Yeni Üyelik
58.
Bölüm

58. Bölüm

@tugbalal

Saçlarına ömrümü bağladım.

Gülüşünde hayat buldum.

Tüm hayatımı iki dudağının arasına sığdırdım.

Gel görki ben seni bir ömre sığdıramadım.

Seninle yaşamak ,seni sevmek bir ömre yetmeyecek kadar güzeldi.

 

EFLAL KARCA

Sabah gözlerimi araladığımda gün henüz doğuyordu . Ensemde sevdiğim adamın sıcak nefesini hissediyordum. Kolları karnımda birleşmişti. Arkamdan bedenimi sımsıkı sarmıştı. Dikkatli bir şekilde yüzümü ona döndüm. Düzenli nefes alışverişleri hala uyuduğunu gösteriyordu. Gece bir kaç defa uyandığını biliyordum. Her defasında eli nabzımı kontrol etmiş kalbimin attığından emin olduktan sonra boynumdan derince nefes almış sonrasında tekrar uykuya dalmıştı. Korkmuştu, en az benim kadar hatta belkide benden daha fazla korkmuştu. O tabutun içindeyken öleceğimi sanmıştım. Herşey bitti sanmıştım. Ona bir daha sarılamama düşüncesi bir daha kokusunu duyamamyacak öpemeyecek olmak. Dahada kötüsü sevdiğim adama böyle bir acı yaşatacak olmak beni bitirmişti. Karanlıkta sadece onun gözlerinin hayali ile sakin kalmaya çalışmıştım. Nefesim tükenirken yalnız onun hayali vardı aklımda son nefeslerimde dilimde şehadetim kalbimde onun sevdası vardı. Gözlerimi tekrar araladığımda ise yine o gök gözleri vardı karşımda yine yetişmişti. Yine çekip çıkarmıştı beni bulunduğum karanlıktan.

Parmaklarım benden bağımsız yüzünde gezindi. Tüy kadar hafifti dokunuşum. Kirpiklerinde dolandı parmak uçlarım. Elmacık kemiklerinde, yanağında en son dudaklarında dolaştı parmağım. Yerimden hafif doğrulup dudaklarına hafif sürttüm dudaklarımı. Geri çekilip onu izlemeye devam ettim.

"Çok seviyorum. Gözlerinin rengini çok seviyorum. Bana bakışını. Sesini , tenini "

Sesim fısıltı gibiydi. Uyandırmak istemedim. Gece boyu uyumamıştı.

Derince çektim kokusunu.

"Kokunu çok seviyorum. Saçlarını, beni öpüşünü, sakallarını ,kirpiklerini, dudaklarını ama en çok gözlerini. Sana bakarken gökyüzüne bakmama gerek kalmıyor. Ben her zerrene aşığım. Deliler gibi seviyorum. Çok seviyorum. Çok."

Göz kapaklarımı araladığımda bana gülen gözlerle bakıyordu. Uyanıkmıydı yani. Dudaklarımı dişledim. Birden dudaklarıma kapandı.

Derin derin öpmeye başladı. Geri çekildiğinde nefes nefese kalmıştım.

Gözlerimi araladım.

"Bende seni seviyorum bebeğim. Her bir zerrene ölesiye aşığım."

Baş parmağı elmacık kemiklerimde dolandı. Anlıma dudaklarını bastırdı. Ordan şakağıma. Sırt üstü uzanıp onu üzerime çektim. Davetimi geri çevirmedi. Dudaklarını boynuma bastırdı. Derin derin öpüp koklamaya ısırmaya başladı. Göz kapaklarım kapanmıştı. Artık kendimden geçmiş durumdayım. Kapının tıklatılması ile onu üzerimden itmek zorunda kaldım. Ağzının içinden küfür etmişti.

Gel komutu ile kapıdan Nergis abla ve Songül girdi. Ellerinde poşetler vardı. Güler yüzle içeri girdiler.

"Günaydın "

"Günaydın abla hoş geldiniz"

"Hoşbulduk kuzum"

Ellerindeki poşetleri ejeterin üstüne koydular. Songül bana doğru gelip sarılmıştı. Bende ellerimi sırtına koyup sıvazladım.

"Kahvaltı yapmamışsınızdır diye kahvaltılık getirdik."

"İyi yapmışsınız"

Onlarla beraber güzelce kahvaltımı yapmıştım. Tabi her ne kadar doydum desemde yediklerim yüzbaşıya yetmemiş olacak ki elindeki simit parçasını bana yedirmeye çalışıyordu.

Başımı yana eğip yüzüne baktım.

"Doydum"

"Yavrum daha birşey yemedin."

"Yediklerim yetti ama yüzbaşı. Yeter ısrar etme"

Lakin beni dinlememiş ben konuşurken elindeki simit parçasını ağzıma tıkmıştı. Gözlerim fal taşı gibi açık ona baka kalmıştım. Karşı kanepede kızlar oturmuş gülerek bizi izliyordu.

"Yüz kilo olayım da gör"

"Ol güzelim. Ben seni her halinle severim."

Dudaklarım yukarı doğru kıvrıldı.

Kızlarda biraz daha oturup sonrasında kalkmışlardı.

 

"Güzelim var mı istediğin bir şey?"

"Yok birtanem "

Yanıma yaklaşıp ellerini şakaklarıma yerleştirdi.

"Senin o birtanem diyen ağzını öperim ben"

Cümlesi sona erince dudaklarıma yapışmıştı. Geri çekildiğinde bana gülerek bakıyordu.

"Sen böyle güzel hitapları acaba daha çok mu söylesen."

"Aşk olsun söylemiyor muyum?"

