Yeni Üyelik
44.
Bölüm

44. Bölüm

@tugbalal

Söyleyin aşkı için şiirler yazan Nazım'a Gelsin aşkı bana sorsun

Leyla'sı için çölleri aşan Mecnun'a

haber salın ,gelsin sevdayı bende bulsun.

Haber edin Ferhat 'a ,Kerem'e ,Tahir'e sevda neymiş birde benden baksınlar

Bir insan bir insana ateş olmadan nasıl yanarmış birde benden duysunlar....

 

Sabah gözlerimi başımdaki ağrı ile aralamıştım. Gece annemin dizinde uyuyakalmışım. Uyandığımda o yoktu.

Üzerimi değişip karagaha gitmek için odamdan dışarı çıktım. Kapıya gelmiştim ki annemin sesi beni durdurdu.

"Oğlum kahvaltı yapmayacak mısın?"

"Yok anacım askeriyede birşeyler yerim."

Başka birşey söylemesine fırsat vermeden evden ayrıldım. Bizimkiler kantinde oturuyordu. Oda onların yanındaydı. Gülerek birşeyler konuşuyorlardı. Mutlu görünüyordu. İçimden olsun dedim senden ayrıda olsa mutlu olsun. Ben uzaktan gülüşünü sevmeyede razıyım yeterki gülsün. Sen ağlatmaktan başka bir şey yapmadın. Boğazım düğümlendi. Kendimi toparlayıp yanlarına gittim.

Beni görmeleri ile ayaklanmaları bir oldu.

"Rahat, Rıdvan abi emir komuta sende ben bu gün eğitimlere katılmayacam."

Gözlerim her ne kadar ona bakmadığım için isyan etsede bakamadım. Yanlarından ayrılıyordum ki

"Yüzbaşı eline ne oldu? "

Bakışlarım bir ona birde gece sardığım elime kaydı.

"Önemli bir şey değil üsteğmenim "

Elimdeki endişeli bakışlarını yüzüme dikti. Kaşları çatıldı.

Daha fazla bakamadım yüzüne ordan ayrılıp odama geçtim.

Bir süre çalıştıktan sonra odadan çıktım. Bizimkiler çardakta oturuyordu. Yanlarına gittim . Lâl yoktu. Yüreğim nede çabuk özler olmuştu.

"Komutanım diyoruz ki bu hafta sonu bir yemeğe gidelim. "

Lal ile Ali 'nin bize doğru gelmesi ile yüreğim yerinden oynadı. Benden cevap bekleyen Ateş'e

"Ben gelemem, size iyi eğlenceler. "

Ona bakamadan ordan uzaklaştım. Sanırım bizim timdeki son günüydü. Yarından sonra yoktu. Odaya girdiğimde kapıyı kapatmamla açılması aynı anda oldu. İçeri hışımla girip ardından kapıyı çarparak kapattı.

Öfkeli bakışlarını bana dikip yüzüme baktı.

"Ne oluyor Lâl?"

"Ne olduğunu sen söyleyeceksin yüzbaşı? "

"Söyleyecek bir şey yok çık dışarı, beni yalnız bırak"

"ÇIKMIYORUM"

"LÂL "

Derin bir nefes aldı. Kendini sakinleştirmeye çalışıyordu. Sanırım sonunda onuda delirtmiştim.

"İki gündür yüzüme bile bakmıyorsun. Ben anlamıyorum. Daha geçen gece söylediklerin. Şimdi karşımda gördüğüm adam, çok farklısın."

Birkaç adım atıp dibime kadar girdi. Biri bu kıza yanlış sularda yüzüğünü söylemeliydi.

"Yüzbaşı, hangisi gerçek. Hangisine göre hareket etmeliyim. Bana yardım et . Seni anlamam için ne olur bana yardım et."

Elim yüzüne doğru gelen saçını geriye atmak için havalansada yapamadım yumruk halini aldı elim geri çekildim.

"Ben olması gerekeni yapıyorum."

"Neymiş olması gereken?"

"Senden uzak durmak."

Bakışları anlamlandırmaya çalıştı sözlerimi. Anlayamamış olacak ki bakışları tekrar gözlerimi buldu. Derin bir nefes aldım.

"Ben yapabilirim sandım. Sana yaşattıklarımı ,sözlerimi unutturabilirim sandım. Ama beceremedim. Ne kadar özür dilersen dileyelim geçmeyecek biliyorum. "

Yüzünü avuçlarımın arasına aldım. Tüm yüzünde gezdi bakışlarım. Olurda bir daha bu kadar yakından bakamam diye.

