@tugbalal
|
Sadece kışlardan ibaret değilmiş hayat baharlarda varmış Yaprak döker ağaçlar zannederdim Çiçekler açarmış dallarda Ben sadece güz sanırdım Mutluluk varmış, huzur varmış Meğer ne çok güzel duygu varmış Meğer benim bir kalbim varmış Sen gelince öğrendim.
EFLAL KARCA Aynadaki yansımama bir kere daha baktım. Üzerime giydiğim kırmızı renk elbise gerçekten çok yakışmıştı. Siyah saçlarımı maşa yapmıştım. Ayaklarımda tek bant sivri topuk bir ayakkabı vardı. Elbisenin sırtı cüretkar biçimde açıktı. Etek kısmında da hatrı sayılır bir yırtmacı vardı. Bacağıma geçen ay aldığım aksesuarı taktım. Makyajım ise olabildiğince softtu. Çünkü elbisem ve takılarım bayağı dikkat çekiyordu. İyi göründüğümden emin olunca derin bir nefes alıp verdim. Çok heycanlanmıştım. Çünkü dün gece yüzbaşı bana eşlik etmek istediğini söyleyip birlikte gitmeyi teklif etmişti. Tabi bende kabul etmiştim. Çalan zil sesi ile kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Usulca kapıyı açtım. Gelmişti işte . Hayran olduğum mavi gözlerini de alıp gelmişti. Yere eğdiği başını yavaşça kaldırıp bana baktı. Derince yutkunduğunu hareket eden adem elmasından anladım. Oraya dudaklarımı bastırmayı hayal ettim o an. Ayaklarımdan başlayarak beni baştan aşağıya süzdü. Bende onu , üzerine siyah bir gömlek geçirmişti. Ve aynı renk pantolon ve ceket. Onu ilk defa takım elbise ile görüyordum. Çok çok yakışıklıydı. "Lâl " "Yüzbaşım" "Çok, çok güzel olmuşsun" "Teşekkür ederim. Gidelim mi?" Başıyla usulca onayladı. Kolunu bana doğru uzattı. Elimi kolundan geçirip yürümeye başladım. Allahım ne olur ne olur kalbimin sesini duymuyor olsun. Zira duyuyorsa büyük rezillikti. Düğünün yapılacağı alana geldiğimizde bizim ekip ve Sevgi teyzeler bir masada oturuyorduk. Askeriyeden de bir kaç kişi vardı. Geldiğimizden bu yana gözlerini yüzbaşıya diken birkaç kadın vardı. Ne kadar rahatsız olsam da bir şey diyemedim. Yüzüm düştü. "Lâl " Başımı kaldırıp ona baktım. Başını eğmiş bana bakıyordu. "Efendim " "Ne oldu?" "Bişey olmadı." "Yüzün düştü. Neden?" (Tüm kadınların sana bakması ve buna birşey yapamamak zoruma gidiyor.) "Bişey yok gerçekten." "Yalan söyleyemiyorsun güzelim" Öyle söyleyince yüzüm bir an olsada gülümsedi. Ben başka birşey diyemeden içeri gelin ve damat girdi. Hepimiz alkışlamaya başladık. "Çok güzel olmuş. Gelinlik Songül 'e çok yakışmış" "Bence sanada çok yakışır." Başımı ona çevirdim. "Sanırım bunun için önce bir damat bulmam gerek." Hepimiz yerimize oturduk nikah memuru ikisinede o malum soruyu sorduğunda ikiside heycanla ve yüksek sesle cevap vermişti. Şimdi ise pistte dans ediyorlardı. Zaman ilerledikçe diğer çiftlerde onlara eşlik etmeye başladı . Bize doğru bir adam geldi. Tam yanımda durdu. " Merabalar " Ben başımı kaldırıp bana üstten bakan adama baktım. Benimle birlikte yüzbaşıda ona dönmüştü. "Meraba" Ayıp olmasın diye cevap verdim. "Bu dansı bana lütuf eder misiniz?" Hemen yanımda oturan adamın ağzının içinde birşeyler mırıldandığım işittim lakin anlayamadım. Gergince yerinde kıpırdandı. İstemediğini anladım. Ama o da tıpkı benim gibi birşey diyemedi. "Yok , teklifiniz için teşekkür ederim. " "Beni kırmayın lütfen" Ne yılışık adam çıktı buda" "Malesef, dans etmekten haz etmiyorum. İzin verirseniz." Adama daha fazla bakmadan yönümü diğerlerine çevirdim. Fulya bana sırıtarak bakıyordu. Sevgi teyze ise tebessüm ile diğerlerinin bakışlarını anlatmak imkansızdı. Okuyabildiğim kadarı ile adama epey gıcık olmuşlardı. Bakışlarım yüzbaşının masanın altında yumruk yaptığı eline kaydı. Parmak boğumları beyazlamıştı. Elimi bir cesaret elinin üzerine koydum. Masaya odakladığı bakışlarını bana çevirdi. Tebessümle baktım mavilerine. Tam elimi geri çekiyordum ki hızla masanın altından elimi tuttu. Omurgamdan aşağıya ılık bir