Yeni Üyelik
34.
Bölüm

34. Bölüm

@tugbalal

Şahidim ol ey kara toprak.

Şahidim ol ey karanlık gece.

Geceyi aydınlatan yıldızlar,

Şahidim olun.

Gözlerim, ellerim, yüreğim,

Şahidim olun.

Doğan güneş,

Esen yel, şahidim olun.

Ne evveliyatta,

Ne ahirette kimse kimseyi böyle sevmedi.

Değil mi ki mahşer yerinde ana evladını tanımaz bilsin ki

Benim yüreğim onu tanır

Allah katında yine onu sever.)

 

Bakışlarımı yatakta uzanan kadına diktim. Bir kaç saat önce babasının kollarında ağlama krizine girdiği için sakinleştirici yapılmıştı. Şimdi ise huşu içinde uyuyordu. Hafif Aralık dudaklarına kaydı bakışlarım. Ordan hafif çıkık elmacık kemiklerine , sonrasında göz kapaklarının kapattığı acı kahve gözleri, uzun boynunda oyalandım biraz sonrasında yastığa dağılmış olan saçlarında takılı kaldım. Ezberledim işte tüm varlığını hafızama kazıdım.

İlaç vermişlerdi şerefsiz herifler. Orda tutulduğu süre boyunca günden güne zehirlemişlerdi. Öyleki artık ne gerçek ne hayal anlayamıyordu.

Diğerleride benim gibi ne yapacağını bilemez haldeydi. Doktor zamanla ilaçların etkisinin geçeceğini söylemişti. Zaman ,her şeyin çaresi zamandı. Albay kızının baş ucunda oturmuş öylece yüzüne bakıyordu. Bir baba için evladını kendini kaybetmiş halde görmek ne kadar zordu kimbilir.

Lâl 'den tekrar inlemer yükseldi.

"Yapmayın, Dokunmayın nolur. O daha çocuk. Çok küçük kıymayın."

Hepimiz tekrar başına toplandık. Nergis abla Songül ve doktor Eylül de burdaydı. Hepimizin gözünde hüzün vardı.

Albay saçlarını okşamaya başladı.

"Kızım ,kabus görüyorsun birtanem aç hadi gözlerini."

"Dokunmayın nolur, küçük o bırakın"

Kim için yalvarıyordu. Kabuslarına kim misafir olmuştu bilmiyorum lakin uykusunda ağlıyordu artık. Daha fazla dayanamadım. Diğer yanına geçtim. İki elimle yüzünü kavradım.

"Lâl, uyan kabus görüyorsun."

Yüzü terden ve gözyaşlarından sırılsıklam olmuştu.

"Çınaar, Dokunmayın nolur, yalvarırım ,dokunmayın"

Rüyasında gördüğü Çınar'dı demek.

Bir an önce uyanması şarttı. Çünkü öyle bir kasılıyordu ki sırtı ,beli yataktan havalandı. Böyle devam ederse dikişler patlayacak.

Yüzüne gelen saçları geriye aldım.

"Lâl uyan!"

Bu defa hitabı değişti.

"Yüzbaşı, yüzbaşı yardım et, çok çok karanlık"

"Kabus görüyorsun aç gözlerini, LÂL UYAN"

Sesimi daha fazla yükselttim. Artık hepimiz endişelenmeye başlamıştık.

"Çınar, yapmayın , yüzbaşı yardım et , YÜZBAŞIIIIII"

Boğazını parçalarcasına yerinden kalktı. Nihayet gözlerini açmıştı. Ama hala etkisindeydi. Albay dahil herkesin gözleri dolmuştu. Kızların gözlerinde ki yaşlar akmaya başlamıştı bile Rıdvan abi Nergis ablayı koluyla sarmıştı. Songül Ateş'e dayanmış ağlıyordu. Doktor Eylül ise Sinan 'a sarılmış bu tarafa bakamıyordu. Çığlık sesi ile hepsinin odak noktası olduk.

Nefes nefeseydi. Bakışları etrafta gezdi bana odaklandı. Kollarını bana dolayınca duramadım. Albayın orda olması normalde beni engellerdi ama bana ihtiyacı vardı. Başını göğsüme yasladım.

"Burdasın"

"Burdayım"

Biraz bekleyince hafif geri çekilmek istesemde izin vermedi.

"Kabustu"

"Gerçek gibiydi"

"Geçti biz burdayız"

"Bana bakıyorlar"

Saçlarını okşadım.

"Gitsinler mi"

Başını hafif geri çekip nemli gözleri ile baktı.

"Sende gidicek misin?"

"İstersen giderim ,istemezsen kalırım."

