@tukenmisizbiz
|
***
Ben geldimmmm. O zaman, yavaş yavaş olaylara başladık diyor muyuz?
Hadi sizi bölümle baş başa bırakayım.
Keyifli okumalar dilerim. *** Günün ilerleyen saatleri hayal edemeyeceğim kadar güzel geçmişti. Alessandro ile birlikte kasabanın her bir köşesini dolaşmış, birlikte oldukça güzel vakitler geçirmiştik. Birbirimize her geçen dakika daha çok yaklaşmış, fakat yaklaştıkça hissettiğimiz görünmez bir mesafe ile tekrar ayrılmak durumunda kalmıştık. Önde eski taşlardan yapılmış evlerin, arka planda ise yükselen yeşil tepelerin göründüğü kasaba sokaklarında ilerlemiş, geniş bir pazar yerine gelmiştik. Çeşitli satıcıların ve tezgahların bir araya geldiği bu yerde, gördüğüm her bir detay dudaklarımın şaşkınlıkla aralanmasına sebep oluyordu ve ben hayran bakışlarımla etrafı incelerken, bunu her fark ettiğimde çaktırmadan surat ifademi düzelterek sanki ilk defa görmüyormuşcasına davranmaya çalışıyordum. Yiyecekler, takılar, kumaşlar, el yapımı hediyeliklerle dolu tezgahların arasında dolaşa dolaşa ilerlemiş, Alessandro'nun ısrarları sonucu birçok farklı şeyi tatma fırsatı bulmuştum. Eski bir el sanatları tezgahının önünde durduğumuzda, tezgahın arkasında bulunan yaşlı adam bizlere inceleyebilmemiz için takılarını tanıtmaya başlamıştı. Gözlerim, boncuklar, değerli taşlar ve zincirlerle çevrili onlarca takıda heyecanla dolaşmış ve içinde altın sarısı bir ışıkla parlayan taşın olduğu, etrafı işlemeli bir kolyeye takılmıştı. Hayran bakışlarım kolyeyi incelerken hemen yanımdaki Alessandro'nun "Güzel seçim." diyerek satıcıya parayı ödediği gibi kolyeyi alması bir olmuştu. Şaşkınlıkla ona doğru bakarken önemi yokmuşcasına omzunu silkti ve gülümseyerek satın aldığı kolyeyi boynumdan geçirdi. Tanrım, çok yakınımdaydı! Heyecanla atan kalbimi dizginlemeye çalışırken, kocaman gülümseyerek bir elimi boynumdaki kolyeye attım ve yol boyu teşekkürler ederek ona minnetlerimi sundum. Gün boyu sokaklarda dolaşmaya devam ettik. Hayatımda ilk kez böyle bir deneyim yaşıyor olsam ve her ne kadar mutlu olsam da, içimde tarif edemediğim bir huzursuzluk vardı. Etrafta kutlamalardan kaynaklı olsa gerek, her köşe başı süslemelerle doluydu. Fakat sanki bu kasabada tüm bu süslemelerin saklayamadığı gerici bir atmosfer vardı. Kuruntu yapıyor olmalıydım. Tüm bu gerginliğimin sebebi sığınaktan gizlice kaçmam olmalıydı. Dolu dolu geçen koca bir günün ardından, sonunda akşam üstü olmuştu. Hemen yanımdaki Alessandro ile birlikte kasabanın meydanına varmış, yaklaştıkça kulağımıza dolan müzik seslerini duyar olmuştuk. Etrafta inanılmaz bir kalabalık birikmiş, hayatımda ilk kez kalabalığa çıkıyor olmamın getirdiği irkilmeyle çaktırmadan yanımdaki adama sığınmıştım. Her yer öylesine güzel süslenmiş ve öylesine güzel renklendirilmişti ki, bir an için tüm bu kutlamaların odağındaki yeni doğmuş veliahtın yerinde olmak istedim. Her köşede ışıklar, yanan ateşler, çocukların neşeli kahkahaları ve müzik... Meydanın ortasında bir grup ateş yakmış, çevresinde çeşitli halk oyunları oynuyor, insanlar neşeyle kıpırdanarak dans ediyorlardı. Oynamayı tercih etmeyenler ise elleriyle alkış tutarak müziğin ritmine uyum sağlıyorlardı. Yeşil tepelerin ardından batan akşam güneşi ise sanki mümkün olabilirmişcesine tablo gibi olan bu görüntüyü daha da mükemmelleştiriyordu. "Hadi gel." diyerek nasıl imrenerek baktığımı gören Alessandro beni kolumdan tutarak meydanın ortasına, dans eden insanların arasına doğru çekiştirdi. "Hey, ben oynamayı bilmem ki!" dedim sitemle ama bir diğer yandan da sevinçle kıkırdıyordum. "Önemi yok, kendini müziğin ritmine bırak!" dedi kalabalıkta bana duyurmaya çalıştığı sesiyle ve ben daha nasıl olduğunu bile anlamadan kendimi kutlamaların ortasında, dans ederken buldum. Saniyeler dakikaları kovaladı. Parmak uçlarım ağrıyana kadar devam ettik oynamaya ve dans etmeye. Neredeyse sonlara yaklaşmıştık. Müziğin yavaşlayan ritmiyle birlikte beni parmak uçlarımda döndürerek kendisine çeken Alessandro'ya içimdeki tanıdık olmayan hisle bakarak gülümsedim. O da aynı şekilde bana doğru gülümseyerek gözlerimin içine bakıyordu. Çok yakındık, hem de fazla yakın. "Bir dakika bekler