@tugbalal
|
Hayatımı bir pamuk ipliğine bağladım ben. O ipi de senin avuçlarına bıraktım. Zaten sevgide bu değil miydi ? Sevdiğine seni öldürecek gücü verip bunu yapmayacağına inanmak ...
Helikopterden inince albay bizi karşılamıştı. Sonrasında bize dağılmamızı emredip. Yüzbaşıyı yanına cağırmıştı. Yüzbaşı ile konuşurken fırsattan istifade ordan kaçmıştım. Lakin yokluğumu hemen anlayıp peşimden eve gelmişti. Koşar adım asansöre bindim. Ben üç adım atarken adam resmen tek adımda katettiğim mesafeyi yürüyordu. O asansöre binemeden kapıyı yüzüne kapadım. Sinirden çıldırmış olması muhtemel. Asansör katta durunca beklemeden kapıya koştum. Aynı anda merdivenlerden sesler geliyordu. Sanırım yüzbaşı merdivenlerden geliyordu. Hızlı hızlı kapıya elimle vurdum .Sevgi teyze telaşlı hali ile kapıyı açtı. "Kızım ne oluyor bu halin ne?" "Sevgi teyze peşimde geliyor" Bir yandan ayakkabılarımı çıkarmaya çalışırken bir yandan da cevap veriyordum. "Kim peşinde kızım anlamadım ki" Tam içeri dalmış kaçıyordum ki. Parkamın ensesinden yakaladı. "Nereye ,küçük hanım?" "İçeri yüzbaşı" Sakin ve doğal davranmaya çalıştım. "Vermen gereken hesabın yok mu?" "Var mı?" Gözlerime sen ciddi misin bakışı attı. Adama evde konuşalım diyip sonrasında kaçmıştım. Şimdide salonun ortasında karşısında yaramazlık yapan çocuklar gibi duruyordum. Sevgi teyze ve Fulya da bizim bu halimize gülen gözlerle bakıyordu. "Ee konuş bakalım" "Ne konuşayım yüzbaşı " "Ben yokken havalar nasıldı, dalga mı geçiyorsun, orda ne işin vardı." Bakışlarım Sevgi teyzelere döndü. Ama bana acıyarak bakıp başlarını olumsuz şekilde salladılar. "Şey oldu." "Ne oldu" "Sevgi teyze gönderdi. Git bir bak dedi" Bu söylediğim ile kaşları havalandı. Yani tam olarak öyle olmasada öyle başladı . "Sende hazır gelmişim bir operasyona katılırım dedin öylemi?" "Destek gerekiyor dendi" "Desteğe gelecek adam mı kalmadı da yaralı halinle sen geldin." "Ama iyiki gelmişim ben ,gelmesem ne olacaktı. Dimi iyiki geldim dimi" "Dört saat dediler nerden baksan ,sen en fazla iki saat sonra tepemdeki adamı indirdin. Oraya nasıl geldin ?" "Heli Helikopterden indim" "Ne yaptın, ne yaptın" Üzerime doğru yürüdü yürüdü o her adım attığında bende geri gittim. "Gelme üzerime katil" Ağzımdan çıkanı duyduğumda iki elimi ağzıma kapadım. "Katil..." Tek kaşı havalandı. Üzerime gelmeye devam etti. Bir adım daha geri attığımda arkamdaki koltuğa düştüm. Üzerime eğildi. Çok yakındı. Kafamda alarm çanları çalmaya başladı. Onu hızla üstümden geri itip ayağa kalktım . Nefesimi kontrol etmeye çalıştım. "Bir insanın üzerine bu kadar gelinmez ki canım. Hem, hem hastayım ben, yaralandım o kadar." Aynen Eflal işine gelmediğinde yaralı olmanı öne sürmek çok olgun bir davranış. O da benim gibi düşünmüş olacak ki "Keşke yaralı olduğunu dağlarda keçi gibi dolanırken de aklına getirseydin" Çareyi Sevgi teyzeye sığınarak buldum. "Sevgi teyze sen bir şey söyle" Başımı omzuna yasladım. Yüzbaşı yok artık dermiş gibi bakıyordu. "Yeter artık Alparslan çok gitme kızımın üstüne yaralı o, hasta" Yanağına dudaklarımı bastırdım. "Evet çok üstüme geliyor. Hem biliyor musun senin bu oğlun benim yerime Sinem denen kadını almış time," Yüzbaşıyı annesine şikayet etmedim demem artık. "Aaa bak sen şu delibozuğa " Başımı evet şeklinde aşağı yukarı salladım. "Bana bak delibozuk Eflal kızımdan başkasını alırsan seni çok fena yaparım." Bakışları fazla anlamlı bakmaya başladı. Ben bişey mi kaçırdım. "Yok anacım sana söz, Lâl 'den başkasını alırsam namerdim" Hala