Yeni Üyelik
38.
Bölüm

38. Bölüm

@tugbalal

Meğer ne çok sevmişim ben seni

Ezelden ebede

bir sen varmışsın

Bir sana açılmış gözlerim

Bir seni dilemiş yüreğim

Arafım, cennetim ,cehennemim.

Ahirim, evvelim.

Meğer ne çok sen olmuşum.

Meğer sensiz ne çok hiç olmuşum

 

 

EFLAL KARCA

gece uyandığımda etraf hala zifiri karanlıktı. Beni uyandıran neydi bilmiyorum. Ama susuzluktan kavruldum sanki. Baş ucundaki sürahide su kalmamıştı. Mecburen kalkıp mutfağa gittim.

Sürahiye biraz su doldurdum. Bardağı da doldurup kana kana içtim . Arkamı dönüp tam gidiyordum ki. Karşımda yüzbaşıyı görünce panikle elimdeki bardakla sürahi yere düştü.

"Öyle sessiz gelinir mi yüzbaşı , ödüm koptu."

Seslense ne olurdu sanki. Yüzüme bakıp sadece tebessüm etti. Gece gece beyefendiyi güldürdüğümüze göre ne mutlu bize.

"Niye gülüyorsun? Korkmam hoşunamı gitti?"

Cevap dahi vermedi.

Ne olduğunu anlayamadım. Her yer karardı. Sanki. Birden arkasında biri belirdi.

"YÜZBAŞI DİKKAT ET!"

Ben daha hareket edemeden boynundan kanlar fışkırdı. Hayır hayır olamaz . Ölemez.

Koca bedeni mutfağın zeminine çakıldı. Boynundan akan kanlar zemini kırmızıya boyadı.

"HAAAYIIIR"

Ona doğru koşmak istedim. Belki durdurabilirdim kanı.

Ama biri beni tuttu. Bırakması için çırpındım.

"YÜZBAŞI , HAAYIIIR, BIRAAAAK."

Ona doğru ne kadar gitmek istersem isteyeyim beni tutuyorlardı. Kurtulamıyordum gücüm yetmedi.

Ellerimle beni tutana vurmaya başladım. Bu defa kollarımı bırakıp arkamdan sarıldı.

Artık her yer kanla kapalıydı.

"YÜZBAŞI KAAALK YALVARIRIM, BENİ BIRAKMA , BENİ BIRAKMA YÜZBAŞIIII"

O kadar güçlü tutuyorlardı ki ulaşamadım. Ayaklarım yerden kesildi. Beni tutan kişi arkadan bedenime sarıldı. Bir mengene gibi sarmış bırakmıyordu.

"YÜZBAŞI UYAN NE OLUR. SÖZ VERDİN. Söz verdin uyan...."

Artık haykıracak gücüm bile kalmadı. Çırpınmayıda bıraktım ne yaptıysam gidemedim. Kurtaramadım onu. Göz yaşlarımdan önümü göremez hale geldim.

Gözlerimi kapadım. Allaha sığındım.

"Söz verdin gitmem dedin, seni bırkmam dedin..."

"Burdayım, burdayım, sakinleş, gitmedim bir yere ,bırakmadım ,bırakmam"

Kulağımın dibinden duyduğum ses ile gözlerim aralandı. Yerde kanlar içinde yatan beden yoktu. Dahası kanda yoktu. Sadece yerde benim korkunca düşürüp kırdığım bardak ve sürahiye ait cam parçaları vardı.

Kapıda bana yaşlı gözlerle bakan Fulya ve Sevgi teyzeyi gördü gözlerim. Ama o yoktu.

Bir fısıltı döküldü dudaklarımdan.

"Yüzbaşı!"

Arkamdan nefesi boynumu okşadı.

"Burdayım, burdayım"

Hala arkamdan bana sarılıyordu. Öyle bir sarmıştı ki kalbinin ne kadar hızlı attığını sırtımda hissedebiliyordum. Derin derin nefesler aldı. Başını omzuma koydu. Tutamadım kendimi hıçkırarak ağlamaya başladım. Kimin görüp kimin bana acıdığı umrumda değildi. Ben demin sevdiğim adamın ölümüne şahitlik etmiştim.

Ayaklarım beni taşımadı. Kendimi yere bıraktım.

O da benimle birlikte yere çöktü. Arkamı dönüp yüzüne bakamadım.

"Lâl, hadi bak bana"

Hayır anlamında başımı salladım sadece.

Bu defa o hareketlendi. Önüme geçti. Mavi hareleri gözlerime kenetlendi. Ellerim yavaşça kalktı. Titreyerek ellerimi yanaklarına koydum. Yüzünü okşadım. Baş parmağım gözlerinde , elmacık kemiklerinde, dudaklarında dolaştı. Saçlarına kaydırdım elimi inanamadım. Başımı her iki yana salladım.

"Konuş benimle, sesini duymaya ihtiyacım var. "

Sesi titriyordu. Gözlerinde yaşlar birikti. Titrek bir nefes verdim.

"Ölmüştün , yerde kanlar içinde yatıyordun."

Elim bu defa boynuna gitti bıçağın kestiği noktayı okşadım.

"Çok kan aktı. Ben ,ben gelemedim sana , yetişemedim ben."

Daha çok ağlamaya başladım kolları belimi buldu. Bende boynuna sarıldım. Kaybetme korkusu sardı dört bir yanımı nasıl sarılmazdım. Daha kaç defa olacaktı bu. Kaç defa daha sarılabilecektim ki ben.

Var gücümle sıktım kollarımı. Omuzumda bir ıslaklık hissettim oda mı ağlıyordu.

