Yeni Üyelik
64.
Bölüm

64. Bölüm

@tugbalal

EFLAL KARCA

 

Elime fırın eldivenini geçirip pişen keki çıkardım. Bu gün cumaydı. İşten izin alıp bir kaç saat erken çıkmıştım. Akşam kızlar bana gelecekti. Ve daha benim çok eksiğim vardı. Fırına bu defa hazırladığım böreği gönderirken sarma sarmaya devam ettim. Döndüğümüzden bu yana iki gün geçmişti. Dün Eylül müsait bir zamanda toplanalım diyince hepimizin boş olduğu bu günde karar kılmıştık. Songül nöbet çıkışıydı. Fulya'nın yarın dersi olmadığı için rahattı. Ben ile Eylül zaten bu gün çalışmıyorduk. Tabi görev emri gelmez ise.

Geçen gece babamı misafir etmiştim. Her ne kadar Alparslan onunla konuşmak istesede ben engel olmuştum. Ben konuşsam daha iyi olur diye düşündüm.

****

Babam eve gelince ilk önce güzel bir yemek yemiştik. Sonrasında çaylarımızı içerken zaten kendi anlamıştı birşeyler olduğunu.

"Eee kızım artık söylemeyecek misin?"

"Ne"

"Aklında belli ki bir şeyler dönüyor. Seni dinliyorum. "

"Aslında konuya nerden başlayacağımı bilmiyorum "

"Anladığım kadarı ile konu yüzbaşı ile alakalı "

Başımı aşağı yukarı salladım.

"Ne oldu canım? Benimle her şeyi konuşabileceğini biliyorsun."

"Biliyorum , biliyorum da "

"Da sı ne kızım?"

"Baba biz bir kaç gündür yüzbaşı ile başka bir yerdeydik. Senin bildiğin gibi Sevgi annelerde değildik."

Anne dediğimde biraz şaşırsada kendini toparladı.

"Bunu zaten biliyorum kızım asıl sorunun bu olmadığını bildiğim gibi"

Elbet anlamıştı. O bir albaydı. Biz ona ancak yalan söylediğimizi sanabilirdik.

"Baba biz , Alparslan ile , imam nikahı kıydık."

Söylediğimi biraz sindirmesini bekledim.

"Babam . Ne olur kırılma bana."

Bakışlarını bana çevirdiğinde aklından ne geçtiğini anlamak imkansızdı.

"Anladım... "

"Başka bir şey demeyecek misin?"

"Siz istediğinizi yapmışsınız zaten, söyleyecek söz bırakmamışsınız ki."

Kırılmıştı , hemde çok.

"Babam , öyle değil... biz sadece, baba biz birbirimizi çok seviyoruz gerçekten çok seviyoruz. Baba bana kalsa böyle birşey aklımın ucundan bile geçmezdi. Ama Alparslan. Baba o hep beni düşünüyor. Sadece şimdiyi değil dünümdeki acılarımı, yarınımı , ahiretimi düşünüyor. Sevdamızı günaha bulamayalım istiyor. Baba o çok korkuyor . Uyuduğumda uyanamam diye ödü kopuyor. Birlikte geçirdiğimiz günlerde her gece bir kaç defa uyanıp nabzıma bakıyor. Kalbimin attığını hissedince derin bir nefes bırakıyor. Her gün en az beş defa arıyor. Olurda biraz geç açsam telefonda sesi titriyor. Bir o kadar gün içinde yada gece uyumadan önce sabah kalkar kalkmaz mesaj atıyor. Cevap vermezsem kapıya gelip kontrol ediyor. Kendi gelemez ise birini gönderiyor. Baba sevdiğim adam benim ölü bedenime sarılmışken nasıl beklerdim. Baba bu dünyada beni benden çok düşünen , en az senin kadar çok sevip koruyan biri var. Ne olur kırılma bize."

Elini yanağıma koydu. Şefkatle okşadı.

"Desene benim minik tavşanım yuvasını kuruyor."

"Baba ya tavşan ne?"

