@tugbalal
|
Sağır kapılarda heba ettim ben en derin çığlıklarımı. Kör gözlerde soldurdum en güzel çiçeklerimi. Bir sürü hayalim telef oldu. Değmeyecek hayatlarda yaşama çabası içindeyken. Şimdilerde göğsüme tonlarca taş oturtmuş öylece bekliyorum. neyi beklediğimi bende bilmiyorum.)
Bakışlarım yanımda huzurla uyuyan adama kaydı. Gün doğalı epey olmuştu. Dün gece en huzurlu uykularımdan birini uyumuştum. Dün gece yaşananlar aklıma geldikçe hem yanaklarım kızarıyor hemde dudaklarıma en güzel tebessümüm yerleşiyordu. Sabah uyandığımda yatakta değilde onun üzerinde uzanıyordum elleri gece rahat durmamış beni kendi üzerine çekmişti. Her iki elide tişörtün altından çıplak tenimi okşuyordu. Üzerinden kalktığımda ise huzursuzca kıpırdanmış ama uyanmamıştı. Bu gün cumaydı. Şayet ekstrem bir durum oluşmaz ise daha iki gün izinliydik. Kollarımın üzerinde doğruldum. Yüzümü yüzüne yaklaştırdım. Saçlarım yüzünün diğer yanına döküldü. Kokusunu derince içime çektim. Çok seviyordum. Bunun tarifi yoktu. Nasıl anlatılırdı. Dudaklarımı usulca yanağına bastırdım. Sonra da aynı işlemi diğer tarafa yaptım. Anlına yol aldı dudaklarım, ordan burnunun üzerine bir öpücük yerleştirdim. Sonrasında boynuna ordan çenesine ve ordan da dudaklarımı dudaklarına değdirdim. Öpmedim hafif sürttüm sadece. Ona değmek bile bedenimin alev almasına neden oluyordu. Ne olduğunu anlayamadan kendimi bir anda onun altında buldum. Birden dudakları dudaklarıma yapıştı. Attığım çığlık dudaklarımızın arasında kayboldu. Usul usul içti beni bende onu , haklıydı doyulmuyordu. Doyamıyordum ona. Geri çekildiğinde mavi gözleri ışıl ışıldı. Bende gülerek baktım ona "Ne yapıyorsun yüzbaşı korkuttun beni. Sen uyumuyor muydun?" "İlk andan beri uyanıktım. Bana sabah öpücüğümü vermeni bekliyordum ama benim küçük sevgilim benimle oyun oynuyor." Söylediği şey ile göğsümdeki kalbim tekledi. "Se sevgilim mi?" Eğilip dudaklarını tekrar dudaklarıma bastırdı. Öpmüyordu sadece değdiriyordu. "Sevgilim, sevdiğim ,kadınım, helalim, nefesim ,canımın canı" Her kelimede yüzümün başka bir noktasına dudaklarını bastırıyordu. Kollarımı boynuna doladım. Başını boynuma gömdü. Derince soluklandı. "Alparslan " "Alparslan 'ın canı" "Seni çok seviyorum. Nasıl anlatırım ,içimdeki sevdayı sana nasıl gösterebilirim bilmiyorum, her kelime her cümle yetersiz kalıyor. Elimden gelse gece gündüz her an her saniye bu iki kelimeyi söylerim. Seni seviyorum, çok çok seviyorum " Elimi alıp sol göğsüne koydu. Öyle bir hızla atıyordu ki sanki kilometrelerce yol koşmuş gibi. Sonrasında elini benim kalbimin üzerine yerleştirdi. Kalbim kuş gibi çırpınıyordu. "Konuşmasan da biliyorum. Duyuyor musun. Tıpkı benimki gibi atan kalbinden. Bana bakarken gözlerinde oluşan kıvılcımlardan, yanına yaklaşınca titreyişinden. Anlarım ben ,sen hiç bir şey söylemesende ben anlarım." Anlardı. Sevgi böyle birşeydi. Konuşmadan anlaşmaktı. Yaptığım tek şey boynuna sarılmak oldu. "Evet küçük hanım acıkmadın mı" "Acıktım" "O zaman sevgilinizin elinden güzel bir kahvaltı ikram edelim size" "Hımmm buna hayır diyebileceğimi hiç sanmıyorum beyefendi " Oyununa ayak uydurdum. Ayaklandı. Ben daha ne olduğunu anlayamadan kendimi kucağında buldum. "İşletmemizin hizmetlerinden kucağımda taşımak zorundayım. Yoksa işimden olabilirim." "Ah hayır bunu asla istemeyiz. Sizin kucağınızda her yere seyahat edebilirim." Kıkırtımla banyoya doğru ilerledi. Beni lavabonun kenarına oturttu. Sonrasında yüzüme birkaç defa su döküp yüzümü yıkayıp kuruttu. Kendi yüzünü yıkamak için eğilmiştiki bu defa ben ellerimi ondan önce musluğun altına tuttum. Bir kaç defa elime su doldurup yüzünü yıkadım. Sonrasında onun yaptığı gibi havluyla kuruladım . Kurulama işlemi bitince çenesine dudaklarımı bastırdım. Geri çekildiğimde gülerek bana bakıyordu. Beni tekrar kucağına aldı. Beni salona bırakıp mutfağa geçti. Ne kadar ısrar etsemde beni yanına almamıştı. Bende balkondaki camdan dışarıyı seyretmeye başladım. Karşımda heybetli bir dağ vardı. Zirvesinden eteklerine kadar