timden mi bahsediyorduk. Yüzüm ateş gibi yanmaya başladı. Birden ayağa kalktım. "Ben, benim uykum geldi." Arkama bakmadan kaçtım. Arkamdan adım sesleri ve gülüşmeler duysamda dönüp bakamadım. Odaya girmemle sırtımın kapıya dayanması bir oldu. Boş bulunmuştum. Kapıyla arasında kaldım. Gözlerim mavilerine daldı. Ellerim göğsündeydi onunkiler ise belime dolanmıştı. "Yüzbaşı " "Hı" "Ne yapıyorsun" "Lâl " "Efendim" Konuşmak bu kadar zor bir işmiydi . Anlını anlıma dayadı. "Sarılsam, kızar mısın?" Bunu beklemiyordum. Kızmamdan çekiniyordu. Acaba buna ne kadar ihtiyacım olduğunu biliyor muydu. Cevabımı başımı hayır anlamında sallayarak verdim. Bunu bekliyormuş gibi kollarını sıkılaştırdı. Bende kollarımı boynuma sardım. Huzur bu muydu. İnsanın evinin olması böyle bir şey miydi. Başını saçlarıma gömdü. Derince nefes aldı. Bende burnumu boynuna dayadım . Kokusunu derince içime çektim. Tarifi yoktu bu duygunun . Ne kadar kaldık öyle bilmiyorum. Zaman geçtimi yoksa durdu mu onu da bilmiyorum. Ben sarıldım. Ben sarıldıkça o daha fazla sardı. Sardığının bedenim değilde yüreğimdeki yaralar olduğunu bilmeden... Başını hafif geri çekti. Bedenim hala bedenine yapışıktı aramızdan su sızmaz derler ya öyle işte. Bir eli hala belimdeyken diğerini yüzüme koydu. Baş parmağı elmacık kemiğimde dolandı. "Çok yorgunum , dinlensem olur mu?" Ne demek istediğini anlayamadım. Bakışlarımdan anladı. "Sende dinlenmeme izin verir misin Lâl'im?" Kullandığı sahiplik eki ile yüreğim yerinden çıkacak gibi atmaya başladı. Onun muydum ? Mesele birine ait olmak mı, yoksa ona ait olmak mı bilmiyorum ama yüreğim ilk defa yalnız değilmiş gibi hissetti. Cevap olarak tekrar başımı salladım. Tebessümü gözlerine ulaştı. Yaz aylarındaki mavi gök yüzü gibi parıl parıldı bakışları. Elimden tutup yatağa ilerledi. "Üzerini değişmeyecek misin?" O da başını olumlu anlamda salladı. Dolaba doğru ilerledi. İçinden kıyafet aldı. Bana doğru döndü. Elindeki tişörtü bana doğru uzattı. "Bunu giysen olur mu?" Elimi uzatıp aldım. Banyoya doğru ilerlerken oda dolaptan kendi için kıyafet aldı. Üzerimi değişip çıktığımda yatakta uzanmıştı. Beni görünce gülümsedi. Üzerimde kendi kıyafetlerini görmek onu mutlu ediyordu. Farkında değildi belki ama ben de mutlu oluyordum. Yanına yaklaşıp boş olan tarafa uzandım. Ayak ucumuzda duran örtüyü üzerimize örttü. Kolunu başımın altına yerleştirdi. Sevgi teyzeler içerdeyken böyle yatmak ne kadar doğruydu bilmiyorum ama o kadar özlemiştim ki doğrusunu yanlışını sorgulamadım. Gözlerim gözlerine kenetlendi. Bakışlarımda ne gördü bilmiyorum ama yüreğimdekini gördü. Beni kendine doğru çekti. Sanki mümkünmüş gibi daha fazla yaklaştım. Ellerimle üzerindeki tişörtü tuttum. Burnumu boynuna sürttüm. Derince soludum kokusunu . Dudaklarını saçlarımın arasında hissettim. Şu an durabilirdi dünya . Ölebilirimdim şu an gıkım dahi çıkmazdı. Uyumadan önce son duyduğum cümle ise beni çok mutlu etmişti "Çok özledim be güzelim. Şu kadarcık zamanda öyle böyle değil çok özledim..." Zaten buda bana bir ömür yetti. Sesler vardı. Ne konuşuyorlardı. Neden benim başımda konuşuyorlardı anlamadım ki. "Anne sen düğün hazırlığına başla bence" "Hadi kızım dışarı çıkalım ,bırakalım da uyusunlar. Çok yorulmuşlar baksana" Belimdeki kollar daha çok sıkılaştı. Bende ona doğru sokuldum. "Sanki kırk yıllık karı koca gibiler, baksana şunlara" Kıkırtılar işittim kapı kapanma sesi. Anlımda sıcak dudaklar sonrasında. Uyumak hiç bu kadar güzel olmamıştı. Yada hayatım hiç bu kadar huzurlu.... |
0% |