@tugbalal
|
Bir sende çocuk oldum ben Bir sende güldüm. Sende buldum huzuru , Mutluluğu Meğer ne çok sen varmış içimde Meğer ne çok varmış seni sevmek için yaratılmış bir ben...
Üzerimde uzun beyaz bir elbise var. Deniz kenarında kumsaldayım. Gökyüzü o kadar güzel ki. Masmavi tek bir bulut dahi yok. Bakışlarım karşımdaki adama kaydı. Her zaman ki gibi çok yakışıklıydı. Gökyüzünü görmek için başımı göğe kaldırmama gerek yoktu. Deminki mavinin aynısını gözlerinde taşıyordu. Elbisenin eteklerini biraz toplayıp yalın ayak ona doğru yürümeye başladım. Elini yanağıma koyup okşadı. O kadar hafif bir dokunuştu ki eli ordamıydı emin olamadım. "Alparslan " "Alparslan 'ın canı" Her zaman ki karşılığı ile ayaklarım yerden kesildi. Onun canı bendim. Sen benden gidersen ben yaşayamam diyordu. Bende onsuz yaşayamazdım. Dudaklarını anlıma bastırdı. Gözlerim kapandı. Zaman o an durdu sandım. Taki bir el silah sesi işitinceye kadar. Gözlerim hızla açıldı. Bakışlarında acıyı yakaladım. Canım yandı. Çünkü onun canı yanıyordu. Adı dudaklarımdan bir dua gibi çıktı. "Alparslan?" Bana cevap veremedi. Koca bedeni üzerime yığıldı. Kollarım onu tutmak için öne doğru uzandı. Ellerimi sırtına yerleştirdim. Elime bulaşan ıslaklık ile kalbimde ince bir sızı oluştu. Ve ben yavaş yavaş kanadım. Bana bakan mavi gözlerini yummuştu. Elimi yüzüne koydum. "Alparslan , aç gözünü, " Bir yandan da sarsmaya başladım. Çok ağladım Gözlerim bulanık görmeye başladı. Etrafta yardım isteyebilecek kimse yoktu. "YÜZBAŞI, YÜZBAŞI AÇ GÖZÜNÜ, " Benim gözlerimden akan yaşlar onun yüzünü ıslatıyordu." Elim nabzına gitti. Hiç bir şey hissedemiyordum. "Hayır hayır bu olamaz , beni bırakamazsın , yüzbaşı Söz verdin . Seni bırakmam dedin. Aç gözlerini. YÜZBAŞIIIIII KALK ,YÜZBAŞIIIIII "
Yerimden hızla doğruldum. Çığlık attığım için boğazım acıyordu. Alparslan yanımdaydı. Bir elini sırtıma koymuş sıvazlıyordu. Diğer eli yüzümde gezindi. Terden yüzüme yapışan saçlarımı geriye itti. "İyi misin?" Başımı her iki yana salladım. Gözlerim dolmuştu. "Geçti , Kabustu." "Gerçek gibiydi. Seni kaybettim sandım." "Şşşşt geçti. Burdayım yanında. Öyle birşey olmayacak. " Bir şey demedim. Sadece kollarımı beline doladım. Oda beni göğsüne çekti. Bir eli saçlarımı okşuyordu. Kollarımı daha fazla sıktım. Bir an olsun bırakırsam gider diye sımsıkı sarıldım. Zaten yorgun olan ruhum yerini bulunca daha fazla uyanık kalmadı. Gözlerim beni karanlığa buyur etti. **** "Birtanem , canımın canı kalkman gerek" Sesi beni uyandırmak yerine daha çok uyumaya teşvik ediyordu. Onun kollarında olmanın ne kadar huzurlu olduğundan haberi var mıydı. Hayatım boyunca bu kadar iyi hissettiren başka bir şey ile karşılaşmamıştım. "Bebeğim, nefesim." Dudakları yüzümde dolaştı. Bende onu daha fazla uğraştırmak istemedim. Yavaşça açtım gözlerimi. Gün doğmuştu