"Babaya ya denmez. Ayrıca o yüzbaşı hergelesine söyle öyle oldu bittiye getirmesin her şeyi. Bu pazar alsın büyüklerini gelip seni istesinler. Keyfim isterse belki veririm"

Son Söylediği şey ile kahkaha atmıştım. Gecenin geri kalanında keyifli bir sohbetimiz olmuştu. Sabah karargaha gittiğimde ise yüzbaşı odamda bir sağa bir sola gidip geliyordu. Bu panik hali bana çok komik gelmişti. Beni görüncede hızla içeri çekip önce kocaman sarılmıştı.

"Ne dedi baban?"

"Sanada günaydın yüzbaşı."

"Yavrum sabaha kadar uyuyamadım. Baban sende kalmış olabilir diye arayamadım da. Sence gün aymışmıdır bana. Meraktan delirmeden anlatsan mı?"

Sanırım biraz oyundan zarar gelmezdi.

Dudaklarımı büzüp bakışlarımı yere indirdim.

"Çok kızdı... öyle ki yüzbaşıya söyle derhal seni boşayacak dedi."

Derince yutkundu. Kıyamam ben sana canım kocam.

"Ne demek boşanmak?"

"Siz benden habersiz nasıl evlenirsiniz. Bu saatten sonra seni zor görür dedi."

"Sikseler boşanmam. Kimse seni almama mani olamaz. Kaçırırım seni kimse engelleyemez"

Söylediği ile hem kahkaha attım hemde kollarımı boynuna doladım. Tabi benim gülmem ile o da şaka yaptığımı anladı.

"Aşk olsun nefesim ,ruhumu teslim ediyordum neredeyse."

"Olsun sevgilim. Olsun kocam. Zaten tüm uğraşımız aşk olsun diye değil mi."

Tek kaşı havaya kalktı. Boğazımı temizledim.

"Şimdi şöyleki başta gerçekten çok darıldı. Ama senin bu muhteşem karın elbette onu yumuşatmanın bir yolunu buldu. Ve dedi ki 'o yüzbaşı hergelesine söyle bu pazar büyüklerini alıp seni istemeye gelsin. Keyfim isterse belki veririm.'"

"Son söylediğine kadar her şey çok güzel gidiyordu. Ya seni bana vermezse"

"Vermezse demin dediğini yaparsın."

Bu defa gülümseyerek kollarını belime doladı. Boynuma dudaklarını bastırdı. Erimeye dünden razıydım. Geri çekildiğinde yakasından tutup kendime çektim. Dudaklarımızı birleştirmem ile derin bir öpüşmenin ilk kıvılcımını ateşlemiş oldum. Geri ayrıldığımızda ikimizde nefes nefeseydik.

"Bence sen artık gitsen iyi olur. "

"Neden ki böyle iyiydik "

"Biri gelecek yüzbaşı. Sonra babam beni sana hiç vermeyecek. "

Dediğim ile hızla benden uzaklaştı. Bu yaptığı ile şoka girdim. Gerçekten çok korkuyordu bu ihtimalden. Yüzündeki gülüşe takılı kaldım. Arkasında bıraktığı bana baka baka çıkmıştı odadan. Tabi tüm bu güzel anılarımızın yanında kötü şeylerde yaşamıştık. Semih şerefsizinin yaptığı telefon konuşmalarında hain olduğu kanıtlanmıştı. Lakin biz ona ulaşamadan ortadan kaybolmuştu. Şimdi her yerde aranıyordu....

Kapının çalınması ile bende hazırladığım sofraya bir kez daha bakıp kapıya yöneldim.

Kapıyı açtığımda bizim kızları tam kadro karşımda görmek yüzümde gülümsemeye neden oldu.

"Hoş geldiniz."

"Hoş bulduk canım."

Diyip içeri ilk giren Eylül oldu.

"Nasılsın kuzu"

"İyiyim asıl seni sormak lazım taze gelin"

Söylediğim ile Songül kıkırdayıp evin içine geçti.

"Nasılsın yenge"

"Yengen yesin seni "

Fulyayı kolumun altına alıp içeri geçtik. Önce sofraya geçip afiyetle yemeğimizi yemiştik. Sonrasında salonda oturmuş keyifle sohbet ediyorduk.

