@tugbalal
|
EFLAL KARCA
Tepede duran bir mekandaydık. Tüm şehir ayaklarımızın altındaydı. O kadar güzeldi ki, esen ılık rüzgar saçlarımı yüzüme doğru itti. Bakışlarımı manzaradan sevdiğim adama çevirdim. Ama o zaten bana bakıyordu. Yüzündeki gülümsemeye ömür verilirdi. Çok güzel adamdı vesselam. "Bakma öyle yüzbaşı" "Nasıl bakıyor muşum?" "Böyle işte. İçin gidermiş gibi" "Gibisi fazla be nefesim. Benim sana içim gidiyor. Sana bakınca kalbim sana doğru koşuyor. Ruhum bedenimi terk edip sana gelmek istiyor." Ne söyleyeceğimi bilemedim. Başımı boynuna gömüp derince nefes aldım. Çenesine dudaklarımı bastırdım. "Lâl'im " "Hııı" "Yavrum yapma" "Ne yaptım ki. Küçük bir öpücük o kadar." Belimden çekip kucağına yarı oturur şekilde sardı belimi. Dudaklarımızı birleştirdi. Dili dudaklarımın üzerinde gezindi. Geri çekildiğinde etrafıma bakındım. Çok etkilenmiştim ama halka açık yerdeydik. Neyseki kimse yoktu. Gözlerim fal taşı gibi açıldı. "Yüzbaşı!" Sesim kınarmış gibi çıktı. "Ne yüzbaşı. Adamı yoldan çıkar sonra yüzbaşı" Elimi ağzına kapadım. "Edepsiz adam" Avucumun içini öptü. Tabi bu benim yelkenleri indirmeme yetti. Başımı omzuna koyup sarıldım. "Yüzbaşı?" "Efendim meleğim?" "Birkaç gün başbaşa kalıcaz dedin ya, bizimkilere ne dedin?" Boğazını temizleyip. Bana döndü. "Şimdi şöyleki canımın canı" Nasıl dermiş gibi baktım. "Babana hava değişimine ihtiyacın var annemle beraber bizde kalman için izin aldım. Ama bu esnada ben Sinan da kalıyor olacam. Anneme biraz uzaklaşman için babanda kalacağını söyledim. Bu esnada benimde karargahta işim var onları yapıyor olacam. Timdekilere de eğer bir şey çaktırırlarsa dönüşte hepsinin götüne şarjör boşaltacağıma dair telkinlerde bulundum." Şok bir şekilde ona bakıyordum. Ağzım açık baka kalmıştım. Birden dudaklarıma öpücük kondurup geri çekildi. Bende o esnada kendime geldim. "Bakma öyle şaşkın tavşan gibi. İçime sokasım geliyor seni." Kollarımı beline sardım. "Pekiii biz şimdi ne yapacaz " "Önce güzel bir kahvaltı. Sonrada bizim için ayarladığım , seveceğini düşündüğüm küçük bir ev kiraladım. Birkaç gün baş başa vakit geçiricez. " Dudaklarını başıma bastırdı. "Ayrıca bu defa karım olarak kalacaksın yanımda ." "Bu ne demek?" Aslında basbayağı biliyordum ne demek olduğunu. "Bu, gayrı vuslat vakti demek. Sensizlik canıma tak etti demek." Bakışlarımızı birleştirdim. "Yüzbaşı?" Elini yanağıma koydu. "İnsan bilmediği tatmadığı bir şeyi özleyebilir mi. Ben özlüyorum. Alparslan. Ben senin olmayı özledim..." Başka bir şey demedi. Sadece başımı göğsüne yasladı. Öyle bir sardıki bedenimi sanki dünya yansa bana kıvılcım değmezmiş gibi. O sırada garson gelip masaya kahvaltılık bırakmaya başladı. Bizimde konuşmamız burda sonlanmıştı. Keyifli geçen kahvaltımızın ardından yine el ele mekandan ayrılmıştık. Anladığım kadarı ile gideceğimiz yer şehrin dışındaydı . Artık çevrede pek ev yoktu. Tek tük çiftlik tarzı binalar vardı. Biraz daha ilerleyip ağaçlık bir alana geldik. Arabayı kulübe tarzı iki katlı bir villanın önünde durdurdu. İkinci katı çatıkatıydı. Arabadan indiğimizde aşağıdan akan nehrin sesi geliyordu. "Yüzbaşı " "Emret canımın canı?" "Nehrin yanına gidelim mi biraz ,çok merak ettim." "Sen yeter ki iste. Sen ne dersen o" Elimin üzerine dudaklarını bastırdı. "Hanımcıyız diyorsun?" "Valla Aslanın eşide aslandır. Dişi Aslanın karşısında boynum kıldan ince. Karım ne derse o" Söylediği ile gülüşüm büyüdü. Beni kolunun altına aldı. Nehrin olduğu yöne doğru ilerlemeye başladık. Yeşil ağaçların arasında yemyeşil akan bir nehirdi. Kenarına bir iskele yapmışlardı. Elimizi ayırıp oraya doğru koştum. Arkamdan seslendi. "Güzelim düşeceksin koşma" Arkama doğru dönüp cevap verdim. "İzin vermezsin ki tutarsın" Arkamdan gülüşü tüm yüzüne yayıldı. İskeleye doğru gidip kollarımı korkuluklara yasladım. Gözlerim kendiliğinden kapandı. Arkamdan belime sarıldı. Başını boynuma