@tugbalal
|
Ben zaten sana yanmıştım küle çevirmene gerek var mıydı... Sırf seni sevdim diye diri bir ölü olmak bana revamıydı...
Gözlerimi araladığımda evdeki odamdaydım. Allahım hayal miydi. Hayır olamazdı. Dokundum. Ben ona sarıldım. Öptüm. Kokusu sindi üstüme. Gerçekti. Hayal değildi. Hayal olamayacak kadar güzeldi. Oradaydı. Bana sarılışını bilmez miyim. Ben sevdiğimin beni öpüşünü, kokusunu bilmez miyim. Delirdim mi allahım. Sol gözümden bir damla aktı. Üzerimde pijamalarım vardı. Yalın ayak odadan çıktım. İçimdeki korku. Bu öyle bir korkuydu ki. Kelimelerle nasıl anlatılır ki. Adımlarımı salona çevirdim. İçeri giremeden sesi duyuldu. "Yapmak zorundaydım. Ona, size nasıl büyük bir acı yaşattığımı biliyorum. Ama yapmak zorundaydım. Görevim için, vatanım için, sevdiğim kadın için yapmak zorundaydım. O şerefsiz her yerde onun canını yakmak için beklerken, vatanıma her yerden saldırmayı beklerken duramazdım. Bir gün. Bir gün başarılı olma ihtimali bile beni delirtirken , bunun gerçekleşmesi kaç cana mal olurdu biliyor musunuz? Ben onu korumaya çalıştım. Beni anlamanız gerek." Daha fazlasını dinleyemedim. Adımlarımı içeri yönlendirdim. Oradaydı. Mavi gözleri ile heybeti ile koltukta oturmuştu. Diğer herkes burdaydı. Konuşuyorlardı. Mavilerini gözlerime kenetledi. "Neden gittiğini bilmiyorum. Önce vatan dedik. Bu geçerli bir sebeb. Görev desen ben seni ömrüm boyunca beklerdim. Öldüğünü düşündüğümde bile bekledim. Sadece. Sadece neden bana söylemedin. Bende askerim anlardım. Bir iz ,bir işaret bıraksan yeterdi. Özlerdim ama anlardım. Sıradan biri değildim ki. Ben seni anlardım". "Denedim . Yemin ederim denedim ama olmadı. Yapamadım. Her defasında başka bir engel çıktı. Yapamadım." "Benim sensizlikten attığım çığlıklarımı duymadın. Ben sensiz yandım sen görmedin. Ne aptalmışım. Ne aptalmışım, sağırlar diyarında feryad figan olmuş sesim. Bir hiç uğruna yok olmuş sevdam. Meğer ne aptalmışım... Sesim çıkmadı benim. Sen gidince ağlarken sesim çıkmadı. Yüreğim çığlık çığlığaydı . Ama sen benim sesimi duymuyorsun diye AĞLARKEN BİLE BENİM SESİM ÇIKMADI. ÇÜNKÜ BENİM SENDEN BAŞKA KİMSEM YOKTU. VE SEN BENİ KİMSESİZ BIRAKTIN." "Ben sen iyi ol istedim. Sana zarar gelmesin istedim. Yaşa istedim." Dudaklarımda alay dolu bir tebessüm oluştu. Gözlerimden akan yaşlara inat gülümsedim. Aylar sonra dudaklarım kıvrıldı. Ama gülmek bu değildi. Başımı her iki yana hızla salladım. "İyi olayım istedin. Bak bana... BANA BAK . BEN İYİ MİYİM? ORDAN BAKINCA İYİ GİBİ Mİ DURUYORUM. BEN YAŞIYOR MUYUM BAKSANA. DELİRDİM LAN BEN. BENİ TIMARHANEYE YATIRDILAR. BEN SENSİZLİKTEN DELİRDİM. VAR MI BUNUN ÖTESİ." Elime ne geçirirsem duvarlara fırlattım. Orda olan herkes şok olmuştu. Lakin kimse beni durdurmaya çalışmadı. Dolapta duran biblolar duvarlara çalındı. Masanın üzerinde duran vazoyu yere fırlattım. Zigon sehpanın ayaklarından tuttuğum gibi pencereye fırlattım. Bir yandan bağırışlarım. Bir yandan kırılıp dökülen eşyaların sesi duvarlarda yankı buluyordu. Yerler camlarla kaplandı. Benim ayaklarım ise çıplaktı. Camların üzerine doğru yürüyordum ki bir kaç adımda karşıma gelip kollarını bana doladı. Kollarından kurtulmak için debelendim. "BIRAK. DAHA ÖNCE NASIL BIRAKTIYSAN YİNE BIRAK." Ellerimle göğsüne vurmaya başladım. "Sen ne yaptın. Sen bana, bize