mavilerine . Büyülenmiş gibi baktım yüzüne. Hatta gibisi fazlaydı. Büyülenmiştim. Dışarısı hala karanlık sayılırdı. Burda geçirdiğimiz son geceydi. Bu gün karargaha gidecektik . Bu yüzden beni her gün olduğundan daha erken kaldırmıştı. Yüzüme güzel bir tebessüm yerleştirdim. "Günaydın" "Henüz gün aymadı bebeğim ama bizim karargaha gitmemiz gerek." El mahkum yerimden doğruldum . Ama yataktan kalkacak takati bulamadım kendimde. Bakışları bana kayınca tebessüm etti. "Güzelim bu kadar uykucuyken nasıl oldu da asker oldun sen?" "Ben uykucu değilim ki sadece..." "Sadece?" Yüzümü ona çevirdim. "Sadece senin kollarında uyumayı seviyorum . Yoksa tüm ömrüm boyunca bu kadar uykuya düşkün olmadım." Yanıma gelip önümde diz çöktü. Ellerimi avuçlarının arasına aldı. "Desene geri kalan ömrümüzde seni hep öpüp koklayarak uyandırmam gerekecek. Sanırım dünyanın en güzel sorumluluğu." Bakışlarım ondan birleşen ellerimize kaydı. O an şokla elimi geri çekip baktım. Bakışlarım bir parmağımdaki şahane yüzüğe birde aşık olduğum maviler arasında gidip geliyordu. "Alparslan!" "Nefesim..." Onun bakışlarında ise munzurluk vardı. "Bu bu bu ne " Kelimeleri bir araya getiremedim. Güzel bir gülümseme ile yüzüme bakıyordu. "Bu bizim nişan yüzüğümüz" "Sen nasıl ? Ne zaman?" Bir elim ile yüzüğü okşarken bir yandan gülüyordum. O kadar şaşkındım ki. Ne ara almıştı. Parmağıma ne zaman taktı ben nasıl hissetmedim. "Beğendin mi?" "Beğenmem mi? Çok güzel ama sen ne zaman ?" "Müstakbel kocanınızı çok hafife alıyorsunuz küçük hanım unutmayın ki kendisi bir yüzbaşı " Hızla yerimden doğrulup kollarına atıldım. Belimden yakalayıp etrafında döndürdü. "Seni çok ,ama çok seviyorum." Söyleyebileceğim başka bir şey yoktu. Benim için konuşacak başka kelama gerek yoktu. Boynumdan derince kokladı. Kulağımın hemen altına dudaklarını bastırdı. "Bende canımın canı . Bende " Geri çekilip dudaklarıma en masumundan , en temizinden bir buse kondurdu. "Eğer hemen çıkmazsak içtimaya geç kalıcaz ." Sanırım güzel anılarımız buraya kadardı . El mecbur giyinip arabaya bindik. O şoför koltuğuna geçip arabayı çalıştırdı. "Yolumuz biraz uzun sen kapa gözlerini. Biraz daha uyu meleğim." Başımı hayır anlamında salladım. Yolun bir kısmını parmağımdaki yüzüğe bakıp gülerek geçirmiştim. Hatta öyleki bu durum dikkatini çekmiş olacak "Yavrum bana bu kadar güzel bakmadın. Taktığım yüzüğü kıskandım. Bu kadar mı güzel ?" "Güzel olan yüzük değil ki. Onu bana senin takmış olman." Yüzünde en güzelinden bir tebessüm yerleşti. Sonrasında göz kapaklarım kapanmaya başladı. Yol uykumu getirmişti. Her ne kadar bunu yapmak yerine onu izlemeyi tercih etsemde gözlerim bana ihanet etti. Bir süre sonra uyuya kalmıştım. Biz şimdi nişanlandık mı? Allahım ne olur tüm bu olanlar bir rüya olmasın. Lütfen bizi bir birimizden ayırma. AMİN...
|
0% |