gömdü. Derince nefes aldı. Sonrada dudaklarını bastırdı. "Yüzbaşı " "Ömrümün baharı?" "Temas bağımlısı olduğunu biliyor muydun?" "Öylemiymişim " "Evet , ellerin bir şekilde hep bedenimi buluyor. Uyurken bile" "Ben temas bağımlısı değilim . Ben sana temas etmeyi seviyorum, yalnız sana." "Biliyor musun benide bağımlı yaptın?" "O ne demek meleğim?" "Senin dokunuşlarının bağımlısıyım demek. Ellerimi tutmanı seviyorum. Bana sarılmanı, beni öpmeni, her şeyini ,bana temas etmeni seviyorum. Tenin tenimde değilken sanki kış ortasındaymış gibi üşüyorum. " Yüzümü kendisine döndürüp dudaklarımızı birleştirdi. Öyle derin öpüyordu ki. Ağzının içine doğru inledim. Ağzımı aralamam ile dilini ağzımın içine itti. Bende onu taklit etmeye başladım. Alt dudağını ağzıma alıp emdim. Bu onu çileden çıkardı. Hırsla daha fazlasını talep etti. Nefesim kesildiğinde geri çekildi. Anlını anlıma dayadı. Ellerim omuzlarındaydı. "Yavrum evimizde değilken böyle şeyler yapmasak mı kendimi kaybediyorum." "Ben ben " Nefeslerim kesik kesikti. Konuşamadım bile . Hatta geri çekilirse büyük ihtimalle yere düşerdim. Bunu anlamış olacak ki dudaklarıma küçük bir buse kondurup bir kolunu bacaklarımın altından geçirdi . Diğerini sırtıma yerleştirdi. Tek hamlede kucağına aldı. Bende onun kollarında olmanın tadını çıkardım. Ben onun kucağındayken eve doğru ilerledik. Heyecandan öyle bir titriyordum ki anlamaması için aptal olması gerekiyordu. Başımı ona doğru çevirdiğimde dudakları yukarı doğru kıvrılmıştı. "Gülme" "Yavrum gülmedim ki" "Gülgüğünü görebiliyorum yüzbaşı. Ayrıca bu kadar gülecek ne var anlamadım." Kulağıma doğru dudaklarını yaklaştırdı. Nefesini oraya üfledi. Bu ürpermeme neden oldu. "Sevdiğim kadın kollarımda ve ben ona ne zaman temas etsem heyecandan titriyor. Üzerindeki etkimi seviyorum. Elimde değil." "Heycanlanmam da benim elimde değil." Başımı omzuna yasladım. Kapıya geldiğimizde beni bir bacağının üzerine oturttu. Anahtarı cebinden çıkarıp kapıyı açtı. Beni tekrar kucaklayıp eşikten geçirdi. İnşallah Allah bir gün kendi evimizin eşiğinden geçmeyide nasip ederdi. Beni salonun ortasına kadar taşıdıktan sonra kendi ayaklarımın üzerinde yere bıraktı... Evin içide en az dışı kadar güzeldi. Yapay bir şömine bile vardı. Hemen önüne peluş oldukça yumuşak olan bir halı sermişlerdi. Amerikan mutfaktı. Yukarı doğru ahşap bir merdiven çıkıyordu. Yüksek ihtimalle yukarıda yatak odası ve banyo vardı. Ev gerçekten çok hoşuma gitmişti. Özellikle sevdiğim adamla burda olmak daha çok hoşuma gitti. Bana doğru adım attığında bakışlarım önce gözlerinde sonrada dudaklarında dolandı. İstemsiz dudaklarımı ıslatma hissi ile doldum. Lakin bu yaptığım sanırım yanlış bir davranış oldu. Çünkü şu an aç gözlerle dudaklarıma bakıyordu. Gergince bu defa dişlerimi alt dudağıma geçirdim. Yanıma biraz daha yaklaşıp elini çeneme koydu. Bende destek almak için ellerimi kollarına koydum. Baş parmağı ile dişlediğim dudağımı okşadı. "Yapma güzelim. Kanatacaksın." "Bibişey olmaz" O kadar heycanlanmıştım ki konuşamadım. "Olur , kıyamam ben sana ,kopan tek tel saçına dahi kıyamam." Demin benim hunharca dişlediğim dudağıma tüy kadar hafif bir öpücük bıraktı. Bir tane daha ve bir tane daha. Kısa kısa tüy kadar hafif öpüşlerdi. Elleri belimi sardı. Boynuma derin bir öpücük bıraktı . Dudakları boynumdayken adımı zikretti. "Lâl'im " "Hııı" "Eğer emin değilsen , bu bugün olmak zorunda değil. Sırf ben istiyorum diye kendini mecbur hissetme. Ben beklerim seni. Gerekirse ölene kadar beklerim." Başımı geri çevirip gözlerinin içine baktım. "Eminim , hayatım boyunca hiçbir şeyden emin olmadığım kadar hemde. Seni istiyorum. Sadece seni." Ellerini yanaklarıma koyup usul usul okşadı dudaklarını anlıma bastırdı. Sonrasında tekrar kucağına aldı. O yukarı yatak odasına giderken bende onun olmanın mutluluğunu yaşadım. Bu saatten sonra ben onundum. Oda benim.... |
0% |