@tugbalal
|
ALPARSLAN KARAHANLI "yü yüzbaşı " Duyduğum cılız ses ile bakışlarım hızla kucağımdaki cana kaydı. Gözleri aralıktı. Allahım rüyamı görüyordum ben . Delirdim mi ben ya Rab. Bakışlarım arkadaşlarıma kaydı. Onlarda benim gibi kollarımda tuttuğum küçük bedene bakıyordu. Gözlerim uğruna öleceğim kahvelere kaydı. "Canımın canı " başımı tekrar boynuna gömdüm. "Çok şükür, allahım sana binlerce kez şükürler olsun. " "A Alparslan " Gözlerinden bir damla yaş aktı. Ben o damlada boğuldum. "Alparslan'ın canı. Nefesim. Açtın gözlerini. Döndün bana . Bırakmadın. Rabbime şükürler olsun bırakmadın." Bakışlarımı Rıdvan abiye diktim. Ne demek istediğimi anlamış olacak ki hemen gelip onu kontrol etti. "Kardeşim burda yapabileceğim bir şey yok hemen hastaneye gitmemiz gerekiyor." "Hıhı tamam tamam" Başımı hızla salladım. Nerde kalmıştı bu ambulans. Ellerim yüzüne gitti. Gözlerini açık tutmakta zorlandığı belliydi. Kurban olurdum ben o gözlere . Allahım ben daha kaç kere onun cansızmış gibi duran bedeniyle karşılaşacam. Daha kaç kere ölüp ölüp dirilicem. Allahım ne olur bu acıyı yaşatma bana. Duyulan ambulansın sesi ile o kucağımdayken hızla doğruldum. Ondan bir inleme çıktı. "Özür dilerim birtanem, özür dilerim. " Başına dudaklarımı bastırdım. Gelen sedyeye hızla ve dikkatli şekilde yatırdım. O sırada Rıdvan abi gelen sağlık ekiplerine bilgi veriyordu. Bende onunla beraber ambulansın arkasına bindim. Ona oksijen taktılar. İlaç yapmaya başladılar. Monitörize ettiler. "Sizde yaralısınız. İsterseniz bir baksın arkadaşlar." Bakışlarım onun yüzündeyken sağlık çalışanına cevap verdim. "Gerek yok siz onu iyi edin yeter bana" Daha fazla bir şey demedi. O iyi olsun ben iyi olurdum. Allah bize iki beden vermişti. Lakin tek canımız vardı. Maske ağzındayken tekrar sesi duyuldu. "Yüzbaşı " Hızla oturduğum yerden doğrulup baş ucuna geldim saçlarını okşadım. "Burdayım bebeğim. Burdayım. Seni hiç yalnız bırakır mıyım Canımın canı"
Sancılı geçen dakikaların ardından nihayet hastaneye varmıştık. Hızla onu kırmızı alana almışlardı. Bizimkilerde ardımızdan gelmişti. Hepimiz öylece haber bekliyorduk. O sırada albayla annemlerde geldi. Hemen arkalarından doktor Eylül Nergis abla ve Songül acil kapısından giriş yaptılar. "Yüzbaşı kızım nasıl" Bakışlarım umutla yüzüme bakan insanların gözlerinde dolaştı. "Be ben bilmiyorum. İçeri aldılar. Bir şeyde demiyorlar." Omuzlarım çökmüştü. Eylül Sinan'ın yanına gidip tam karşısında diz çöktü. Sinan başını kaldırıp onu görünce hızla kollarını ona doladı. Eylülde hızla ona karşılık verdi. Songül de Ateş'e sarılmış ağlıyordu . Nergis abla ilerde sandalyede oturmuş Rıdvan abinin ellerini kavramış teselli ediyordu. Albay gelip arkamdaki sandalyeye çöktü. Herkes sevdiğine kavuşmuştu. Peki ben neden saramıyordum sevdiğimi. "Oğlum " Bakışlarım anneme kaydı. Bende hızla kollarımı ona doladım. "Kaybettim sandım anne . Onu kaybettim sandım . Benden gitti sandım. Allah biliyor ya bende öldüm sandım. Anne yaşasın ne olur. Senin oğlun onsuz yapamaz . Annelerin duaları kabul olur. Ne olur anne sevdiğime dua et." Başımı boynundan kaldırıp dolu gözlerle gözlerine baktım. Elini yanağıma koydu. "Bana bak delibozuk benim güzel gelinim güçlüdür. Sende ona yaraşır şekilde güçlü dur tamam mı uyanırsa sana çok kızar bak" Tekrar ona sarıldım. Lakin yüreğim sevdiğimi sarmak istedi. Kapının açılma sesi ile hızla annemden ayrılıp oraya doğru adımladım. "Eflal Karca'nın yakınları" "Biziz, durumu nasıl" "Şimdilik iyi , gerekli müdahaleyi yaptık. Herhangi bir hasar kaldığını düşünmüyoruz. Bu gün ve yarın misafir edicez. Birazdan normal odaya alınır. Merak etmeyin" Hepimizin ağzından aynı sözcükler döküldü. "Çok şükür." Bir süre sonra sedye üzerinde ağzında oksijen maskesi ile dışarı çıkartıldı. Gözlerini hafif aralasada tam açamadan geri kapattı. Hepimiz odada uyanmasını bekliyorduk. Önce kirpikleri oynadı sonrasında göz kapakları usulca aralandı. Hemen yanı başındaydım. Bir elim