6. Bölüm

6. Bölüm

Vanessa T.
tuni1tu

"Gözlerinde erimek, sevmekse eğer

Sevmiştim galiba.

Ben olmaktan vazgeçip sen olmak,

Sevdalanmaksa eğer,

Sevdalanmıştım da hatta..

Acı çekmek, raconuydu aşkların.

Payıma düşeni üstlendim ben.

Senden uzakta,

Senden habersiz,

Sensiz."

-CANAN TAN

 

Miran Ediy Baysoy'un anlatımıyla..

Saatlerdir gözüme gram uyku girmemişti.

Saat, 05:00 dı.

Ve, ben hâlâ kadupul'umu izliyordum.

O uyuyordu, sanki bende onunla birlikte uyuyormuşum gibi, asla yorgunluk hissi yoktu.

Kapı çalındı.

Sessizce, "Gel," dedim. Kapı açıldı. Gelen kişi, tahmin ettiğim gibi, batuhan'dı.

"Baysoy, rütbede değiliz diye varsayarak seni manzaran'dan alıkoyuyorum. Dışarıya davetlesin hızlı ol." Dedi.

Gülümsedim. "Tamam, git sen ben geliyorum," dedim.

Baş salladı, kapıyı kapatıp dışarıya çıktı.

Lara'nın üstünü örttüm.

Saçlarına son bir defa öpücük bırakıp ayağı kalktım.

Lara'nın, "Gi..." Diyen sesini duydum.

"Gitme," geri dönüp, kulağına eğildim.

"Gidiyorum, ama geri geleceğim, güzelim," dedim. Onaylayan bir mırıltı çıkardı sadece.

Odadan çıktım.

 

Batuhan, kapının önünde başını yere eğmiş beni bekliyordu.

Çıktığımı görünce, kafasını yerden kaldırıp, bana baktı. Kafamla dışarıyı işaret edip, "Gel," dedim. Askeriye'nin arka tarafında ki banka oturduk.

Hava aydınlanmak üzereydi.

Cebimden bir sigara çıkardım. Bir dal çıkarıp Batuhan'a uzattım. Eliyle reddetti.

"Dökül bakalım, derdin ne, Borahan?" Dedim.

Omuz silkti.

"Benim bir derdim yok. Ama senin belliki çok derdin var, baysoy. Asıl sen dökül. Kim bu kadın? Nereden tanıyorsun onu?" Diye sordu.

Kafamı dertli bir şekilde salladım.

 

"Kalu beladan beri o kadın benim başımın tatlı belası. Hani anlatmıştım ya sana. Küçükken bir kızı seviyordum diye, o kız, bu kadın işte." Diye açıkladım.

Gözleri şaşkınlıkla açıldı.

Ama hemen söndü.

Batuhan, garip bir adamdı. Aynı okulda okumuştuk. İpek, ben ve o, çocukluktan beri arkadaştık.

"Ve, tesadüfen operasyonda tekrar karşılaştınız" deyince, kafamı salladım.

"Bu ne abiciğim, film mi çekiyoruz. Olaya gel!" Diye parladı birden, Batuhan.

"Ne alaka,oğlum? Kader işte," dedim umursamazlıkla.

"Peki, o seni tanıdımı?" Diye sorunca, buruk bir şekilde Gülümsedim.

"Hayır,"

"Sen onu nasıl tanıdın?"

"Gözlerinden." Diye mırıldandım. "Onun gözleri, diğer kadınların gözleri gibi değil. Onun gözleri orman gibi. Beni içine çekiyor. Bir bakınca, bir daha bakası geliyor insanın. O, farklı. Çok farklı." Dedim.

Sigaramdan bir duman çekip üfledim.

"Geçmiş olsun, baysoy" deyip elini omzuma koydu, Batuhan.

Göz ucuyla ona baktım.

"Sebep?"

"Sen aşık olmuşsun," dedi.

"Uydurma, yok öyle bir şey. Küçükken seviyordum. Sen bakma benim burada böyle onun gözlerini anlattığıma. Sadece hoş bir renk." Diye geçiştirdim.

"Kendini kandırma boşuna, deli gibi aşıksın işte, itiraf et, aramızda kalsın. Ha yok, inatla söylemiyorum diyorsan, askerler uyanınca alperenle ufak bir konuşma yaparım. Olay çözülür," diye tehdit etti beni.