misin, hemen geliyorum." diyerek nereye gittiğini bile sormadan yanımdan ayrılan Alessandro ile bir süre bıraktığı boşluğa baktım ve ardından ritme göre dans etmeye devam ettim. "Kargaları gördün mü?" diyen bir kadın sesiyle başımı oraya doğru çevirdim ve konuştuklarına kulak misafiri oldum. "Gördüm." dedi hemen yanındaki kocası olduğunu düşündüğüm bir adam ve devam etti. "Neredeyse bir çoğuyla göz göze geldim. Her zamanki gibi Av üzerinde olmalılar." Anlamsızca onları dinlerken aniden solumda hissettiğim bir ürpertiyle başımı o tarafa doğru çevirdim ve tüm bu kalabalığın ardında, gözlerini bana dikerek dudaklarını "Kaç!" diye oynatan gri gözlü, kumral bir kadınla göz göze geldim. Biz cadılar birbirimizi hissederdik ve evet, bu kadında benim gibi bir cadı olmalıydı. Tekrar "kaç" diye tekrarlayan ve tıpkı bir silüet gibi saniyeler içerisinde ortadan kaybolan kadın ile şaşkınca etrafıma bakındım ve yanıma doğru gelen Alessandro ile bakışlarımı ona doğru çevirdim. "Bir sorun mu var?" diye sordu merakla. "Rengin solmuş." "Yok bir şey." dedim önemi yokmuşcasına ve devam ettim. "Sen öyle birden gidince ne olduğunu merak ettim." Sabahtan beri göz ardı etmeye çalıştığım dürtülerim duyduklarım ve o kadını görmemle iyice artmış, ben ise neler olduğunu bile anlamlandıramamıştım. "Ha o mu?" dedi ve elini ensesine atarak devam etti. "Önemli bir şey değil. Bir arkadaşımı görür gibi oldum da selam vermek istedim." "Anladım." "Odellia." dedi gözlerimin içine bakarak ve yüzüme düşen bir tutam saçı kulağımın arkasına sıkıştırarak etraftaki kalabalıkta göz gezdirdi. "Benimle gel." Sertçe yutkundum ve nereye gideceğimizi bile soramadan büyüsüne kapıldığım bu adamın beni elimden tutup götürmesine izin verdim. Saniyeler içinde kalabalıktan uzakta, meydanın bir sıra arkasındaki dar bir sokağa girdik ve Alessandro yanağıma koyduğu eliyle birlikte sırtımı taş duvara yasladı. Nefesi yüzümü okşarken kalbim, hiç olmadığı kadar hızlı atıyordu. "Odellia." dedi ismimi sıcacık bakışlarıyla fısıldarken. "Alessandro." dedim tıpkı onun gibi gözlerinin içine bakarak ve belkide bir daha asla böyle bir günü yaşayamayacağımın, tekrar o sığınaktaki duvarlar arasında sıkışıp kalacağımın verdiği anı yaşama hissinden midir bilinmez, dudaklarımı Alessandro'nun biçimli dudaklarına kapayarak ilk öpücüğümü benim için özel olan bu günde, kalbimi böylesine hızlı çarptırmayı başaran bu adama verdim. Dudaklarım dudaklarına kapanmışken, kısa bir anlık duraksadı ve ardından bana sertçe karşılık verdi. Eldivenli ellerim istemsizce ensesine doğru kaydı ve beceriksiz dudaklarım saniyelerce ona eşlik etti. Sonunda nefes nefese kaldığımızda titreyen göz kapaklarımı utançla açtım ve benden ayrılan Alessandro'nun sıcak bakışlarını görmeyi beklerken, buz kadar soğuk bakan irisleriyle göz göze geldim. Kalbim titredi. "Ale-" "Oyun bitti küçük cadı." dedi soğuk ve sert bir ses tonuyla ve ardından gözlerimin içine bakarak birilerine haber verircesine kısa bir ıslık çaldı. İşte o an, çevremizde gölgeler belirmeye başladı ve her biri simsiyah giyinmiş, en az karşımdaki adam kadar yapılı birkaç adam da onun arkasındaki yerini aldı. Nefesim kesildi. Dizlerim titredi. Sabahtan beri yaşadığımız her şey bir oyundan mı ibaretti? Olduğum yerde sendeledim. Bakışlarım düştüğüm tuzaktan kurtulmak istercesine bir kaçış yolu aradı fakat yoktu. Zihnimde bana "Kaç!" diye fısıldayan kadının sesi canlandı. O beni uyarmıştı! Hemen sonra ise konuşmalarına kulak misafiri olduğum karı kocanın sözleri kulağımda çınladı. "Kargalarla göz göze geldim." "Av üzerinde olmalılar." Bakışlarım simsiyah giyinen adamların üzerinde dolaştı. Kargalar, onlardı. Av, bendim! Son kez karşımdaki adamın, Victor Alessandro'nun gözlerinin içine bakındım. Hayal kırıklığı ve şok, bütün bedenimi ele geçirmişti. Gözlerinde artık hiçbir şey yoktu. Yani büyük bir boşluk, ve koca bir yalandandan başka...
"Devam edecek."
***
BİTTİ!
BENDE BİTTİM.
ODELLİA PİS TAKLAYA GELDİ DİYEBİLİR MİYİZ?
SAAT GECE 4'E GELİYOR VE BEN BURADA HALA BÖLÜM YAZIYORUM DGSHSNDJWJDJQJDJWD.
BÖLÜMÜ OKUDUYSANIZ MİNİKTEN BIR OYUNUZU ALIRIM.
HADİ GİDİYORUM, İYİ GECELER, ÇAVVVSS *** |
0% |