"Gitmek istediğin için sana kızamıyorum bile. Haklısın, eğer orda mutlu olacağına inanıyorsan , ben sana kızamam."

"İyide yüzbaşı ben gitmiyorum ki"

Yerdeki bakışlarım hızla ona döndü.

"Ne?"

"Ben gitmiyorum. Dün gece babamla konuştuk . Ona dilekçemi geri çekmek istediğimi söyledim. Zaten hiç işleme alınmamıştı."

Dün gece babasıyla mıydı. O şerefsizle buluşmamış mıydı. Baş parmaklarım elmacık kemiklerinde dolaştı. Gözleri boncuk boncuk bakıyordu. Acaba bana şu an dünyaları bahşettiğinin farkında mıydı. Dudaklarım istemsiz kıvrıldı. Biraz daha sokuldum dibine sıtmaya tutulmuş gibi titriyordu. Dudaklarımı anlına bastırdım. Titrek bir nefes verdi dudaklarından. O kadar yakındımki verdiği nefesi ben içime çektim.

"Gitmiyorsun?"

"Gitmiyorum, gidemem ki"

"Gitme , sen benden hiç gitme"

Biraz daha yaklaştım. Öpmek , kana kana içmek geldi içimden. Gözleri kapanmış öylece duruyordu. Yapacağım her şeye tamamdı. Bu daha çok tebessüm etmeme neden oldu. Biraz daha yaklaştım tam istediğimi alacaktım ki kapı çaldı. Kapının sesi ile hızla beni kendinden uzaklaştırdı.

Kapıdaki her kimse benden çekeceği vardı.

"GİR"

Öfkem onu epey bir şaşırmıştı . Acaba bu an için ne kadar beklediğimin farkında mıydı. Kapı usulca açılıp içeri Dursun girdi.

Öfkeli bakışlarım onu buldu. Derince yutkundu.

"Şey komutanım ben şey için gelmiştim akşam gelmemekte kararlı mısınız?"

"Dursun "

"Emredin komutanım "

"Kendine cezalardan ceza beğen"

"Ben ne yaptım ki komutanım "

"Dursun, çık Dursun. "

O çıkınca bakışlarım gülmemek için dudaklarını bir birine bastıran kadına kaydı. Ben bakınca kendini toparladı.

"Bende çıkayım izninizle "

İçimden kal demek gelsede el mahkum tamam dedim . O çıktığında arkasında sırıtan bir ben bıraktığının farkında değildi.

Aynadaki yansımama bir kez daha baktım Yüzümdeki tebessüm yerini hala koruyordu. Şayet Dursun içeri gelmeseydi öpecektim aklıma geldikçe dudaklarım daha çok kıvrılıyordu. Tabi bu anı bozmasının cezasını askeriyenin etrafında tam teçhizatlı yirmi tur koşarak çekmişti. En son insafa gelip serbest bırakmıştım.

"Bakıyorum keyfin yerinde "

Bana gülerek bakan anneme baktım. Yanına gidip onu kollarımın arasına aldım. Başının üstüne dudaklarımı bastırdım.

"Sultanım benim."

"Hayırdır deli oğlan ne bu neşe"

"Hiç öylesine sevemez miyim anamı"

"Seversin seversinde sabahtan akşama ne değişti"

"Yeniden doğdum varsay"

Başını her iki yana sallayarak güldü. Tam kapıya doğru gidiyordum ki

"Kuzuya selam söyle yarın sabah kahvaltıya gelsin"

"Söylerim"

Arkamdan tebessümle bakmıştı. Konuşmadan anlıyordu. Nasıl anlamasın o da babama hala sevdalı değil miydi. Onu kaybedeli yıllar oldu. Ama hala ilk günkü gibi sevdasıda acısıda taze...

Mekana giriş yaptığımda Lâl ve Sinan hariç diğerleri burdaydı. Birkaç dakika sonra onlarda kapıda göründü.

Bize doğru geldiklerinde yanımdaki boş sandalyeye oturdu. Bizimkiler bilerek yanımı boş bırakıyordu. Bakışlarımı ondan alamıyordum. Yüzünü yukarı bana doğru kaldırdı.

"Yüzbaşı hani sen gelmeyecektin?"

"Fikrimi değiştirdim"

Sadece gülüşü büyüdü. Gece boyunca o gülmüş ben o gülüşte kaybolmuştum. Saatler birbirini kovalamıştı. Şimdi ise kapısının önünde evine girmesini bekliyordum. Bir gün aynı eve el ele girmeyide nasip et allahım.

"Lâl "

"Efendim yüzbaşı"

"Bana neden rütbem ile hitap ediyorsun?"

