@tugbalal
|
Aldığımız haberden sonra hepimiz hızla arabalara binmiştik. Öfkeliydik. Canımız yanıyordu. Ve benim bir kayba daha tahammülüm yoktu... Hepimiz Rıdvan abinin evinin önünde toplanmıştık. Çınar'ı kreşe götüren servisin önü kesilmiş içindeki servis şoförü öldürülmüştü. Çınar'dan ise bir iz yoktu. Hepimiz seferber olmuştuk. Rıdvan abi delirmiş gibiydi. Nergis abla ağlamaktan harab olmuştu. Annemler , Eylül , Songül hepsi onu teselli etmeye çalışıyordu. Servisin içini didik didik etmeye başladık. Her birimiz başka bir noktayı arıyorduk. Koltukların altlarını aralarını elimle yoklamaya başladım. Koltuk süngerinin dibinde bir şey elime geldi. Bir küpe. Gözleri yeşil zümrütten yapılmış yılan figürlü bir küpe. Özel tasarım olduğu belliydi. Yılanın kuyruk kısmında bir şey yazıyordu. 'Khavary' karanlık ermenice bir kelime. Hemen araçtan inip Nergis ablaya doğru ilerledim "Abla araçta bayan personel var mıydı?" "Yok yoktu. Öğretmenleri erkek. " "Bir şey mi buldun." "Bilmiyorum abi. Ama öğrenicez" Elimdeki küpeyi avucumda sıktım. Arbayla karagaha gitmek üzere yola çıktık. Her ne kadar Rıdvan abiye evde kal desekte dinlememişti. Birlikte karagaha girdiğimizde babamın yanına gittim. "Bir şey bulabildiniz mi?" "Emin değilim. Semih iti ile görüşmem gerek" "Onunla alakası olduğunu mu düşünüyorsun?" "Böyle adamların her zaman ikinci bir kurşunu vardır. İç güdü diyelim." "Hücrede. Ona istediğini yap. Ama o çocuğu bul kızım." Başımı sadece aşağı yukarı salladım. Sert adımlarım koridoru resmen dövüyordu. Her adımımda timdekiler birer koruma edasıyla peşimden geliyordu. Sorgu odasına girdiğimde dağılmış suratı bana döndü. "Ooo üsteğmen sen burda... Bu ne şeref." "Malum sende yok biz getirelim dedik... Şimdi ben sorucam sen cevaplayacaksın." Cebimden küpeyi çıkarıp önüne koydum. Bakışları önce şaşırdı. Sonra dudakları gerildi. Tanıyordu. Artık emindim. "Bu küpe kimin?" "Bilmem tanıdık gelmedi" Başımı tamam anlamında salladım. "O zaman sana hatırlatalım." "Ateş , Devran. Bunu atış poligonuna götürün." Hepsi bana bakıyordu. Ama emrimi ikiletmediler. Birkaç dakika sonra hepimiz poligondaydık. "Biliyor musun insan bu meslekten uzak kaldıkça paslanıyor. Acıdan ellerim titriyor. Artık eskisi gibi hedefleri tam ortadan vuramıyorum. Bazen on bir bazen dokuz. Ama beni mazur göreceğini düşünüyorum. Malum kocasını kaybetmiş bir kadınım." Ateş'ler onu hedef tahtasına bağladılar. Karşısına geçip nişan aldım. İlk atışım kulağının dibine denk geldi. Korkuyordu ama yeterli olmadı. "Küpe kimin?" "Bil bilmiyorum dedim ya" "Belliki kulağın iyi duymuyor." Bu defa kulağını sıyıracak şekilde ateş ettim. Acı çığlıkları etrafta yayıldı. "AĞHHH AHHH" Zerre umrumda olmadı. Kimbilir o çocuk şimdi nasıl korkuyordu. Ama belliki buda yeterli olmadı. Korkudan titremesine rağmen konuşmadı. "Ali gözlerimi kapat. Bakalım ne kadar iyi atıyorum." "MANYAK. ALLAHIN CEZASI SÜRTÜK..." Ali arkamdan gözlerimi bağladı. İlk atışımda çığlıkları dahada arttı. Ama istediğimi yine vermedi. Bir kaç adım geri attım. "Daha çok bağırmalısın piç kurusu. Bağırmalısın ki nerede olduğunu bileyim yoksa yanlışlıkla kafana sıkabilirim. " Tam tekrar tetiğe basıyordum ki istediğimi söyledi. "SARA, AĞHHH SARA İSTEDİĞİN İSİM SARAAA." gözlerimi