@tugbalal
|
Gece saat üç. Albayın kapısının önünde bekliyorum. Albay postası dışarı çıkınca ben içeri girdim. "Komutanım " "Gel üsteğmen " "Komutanım ne oluyor?" "Son bir haftadır. Sahil güvenlik ile ortak bir operasyon gerçekleştiriyorduk. Yüklü miktarda silah sevkiyatı olacaktı. Akdenizden Güney Kıbrıs'a ordan Suriye üzerinden Kuzey Irağa . Gelen istihbarata göre gemi en erken yarın gece limana demirleyecekti. Ama adamlar bize yem atmış. Gemi bu sabah gelmiş. Dahası silahlar şu an Suriye içerisinde bir noktada. Ve terör unsurlarına dağıtılmayı bekliyor" "Komutanım emriniz nedir?" "Ne yazık ki operasyon emri yok. Bu yapılan ilk silah sevkiyatı değil sonda olmayacak. Evine git ve dinlen" "Komutanım..." "Evine git üsteğmen " "Komutanım bakın, evet ilk değil sonda olmayacak. Ama o şerefsizlere gelen binlerce silah var komutan. Bu onlar için büyük bir motivasyon kaynağı olacak. Bakın demek ki yapabiliyoruz başarabiliriz diyecekler. Kuduz köpek gibi saldıracaklar. Binlerce silah. Belki kara havan mermileri. Anti tank mayınları, Füzeler. Her biri bir Mehmetçiği hedef almış olan binlerce mermi. Buna izin mi vericez." Söylediklerimde haklı olduğumu biliyordu. Derin bir nefes aldı. Birkaç saniye düşündü. "Komutanım neresi olduğu mühim değil isterse cehennemin dibi olsun. Gidip yok ederim. İzin ver gidiyim." "Hayır , gitmiyceksin..... gidicez." Bakışlarım hızla onu buldu. "Bozkurt timine haber ver. Karan komutan hariç. Onlara kuzgun ile operasyona çıkacaklarını söyle. Yarım saat içinde hazır olsunlar." "Emredersiniz komutanım " Hepimizin üzerinde siyah üniformalar vardı. Buna albayda dahildi. Onunla en son ne zaman sahaya çıktığımı hatırlamıyorum bile. Bizimkiler çekingendi. Hali ile her gün bir albayla operasyona çıkmıyorlar. "Bakın bu bir nevi intihar. Eğer aranızda gelmek istemeyen olursa hakkında en ufak bir yanlış düşünce ve onuruna zeval gelmeyecek emin olabilirsiniz. İyi düşünün ben helikopterde bekliyor olacağım." Babam sırt çantasını alıp çıktığında peşi sıra bende hemen sol tarafında yerimi aldım. Diğerleride peşimden çıktı. Haklıydı bu bir nevi intihardı. Ve ben bunun için can atıyordum. İki saat önce hepimiz toplanmıştık. Ve çıkmadan önce istifa mektuplarımızı yazıp bir zarfın içinde masasına bırakmıştık. Hepimiz helikoptere bindik. Sınıra yakın bir noktada halatlarla helikopterden kendimizi aşağıya bıraktık. Oluşabilcek en ufak bir sorunda yalnızdık. Ne yardım. Ne destek. Biraz yol almıştık ki Ateş'in sesi telsizden duyuldu. "Komutanım Rıdvan abi helikopterden inemedi galiba sesi çıkmıyor. Yaşlandı adamcağız yazık." "Haklısın candaş adamın sesi çıkmıyor baksana atlayamadı." "Ne diyorsunuz oğlum siz. Ne atlayamaması. Küçük ihtiyaç molası verdim o kadar." "Bak işte artık çişini bile tutamıyorsun. Yaşlandın sen abi." "Beyler goygoyu bırakın" Albayın sesi ile sustular. Sınırı geçtiğimizde telsizden ses duyuldu. "Kuzgun, öne geç yolu göster. Emir komuta sende." "Emredersiniz komutanım. " Hızla en öne geçtim. Ve ben önde diğerleri arkamda ilerlemeye devam ettik. "Ne kadar yolumuz var kuzgun?" "Yaklaşık yedi saat komutanım. Hızlı olursak bu süreyi beş saate düşürürüz. Bu lehimize olur. Gün ağarırsa bizi fark edebilirler. " "Duydunuz beyler hızlı olun" Babamın emri ile daha fazla hızlandık. "Abi be albay yaşına göre epey iyi yürüyor değil mi?" "He yaw valla bu performansı beklemiyordum. " "Telsizdesiniz beyler..." Rıdvan abinin sesi ile Ali ve Dursun anında susmuşlardı. "Bunlar hep böylemidir." "Genel olarak." Normal zamanda olsa, belki bende onlarla uğraşır. Şakalaşmalarına eşlik eder gülerdim. Şimdilerde yaptığım sadece boş bakmak. Yada sessizce izleyip en azından ağlamamaya çalışmak. Çünkü öyle durumlarda var olan bir gıdım neşeleride yok oluyor.Gecenin karanlığında ilerlemeye devam ettik. Nihayet silahların tutulduğu yere varabilmiştik. Eski bir sanayi bölgesiydi. Savaştan sonra terk edilmişti. Şimdilerde bu bölgede terör unsurları kol geziyordu. Yani nerden bakarsak bakalım. Bok çukuru gibi bir yerdi. "Komutanım ne yapıyoruz?" "Olabildiğince sessiz bir şekilde halletmeye çalışıcaz... Ateş , Sinan sağ taraf sizde. Dursun Ali soldan ilerleyin. Komutanım siz Rıdvan abi ile arkadan sızmaya çalışın. Ön taraf bende."
