Yeni Üyelik
56.
Bölüm

56. Bölüm

@tugbalal

Ben bu gün bir şey fark ettim. Ben hayatım boyunca hiç çiçek almadım. Ama beni bu kadar yerle bir eden acı hiç çiçek almamış olmam değil. Bu gün ölsem mezarıma tek bir çiçek koyacak kimsenin olmayışı...

Ne acı. Ne büyük bir yük. Kalbim parçalara ayrılmayacak kadar bitap haldeydi. Gözlerim doldu. Lakin dudaklarım usulca kıvrıldı. Ben aklımı yitirdim sanmıştım Lakin bu gün anladım. Ben aklımı değil kendimi yitirmişim. Ve bu farkındalıkla daha ne kadar yaşarım o bile meçhul...

 

SİNAN ŞAHİN

 

Karargaha girdiğimizde koridorda onunla karşılaşmayı beklemiyordum. Endişeli halimden birşeylerin ters gittiğini anlamış olmalıydı ki kaşları çatıldı. Alparslan ve albay harekat odasına girdi.

"Kötü bir şey mi oldu?"

Derin bir nefes alıp bakışlarımızı birleştirdim.

"Eylül, Eflal bacım kayıp"

"Nasıl?"

"Kaçırıldı nerde olduğunu bulmaya çalışıyoruz."

Onunda gözlerinde endişe ve korku peyda oldu. Bu kısacık zamanda birbirleri ile güzel bir arkadaşlık kurmuşlardı . Her fırsatta yan yana gelip sohbet etmeye çalışıyorlardı. Gözleri doldu. Dokunsam ağlayacaktı. Elinden tutup boş odalardan birine çektim. Kapıyıda üstümüze kapadım. Yerdeki nemli harelerini bana doğru kaldırdı.

"Ağlama hemen, Allah'ın izni ile bulucaz onu"

"Bulursunuz elbet biliyorum. Ama ne olur zarar görmeden bulun. "

Karşımda böyle ağlamasına daha fazla dayanamadım. Belinden çekip sarıldım. O da beni fazla bekletmedi . Kollarını belime sarıp göğsümde ağlamaya devam etti. Ellerim saçlarına gitti . Usulca okşadım. İstiyorsa ağlasındı. Ağlayışları yavaş yavaş iç çekişlere döndü. Hafif geri çekildiğimde başını yukarı doğru kaldırdı. Gözlerinin içi ve burnu kızarmıştı.

"Daha iyi misin?"

"Hı hı teşekkür ederim. Birde kusura bakma ben öyle bir an kendimi tutamadım."

"Önemli değil ne zaman ağlamak istersen emrindeyim, şimdi benim gitmem gerek sende dikkatli ol tamam mı"

Çocuklar gibi başını aşağı yukarı salladı .

Daha fazla oyalanmamak adına odadan çıkıp bizimkilerin yanına gittim. Herkes hazırdı. Bende üzerime teçhizatımı giyip Alparslan'ı beklemeye başladım. Şansımız vardı ki daha önceden gideceğimiz konumu biliyorduk.

Onunda gelip hazırlanması ile artık yola çıkmaya hazırdık. Daha önce çok operasyona çıkmıştık. Hepsinde gözlerinde korkusuzluk ,sinir vardı. Ama bu defa farklı bir duyguya yer vermişti. Mavi gözlerinde acımasızlık yer edinmişti . Bu gece sevdiği kadını buluncaya kadar karşısına kim çıkarsa çıksın ona asla acınayacağını anlamıştım.

"Herkes hazır mı?"

"Hazırız komutanım "

"İyi çıkıyoruz"

Hepimiz silahlarımızı alıp gelen araca bindik. O gün gittiğimiz depoda oluşan patlama ile hiçbirimiz fiziksel yara almamıştık belki ama toprağa diri diri gömdüklerini anladığımızda hepimiz beynimizden vurulmuşa döndük. Alparslan yüzbaşının dediği ile hepimiz hızla etrafa dağıldık. Gözlerim yerde bir iz bulmak için delicesine gezindi. Lakin yoktu hiçbir iz yoktu.

"BURDA , BURDA ÇABUK OLUN"

