Yeni Üyelik
75.
Bölüm

75. Bölüm

@tugbalal

Sabah gözlerimi Sevgi annemin sesi ile araladım. Operasyondan dün gelmiştik. Bu gün pazardı. Karan komutan hepimizi izinli biliyordu. Hafta sonuna denk gelmemiz bizim için şanstı. Yoksa birde ona laf anlatmamız gerekecekti.

Yerimden kalkıp banyoda işlerimi hallettim. İçeri annemin yanına geçtim. Fulya iki gündür oradaki lojmanda kalıyordu. Bu her ne kadar içime sinmesede yapabileceğim bir şey yoktu. Salona doğru gittiğimde Sevgi annemle görüntülü konuşuyordu.

Annem beni görünce yüzünde tebessüm oluştu.

"Uyandın mı kızım. Günaydın."

"Günaydın annem."

"Ablam mı o?"

Telefondan gelen sesle kameraya görüneceğim şekilde yaklaştım.

"Abla nasılsın"

Boş bakışlarımla öylece baktım.

"İyim ablam. Sen nasılsın?"

"İyiyim abla her şey yolunda merak etme."

"Fulya dikkatli ol. Dikkatini çeken en ufak bir şeyde bana yada karakola haber ver."

"Tamam ablam asıl sen dikkat et aklın bende kalmasın."

Daha fazla konuşmamıştım. Bu gün beni zor bir gün bekliyordu. Aylardır kaçtığım şeyi bu gün yapacaktım. Bu gün şehitliğe gidicektim. Üzerime siyah bir elbise giydim. Yanıma siyah bir şal aldım. Kapıdan çıkmadan annem beni durdurdu.

"Kızım ,nereye?"

"Ben... Yüzbaşıya gidicem anne."

Daha fazla birşey sormadı. Dolu gözleri ile arkamdan baktı.

Adımlarım gözle bakılınca boş ama aslında kalabalık olan mezarlıkta ilerliyordu. Al bayrağın üzerinde dalgalandığı ,toprağında beyaz güllerin ekildiği mezarın başında durdum. Gözlerim mezar taşında yazan isimde öylece bekledim. Adım atmak neden bu kadar zordu ki.

"ŞEHİT YÜZBAŞI ALPARSLAN KARAHANLI "

Savsak adımlarla mezar taşına yanaştım. Gözyaşlarım benden izinsiz akmaya başladı. Ellerim soğuk toprağın üzerinde gezindi.

"Sevgilim. Bak be ben geldim. Öz özür dilerim. Bu kadar geç kaldığım için çok özür dilerim. Ama anlaman gerek çok zor. Gittiğini kabullenmek. Yüzbaşı , burası çok soğuk. Ben çok üşüdüm. Sende üşüyor musun... Yüzbaşı çok özledim. Çok.."

Gözümden akan yaşlara lanet ettim. Allah onları kahretsindi. Onlar yüzünden sevdiğimin toprağını bile göremez hale gelmiştim. Sevdiğime sarılamadım. Soğuk toprağına sarıldım. O kadar çok ağladım ki artık sesim çıkmıyordu. Gözlerim yaş akıtmayı bıraktı.

"Bacım"

Başımı kaldırıp arkama baktım. Tüm tim burdaydı. Hatta Karan komutan bile gelmişti. Sinan yanıma gelip elini sırtıma koydu.

"Kardeşim hadi kalk gidelim"

"Sinan, benim sevdiğim burda. Benim gidicek başka yerim yok ki."

"Etme bacım. Allah rızası için etme"

"Abi sıcaklığı yok. Kokusu yok. Abi kıyafetlerindeki kokusu gidiyor. Abi ben ne yapacağımı bilmiyorum. "

"Abim Sevgi teyze çok meraklanmış . Hadi gidelim. Ha abim."

Başımı usulca salladım sadece. Sinan'a yaslanarak ayağa kalktım. Başımı geriye çevirip mezara baktım.

"Hoşçakal yüzbaşı. Ama merak etme. Artık hep gelicem. Söz ,üsteğmen sözü."

Yürürken ayaklarım birbirine dolanıyordu. Sendeledim. Daha düşmeden Sinan destek oldu. Gözyaşlarım sessizce akmaya başladı. Eve geldiğimizde kimse bir şey demedi.