Bakışları anlamazca baktı.

"Timdeki herkese adıyla sesleniyorsun Rıdvan abiye abi diyorsun bana ise rütbemle sesleniyorsun. "

Gözlerinde bir an endişe oluştu.

"Sizede mi abi dememi istiyorsunuz?"

"Sakın , öyle bir şey mi dedim ?"

"Ne biliyim Rıdvan abiye abi diyorsun diyince."

"Ya sabır , bana neden adımla hitap etmiyorsun"

Biraz düşündü. Kafasında neyi tarttı bilmiyorum ama yüzünde tebessüme neden oldu.

"Peki"

"Ne peki"

"Askeriye dışında size yüzbaşı demem"

Bende gülümsedim.

"Şey geç oldu. Size iyi akşamlar"

Adımın dudaklarından çıkmasını bekledim ama istediğimi vermedi usulca evine süzüldü. Bende kendi evime girdim. Allahım çok şükür onu bana getirdiğin için.

Sabah gözlerimi açtığımda epey bir geç olmuştu. Bu gün hafta sonuydu. Bizde izinliydik. Sabah duş aldım dolapta asker yeşili bir tişörtüm vardı epey bir bakındım ama bulamadım. Anneme seslendim lakin cevap vermedi. Banyodan su sesi gelince oraya doğru gittim.

"Anne benim yeşil tişörtüm nerde?"

Banyoya dalmıştım ki içeride ellerini yıkayan Lâl ile duraksadım. O da beni gördüğüne epey şaşırdı. Bakışları çıplak olan üstümde takılı kaldı. Kapıdan ses gelince hızla içeri girdim. Kapıyı da üstümüze kitledim.

"Sen burda ne yapıyorsun?"

"Üstüme yağ geldi temizlemek için geldim. Asıl siz ne yapıyorsunuz Sevgi teyze görecek yanlış anlayacak"

Dibine kadar girdim . Kalp atışlarım göğüs kafesimi zorladı.

"Annemi arıyordum bende"

"Çıktı o, bizimkilere bir şey verecekmiş "

Nefesleri hızlandı.

"Yüzbaşı"

"Efendim"

"Bende "

"Ne sende"

"Yeşil tişörtün. Geçen hasta olduğumda eve giderken benim üstümdeydi. "

"Bak sen, en sevdiğim tişörtümdü o benim"

"Yıkar getiririm"

"Eskidi bir kere kabul etmem imkansız"

"Yenisini alsam"

"Ben kendi tişörtümü istiyorum. Eşyalarına bağlı bir insanım"

Eliyle yüzüne gelen saçları kulağının arkasına aldı . Diliyle dudaklarını ıslattı. Bu yaptığı ise benim için bardağı taşıran son damlaydı.

"Ama ne desem hayır diyorsun."

"Benim aklıma bir şey geliyor"

"Ne istiyorsun?"

" Beni öpmeni istiyorum "

Gözleri şaşkınlıkla yüzüme baktı . Yüksek ihtimalle ciddi olup olmadığımı kontrol etti. Lakin ben baya ciddiydim.

"Ama, ama ben."

Tam ağzımı açmıştım ki kapı ardından ses geldi. O da panikle elini ağzıma kapadı . Şu an tüm bedeni çıplak bedenime yapışıktı. Ve ben cayır cayır yanıyordum. Ne yaptığının farkında olsa muhtemelen asla böyle bir hata yapmazdı. Elinin altında dudaklarımı oynatıyordum ki o fısıltı şeklinde konuştu.

"Sus ,ne olur sus, bir daha Sevgi teyzenin yüzüne bakamam."

"Eflal kızım içerde misin?"

"Ee evet Sevgi teyze çıkıyorum şimdi"

Gelen ayak sesleri ile Annemin gittiğini anladık ikimizde. Bakışlarım muziplikle ona baktı. Dudaklarımı avuç içine bastırıp öptüm. Şaşkınlıkla baktı. Elini yavaşça çekti dudaklarımdan.

"Bekliyorum"

Gözlerimi kapattım. Lakin küçük kadınım beni bir kez daha şaşırtmıştı. Ellerini omuzlarıma koyup benden destek aldı. Parmak uçlarında yükseldi. Sonrasında dudaklarını çeneme bastırdı. Gözlerimi araladığımda onunda gözlerinin kapalı olduğunu gördüm . Gözlerini açtığında heycanla bakan bakışlarını hızla benden çekti. Sonrasında aynı hızla kapıyı açıp kendini dışarı attı. Ben ise ardından gülümseyerek bakmıştım...

 

 

Loading...
0%