şey aktı sanki. "Aaaa Alparslan yüzbaşım sizde mi burdaydınız" Arkamızdan gelen sele bakışlarım oraya kaydı. Neydi çektiğim ya bu kimdi şimdi. Hayır nerden yüzbaşın oluyor Kıza doğru dönüp cevap verdi. Bende elimi sinirle ondan çektim. Bana neydi. "Selvi hanım, merhaba nasılsınız " Sana ne be adam, nasılsa nasıl ne soruyorsun. "İyiyim sizi sormalı, malum sizi böyle organizasyonlarda görmek çok zor" Bir bacağımı diğerinin üzerine attım. Yönümü diğer tarafa doğru çevirdim. İstediği kadar sohbet edebilirdi. Bir elini elbisenin yırtmacından çıkan bacağımın üzerine koydu. Elini çekmek istedim. Ama bu defa sıktı. "Haklısınız, Selim nasıl " "İyi ,hayatı bana dar etmekle meşgul sevgili kocam. Neyse ben gidiyim arar şimdi nerdesin diye. Size iyi akşamlar" Kocam mı demişti o. Ben iyice kıskanç bir kadın olmaya başladım. Yinede çaktırmamaya çalışarak elini bacağımdan çekmeye çalıştım. "Yüzbaşı elini çek!" "Hayır" "Ne demek hayır" "Elim olması gereken yerde." O ne demekti. Derince yutkundum. Söyleyecek bir şey bulamadım. O sırada kurtarıcım geldi. "Eflaal" Bize doğru koşan minik takım elbisesinin içinde aşırı tatlı görünen Çınar bana doğru koştu. "Çınarcım" Onu kucağıma alıp yanağından öptüm. "Çok güzel olmuşsun" "Teşekkür ederim birtanem, sende çok yakışıklısın." "Senin için giyindim bak kelebeğim bile var" İki eli ile papyonunu düzeltmeye başladı. Allahım yerim ben bu çocuğu. "Bence harika görünüyorsun. " "Öpeyim " Yanağımı ona doğru indirince sulu bir şekilde dudaklarını bastırdı. Yanımdan yine homurtular duydum. "Velede bak lan ben daha öyle öpemiyorum" "Eflal dans edelim mi ?" "Edelim canım" Onu kucağıma alıp piste doğru ilerledim. Çok kalabalığa karışmadan kucağımdayken dans etmeye başladım. Etrafa gülücükler saçıyordu. Ondaki neşe banada geçti. Şarkı bitince bende yoruldum ikimizde yerimize geçtik. Çınar annesine gidince bende yerime oturdum. "Kucağına çok yakıştı." Yüzbaşının kulağıma eğilip söylediği ile utangaç bir tebessüm yerleşti dudaklarıma. Çalan şarkı ile herkes tek tek ayaklanıp dans etmeye başladı. "Lâl " "Efendim?" "Dans edelim mi?" "Olur" Yüzünde gözlerine işleyen bir gülümseme yerleşti. Elime uzanıp parmaklarını parmaklarıma kenetledi. Pistin ortasına kadar ilerledi. İki elinide belime koyunca bende elimi boynuna yerleştirdim. Tüm bedenim elektrik akımına kapılmış gibi titriyordu. Elleri sırtımın çıplak noktasını okşadı. Beni daha çok kendine çekti. Bende bu davetine hayır demedim. Kollarımı boynuna daha çok doladım. Anlını anlıma dayadı. Gözlerine kenetlenmiş gözlerim kapandı. Dans etmekten çok sarılmış gibiydik. Yapbozun parçaları gibi iç içe geçmişti bedenlerimiz. Kolları ile beni biraz daha sarıp hafif havalandırdı ayaklarımı kendi ayaklarının üzerine yerleştirdi. Şimdi yere basmak yerine onun kucağında gibiydim. Dudaklarım onunkilerin hizasındaydı. Verdiği nefesi ben soluyordum. "Lâl'im " "Hıı" Sesim neredeydi ki benim. Neden konuşma yetim kaybolmuştu. Gözlerimi yavaşça araladım. Bakışlarımda ne yakaladı bilmiyorum ama adem elması hareket etti. Dudaklarımı adem elmasına bastırdım. Kimse bize bakmıyordu zaten. Herkes kendi havasındaydı. Geri çekildiğimde Gözlerindeki mavi koyulaşmıştı. "Gidelim mi burdan" "Nereye?" Sesim fısıltı gibi çıktı. "Kimsenin olmadığı, sadece senin ve benim olduğum bir yere" "Gidelim" Anlıma dudaklarını bastırdı. Geri çekilip elimi kavradı. Kimse umrumuzda değildi. Tüm kalabalığın ortasından o önde ben arkasında el ele geçtik . Çıkarken bizimkilerden bir kaç göz bize tebessümle baksada durmadık. Gözlerim Bir ona birde birleşmiş ellerimizde gidip geliyordu . Ondan başkasını görmedim. Çevremdeki herkese herşeye kör oldu gözlerim. Bir onun sesini duydu kulaklarım. Ve ben kalan ömrüm boyunca bunun böyle olacağına dair kendime söz verdim....
|
0% |