Alparslan 'dan yükselen ses ile hepimiz bu defa onun yanına koştuk. Gördüğüm manzara ise yüreğimi deşti resmen. Patlamada kolu yerinden çıkmıştı. Başından darbe almıştı. Lakin can havli ile sevdiği kadını kurtarmak için çıplak ellerle deli gibi kazmaya çalışıyordu. Hepimiz onun yaptığı gibi yere diz çöküp ellerimiz ile kazmaya başladık. Çok çok derin kazmışlardı. Şayet burdaysa nasıl sağ kalacaktı. Bir süre sonra tabuta benzeyen bir sandığın kapağı gün yüzüne çıktı. Hızla kapağı açtık. Ama o görüntüyü hayatım boyunca unutacağımı sanmıyorum. Allahım ne olur yaşıyor olsun. Alparslan hızla onu kucağına alıp ordan çıkardı. Bu küçük kadın kaç defa hayatımızı kurtarmıştı. Hepimizin ayrı ayrı ona can borcu vardı. Tüm yaptıklarımıza rağmen bizi affetmiş bize bir kardeş, bir abla olmuştu. Şimdi bize ihtiyacı varken geçmi kalmıştık. Ben onu küçük yaşta kaybettiğim kardeşimin yerine koymuştum. Yeri geldiğinde abimiz yeri geldiğinde komutanımız yeri geldiğinde babamız olan adamın sevdiğiydi. Onun yüzünün gülme sebebiydi bu küçük kız. Hepimizin neşesiydi. Bacaklarım beni taşıyamadı. Lakin ona yaklaşacak cesaretide bulamadım kendimde. Olduğum yerde dizlerimin üzerine çöküp dolu gözlerim ile baktım sadece. Uyan diyordu Alparslan yüzbaşı , sen benim canımsın diyordu. O sırada benimde içimden aynı sözler yankı buldu.

"Uyan kardeşim. Uyan kardeşimin canı. Allah rızası için aç gözlerini."

O sırada Rıdvan abinin sözleri ile beynim durdu sandım. Nabzı atmıyor demişti. Nasıl olurdu . Alparslan'ın yalvarması ile dolan gözlerimden yaşlar yanaklarıma süzülerek akmaya başladı . Biz neler yaşamıştık. Ne işkenceler ne yaralar. Hiç birine bir ah etmeyen . Bırak ah etmeyi omuzları düşmeyen adam sevdiği kadın için yalvarıyordu. Rıdvan abi ve diğerleri uzunca bir süre kalp masajı yaptılar Lakin en ufak bir dönüt yoktu. Alparslan yüzbaşı sevdiği kadının başını boynuna gömdü. Uzun saçlarına dudaklarını bastırdı. Yanına yaklaşıp ikna etmeye çalıştık şehitti o isyan etmek bize yakışmazdı.

"Abi etme, ne olur"

"Kardeşim şehit oldu o"

Başını her iki yana hayır şeklinde salladı. Aklını yitirmek böyle birşey miydi. Sanmam. Bu aklından çok kendini yitirmekti.

"Kardeşim yapma bırakman gerek"

"Bırakamam Sinan , nasıl bırakırım ben onu, ona sözüm var"

"Verdiğin söz mahşere kaldı. Kardeşim."

Bakışlarını göğe kaldırdı . Öyle bir feryat koptuki dudaklarından benim yüreğim sanki kor ateşlere düştü. Ben böyleyken o sevdiğini kaybetmişken kimbilir nasıl hissediyordur. Acılarımız aynı kişi için olsa bile denk değildi . Bir an kısacık bir an o ahu gözlü güzeli getirdim aklıma Allah biliyor ya delirmek hissedeceğim acının yanında hafif kalırdı.

"Evlenecektik biz. Mutlu olacaktık. Çocuk olacaktık. Yaşayamadığı ne varsa birlikte yaşayacaktık. Şimdi nasıl veririm ben onu. Üşür o kara toprakta. Çok üşür Kardeşim. Zaten elleri hep buz gibi. Ellerimin arasına alıp ısıtmam gerek."

Elini saçlarının arasında gezdirdi. Burnunu saçlarına daldırıp derin derin kokusunu içine çekti.

"Uyan hadi meleğim... Tabi siz bilmiyorsunuz ama o benim kollarımdayken uykuya çok düşkün olur. Uyanmak bilmez. Severek uyandırmak gerek."

Dolu bakışlarımı ondan kaçırdım. Allahım kardeşim bu acıyla nasıl baş edecekti.

Diğerleride benim gibi utançla bakışlarını kaçırdı. Utanıyorduk çünkü biz kardeş dediğimiz kadına yetişememiştik. Canımız acıyordu. Çünkü biz sevdiğimiz birini şehit vermiştik. Bakışlarım yerde öylece ağlamaya başladım sesim bile çıkmadı. Kulaklarıma yine Alparslan'ın sesi doldu.

"Canımın canı, ömrümün baharı hadi kalk ne olur. Aç gözlerini Lâl'im. Ben sensiz yaşayamam biliyorsun. Yalvarırım bana bu acıyı yaşatma. Meleğim. Bebeğim benim ne olur uyan , ne olur."

Kollarına tekrar sardı.

"Bebeğim uyan artık, ne görüyorsun rüyanda bu kadar . Kalkman gerek. LÂL'İM KALK ARTIK. KALK ALLAH RIZASI İÇİN KALK"

Sevdiği kadının cesedine sarılıp ağlayışı Hepimizin kalbinde deprem etkisi yarattı. Yer gök ağladı ,onunla birlikte yas tuttu.

Tam o sırada başka bir ses duyuldu. Küçük cılız bir ses . Hepimizin yüreğini feraha çıkaran, göğsümüzdeki acıyı yel gibi esip silip süpüren küçük bir fısıltı doldu kulaklarımıza.

"Yü yüzbaşı "

 

Loading...
0%