açtığımda kulağı ve göğsünden kanlar akıyordu. "Nerde." "Azerbaycan sınırına kırk kilometre uzaklıkta. Kordinatları vericem yeter." "Dursun al şu iti, gebermesin sakın. Eğer yalan söylüyorsan geri geldiğimde seni bu hedef tahtasına çivilerim..." Dursun onu kolundan tutup sürükleyerek çıkardı. Rıdvan abi ile bakışlarımız kesişti. "Bacım." "Şimdi değil abi. Şimdi değil." Helikopterden paraşütle atlamış ve kilometrelerce yol yürütmüştük. Karan komutan en önde gidiyordu. Hemen ardında Rıdvan abi vardı. Durumu berbattı. Nasıl olmasındı. Evladı yaşıyor mu o bile belli değildi. Bir süre sonra bir kampa vardık. "Komutanım ne yapıyoruz?" "Çınar'ı riske atamayız. Aralarına sızıcaz. Sinan sen ve Eflal sağdan gidin. Dursun Ateş siz soldan . Devran sen ve ben yukarıdaki nöbetçileri indiriyoruz. Ali Rıdvan abi sizde devriye gezenleri indirin." Hepimiz bize verilen mevkilere dağıldık. Sinan önde ben hemen arkasında ilerliyorduk. Durup eli ile iki işareti yaptı. Başımı olumlu anlamda salladım. Silahları yere bırakıp arkalarından sessizce yaklaştık. Adamların boynunu kırıp ölü bedenlerini yere serdik. Üzerlerindeki paçavraları çıkarıp giydik. Adamların içinde sanki kırk yıldır orda kalıyormuşuz gibi dolaşmaya başladık. Kapısında nöbetçi duran bir mağara vardı. Yüksek ihtimalle Çınar oradaydı. Çadırlardan birinden esmer kısa siyah saçlı bir kadın çıktı. Çevresindeki adamlara emirler yağdırıp tekrar içeri girdi. Bizimkilere bilgi verdik. Yapabildiğimiz kadar çok adamı sessizce indirdik. "Abi bu böyle olmayacak. Yukarıdan sıkmaya başlayın." "Tamamdır." Onlar dağlardan sıkmaya başlayınca kamptakiler burdan mevzi alıp karşılık vermeye başladı. Bizde olduğumuz noktadan onlara destek veriyorduk. Onlardan olduğumuz düşünüldüğü için bizi görmüyorlardı. Bu şekilde bizim için daha kolay oluyordu. Önümde siper almış başka bir adamın daha kafasına sıkıştım ki bir ses duyuldu. "Sen, sen hainsin " Omzumda hissettiğim acı ile ağzımdan kısık bir inleme çıktı. Adam ikincisini sıkamadan biri onu indirmişti. Sonrasında etrafımızda bulunan adamlar tek tek kafasından vuruldu. Bizimkiler sağlam iş çıkarıyordu. Kaçmaya çalışan kadının bacağına sıktığımda yere devrildi. Artık etraftan silah sesi duyulmuyordu. Yerimden doğrulup mağaraya doğru ilerledim. Daha ilk adımda ayaklarım olduğu yerde durdu. Şerefsiz herifler. Allah hepinizin belasını versin. "Bacım oğlum orda mı? Eflal cevap ver ne olur" Ben şimdi bu adama ne cevap verecektim. "Sinan " "Emret komutanım." "Rıdvan abiyi buraya sokmayın" Nedenini sormasada bir terslik olduğunu anladı. Çınar'a doğru ilerledim. Ağlayan boncuk gözleri beni buldu. Ağzındaki bandı çıkardım. "Çınarcım " "Eflal." Ağlamaktan sesi kısılmıştı kuzumun. Dışarıdan Rıdvan abinin sesi duyuluyordu. "Korkma bir tanem. Bak geldik." "Eflal ben babamı istiyorum. Çağır gelsin." "Tamam canım. Ama önce sen beni dinleyeceksin. Sonra beraber gidicez tamam mı." Başını aşağı yukarı salladı. "Aferin yakışıklıma" Sessizce ne yapacağımı bekledi. Fünyeyi ateşleyecek olan kabloyu bulmaya çalıştım. Geri sayım başlatılmıştı. Ve bizim sadece on dakikamız kalmıştı. Allahım sen bana yardım et. Beni al ama bu çocuğu ailesine bağışla. Hızla yerimden kalkıp dışarı fırladım. Rıdvan abi beni görünce debelenmeyi