"Ee Eylül anlat bakalım seni dinliyoruz?"

"Ne anlatıyım ki, anlatacak bir şey yok."

Ona yemedim bakışlarımdan attım.

"Sinan 'ı diyoruz anlatsan diyoruz?"

Bu defa sözü Songül devr almıştı.

"Hadi canım. Sinan abi ile siz ikiniz nasıl ne zaman?"

"Yok öyle bir şey. O öküzle aramda bir şey olamaz"

Anlaşılan biz yokken birşeyler olmuştu.

Derin bir nefes aldı.

"Geçen gün merkezde bir kafede karşılaştık. Daha doğrusu ben onu başka bir kadınla gördüm. Çok samimiydiler. Zaten bir kaç gündür bana çok soğuk davranıyor. Ne olduğunu bile anlamıyorum. Hatta üst kattaki komşum beni iyiden iyiye rahatsız ediyordu. Geçen gün çiçek göndermeye kadar getirdi işi. Bende ondan yardım isteyecektim. Ama bahçede bana o kadar sert çıkıştı ki bir şey diyemeden lafı ağzıma tıktı. Bende Rıdvan abiden yardım istedim. Başta acaba onu kıracak bir şey mi yaptım diye düşündüm. Ama sonra o kadınla görünce anladım. Sanırım onun bana karşı hislerini ben yanlış anlamışım. Onun gözlerinde gördüğüm kendi sevgimmiş. "

Sol gözünden bir damla yaş aktı. Eli ile hızla sildi. Ne denirdi bilmiyorum. Onu teselli edecek sözlerim yoktu. Ne diyecektim. Boş ver mi. Takma mı . Yada zamanla unutursun mu?

"Eylül ben ne söylemem gerektiğini bilmiyorum. Seni teselli etmeye çalışırsam sanki çektiğin acıya hakarte etmişim gibi hissediyorum. "

Dolu gözlerine inat dudaklarında bir tebessüm yer edindi.

"Teselli beklemiyorum zaten. Bir şey söylemenizede gerek yok. Ama teşekkür ederim. Sadece konuşmak bile iyi geldi. Çevremde konuşabileceğim pek kimse yok. Yada anlayabilecek."

Eylül yetimdi. Küçükken anne ve babasını trafik kazasında kaybetmişti. Ben yine aile sevgisini İbrahim Babam ve eşinden biraz da olsa almıştım. Ama hayatı boyunca o hep kendi ayakları üzerinde durmak zorunda kalmıştı.

"Eylül?"

"Efendim"

"Her ne olursa olsun. Ben seni hep dinlerim. Belki anlayamam ama dinlerim. Çünkü kardeşler öyle yapar."

O kollarıma sığınınca diğerleride gelip bize sarılmıştı.

"Bizi saymayı unuttun herhalde Eflal hanım. Hayırdır bir dışlanma sezdim ben."

Songül 'ün çıkışı ile hepimiz kıkırdamıştık. Hüzünlü havayı hemen dağıtmıştı. Biz birbirimize aile olmaya çalışıyorduk. Ve allah nasip ederse başaracaktıkta. Gecenin ilerleyen saatlerinde neşemiz hiç eksilmemişti. Kızlar çok geçe kalmadan ayaklanmışlardı. Ateş Songül'ü almaya geldiğinde Eylül 'ü de bırakmak istemişlerdi. Benimde gözüm arkada kalmamıştı. Bu devirde kadınlar ne yazık ki hiç bir yerde güvende değillerdi. Bende etrafı biraz toparladıktan sonra üzerimi değiştirip yatağıma yerleşmiştim ki telefonumdan gelen mesaj sesi beni yerimden doğrulmaya sevk etti.

Elime aldığımda dudaklarım yukarı kıvrıldı.

"Güzel karım uyudun mu acaba?"

"Hayır daha değil, sen neden hala ayaktasın"

"Karım olmadan uyuyamıyorum."

"Alparslan..."

