndü. Demin tebessüm eden gözlerimizde şimdi hüzün hakimdi. Onlarda en az benim kadar üzgündü. Benim kadar suçlu olmasalar dahi. Ben çıkınca arkamdan sandalyelerin tek tek çekildiğini hissettim diğerleride kalmamıştı anlaşılan. Ben bu kıza kendimi nasıl affetiricem ya Rab sen bana yardım et bize bir şans ver.....
|
0% |