Yeni Üyelik
66.
Bölüm

66. Bölüm

@tugbalal

EFLAL KARCA

El ele Alparslan'lara geldik. Alparslan zili çalınca yüzümüzdeki gülümseme ile kapının açılmasını bekledik. Kapı açılıpta Sevgi anne görününce gülen gözlerim ona döndü. Onunda gözleri parladı.

"Günaydıııın"

Gidip yanağından kocaman öptüm.

"Günaydın güzel kızım"

Onun kolunun altında içeri geçtik. Yüzbaşı arkamızdan geliyordu.

"Oğlunda burda anacım , hani belki görmemişsindir. "

Yüzbaşının sesi kulaklarımıza doldu. İkimizde kıkırdamıştık. Sevgi annem kıyamamış olacak ki ona doğru gidip yanağına dudaklarını bastırdı.

"Kıskanma delibozuk. Hadi geç sofraya."

Biz sofraya geçince içeriden elinde ekmeklerle Fulya gelip boynuma kollarını sardı.

"Günaydın yengelirin en biriciği."

Bende boynumdaki kollarına bir elimi koyup yanağından öptüm.

"Günaydın canım benim."

"Yuh artık"

Yüzbaşının homurtusu ile bakışlarımız ona döndü.

"Kıskandın mı yüzbaşı, hayırdır."

"Yok kıskanmadım da , hatun arada benide sevin. Kendimi üvey evlat gibi hissediyorum. "

Söylediği ile hepimizden kıkırtılar çıkmıştı.

Hepimiz oturmuş bir güzel kahvaltımızı yapmıştık. Arada yüzbaşının bize tirip atması ve bizim gülüş seslerimiz evi şenlendiriyordu. Biz güldükçe o dahada mutlu oluyordu. Sırf biz gülelim diye daha fazla takılıyordu.

Kahvaltımız bitince Fulya ile ikimiz sofrayı toplamaya başladık. İçeri geçtiğimizde Sevgi anne ile konuşuyordu. Biz gidince sustular. Her ne kadar meraklansamda bir şey demedim. Kapı çalınca Fulya kapıya gitti bende Sevgi annemin yanına oturdum. Salona Nergis abla , Eylül ve Songül girince şaşırdım. Elleri kolları doluydu.

"Günaydın"

Hepsine günaydın demiştik.

"Hoş geldiniz güzel kızlarım. Geçin oturun"

Yok Sevgi teyze biz hiç oturmayalım. Malum işimiz çok."

Eylül 'ün Söylediği ile merakım arttı.

"Eflal senin evin anahtarını versen bize kuzum"

Nergis ablanın isteği ile daha çok meraklandım.

"Anahtarımı , ne yapacaksınız ki?"

"Akşama hazırlık. Hadi oyalama bizi."

Ben anahtarı verince üçüde ard arda gitmişti.

"Oğlum hadi sende çarşıya alacaklarını al."

Alparslan ayaklanıp ikimizinde başından öptü. Kapıya doğru ilerleyince bende peşinden gittim. Kapıdan çıkmadan bana döndü. Ellerini yüzüme yerleştirdi. Bakışları o kadar anlam yüklüydü ki . Karşısında resmen eridim.

"Lâl'im..."

"Yüzbaşı..."

Bu defa alt dudağını ısıran o oldu. Salon girişini kontrol ettikten sonra hızla dudaklarından bir öpücük çaldım.

"Çabuk dön."

"Uçarak gidip geleceğimden emin olabilirsin."

Gülüşüm yüzümde büyüdü.

"Yüzbaşı."

"Hııı"

"Sanırım artık gitmelisin."

Son defa dudaklarıma dudaklarını bastırıp kapıdan çıktı. O sırada benim daireden kızların ve bizim timdekilerin sesi geliyordu. Sanırım çocuklar yardıma gelmişti. Songül gitmeden beni iyice tembihlediği için bakamamıştım. Geri Sevgi annemin yanına gittim.

"Ee biz ne yapıcaz şimdi."

Bana bakıp tebessüm etti. Ayaklanıp içeri geçti. Arkasından baka kalmıştım.

Bir kaç dakika sonra elinde bir kutu ile geldi.

"Gel bakalım güzel gelinim."

Kanepeye oturunca bende yanına geçtim. Kutuyu açınca gözlerime inanamadım.

"Bunu bana Murat 'ım almıştı. "

Gözlerinde çok büyük bir özlem ve hüzün belirmişti.

"Eğer sende istersen bu gece üzerinde görmeyi çok isterim."

"Anne bu çok değerli. Ben alamam."

Elini yanağıma koyup şefkatle okşadı.