"Yavrum söylüyor musun? Tuturmuşsun bir yüzbaşı gidiyor."

Şimdi şöyle bir düşününce haklıydı.

"Şimdi şöyleki , sen benim sevdiğimsin, canımsın , birtanemsin ,sevgilimsin. Ama en önce yüzbaşımsın. Benim yüzbaşım."

Başını her iki yana salladı.

Kapı çalınıp içeri doktor girdi. Bir kaç muayeneden sonra çıkmıştı.

"Güzelim sen biraz dinlen. Benim biraz işim var sonra gelicem."

"Tamam, ama çabuk gel."

"İki saat sonra yanındayım."

Gelip anlıma dudaklarını bastırdı. Sonra boynumdan derince kokladı. Dudaklarıma dualarını bastırdı. Hafif geri çekildi.

"Yada belki bir saat."

Söylediği ile kıkırtıma engel olamadım. Kapıya iki asker koymuştu. Ayrıca aşağıyada adam koyduğuna emindim. Tabi benim bilmediklerim de vardı.

O çıkınca Bende kendime engel olamamıştım. Gözlerim kapanmıştı.

Anlımda sıcak dudaklar hissettim gözlerim yavaşça aralandı. Mavi gözleri parıl parıldı.

"Günaydın."

"Günaydın bebeğim. Ama neredeyse akşam olacak. Akşam uyuyamayacaksın."

"Senin kollarında olursam her türlü uyurum ben"

Söylediğim ile tebessümü yüzüne yayıldı.

"Hadi bakalım uykucu sevgilim , yemek vakti."

Getirdiği yemekleri çıkartırken bende yüzümü yıkamak için banyoya gittim. Yerime oturup yemek yemeye başladım. Bir yandan kendi yerken bir yandan bana yedirmeye çalışıyordu. Kahkahalar ve şakalarla yemeğimizi yemiştik. Kapı sesi ile bakışlarım kapıya kaydı. Kapıdan içeri babam girince Yüzümdeki gülüş büyüdü.

"Babacım, hoşgeldin."

"Hoş buldum güzel kızım."

Yanıma gelip başımdan öptü. İçim sıcacık oldu. Hayatımda değer verdiğim iki erkek şu an yanımdaydı. Babam Yanıma sandalye çekip oturdu.

"Ee yüzbaşı ikram edecek bir kahven bile yok mu"

"Hemen getiriyorum komutanım "

Panik hali ile yüzümde tebessüm oluştu.

O dışarı çıkınca babam bana döndü.

"Nasıl hissediyorsun güzelim?"

"Gayet iyiyim babam meraklanma"

"İyi bakıyor mu bu sana . Malum beni de eve gönderdin."

Söylediği ile kıkırdamıştım.

"Çok iyi bakıyor gözün arkada kalmasın."

Tek kaşı havaya kalktı.

"Sen öyle diyorsan"

Sıkıntılı bir nefes verdi. Tam bir kız babasıydı. Onu ne kadar sevdiğini , güvendiğini biliyordum. Ama mevzu bizim ilişkimize gelince değişiyordu.

"Ben bu oğlandan pek emin değilim , sen emin misin"

Ağzım açık baka kaldım.

"Hani karışmam demiştin."

"Dedim dedim de , ne biliyim işler ciddiye binince bir daha düşünmek istedim. Bence sende düşün"

"Baba ya"

"Hem bak bu çocuk asker sürekli seni bırakıp görevlere gidicek bekleyeceksin falan"

Söylediği ile sesli bir şekilde gülmeye başladım.

"Babacım unuttun sanırım hani bende askerim ya. Arkasında kalmam onunla giderim ben sen meraklanma"

"İyi demedik bir şey!"

Tiripli sesi ile neye uğradığımı şaşırdım. Koskoca albayın söylediklerine, yaptığı hareketlere bak. Tam bir şey diyecektim ki yüzbaşı geldi. Elindeki hazır kahveyi babama uzattı. Karşımdaki koltuğa oturdu. Babam kahveden bir yudum aldı. Yüzünü buruşturdu.

"Ne biçim kahve bu tat bile yok."

Şok içinde ona bakıyordum. Sanırım yüzbaşının çekeceği vardı.

"Makineden aldım komutanım beğenmediyseniz değiştiriyim"

Aklımdan 'bir aslan gibi kükrüyordun şimdi ne oldu sana'

Diye şarkı sözü geçti. Babam memnuniyetsiz bir şekilde

"Gerek yok kalkıcam zaten."

Bana döndü. Gelip saçlarımdan öptü.

"Bir şey olursa ara tamam mı"

"Tamam babacım "

O gidince Alparslan derin bir nefes alıp Yanıma geldi.

"Bir an hiç gitmeyecek sandım."

Hafif kenara çekilip ona yer açtım. Hemen gelip yanıma uzandı. Beni göğsüne çekti. Saçlarımdan derin bir soluk çekti.

"Güzelim?"

"Efendim"

"Baban son anda seni bana vermekten vazgeçmez değil mi?"

Başımı kaldırıp yüzüne baktım.

"Bilmiyorum ki. Yapmaz diyemiyorum."

Söylediğim ile yüzü düşecek gibi oldu.

"Vermezse sana kaçarım bende"

Bu defa yüzünün tamamına yayılan bir gülüş belirdi yüzünde. Dudaklarımızı birleştirip öpmeye başladı. Geri çekildiğinde nefesim kesilmişti. Her zamanki gibi elim ayağım titriyordu. Başımı göğsüne yaslayıp gözlerimi kapadım. Çok mutluydum. Hatta öyleki, hayatım boyunca bu adamın yanında olduğum kadar mutlu olmamıştım...

 

Loading...
0%