"Kızım iyi misin?"

Başımı sadece sallamakla yetindim. Odaya gidip yatağa yattım. O kadar çok ağlamıştım ki gözlerim kendiliğinden kapandı.

Sabah gün doğmadan uyandım. Üzerimi değişip karargaha gitmek üzere çıktım. Bizimkilerde yavaştan gelmeye başlayınca eğitim alanına gittik. Hepsinin bakışları keşke benim üzerimde olmasaydı. Yada dakika başı iyi olup olmadığımı sormasalardı. Karan komutanın gelişi ile yorucu bir eğitime başladık. Biz daha bitiremeden bir asker gelip albayın bizi beklediğini söyledi. Oyalanmadan toparlanıp yanına gitmiştik.

"Gelen haberler ne yazık ki kötü çocuklar. Sınıra yakın bir köy okulundan öğretmenlerden birini almışlar. Gelen ihbar ile askerlerimiz olay yerine intikal etti lakin daha bir iz yok."

"Komutanım öğretmenin kimliği belli mi"

"Henüz değil yüzbaşı "

"Komutanım görüntü var"

Askerlerden biri gelen görüntüyü ekrana yansıttı. Ekranda gördüğüm yüz ile hızla yerimden kalktım.

"Fulyaaa!"

"Abla yardım et. Kurtarın beni nolur."

Göz yaşları tüm yüzünü ıslatmıştı. Biri saçlarından geriye doğru çekti. Ekranda orospu çocuğunun yüzü göründü. Semih. Senin tüm kemiklerini kırmazsam banada kuzgun demesinler.

"Albaay, nasılsınız. Beni özlediniz varsayıyorum."

"Piç kurusu"

"Oooo yüzbaşının nefesi. Sendemi ordasın. En son delirdi demişlerdi. Ne yalan söyleyeyim. Takdir ettim böyle bir aşk."

"Seni bulduğumda senden geriye kemiklerini bile bulamayacaklar."

"Deme öyle. Bak şimdi. Yüzbaşı gitti. Kardeşide mi gitsin? Ha ama diyorsan abisini özlemiştir o ayrı. "

Fulya'nın saçlarına asıldı. Bıçağı boynuna dayadı.

"DUUUR, dur ne istiyorsun?"

"Ha şöyle yola gel. Elinizdeki adamımızı istiyorum. Zeyd ,onu istiyorum. Yeri size haber veririm."

Ekran kapanınca bakışlarım babama kaydı.

"Nerde bu adam"

"Sorgu odasında kaç gündür konuşturmaya çalışıyoruz."

Onu Karan komutan devam ettirdi.

"Adamı epey hırpaladım ama konuşmadı."

Hızla yanlarından ayrıldım. Arkamdan geldiklerini duyuyordum. Hızla sorgu odasına girdim. Adamı Yakasından tuttuğum gibi duvara çaldım. Sırtını duvara dayadım ellerim boğazındaydı. Sıkabildiğim kadar sıktım.

"Semih ,piçi ,nerde"

Başını olumsuz anlamda salladı. Ellerimi boğazından çekip yere fırlattım bu defa bacağımdaki kasaturayı çıkarıp bacağına sapladım. Acı çığlığı kulaklarıma doldu. Ama bana yetmedi. Bıçağı içindeyken çevirdim. Kemiğe geldiğini hissediyordum.

"AHHHH NE BİÇİM ASKERSİN SEN AHHĞĞĞĞ KURTARIN BENİ BU KARIDAN"

"SENİ ELİMDEN KİMSE ALAMAZ"

kulağına iyice yanaşıp sorumu tekrarladım.

"SON DEFA SORUYORUM. SAHİBİN, NERDEEEE?"

"TAMAAM , TAAMAM SÖYLEYECEM. BIRAAAK. AHĞHH"

Üzerinden geri çekildim.

"Konuş."

Hepsi bana şaşkınlıkla bakıyorlardı. Büyük ihtimalle günlerdir konuşmayan adamın konuşmaya başlamasınaydı. Benim karargahın ortasında, bir albayın karşısında bir adamı bıçaklamamda olabilir tabi. Hissiz ifademle onlara baktım.