"Gitsinler onlar , bana bakınca utanıyorum "

Başımla diğerlerine işaret verince sessizce hepsi dışarı çıktı.

"Gittiler , utanmana gerek yok."

Başını göğsümden kaldırıp alttan alttan bana baktı. Sen böyle bakarsan ben nasıl durayım be kızım.

Yavaşça onu yatağa yatırdım. Doğrulmadan saçlarına bir buse kondurdum. Tam şakaklarında dolaşırken saçlarının arasında elime bir şey geldi. Kafa derisinin içinde.

"Lâl bu ne"

Bakışlarını kaçırdı.

"Yüzbaşı gerçeksin değil mi?"

Başımı olumlu anlamda salladım. Gözlerini gözlerime kenetledi.

"Yüzbaşı, belgeler ,gerçekten kafamın içinde."

Duyduğum ile bir kez daha şoka uğradım . O ise sanki çok sıradan bir şey söylemiş gibi gözlerini kapayıp uykuya daldı.

Duyduğumdan sonra beklemeden albaya haber vermiştim. Diğerleride en az benim kadar şaşkındı. İki saat önce doktor gelip kafa derisinin altındaki küçük hafıza kartını çıkartmış sonrasında bize teslim etmişti. Ateş ile Dursun 'u kapıya dikmiştim. Albayla beraber karafgaha gitmem gerekti. O uyanmadan dönerim diye düşündüm lakin işler benim düşündüğüm gibi gitmedi.

Askeriyede işler biraz uzayınca albay karagahta kalmak zorunda kaldı. Hastaneye geri geldiğimde bizimkiler kapıda bekliyordu. Onlara gidebilecellerini söyleyip odaya girdim. Lakin umduğumu bulamamıştım yatak boştu. Nerdesin Lâl!

Tam banyoya girip bakmıştım ki biri karnıma tekme attı. Boynuma doğru neşter savurduğunda kendimi geri çektim hızla elini kavradım neşter elimi kesiyordu. Ama bırakmadım.

"Bırak beni "

Diye bağırdı. Nefes nefese kalmıştı. Duvarla arama sıkıştırdım.

Anlamı anlına yasladım yüzüne karşı yumuşak bir sesle konuştum

 

"Benim Lâl ,benim"

"Yüzbaşı!"

Odanın içi ve banyo karanlıktı. Sesimi işitince elindeki neşteri bıraktı. O bırakınca ikimizin arasına düştü.

Hızla ışıkları açtım. Etraf aydınlanınca önce nerde olduğuna baktı sonrasında bana. Bakışları elime kayınca kaşları çatıldı.Hızla elime uzandı.

"Elin ,elin kanıyor"

"Önemli değil "

"Nasıl değil ,çok kanıyor, doktor ,doktor gerek"

Yaptığı panikle yüzümde tebessüme neden oldu. Sağlam elimi yanağına yerleştirdim.

"Şşşşşt sakin ,küçük bir kesik"

"Benim yüzümden ,ben yaptım. Ben ,ben başkası geldi sandım. O karanlık delhizdeyim sandım. İstemeden oldu. Yemin ederim."

Bir yandan ağlarken bir yandan elini yanaklarıma koyup beni inandırmaya çalışıyordu.

"Ya sana bir şey olsaydı. Ya başka bir yerine gelseydi. Ben..."

"Olmadı ama , bak ikimizde iyiyiz"

"Doktora gidelim ne olur. Çok kanıyor"

Kanıyordu. Ama onu bu kadar ağlatmaya değmezdi. O istediyse o doktora gidilecekti.

Ne kadar ısrar etsemde beni dinlememiş . Benimle birlikte acil servise inmişti. Avucumda küçük bir kesik vardı pansuman yapıp sarmışlardı o kadar.

"Bak gördün mü dikişe bile gerek yokmuş"

"Gördüm... şey benim uykum geldi. Uyuyalım mı?"

"Birlikte mi"

Başını olumlu anlamda salladı. Yüzünü yerden kaldırdığında gözleri dolmuştu.

"İstemezsen , ben uyuyunca gidersin. Ben korkuyorum. Dalana kadar kalsan"

"İstiyorsan kalırım yeterki iste"

Buğulu gözleri ile gülümsedi. Küçük elleri elimi sardı. Birlikte odaya çıktık tekrar.

Yatağa yan bir şekilde uzandı. Bende yüzüm ona dönük yattım. Göz kapaklarını kapatınca bende kapattım son anımsadığım ise koynuma sokulan küçük kadınımdı. Uyku mahmuruyken bile bedenim kayıtsız kalmadı. Kollarım ona dolandı...

Loading...
0%