ne yaptın. Nasıl kıydın. Allah kahretsin. Bizi getirdiğin hale bak. Bizi nasıl bitirdiğine bak. Bırak. BIRAK." "Bırakmam. Ölsem bırakmam." Hızla onu kendimden uzaklaştırdım. "Artık çok geç. Sen benden gideli beni bırakalı çok oldu." Artık oda benim gibi ağlıyordu. Herkesin bakışları bizim üzerimizdeydi. "Ama biliyor musun bitti. " Derin bir nefes aldım. Gözlerimdeki yaşları sildim. "Adını bir daha anmayacağıma...Nasuh tövbesi ,olsun mu?" Gözyaşlarıma lanet ettim. Ben sildikçe yerlerine yenisi geliyordu. Artık tükenmiştim. Onun sevdası. Acısı tüketmişti beni. Bizi. Başını her iki yana salladı. Gözlerindeki korkuyu okuyabildim. Ama bu beni durdurmadı. "Hayır , hayır etme" "Olsun" Son sözlerim ile omuzları çöktü. Yüreğinden vurulmak bu muydu. Daha fazla duramadım karşısında arkamı dönüp demin çıktığım odaya geri girdim. Kapıyı ardımdan kapatıp kilitledim. Sırtım kapıya yaslıydı. Hemen ardımdan gelmişti.Kapıya bir kaç defa vurdu. "Lâl'im , kurban olayım aç kapıyı. Canımın canı. Nefesim. Aç konuşalım." Gözlerimdeki yaşların dur durağı yoktu. Ağzımdan bir hıçkırık kaçtı. Onun gelişi ile sanki sesimde geri gelmişti. "Denedim. Allah şahidim sana anlatmayı denedim. Kurban olayım aç konuşalım." Elleri bir kaç defa daha kapıya vurdu. Ama benden geri dönüt alamadı. "Dinle Allah rızası için ,beni dinlersen anlayacaksın. Denedim. Yemin ederim denedim." Sesi sonlara doğru kısılmıştı.Bacaklarım beni daha fazla taşımadı. Kapının ardında dizlerimin üzerine çöktüm. Ağlamaktan omuzlarım sarsılıyordu. Hıçkırıklarımı eminimki duyuyordu. Ama artık bir şey yapmasına gerek yoktu. Ben bunca zaman onun ölüsü için ağlarken susmuştu. Bundan gayrıda susabilirdi. "Bebeğim aç nolur. Yalvarırım aç konuşalım." Sesinden ağladığı belli oluyordu. Benim gibi kapının ardında diz çöktü. İkimizinde sırtı kapıya yaslıydı. Aramızdaki tek şey kapıydı. O olmasa sırtımız birbirine yaslı olurdu. Onu öyle çok özlemiştim ki. Ama bir o kadarda kırgındım. Sevgim ne kadar büyükse kırgınlığımda o denli büyüktü. Neden bana haber vermemişti. Neden bana yalan söylemişti. Görevi anlamayacak biri değildim. Canımı verirdim. Ama yinede saklardım. Bana neden söylememişlerdi. Bunca acı nedendi. Kalbim oluşan acı ile daha fazla ağrıdı. Ellerim göğsüme gitti. Avucumu kalbimin üzerine bastırdım. Ağrımasana gerizekalı. Acıma bu kadar. Güçsüz olma. O seni düşünmedi. Sen neden onun için böyle çarpıyorsun. Neden bu kadar yanıyorsun... Allahım ben şimdi onu nasıl affedicem. Yerimden kalkıp yatağa uzandım. Yastığa kokusu sinmişti. Tüm kırgınlığıma rağmen yastığına sarılıp gözyaşlarımı akıttım. Gurursuzdum. Aptalın tekiydim. Yaptığı herşeye rağman onu affetmenin yollarını arayan bir aptal. Her şeye rağmen ona sığınan bir gurursuz. Bana yalan söyleyen kendi acısı ile sınayan bir adamın kokusunu aramak gurursuzluktan başka neydi. Gözyaşlarım yastığını ıslattı. Ağlamaktan bitap düşmüş bedenimi karanlığa teslim ettim. Ve biliyordum. Oradaydı. Kapının hemen arkasında belkide ona gitmemi bekliyordu. O kapıyı açmamı her şartta ve her zaman yaptığım gibi ona sığınmamı. İstedim biliyor musunuz. Hemde çok istedim. Ama yapamadım. Kırgınlığım özlemimden ağır bastı. Onun yaşıyor oluşuna şükür ederek. Beni onsuz bıraktığına söverek kapadım gözlerimi. Tıpkı ondan severek ayrılacağım gibi.... |
0% |