"Komutanım çıkalım mı?"

Babam bakışlarını bana dikti. Gözlerinde gurur vardı.

"Bozkurt hazırlığınızı yapın ve o öğretmen kızımızı sağ salim alın"

"EMREDERSINIZ KOMUTANIM "

Gelen araçlara binip yola çıkmıştık. Gideceğimiz yer biraz uzak olsada sınır dışında olmaması bizim için avantajdı. Onu kaybedemezdim. Hem kardeşimdi. Hemde sevdiğimin emanetiydi. Duran araçla elimdeki tüfeği sırtıma asıp indim.

Şehrin dışında izbe bir yerdi. Biz yarım saatlik yürüme mesafesinde durduk.

Hepimiz Karan komutanın etrafında toplandık.

"Olabildiğince sessiz olun anlaşıldı mı?"

Hepimiz tamam anlamında başımızı salladık. Hepimiz etrafa dağıldık.

"Öğretmeni gören var mı?"

"Hayır komutanım."

Herkesten olumsuz cevap aldıkça kalbim biraz daha sıkışıyordu.

İlerledikçe karşımıza çıkanları indiriyorduk.

Adamlardan birinin arkası dönüktü. Silahı kafasına dayadım.

"Şşşş sakın kıpırdama. En ufak bir hatanda beynini uçururum. "

Adam yavaşça başını salladı.

"Aferin. Öğretmen nerde?"

"Yu yukarıda ikinci katta tutuyorlar."

Başına dipçikle vurup bayılttım.

Telsizden konuştum.

"Fulya ikinci katta. Bana en yakın kim var."

"Bir kaç metre sağındayım civciv"

"Abi seninle yukarı çıkıyoruz. Arkamı kolla"

"Emir komuta ne zaman sana geçti üsteğmen. Bu yaptığın tehlikeli. Plan yapalım harekete öyle geçeriz"

"Siz bekleyin komutanım. Abi benimle gel"

"Hemen arkandayım civciv"

Silahımla etrafı tarayarak yukarı çıkmaya başladım. Merdivenleri çıkarken iki adam göründü. Rıdvan abiye dönüp iki işareti yaptım. Aynı anda merdiveni çıkıp ateş ettik. İkiside yerdeydi. İlerlemeye devam ederken arkamdaki kapı açıldı. Ben hareket edemeden Rıdvan abi gelen adamı indirdi.

Aralık bir kapıdan ağlama sesi duyuldu. Bu Fulya'ydı. İçerde Semih iti ile beraber altı kişi vardı. Fulya'ya zarar gelmeden almanın bir yolunu bulmak gerekti. Adamları dışarı çıkarmak şarttı.

"Sinan?"

"Söyle kardeşim"

"Burayı mahşer yerine çevirin. Adamları dışarı çıkarmamız gerek"

 

"Sen yeterki iste."

"Bu iş bittiğinde hepiniz cezalardan ceza beğenin"

"Bu iş bitsin istediğinizi yaparsınız komutanım"

Birkaç saniye sonra silah sesleri duyulmaya başladı. Onların karşılık vermesi ile silah sesleri artmaya başladı. Bir süre sonra içerdekilerde dışarı çıktı. İçerde sadece Semih ve Fulya kaldı. Adamlar dışarı çıkınca sessizce onlarıda indirdik. İçeri girdiğimde. Sandalyeye bağlı Fulya ve karşısındaki pencerenin önünde dışarıyı kontrol eden Semih vardı.

İçeri girmem ile bakışları bana döndü.

"Sen nasıl "

"Gebermeye hazır mısın?"

Elindeki silahı bana doğrultmuştu ki koluna sıkmamla bağırarak silahını yere düşürdü.

Rıdvan abi Fulya'yı çözdü. Beklemeden şerefsizin suratına yumruğumu geçirdim. Geriye doğru sendeledi. Bana atak yapacaktı ki göğsüne tekme atmam ile pencereden dışarı düştü. Pencerenin kenarından baktığımda yerde sırt üstü debeleniyordu. Ayaklanmaya çalışsada başaramadı. Bizimkilerde bir yerde yatan pisliğe birde tepesinde dikilen bana şaşkınlıkla bakıyordu. Hezarfen gibi şerefsizi pencereden uçurmamı beklemiyorlardı. Arkamı dönüp Fulya'ya baktım.