Yandan bir bakış attım.

"Saçmalama, borahan. Yapmazsın değil mi oğlum böyle bir şey?" Diyerek umutla baktım ona.

Dudağını büzdü.

"Bilmem, çok naz yapıp söylemezsen belki ufak bir ihanet edebilirim. Ama yaralamaz seni merak etme," dedi.

Dertli dertli baktım ona.

Derin bir iç çektim.

"Aşığım evet. Ölüyorum o kadına. Oldu mu? Aldınmı istediğini?" Diye homurdandım.

Keyifle gülümsedi.

"Aldım. Peki, o sana aşık olmazsa?" Diye sordu.

İşte benimde korktuğum oydu. Ya beni istemezse. Ya benden nefret ederse. Ya, yaramı gördüğünde benden iğrenirse.

"O bana aşık olmazsa, sevdamı içimde yaşarım. Söylemem ona," dedim.

Yaşayamam, yalan söylüyorum, Batuhan. O beni sevmezse, benim için bu dünyada var olmak çok saçma olur.

 

"Yorum yapıp teselli veremem çok fazla. Beni bilirsin, aşktan meşkten anlamam. Ama, buda geçer, baysoy." Dedi.

Biten sigaramı yere atıp ayağımla söndürdüm.

Ellerimi dizlerime yaslayarak ayağı kalktım.

"Ben yatakhane'ye gideyim," dedim.

Konudan uzaklaşmam lazımdı. Uzaklaşmazsam daha fazla canım yanacaktı. Ondan bahsettikçe kalbim onu daha fazla içine çekiyordu.

Askeriye'ye girdim. Yatakhanenin yolunu tutum.

Girdiğim an, yoğun barut kokusundan yüzümü ekşittim.

İstifimi bozmadım. Kollarımı arkada birleştirip sesimi temizledim.

"KOĞUŞ KALK!" Dediğim gibi, hepsi yataklarından fırladı.

Tek kişi hariç; Alperen.

"Alperen, kaldır kendini!" Diye bağırsamda beni duymuyordu.

Yanına gittim. Başucunda dikilip, sesimi olabildiğince yükselttim.

"Astsubay Kıdemli Başçavuş Alperen Aydın!" Dedim.

"Yiaa, Ceyda dur kız!" Dedi.

Kafasına vurdum. "Ceyda kim, ulan!"

Elimi tutup öptü.

"Ya, aşkım bende seni seviyorum. Senin elinmi sertleşti kurban olduğum? Bu ne tazı eli gibi," diye pişkinlik yaptı. Ama kalkmaya niyeti yoktu.

Elimi ondan kurtarıp, başına şamarı geçirdim.

"Alperen! Delirtme lan beni! Kalk! Aç o gözlerini!" Diye bağırdım.

Alperen, gözlerini yavaşça açıp karşısında beni gördü.

Hızlıca doğrulup, battaniyeyi üstüne çekti.

"AY BASILDIK CEYDA!" Diye saçmaladı.

Kendine gelsin diye bir şamar daha çaktım Kafasına. "Ceyda, kim Alperen? Karı kızlamı görüşüyorsun sen?" Diye sordum hiçte yumuşak olmayan bir tonda.

Battaniyeyi üstünden çekip, ranzadan aşağı indi.

 

"Yok Komutanım, Ateş timinden, Astsubay Çavuş Ceyda'dan bahsediyordum. Siz yanlış anladınız" diye saçmaladı.

Yüzüme sahte bir gülümseme kondurup ona döndüm.

"Oğlum, sen operasyonlardan hangi ara fırsat bulup, başka timde ki kadınlarla konuşuyorsun?" Diye bağırdım.

Mahcup bir ifadeyle bana baktı.

O sırada Doğukan ara girip, "Komutanım, Geceleri mesajlaşıyor!" Dedi heyecanla.

Alperen, sert bir bakış atıp, yatağının üstündeki yastığı Doğukan'a fırlattı.

"Sus ulan! Sen ne herşeye maydanoz oluyorsun!" Diye sordu.