"Sende çok değerlisin. İlk göz ağrımın yüzünü güldürensin . Babası öldüğünden bu yana hiç gülmedi aslanım. O zamanlar daha onaltı yaşındaydı. Neşe dolu bir çocuktu. Sonrasında bir gecede büyüdü. Sen gelene kadar da bir daha gülmedi. Sen bana evladımı bir daha verdin sanki..."

İkimizinde gözlerinde yaşlar birikti. Göz kapağım kırpışınca sol gözümden bir damla aktı . Hızla sildim. Hüzünlü havayı dağıtmak için hevesle sordum.

"Bana olur mu ki."

"Dene bakalım. Olmazsa ben düzeltirim."

Yanağına dudaklarımı derince bastırdım. Geri çekildiğimde Gözlerindeki hüznün yerini içten bir gülüş aldı.

"Sen dünyanın en güzel annesisin. "

"Sende dünyanın en tatlı kuzusu. Hadi bakalım."

Elbiseyi elime alıp Alparslan'ın odasına geçtim. Gerçekten çok güzeldi.

 

 

Beyaz midi boy bir elbiseydi. İlk bakışta belki üzerime olmaz diye korksamda tam olmuştu. Elbisenin geniş askıları vardı. Geceye tam uyacak bir elbiseydi. Altına uyacak ayakkabılarım vardı. Bir kaç aksesuar eklersem tam olurdu.

Sevgi annenin yanına geçince dikkatle bana baktı. Gözleri doldu. Başımı yana eğdim.

"Nasıl olmuş."

"Melekler kadar güzel. Çok yakışmış güzel kızım."

Gidip kollarımı boynuna doladım. Akşam Yüzbaşının vereceği tepkiyi merak ediyordum. Daha fazla oyalanmadan gidip üzerimi tekrar değiştirdim . Bizimkiler ne yapıyordu. Açıkçası onlar olmasa aklıma dahi gelmezdi böyle organizasyon falan. Normal düz bir isteme olurdu.

Heyecandan elim ayağım titriyordu. Allahım sen yüzümüzün akı ile bu işi atlatmayı nasip et. Saçlarımı ensemde topuz yapmıştım. Boynumda inci bir kolye vardı. Aynada gayet iyi görünüyordum. Akşama doğru Fulya eve gelince bende hazırlanmak için kendi evime geçmiştim. Kızlarda benimle hazırlanacaktı. Kapım hafif tıklatılınca gir diye komut verdim. Bizim kızlar içeri girdi. Songül'ün üzerinde krem bir takım vardı. Başınada aynı tonlarda bir şal takmıştı. Eylül ise fuşya renkli kalem etek bir elbise giymişti. Bana bakıp gülümsediler.

"Çok hoş olmuşsun. "

"Teşekkür ederim. Sizde çok güzel olmuşsunuz. "

Kapı çalınca bizde içeri geçtik. İlk gelen babam oldu. Beni görünce tebessüm etti.

"Babacım "

"Güzel kızım. Çok güzel olmuşsun."

"Teşekkür ederim. Gidip ona sarıldım. Kapı tekrar çalınca ayrıldık. Bu defa kapıyı açmaya ben gittim. Kapıyı açmadan yerimde durup derin bir nefes aldım. Kapıyı açınca ilk Sevgi anne ve Rıdvan abiler girdi. Sonrasında timdekiler. En arkada aşık olduğum adam kaldı. Herkes selam verip salona doğru geçti. Beni görünce derince yutkundu. Gözlerinde önce bir şaşkınlık belirdi. Sonra beğeni ile tebessüm etti. Çok yakışıklıydı. Aklımı başımdan aldı. Kucağındaki beyaz gül buketini bana uzattı. Gülümseyerek ona baktım. Allahım bu adam benim kocamdı. Eli yanağıma gitti. Büyük ihtimalle kızarmıştım.

"Lâl'im "

Titrek bir nefes verdim.

"Yüzbaşı "

Elimi yanağımdaki elinin üzerine koydum. Yanağımı avucuna doğru yasladım. Çok seviyordum. Kucağımdaki buketten bir gül alıp topuz yaptığım saçlarıma arkadan bir toka gibi taktı.

"Çok güzelsin. Aklımı alacak kadar. Nefesim, ben ne yapacam. Seni her gördüğümde böyle yeniden mi aşık olucam."

Gülüşüm tüm yüzümde yayıldı.

"Alparslan "

"Alparslan'ın canı "

Gözlerimi açıp yüzüne baktım.

"İçeri geçsek iyi olacak."