"Abla"

"Canım"

Gidip onu kollarımın arasına aldım. Hemen göğsüme sindi. Çok korkmuştu. Birlikte aşağıya indik. Bizimkiler Semih itini kollarından tutmuştu. Rıdvan abi Fulya'yı kontrol ediyordu. Karan komutan sinirle bize baktı.

"Ne oldu buna?"

Sinirli bakışları hepimizde gezindi. İstediği cevabı Rıdvan abi verdi.

"Düştü komutanım "

İnanmayan bakışlarını hepimizde gezdirdi. En son bende durdu.

" Sana diyorum üsteğmen , ne oldu buna sağ almamız emredildi?"

Başımı hızla ona çevirdim.

"DÜŞTÜ DEDİK YA"

"KENDİNE GEL ÜSTEĞMEN HADDİNİ BİL. "

Daha fazla bir şey demedim. Fulyanın yanına gitmek için arkamı dönmüştüm ki o piçin gülüş sesi doldu kulaklarıma. Olduğum yerde çakılı kaldım. Ellerim yumruk oldu.

"Ne o üsteğmen yüzbaşıcığının yerini hemen doldurmuşsunuz. Ne diyordu sana LÂL..."

Tekrar kahkaha attı.

"İki kurşunla söndü havası. Sırtına iki kurşun pufff bitti işi"

Nefesim kesildi adeta. Dünya dönmeyi bıraktı. Gözlerim karardı.

O sırada başka bir ses duydum.

"Sinan üsteğmene söyle şerefsizi öldürmesin. Acıktım ben acele edin."

"Kardeşim duydun. Mümkünse gebermesin"

Belimdeki silahı ve tüfeğimi Sinan'a verdim. Omzuma takılı olan el bombasınıda çıkarıp uzattım. Arkamı dönüp şerefsizin yüzüne yumruk atmam bir oldu. Bizimkiler hemen kenara çekildi. Yere düştüğü gibi karnına oturdum. Yumruklarım ard arda suratına iniyordu. Suratı tanınmayacak hale gelmişti. Ama benim öfkem zerre kadar dinmedi. Kasaturayı çıkarıp omzuna sapladım . Kulaklarıma acı çığlıkları doldu. Omzundan koluna kadar indirdim kesiyi. Artık çığlıklarla beraber küfürleride duyulmaya başladı. Ayağa kalkıp kasıklarına ayağımla bastırdım. Üst üste tekmeler atmaya başladım. Hadım edene kadar vurmaya devam ettim.

"Senin gibi piç kuruları ürememeli."

Bıçağı bu defa kasığına geçirdim. Acıdan bayılmak üzereyken durdum. Ateş'ler araya girdi.

"Bizim civcivin tersi pismiş lan"

"Abi kız iki dakikada katil civciv oldu ne diyorsun "

Rıdvan abiye Dursun cevap verdi. Onlar Semih yada artık ondan geriye ne kaldıysa kaldırıp aldılar. Bende Fulya'nın yanına gidip kolumun altına aldım.

"Abla"

"Korkma geçti."

O sırada telefonum çaldı. Arayan annemdi. Meraktan delirmişti.

Açıp kulağıma dayadım.

"Alo kızım. Fulya'm nasıl buldunuz mu onu."

Sesi ağlamaktan harab olmuştu.

"Korkma annem Fulya burda yanımda gayet iyi. Eve geliyoruz "

"Çok şükür"

"Annem kapatıyorum evde konuşuruz"

Telefonu kapatıp cebime koydum. Kolumu Fulya'ya biraz daha sardım. Başımı göğe kaldırdım.

"Yüzbaşı. Bu senin içindi."

Gözlerimi kapatınca akan yaşa engel olamadım. Allahım beni sevdiğime kavuştur ne olur. Fulya'yla beraber eve gitmek üzere ayaklandım...

Allahım sen bana yardım et... Onsuzluk çok zor daha ne kadar dayanırım bilmiyorum

 

Loading...
0%