bıraktı. "Eflaal. Bacım oğlum nerde." "Abi, Çınar iyi merak etme. Ama." "Ama" "Abi üzerinde bomba düzeneği var. Geri sayım başladı. İmha edecek kabloyu bulmamız gerek. " Dağ gibi adam çöktü. Evlat acısı vardı. Sinan'a bırakmasını söyledim. Ondan zaten yeterince çok şey istemiştik. Sinan bırakır bırakmaz içeri koştu. Gözüm yanda yarası sarılan kadına kaydı. Öfkeyle saçlarına asıldım. Saçlarından sürükleyerek mağaraya götürdüm. "Hangi kablo?" "İstediğini yap , sana hiçbir şey söylemiycem" "O zaman biz gidersek sende bizimle geleceksin" Onu mağaranın bir köşesine fırlattım. "Bozkurt dışarı." Karan komutan ve Devran dahil kimse kımıldamadı. "Komutanım dışarı çıkın , yoksa hepiniz öleceksiniz." "Bu herkese sende dahil değil misin üsteğmen. " Sert bakışları üzerimde gezindi. Büyük ihtimalle bu kadar çabuk kendimden vazgeçmem sinirini bozuyordu. "TİM DIŞARI DEDİM " "kusura bakma Bacım ölürsekte beraber kalırsakta beraber." "Sinan" "Bana bakma kardeşim. İstiyorsan sen çık." "Devran dışarı" "Senin yoksa benimde kaybedecek bir şeyim yok Bacım. Hem bunca yıldan sonra kendime bir kardeş bulmuşum gitmem" "Allah hepinizi bildiği gibi yapsın" Bombaya doğru ilerledim. Giren ve çıkan kabloları takip etmeye başladım. "Çıkar beni burdan asker. Sizinle birlikte benide öldüreceksin." Sızlanan kadınla başımda ki zonklama arttı. "Ali sustur şu ermeni köpeğini" Ali Sara denen kadının ağzını bağlayınca işime odaklandım. Hadi kuzgun yaparsın sen. Anlımdan terler akıyordu. "Eflal, yoruldum. " "Tamam kuzum az kaldı. Şimdi bitecek." Bir dakikadan daha az bir süre kalmıştı. Öylede böylede patlayacak en azından bir şansın var ,kes şu lanet kabloyu. "Abi varsa hakkım helal olsun. Varsa hakkınızı helal edin." Hepsinden tek tek helal olsun diye geri dönüş aldım. Derin bir nefes aldım. "Alparslan " Sessizce adı çıktı dudaklarımdan. Elimdeki kasatura ile beyaz kabloyu kestim. Geri sayım durunca derin bir nefes bıraktım. Çok şükür durmuştu. Derin bir nefes alıp ayaklandım. Tam o sırada bombadan tekrar sesler duyuldu. Geri sayım tekrar başladı. 40. 39. 38... daha fazla beklemeden Çınar'ın üzerinden yeleği çıkardığım gibi hızla dışarı koştum. Diğerlerinin arkamdan bağırışlarını duyuyordum. Ama durmadım. Dışarı çıkar çıkmaz olabildiğince uzağa koşmaya başladım. Son beş saniye kala onu olabildiğince uzağa fırlattım ama patlamanın etkisi ile geriye doğru savruldum . Üzerime kaya parçaları geldi. Başım feci şekilde ağrıyordu. Kulaklarımdaki çınlama dayanılmazdı. Son muydu. Bitti mi . Ne olur bitmiş olsun. Allahım beni sevdiğime kavuştur. Dudaklarımda sevdiğime kavuşacak olmanın tebessümü oluştu. Gözlerimi açık tutmak çok zordu. Beni kucaklayan bir çift kol vardı. Havada süzülüyordum. Gözlerimi açık tutmak işkence olsa dahi aralamak için tüm gücümü kullandım. Kar maskesi içinde yüzü görünmüyordu. Sadece gözleri görünüyordu. Başını eğip yüzüme baktı. Ben sadece sevdama kavuşmak ona kucak açmak istedim o kadar. Allahım ben sevdama kavuşmayı diledim. Duamı geri çevirme. Ateşten İbrahim'i , bıçaktan İsmail'i , deryalardan Yunus'u , kuyulardan Yusuf'u kurtaran Rabbim beni bulunduğum zorluktan kurtar. Özlemek denilen illetten kurtar. Allahım. Rabbım ümmeti Muhammed 'in yüzü suyu hürmetine beni sevdiğime kavuştur....
|
0% |