İkimizde içeri geçtik. O Sevgi annenin yanına geçip oturdu. Bende kapıya yakın boş olan sandalyeye oturdum. Herkesin gözlerinde mutluluk vardı. Hepsi mutluluğumuzu paylaşıyordu. Eylül ve Songül'ün işareti ile mutfağa geçtik. Kahve yapmaya başladım. Başladım başlamasınada ellerim o kadar titriyordu ki cezveyi tezgaha bıraktım.

"Ben yapamayacam sanırım. "

Kızlar kıkırdadı.Arkamdan Nergis abla geldi. Gelip bana sarıldı.

"Oyyy kıyamam kuzum benim."

"Abla çok heycan yaptım. Ya dökersem. Yapamayacam sanırım."

Bana gülen gözlerle baktı.

"Hiç merak etme sen, biz sana yardım için burdayız. Diğerlerinin kahvesini biz yaparız. Sen sadece Alparslan'a yap olur mu."

Minnetle baktım ona.

Kahveler hazır olunca tepsiye dizdim. Çok heycan yapmıştım. Fulya içeri girdi.

"Durun!"

"Ne oldu?"

Merak ve korku ile ona baktım.

"Tuz dökmedin yenge"

"Bilerek dökmedim. Kıyamam ben ona."

Kınayarak baksalar da takmadan tepsiyi elime aldım. Herkese tek tek dağıttım. En son aşık olduğum adamın gözlerinde takılı kaldım. Yüzüme bakıp kahvesini eline almadan önce bana göz kırptı. Ve bu daha fazla titrememe sebep oldu. Canıma kastı vardı. Sevgi anne boğazını temizleyip söze girdi.

"Efendim. Sebebi ziyaretimiz malumunuz. Allahın emri peygamberin kavliyle Eflal kızımı oğlum Alparslan'a istiyorum. "

Babam birşey demeden kahvesinden bir yudum aldı. Etrafta gergin bir hava esti. Yüzbaşı gergince yerinde kıpırdandı. Vazgeçmiş olamazdı değil mi?

"Yüzbaşıyı uzun zamandır tanırım. Güvenir severim. Gel gör ki kız babasıyım. Allah bana baba olmayı onunla nasip etti. Bir gün olsun beni hayal kırıklığına uğratmadı. Her zaman onunla gurur duydum. Şimdi büyüdü. Aşık oldu. Her ne kadar hoşuma gitmesede birbirlerini sevdikleri ortada. Eh bizde hayırlısı demek düşer. Zaten vermesemde benim kız sizin oğlana kaçacak gibi duruyor. "

Son dediği ile herkes gülerken ben utanmıştım. Hepimiz ayağa kalkınca ben önce babamın sonrada Sevgi annenin elini öpmüştüm. Alparslan' da aynı şekilde gelip babamın elini öptü. Diğerleri de gelip tebrik edince bir tepsinin üzerinde alyanslarımızı getirdiler. Eylül tepsiyi tutuyordu. Babamın soluna ben sağına Alparslan geçti. Babam yüzüklerimizi takıp kurdelesini kesti. Alparslan bana dönüp yüzümü avuçlarının arasına aldı.

Dudaklarını anlıma bastırdı.

"Alparslan "

"Nefesim..."

İkimizde bir birimize odaklanmıştık. Sanki sadece o ve ben vardık. Babamın sesi ile bakışlarımız ona döndü.

"Eylül kızım sen sakın evlenmek için acele etme tamam mı?"

Eylül'ü bir kolunun altına almıştı. Bu Söylediği ile Sinan derince yutkundu. Eylül ise babama sarılmış gülümsüyordu. Birkaç gün önce biz sohbet ederken Babam bizi duymuştu.

"Benim annem ve babam yok Eflal. En azından senin baban var seni çok seviyor."

Gözleri dolmuştu. İsteme töreni olursa o yanlız olacağını düşünüyordu. Bu durum içimi parçaladı.

"O ne demek "

Gelen ses ile ikimizde toparlanıp ayaklandık. Babam hüzünle bize bakıyordu.

"Sana diyorum kızım. Ne demek kimsem yok ,ben ne güne duruyorum. Sende benim kızımsın. "

Eylül duyduğu ile hızla babama sarıldı. Babamda onu kollarının arasına aldı. Bir kolunu kaldırıp.

"Davetiye mi bekliyorsun?"

Bende gülerek diğer kolunun arasına sığındım. Benim babamın kocaman bir kalbi vardı.

O günden sonra Eylül'ü kızı olarak görüp sevmişti. İçimden Sinan'a geçmiş olsun dileklerimi ilettim. Zira babam beni bir şekilde yüzbaşıya verdi. Ama Eylül 'ü vermeye hiç niyeti yoktu....

 

Loading...
0%