"Hop hop! Kendinize gelin. Ben buradayım, unuttuysanız hatırlatayım," dedim otoriter bir sesle.

Alperen, bana dönüp az önceki sert ifadesini yumuşak bir ifadeye çevirdi.

Gerçekten elimde kalacaktı bunlar!

"Açıkla" dedim.

Alperen, boğazını temizledi.

Tim, sanki film izliyormuş gibi, heyecanla bizi izliyordu.

Doğukan, "Gelelim fasulyenin faydalarınaaa" dedi. Tüm Tim, kahkaha attı.

"Komutanım, açıklayabilirim" diye söze girdi, alperen.

"Açıklaman için on saattir burada bekliyorum zaten, alperen," dedim sakin bir sesle.

"Komutanım, diğer timden Ceyda....." dedi harfleri uzatarak

Kafasına şamarı geçirdim.

"Onu anladım zaten, dingil! Gerisini getir," dedim.

"Diz yalanları alperen, biz bakmıyoruz" dedi, Doğukan.

Alperen, dişlerinin arasında,"Şu konuşma bir bitsin ben göstereceğim sana Doğukan!" Dedi.

Elimle omzunu sıktım.

"Sende, bu konuşmaya başlamazsan, bende seni diğer time postalayacağım, alperen!" Dedim.

"Komutanım, sakin olun. Ama, söyleyemem" dedim.

Omzunu daha da sıktım.

"O niyeymiş?" Diye sordum.

"Komutanım, özele saygı lütfen" dedi.

Kaşlarımı çattım.

"Özel mi? Alperen! Sinirlendirme beni, Beş saniyen var. Söyledin, söyledin söylemedin, gerisini sen düşün," dedim.

"Komutanım, ben aşık oldum ya!!!" Dediği gibi arkasını dönüp elini yüzüne kapattı.

Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.

Tim, devasa bir kahkaha attı.

"Gülüyorlaaaarrrrrr!!!!!!" Diye homurdandı, alperen.

"Oy, bizim ergen aşık mı olmuuuuşş" dedi, Doğa.

"Alperen, Dön bana." Dedim.

Omzunu, bir çocuk gibi silkti.

"Lan, çocuk musun sen? Dön dedim sana!' Diye söylendim.

Bana döndü.

"Komutanım, ya dalga geçiyorlar birşey desenize. Gönül bu, ferman dinlemiyor biliyorsunuz" dedi.

 

"Alperen, daha fazla üstelemeyeceğim. Hayırlı olsun, demekten başka bir şey söylemeyeceğim." Dedim. Diğerlerine dönüp,"Hızlı olun, antrenman yapacağız," dedim.

"Emredersiniz komutanım," dedi Hazal.

Yataktanhane'den çıktım. Lara'nın uyuduğu odaya yöneldim.

Kapısını yavaşça açıp içeriye girdim.

Hâlâ uyuyordu. Yanına gittim.

Yatağına yaklaşıp, yine dizlerimin üzerine oturdum.

Elim, yine saçlarını buldu.

"Herkese bağırıp çağırıyorum. Ama, sesim bir sana titriyor, kadupul." Diye mırıldandım.

Sen bana ne yaptın böyle, kadupul?

Elimin tersiyle yanağını okşadım.

Yavaşça gözlerini araladığı gibi, elimi yüzünden çekip, ayağa kalktım.

Sandalye'ye oturdum.

Yavaşça doğrulup yatağa oturdu. Kısa bir an bakışları etrafta gezindi.

Sonra bana döndü.

"Günaydın," dedi.

"Gün, seninle ay'dı"

 

Kısık sesle mırıldandığım cümleyi duymamış olacak ki, tepki bile vermedi.

"Sen, hiç uyumadın mı?" Dedi.

Kafa salladım.

"Hayır"

"Neden"

"Bizim gözümüze öyle her zaman uyku girmez, lara. Ne zaman düşman gelecek, Ne zaman bomba yiyeceğiz. Ne zaman yarbay'ımız bir şey emredecek, düşünceleriyle yaşıyoruz. Bizim yerimizde olsan, senin gözüne uyku girermiydi?" Dedim.

Yeşillikleri, uzunca bir süre kahvelerimde oyalandı. Yavaşça kafasını iki yana salladı.