elini kavrarken diğeri saçlarını okşadı. "Güzelim." "Yüzbaşı " Bakışlarını odadaki herkeste gezdirdi. En son benim üzerimde durdu. Kalkmak isteyince sırtından destek vererek yarı oturtur pozisyona getirdim. "Kızım kendini nasıl hissediyorsun " "İyiyim babacım, merak etme" "Aklımızı aldın be bacım" Ateş'in sitemli sesi ile hepimiz tebessüm ettik. Gelmişti ya bana dönmüştü ya aklımda kalbimde onundu. "Öldüm öldüm de dirildim valla kardeşim" "Geçmiş olsun abla" Dursun ve Ali 'ye tebessüm etti. "Bizi çok korkuttun civciv ben yaşlı bir adamım yapma böyle şeyler" "Öyle söyleme abi hala çakı gibisin" Hepimizden gülüşme sesi geldi. "Kınalı kuzum. Var mı bir isteğin" "Yok Sevgi teyzem sen burdasın ya o bana yeter" "Geçmiş olsun kardeşim" "Sağol Sinan, hepiniz sağolun. Benim ilk defa bu kadar kalabalık bir ailem oldu. Hepinize çok ama çok teşekkür ederim." "Şey acaba sarılabilir miyiz " Kızların dolu dolu bakışları ile başını aşağı yukarı salladı. İkiside tek tek gelip sarıldılar. Herkes Geçmiş olsun dileklerini dileyip gitmişti. Yanında kimin kalacağı konusunda albayla biraz ters düşsekte neyseki benim güzel sevgilim olaya el atmış onun burda yıpranmasını istemediğini zaten hasta olduğunu söylemiş eve göndermişti. Annemleri taksiye bindirip geri odaya geldim. Yavaşça kapıyı aralayıp içeri baktım. Başını cama çevirmiş dışarıyı izliyordu. "Güzelim " Bakışları beni buldu. Gözleri dolu doluydu. Kollarını açınca beklemeden kollarına sığındım. Bu defa sarılan ben saran oydu. Başımı göğsüne koyup derin derin nefes almaya başladım. Tutamadım kendimi. Ağzımdan bir hıçkırık koptu. Gözlerimdeki yaşlar bir bir aktı. Durdurmadı beni ,tek kelime etmedi. Usulca dolaştı parmakları saçlarımda. Annesinin göğsünde ağlayan bebekmişim gibi sevdi. Başımı yavaşça kaldırıp baktım aşık olduğum kahvelere. "Ağlama bir daha ,kıyamam mavilerine, kızardı bak" Elini yanağıma koyup baş parmağı ile gözlerimin altını sildi. "Öyle çok korktum ki bir daha seni göremeyeceğim diye" İki elimide yanaklarına yerleştirdim. Dudaklarımızı Yavaşça birbirine kenetledim . Usul usul öptüm . Bir daha bakamam okşayamam öpemem sanmıştım. Geri çekilmeden kestim öpüşümü. "Bende bebeğim bende çok korktum. Benden gittin sandım. " "Ömrüm yettiğince senden asla gitmiycem." Bu defa dudaklarımızı birleştiren o oldu. Gittikçe daha çok derinleşti öpüşmemiz. Belinden tutup kucağıma çektim. Eli saçlarımı okşadı. Benim ellerimde boş durmamış kah kalçasında kah belinde dolaşmıştı . "Komutanım, doktor...." Gelen sesle ikimizde hızla ayrıldık. Ben öfke ile Dursun ve Ali 'ye bakarken Lâl utandığı için başını boynuma gömmüştü. "Abi kendinle beni niye yaktın ya" Gözleri fal taşı gibi açılmış olan Ali Dursun'a sitem etmişti. Dursun ise far görmüş tavşan gibi bize bakıyordu. "Lan siz niye kapıyı çalmadan dalıyorsunuz içeri" "Biz çaldık valla Komutanım ama ses gelmeyince girdik." "Lan ses vermiyorsak müsait değilizdir. Niye giriyorsunuz." "Ama komutanım hastane ya ben şey edemedim... " "Dursun!" "Emredin komutanım " "Hani bizim askeriyenin önündeki süs havuzu varya ?" "E evet komutanım " "Hah işte size görev yarın ikinizde elinize birer çay kaşığı alıyorsunuz. O kaşıklarla o havuzun içindeki suyu boşaltıyorsunuz. Başınızda Oktay üsteğmen duracak kontrol edicem." "Komutanım etmeyin" "Siz hala burda mısınız ?" "Yok komutanım biz gittik. Değil mi lan Aliş?" Ali'nin kolundan hızla çekip kaçmıştı. Göğsümden gelen kıkırtı ile bakışlarım oraya döndü. Ne çok özlemiştim bu sesi. Bakışlarını yüzüme çevirdi. "Çok kötüsün" "Az bile , adam resmen en güzel anlarımı baltalamak için doğmuş" Gülüşü büyüdü. Dudaklarına tekrar dudaklarımı bastırdım. "Hadi uyu birtanem . Ben burdayım." "Sende gel ." Yana kayıp bana yer açınca bu teklifi red edemedim. Yanına yatıp onu kendime doğru çektim. Saçlarında derince soluklandım. Cennet buydu benim için . Yorgun bedenim daha fazla durmadı. Kendimi huzurlu bir uykuya bıraktım huzurum ise kollarımın arasındaydı. |
0% |