"Alparslan'ın canı"

"Seni özledim."

Bir kaç dakika cevap gelmeyince acaba uyudumu diye düşünmeden edemedim. Ama telefon elimde titreyince beklediğim cevabın geldiğini anladım.

"Kapıyı aç güzelim."

Gülüşüm dahada büyüdü. Hızla yerimden kalkıp kapıya koştum. Üzerinde siyah bir eşofman ve yine siyah bir tişört vardı. Ben kapıyı açınca hızla içeri girip kapıyı ardından kapattı. Yüzünü bana dönünce hızla kucağına atlayıp dudaklarına yapıştım. Gerilen dudaklarından bu yaptığımdan hoşlandığını anladım. Hemen bana karşılık verdi. İki elini kalçamdan destekleyecek şekilde beni kucağına aldı. Sırtım duvara yaşlanınca ağzına doğru inledim. Saçlarına asıldım. Bu onu daha çok tahrik etti. Dili ağzımın içinde resmen dans ediyordu. Geri çekildiğinde ikimizinde nefesleri kesilmişti. Nefes alıp verirken göğsümüz birbirine değiyordu.

"Çok ,çok özledim yüzbaşı. "

Dudaklarına tekrar küçük bir öpücük bıraktım.

"Bende nefesim , bende çok özledim. Yetmiyor. Her an gözlerimin önünde olsanda daha şimdi öpsemde yetmiyor. Öperken bile özlüyorum. Ve bu duygu ile nasıl başa çıkıcağımı bilmiyorum. "

Dudaklarımı bu defa boynuna dayadım. Onun bana yaptığı gibi önce ısırıp sonra öpmeye başladım. Ağzından derin bir hırlama tarzı ses çıkardı. Bunu bir kaç defa daha tekrarladım. Sonra tekrar dudaklarımızı birleştirdim.

"Durmamız gerek meleğim."

"Nedeen"

"Çünkü yarın istemen var. Ve eğer başlarsak duramayacağımızı ikimizde biliyoruz. Yarın yürüyemeyecek hale gelirsen kimseye açıklayacağız bu durumu."

Söylediği ile kıkırdamıştım. Haklıydı. Ama bende kocama aç bir kadındım. Ben kucağındayken yatak odama geçti. Üzerindeki tişörtü çıkardı. Benimde üzerimde şort ve croptan oluşan ikili bir takım vardı. Bacak aramdaki zonklama sinir bozucuydu. İkimizde yatağa uzanıp sarıldık. Yaklaşık yarım saat geçmişti. Ama ben hala uyuyamamıştım. Onu uyandırmamak için harekette edemiyorum.

"Bebeğim ne oldu. Neden uyumuyorsun?"

Sırtım ona dönüktü . Yüzümü döndüm.

"Sen daha uyumadın mı?"

"Sen uyumamışken mi? Ne oldu söyle bana?"

"Şey... "

Alt dudağıma dişimi geçirdim. Baş ve işaret parmağı ile çenemden tuttu.

"Bebeğim canımın canı. Dişleme şu dudağını kanatacaksın. Ayrıca benden çekinme. Ne oldu kurban olduğum?"

"Alparslan, bacak aramdaki sızı geçmiyor."

Eli naifçe yanağımı okşadı. Gözlerinde gördüğüm tam olarak neydi. Aşk ,şevkat , tutku, sevgi. O kadar güzel duygu vardı ki gözlerinde.

"Hala geçmedi mi?"

Başımı hayır anlamında salladım. Dudaklarıma küçük bir öpücük bahşetti.

"O zaman karımın emrine amadeyim."

************

+18 sahne içerir rahatsız olacak olan arkadaşlar lütfen okumasın...

 

Yerinden doğrulup üzerime eğildi. Dudaklarını boynuma gömdü. Isırması ile derince inledim. Ellerim saçlarına gitti. Ellerini belimin her iki yanına yerleştirip okşuyordu.