Gözlerini benden ayırıp önüne döndü.

Biraz daha bak gözlerime, kadupul. Yeşilliklerinde kaybolayım.

"Asker olmak, zormu?" Diye sordu, başını yavaşça bana çevirdi.

"Zor olsa ne olacak? Vatanı korumak şeref. Ha, ailenden ayrı kalıyorsun ama, vatanı sen koruyorsun işte. Asıl mesele zaten hep buydu. Biz, kendimizden dahi vazgeçtik. Ölüme razı geldik. Vatan, her savaşta bedenimize iz bıraktı.

İzler Kalır. İzler hiç geçmez. Hele ki, Vatan'dan gelen iz, senin sadece bu topraklara ait olduğunun nişanı."

Elimle yüzümde ki maskeye dokundum.

"Bu, yüzümde ki maske bir örnek mesela.." dedim.

 

"Neden maske takıyorsun?" Diye sordu merakla.

"İnsanlar, benden korkup kaçmasın diye. Benim yüzüm vatana teslim oldu, lara. Benim yüzümün yarısı, izlerle kaplı. Ailemin yanında bile ben bu maskeyi çıkaramıyorum. Onlar benden nefret eder diye"

Ailem dediğim kişiler, anneannem ve teyzemdi.

"Yaranı görmek istiyorum." Dedi.

Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım.

"Olmaz, lara, Olmaz. Sen, benden burada önünde diz çöküp ayaklarına kapanmamı iste, yaparım. Ama, yüzümüz olmaz, be güzelim" dedim olumsuzlukla.

Üstündeki battaniyeyi kenara atıp bana doğru döndü.

Benim Sandalyem, yatağın tam karşısında onun dibindeydi.

Ne yaptığını anlamak istercesine baktım ona.

Bedenini bana doğru çevirip elini kaldırdı.

 

Yüzüme dokunacakken, geri çekildim.

Eli havada kaldı.

Başımı omzuma yatırdım.

"Yapma, lara" Diye fısıldadım yalvarırcasına.

Yutkundu. "Ben, senden korkmam. Lütfen maskeni açmama izin ver" dedi.

Olmaz be güzelim. Sen, benim maskemi açtığında miran olduğumu belkide anlayacaksın. Benden nefret edeceksin.

Senin benden nefret etmen, benim ölmemle eş değer, kadupul.

"Olmaz, zorlama, lara." Dedim.

Ayaklarını yataktan aşağa sarkıtarak bana daha çok yaklaştı.

Eğilip elimi tuttu.

Kahvelerim, onun yeşillikleriyle buluştu.

Kalbimin ritmini değiştirmek için uğraşıyorsan eğer, kadupul, başarılı oldun.

Elimi çekmek istedim.

İzin vermedi.

Elimi daha sıkı tuttu. Elinin içine hapsetti.

Onun elleri, benim ellerimin arasında kayboluyordu.

"İzin ver, Komutan. Bende senin yaranı sarayım, izim ver" diye fısıldadı.

Sen benim elimi tutarak zaten yaramı sarıyorsun, kadupul. Merheme ne gerek varki?

Sen yetersin.

 

Hiçbir şey demedim.

Elini maskeme uzattı.

Gözlerimi yerden kaldırıp tekrardan onun gözlerine baktım. Bana büyük bir şefkatle bakıyordu.

Bana neden acıyorsun, kadupul?

Eli, maskemin alt kısmına gitti. Yavaşça yukarı doğru sıyırmaya başladı...

 

BÖLÜM SONU....

 

Selammm biz geldik efendiiimm. Vanessa'nız yine hasta, ama bir yandanda size bölüm yazıyor. Ne kadar da aktif bir yazarım. Jsjsjsj

Birazcık heyecanlı bir yerde bitirmiş olabilirim 👉👈 Acaba lara, miran'ın maskesini çıkartıp yüzünü görecekmi? Yüzünü görünce yarasından korkacakmı? Diğer bölümde bunları okuyacaksınız.

Sizi seviyorum aşklarımm.

Bu arada 68 kişi olmuşuz. Okuyan herkese çooookkk teşekkür ederimmm

Sizi seviyoreee🥺🤍🦋

 

 

 

 

 

Bölüm : 05.04.2025 21:37 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...