Yerde öylece sarıldım ona. Geri çekilmek istesede bırakmadım. Bu defa ellerini kalçamdan destekleyecek şekilde yerleştirdi.

O ayağa kalkınca bacaklarımıda beline sardım. Hıçkırıklarım dursada hala göz yaşlarım usul usul akıyordu.

Beni kendi odasına götürdü. Yatağa yarı oturur şekilde uzandı. Bende bedenimin üst kısmı onun göğsüne gelecek şekilde uzandım. Bırakamazdım. Kopamazdım ondan. Bir şey söylemedi. Bir şey söylemedim. O saçlarımı okşadı. Ben ağladım. O saçlarımdan öptü ben yaşadığı için Allaha şükür ettim. Daha fazla açık tutamadım gözlerimi kendimi karanlığa değil ona bıraktım.

Sabah başımda sesler duydum.

"Böylemi uyumuşlar. "

"Bırak uyusunlar ikisi içinde zor bir geceydi."

"Abimin bu şekilde birine abayı yakacağı aklımın ucundan geçmezdi. "

Bu defa daha yakınımdan bir fısıltı geldi.

"Biraz daha bağır istersen canım kardeşim. Uyandır kızı. Bak o zaman sana acıyor muyum?"

"Tamam ya demedim bir şey"

"Hala burdasın Fulya, ya ben kime diyorum. "

Yerimde biraz kıpırdandım. Başımı bulunduğum noktaya biraz daha gömdüm.

Çok güzel bir koku vardı. Burnumu oraya doğru sürttüm. Bir şeyler mırıldandım. Lakin ne dedim bende bilmiyorum.

Yanı başımdan bir gülme sesi geldi. Yanımdaki bedene biraz daha sokuldum. En son duyduğum ise

"Bence top atsak Eflal ablam uyanmaz gibi baksana yerinden memnun. Neyse ben çıktım."

"Senin kadar değil güzelim ,senin kadar değil"

Benim kadar olmayan neydi bilmiyorum ama kafamı daha fazla bunlara yormadım. Huşu içinde uykuma devam ettim.

Gözlerimi açtığımda gün çoktan aymıştı. Ben nasıl bu kadar uyudum. Yerimden kalkıp banyoya gittim. İşlerimi halledip salona doğru yol aldım.

Herkes mutfaktaydı. Yüzbaşı ve Sevgi teyze oturmuş kahvaltı yapıyordu.

Fulya ise çayları koyuyordu.

"Günaydın"

Biraz utanmıştım. Herkesten sonra kalkmam hoş olmamıştı. Bakışları bana döndü. Yüzbaşının gözlerinin içi gülerken

Fulya biraz imalı bir gülüş bağışlamıştı bana ne olmuştu ki.

Yüzbaşı günaydın diye cevap verdi.

Sevgi teyzede

"Günaydın güzel kızım gel otur da kahvaltını yap."

Yanındaki boş yere oturdum. Fulya yanıma oturdu. Bana bakıp sırıttı .

"Ne oldu, neden bana bakıyorsun."

"Hiiiç"

Omuz silkip kahvaltıma döndüm.

Masada duyulan telefon sesi ile bakışlarımız yüzbaşıya döndü.

"Emredin komutanım "

Bir süre karşıyı dinledi. Sonrasında kaşları çatıldı. Ayağa kalktı. O kalkınca bende istemsiz ayaklandım.

"Emredersiniz komutanım "

Gözleri gözlerime denk geldi.

"Görev çıktı"

Hepimiz kapıda onu yolcu etmek için duruyorduk. Yanında gidememek ardında böylece kalmak çok zordu.

Önce annesine sarıldı elini öptü. Sonrasında Fulya ya sarılıp başının üstüne dudaklarını bastırdı. Kulağına bir şeyler fısıldadı. Ama duymadım. Sevgi teyze ile Fulya içeri geçti.

Gözlerimin en derinine baktı. Sanki kalbime ruhuma işlemek istercesine bir bakıştı.

"Lâl "

"Hıı"

Dudakları kıvrıldı. Karşısında cevap veremeyecek durumda olmam hoşuna gidiyordu. Ama bakışlarında çok başka bir duygu vardı bu defa . Hasret yerleşti sanki mavilerine özlemek duygusu yerleşti yada ben ne görmek istiyorsam onu okudum.

"Ben gelene kadar burda kalsan olur mu. Annemlerin yanında olduğunu bilirsem aklım sende kalmaz"

"Tamam"

"Sakın ben yokken karagaha gidip kendini yormaya kalkma"

"Tamam"

Tebessümü genişledi.

"Sen hep böyle olsan ya "

Dudakları gülsede gözlerine ulaşamıyordu gülüşleri gözlerim doldu. Hızla beni kendine çekti. Bende kollarımı beline sardım.

"Dikkat et tamam mı"

"Merak etme"

"Çabuk dön"

"Kuş gibi uçarak gidip gelirim"

"Söz mü"

"Söz ,yüzbaşı sözü "

Her ne kadar bırakmak istemesemde geri çekildim vatan hizmet beklerdi. Dudaklarını anlıma bastırdı. Ne zordu geride kalmak.

"Allaha emanetimsin yüzbaşı"

Bakışları arkamı buldu. Sevgi teyzeler oradaydı sanırım.

"Sizi Allaha onu önce Allaha sonra size emanet ediyorum."

Daha fazla durmadı. Başımdan son defa öpüp gitti. Ardından usulca kapıyı kapadım.

Ardıma döndüğümde bana bakıyorlardı. Gözleri dolmuştu.

"Erken gelecek Söz verdi. Yüzbaşı sözü."

Gelmek zorundaydı. Gelmezse ne yapardım yoksa....

 

Loading...
0%