Isırdığı yeri dili ile yalamaya başlayınca acı yerini hafif bir sızı ve büyük bir zevke bıraktı. Tüm boynumu tek bir noktayı atlamadan önce ısırıyor sonrasında yalayıp öpüyordu. Odamın duvarlarına çarpan inlemelerim ve onun nefes sesleri dışında ses yoktu. Dudakları yavaş yavaş boynumdan göğüs oyuğuma geldi. Her iki göğsümün tam ortasından öptü. Beni belimden tutup doğrulttu. Doğrulunca önce üzerimdeki croptan sonrasında sütyenimden kurtuldu. Sırtım tekrar yatakla birleşti. Önce dudaklarıma ordan boynuma öpücükler bahşetti. Sonrasında sağ göğsümün ucunu ağzına alıp emmeye başladı. Hafif hafif ısırıyordu. Diğer göğsümü ise eliyle yoğuruyordu. Ağzımdan çıkan inlemeler onu daha fazla tahrik ediyordu. Aynı şeyleri. Diğer göğsümede yaptı.

"Alparslan. Ahhh. "

Ellerim dudaklarımın üzerine kapandı. Üzerimden doğrulup elimin üzerine dudaklarını bastırdı.

"Tutma kendini canımın canı. Sesini duymak o kadar eşsiz ki."

Söylediği ile elimi dudaklarımın üzerinden çektim.

"Aferin bebeğime"

Dudaklarıma son bir öpücük daha bıraktı.

Bu defa yönünü kadınlığıma çevirdi. Gözleri o kadar koyu bir hal almıştı ki. Aç gözlerle bakıyordu bana . Acaba ona ne kadar aç olduğumun farkında mıydı.

Dudaklarını bacağımın iç kısmına bastırdı.

Sonrasında sıcak nefesini üfledi. Bu ürpermeme sebep oldu. Sonrasında hızla kadınlığıma dudaklarını bastırdı. Resmen kadınlığım ile öpüşüyordu.

"ALPARSLAN, AHHH"

Başını kendime daha fazla bastırdım. İnlemelerim artık çığlık olup duvarlara çarpıyordu. Dilini içimde hissedince bir kez daha çığlık attım. Yeterince ıslandığıma emin olmuş olacak ki yerinden doğruldu. Üzerime uzandığında dudaklarımızı birleştirdim. Geri çekildiğinde yüzünde uğruna öleceğim bir gülümseme vardı.

Kendini yavaşça içime doğru ittiğinde ağzımdan derin bir inleme çıktı. İleri geri hareketlendiğinde inlemelerimin boyutuda arttı. Dudaklarını Dudaklarıma bastırdığında ikimizde birbirimizin ağzının içine inliyorduk. Bir kaç sert vuruştan sonra içime boşaldı. Sıcak döllerinin içime akışını hissettim. Bir kaç defa daha git gel yaptığında bende titreyerek boşalmıştım. Kendini üzerime bıraktı. Ama öyle rahat edememiş olacak ki benimle birlikte döndü. Şimdi ben onun üzerinde yatıyordum.

"Bebeğim , duşu yarın alsak "

Başımı olumlu anlamda sallamıştım. Her ne kadar benim için bir kere birlikte olsakta ikimizinde vücudu hala istiyordu. Bunu biliyordum. İkimizide zora sokmak istemiyordu. Yanağına dudağımı bastırdım. Ordan şah damarının üzerine. Ve en son kalbinin üstünden öptüm. Başımı kaldırıp gözlerinin içine baktım. Kalbimi ruhumu görsün istiyordum.

"Seni çok seviyorum yüzbaşı. Son nefesimde yüreğimde bir Allaha ilan imanım. Birde senin sevdan olacak. Allah şahidim senden başka kimseye değmeyecek ne tenim ne gözlerim."

Anlıma dudaklarını bastırdı. Öyle sahiplenici bir öpüştü ki bu kalbindeki tüm sevgiyi anlıma yazı diye mühürledi sanki. Daha fazla bir şey demedim. Başımı boynuna gömüp gözlerimi kapadım. Elleri bedenimi sarmıştı. Burası benim sığınağımdı. Çok şükür allahım bana onu getirdiğin için çok şükür.....

Loading...
0%