Silahın dürbünü ile etrafı taradım. Yaklaşık elli adam vardı. Kalabalıktı. "Epey kalabalıklar komutanım." "Bir çakal sürüsünün bir kurda karşı ne kadar şansı varsa onlarında şansı o kadar var. Keşke... Keşke yanımızda aslan da olsaydı." Herkes söylediğim gibi yavaş ve sessiz şekilde ilerledi. Sinan nöbetçilerden birinin boynunu kasatura ile keserken hemen yanındaki diğer adamı Ateş iple boğmaya başladı. Babam birinin boynunu kırmakla meşguldü. Rıdvan abi birinin boynuna kolunu dolamıştı. Birkaç dakika sonra adamı etkisiz hale getirdi.Bende bulunduğum noktadan seri adımlarla çıktım. Silahımın ucuna taktığım susturucu ile her adımda karşıma çıkan adamları indiriyordum. Kırık camın ardından baktım. İçeride ateşin etrafında toplanan altı adam vardı. "Lan o değilde , karılar ilik gibiydi he. Hele o gebe olan...." Aralarında geçen iğrenç konuşmalara daha fazla katlanmamak adına gözüme ilk kestirdiğimin kafasına ateş ettim. Diğerleri silahlarına davranmaya fırsat bulamadan onlarıda indirdim. Tam devam ediyordum ki kafama bir namlu dayandı. "Kimsin lan sen" Hiçbir şey söylemedim. Gözlerim usulca kapandı. Derin bir nefes alıp dudaklarımdan yavaşça saldım. Aslında bakarsanız kurtulmak olasıydı. Lakin ben hareket etmek yerine vazgeçmeyi seçtim. "Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh. ALPARSLAN..." Son nefesimde dilimde şehadetim kalbimde sevdan var sevgilim.Ben son nefesimi vermeyi beklerken başka bir şey oldu. Biri arkamdaki adamın kafasına sıktı. Hızla arkamı dönsemde etrafta kimseyi göremedim. Ne oluyor burda. Sonrasında attığım her adımda biri beni uzaktan korumuştu. Bir adamı ben indiriyorsam. Çevremden gelebilecek iki adamı o indiriyordu. Bu şekilde epey bir adam indirmiştik. Bizimkilerde söylediğim gibi sessizce önlerine geleni indirmişti. İçeri girdiğimizde telefonla konuşan biri vardı. "Konuştuğumuz gibi silahlar burda. Merak etme. Türk askeri buraya bırak gelmeyi aklından bile geçirme...." Ensesine namluyu dayamam ile sözünü tamamlayamadı. "Sürpriz " Telefonu yavaşça kulağından bıraktı. Bizimkilerde içeri tek tek girince adam şokla bize bakıyordu. Elindeki telefonu işaret ettiğimde avucuma bıraktı. Ekranda yazan isim ile öfke tüm hücrelerime yayıldı. Kulağıma yaklaştırdığımda onun o iğrenç sesi duyuldu. "Cevap versene ne oluyor orada?" "Eceline merhaba de Hugo. Beni özledin mi?" "Sen , nasil?" "Biz her yerdeyiz. Bunu daha öğrenemedin mi? Biz bir ölür bin diriliriz?" Daha fazla bir şey söylemeden karşımdaki şerefsizin kafasına sıktım. Kanı yüzüme ve etrafa sıçradı. Bizimkiler şokla bana bakıyordu. Bakışlarım bu defa babama kaydı. "Biri bizi kolluyordu. Kaç defa hayatımı kurtardı. Başka kim var." Keskin bakışları yüzümde gezindi. "Çakır. Onunda burda olması gerekiyordu. İstihbaratı sağlayan oydu." Başımı olumlu anlamda salladım. Dışarı çıkıp kapının tam önünde durdum. İşaret ve baş parmağımı asker selamı verir gibi anlımın sağ yanına değdirip geri çektim. "Eyvallah " O ne dedi bilmem. Ama benim ona can borcum olmuştu. Dilerim ödemek zorunda kalmazdım. Zira ödeyecek kadar uzun yaşamayı planlamıyordum. O sırada telsizden mekanik ses duyuldu. "Hepiniz iyi misiniz kuzgun?" "Evet. Eyvallah Çakır sana bir can borcum var " "Bana borcunu ödemek istiyorsan yaşa. Sevdiklerin için yaşa kuzgun" "Benim kaybedecek bir şeyim yok. Ama dilerim borcumu ödemek zorunda kalacağım bir durumda kalmazsın." Daha fazla bir şey söylemedim. Arkama bakmadan bizimkilerin yanına gittim. "Ee komutanım bunları ne yapıcaz." Bakışlarım timde dolaştırıp. En son babamda durdu. "Komutanım izin var mı?" "Ne yapacaksın?" Sadece bakmakla yetindim. Yaklaşık yarım saat içinde hazırlıklarımı tamamlamıştım. "Sinan şu telefondan son arayan numarayı görüntülü ara" Sinan tam karşıma geçip kamerayı bana doğru çevirdi. Bir kaç saniye sonra karşımda iğrenç suratı göründü. "Ne istiyorsun. Tanrinin belasi?" "Aaaa Hugo sana bu sözleri hiç yakıştıramadım. Bak şimdi sana gösteri hazırladım. Etrafımdaki silahları gösterdim. Hazır mısın Hugo. " güvenli bölgede olduğumuzdan emin olduktan sonra elimdeki kumandaya bastım. Arkamda devasa bir patlama meydana geldi. Patlamanın etkisi ile saçlarım yüzüme geldi. Bizimkilerde ellerini yüzüne siper etti. telefonu kapatıp geri dönüş yolu için hazırlık yapmaya başladık... bakışlarım göğe kaydı. Sevgilim. Bir gün kavuşucaz. Belki bu gün değil ama bir gün.... |
0% |