inen devasa ağaçlar . Çok güzel bir ormandı. Pencereden tamamı görünmeyen bir göl görünüyordu. Oraya gitmek istiyordum. Gerçekten çok güzel bir yerdi. Arkamdan belime sarılan kollarla irkildim. Aslında normalde geldiğini önceden anlayabilirim. Lakin onun yanında tüm duvarlarımı indiriyordum. Onun yanında savunmada kalmam gerekmiyordu. Başını boynuma gömüp derince kokladı Sonrasında dudaklarını bastırdı. "Manzarayı beğendin sanırım?" "Çook ,çok güzel. Alparslan " "Söyle canımın canı" Hitabıyla içim kıpır kıpır oldu. "Biz öldük mü" "O ne demek?" Yüzümü kendine çevirdi. Bakışlarında endişe peyda oldu. Hala hayal görebilme ihtimalinden deli gibi korkuyordu . "Her şey o kadar güzel ki. Hayal gibi. Şuraya baksana . Sanki ölmüşüm cennetteyim. Savaş yok ,kan yok en önemlisi sen varsın. Sen benim yanımdasın. Alparslan sen benim cennetimsin." Beni kendine çekip dudaklarını başımın üstüne bastırdı. "Sende benim güzelim , sende benim." Kollarımı daha sıkı doladım. "Şimdi, doğru kahvaltıya " Elimden tutup mutfağa geçti. Gerçekten yok yoktu pek bir hamarattı sevgilim. "Alparslan " "Söyle güzelim." Derince yutkundum iyide bu adam sürekli böyle şeyler söylerse ben nasıl konuşacaktım. Birde mavi mavi bakıyor. "Canımın canı ne oldu " "Ama sen hep böyle güzel bakarsan ben konuşamam ki" Yüksek bir kahkaha arttı. Bense herşeyden bağlantımı kesip manzaranın tadını çıkardım. Çok yakışıklıydı. Haddinden fazla. "Tamam bakmıyorum hadi söyle." Gözlerini kapatıp yönünü bana çevirdi. Ama hala dudaklarında gülüşü duruyordu. "Yüzbaşı ya , dalga geçme" Bu defa gözlerini açıp bana baktı. Sandalyenin altından tutup kendine yaklaştırdı. Ellerimi tutup her iki eliminde üstünü öptü. " kurban olurum sana , tamam bak gülmüyorum hadi söyle" "Biz ne zaman dönücez diyecektim sadece" "Sen ne zaman dönmek istersen, dönmek mi istiyorsun?" "Yok ama" "Ama?" "Kimseye bir şey demedik , bir de Sevgi teyze ne der diye düşünüyorum " "Ne der biliyor musun. Helal olsun Kuzuya kaç senedir gülmeyen Oğlumun yüzünü güldürdü." "Ya dalga geçme ben ciddiyim" "Bende ciddiyim birtanem, annemin herşeyden haberi var, canını bunları düşünerek sıkma" "Nasıl var?" Tebessüm etti. "Daha ilk gördüğünde anlamıştı gelini olacağını" Burnumun üstüne bir fiske vurdu. Sonrasında sessizce kahvaltımızı yapmıştık. Evin içinde biraz zaman geçirdikten sonra akşam yemeğini benim yapmamı istemişti. Evde doğru düzgün bir şey olmadığı için arabayla markete gelip alışveriş yaptık . Gelmişken kendimize bir kaç parça elbisede almıştık . Üzerimde gri renk askılı bir şort takım vardı. Saçlarımı tepemde topuz yaptım. Ellerimi yıkayıp mutfağa yalın ayak geçtim. Alparslan tas kebabı istemişti. Tabi ben yanına pilav ve salata da yapacaktım. Pilavın suyunu koyup etleri doğramaya başladım. Daha işimi bitiremeden arkamdan sarıldı. Ellerini elimin üzerine koydu. Bıçağı kavrayan elimi tutup benimle birlikte hareket etti. Dudaklarını boynumun boş kısmına bastırdı. Kendimden geçtim resmen. Tek bir dokunuşu yetiyordu. Aldığım soluğu zorlukla verdim. "Alparslan " Dudakları boynumdayken cevap verdi. "Hıı" "Ne yapıyorsun?" "Sevdiğim kadın yemek yapıyor bende yardım edeyim dedim." "Ama böyle hiç yardım etmiyorsun" "Etmiyor muyum?" "Hıhı" Son defa boynumdan öptü. Sonrasında omzundan da öptü. "Peki küçük hanım emrinizdeyim . Sizin için ne yapabilirim. " "Hımmm salata malzemelerini yıkayıp salata yapabilirsin" Sonrasında onun yardımı ile hızla yemeklerinizi yapıp yemiştik. Salondaki koltukta onun kucağında öylece oturuyordum. Onunla bir şey yapmamak bile o kadar güzeldi ki. "Eğer bu bir rüyaysa beni sakın uyandurmayın" "Valla güzelim ne yalan söyleyeyim her an Dursun bir yerden çıkıp gelecek gibi hissetmiyorum dersem yalan olur." Söylediği ile kahkaha atmıştım. Dudaklarımı yanağına bastırdım. Dursun gerçekten üzerimizde travma etkisi yaratmıştı. Sonrasında sessizce saçlarımda dolaştı elleri. Zaten bende dünden razıydım. Kapandı gözlerim. Engel olmadım bende kendimi karanlığa ve onun kollarına bıraktım... |
0% |