@turkayorakk_
|
Gecenin geç saatlerinde göğsümde oluşan dayanılmaz acı yüzünden uykumdan kalkmıştım, ter damlaları çenemin altından akarken titreyen bacaklarımdan güç alarak zor da olsa ayağa kalkabilmiştim. Lavaboya gidip elimi, yüzümü yıkadım derin nefes alıp verirken aynada kendime bakıyordum, göz altlarım çökmüş kaşlarım çatık ve her gün kötüye giden ruh halimle şuan bakışıyorduk.
Hafif çıkmış sakalımdan su damlaları elimin üstüne damlıyordu. Odama geçtim televizyonda boks kanalını açıp izlemeye koyuldum. Dün akşam ki idmanda kendimi çok yormuştum. Göğsüme yediğim sert darbenin bu kadar canımı yakacağını hiç hesap edemedim. Turnuvalar yaklaşıyordu tek istediğim daha çok güçlenmekti.
*
Bildirim sesini duymamla gözlerimi aralamam bir olmuştu. Çekyatta televizyon izlerken uyuya kalmışım. Masanın üstünde duran telefonu elime alıp bildirime bakmıştım. "_1doğa1_ size bir mesaj göndermek istiyor." Instagram dan gelen bu bildirimle telefonu tekrar masaya koymuştum. Kimseyle konuşacak veya tanışacak halim yoktu.
Mutfakta dolabı açıp içine baktım, iki yumurta alıp haşlamak için su dolu kaseye koydum. Su ısınırken çantamı hazırlamak için dolabımdan rahat bir şeyler giymek için kıyafet seçiyorum. Siyah atlet ve siyah şort giyip mutfağa geçtim. Haşlamış olduğum yumurtaları soyarken telefonumdan tekrardan bildirim sesleri geliyordu. "Şaşırtıcı, çünkü bana bildirim pek gelmez." Kelimeleri ağzımdan döküldü. Kahvaltıyı bitirirken bu akşam yapacaklarımı gözden geçiriyorum.
Televizyon başına oturduğum esnada telefonu elime alıyorum, her ne kadar mesajın ne olduğunu umursamasamda bir yandan merak ediyorum. Mesaj kısmına girip mesajı okuyorum.
"Slm."
"?" Yazarak yanıtladım. Anında aktif olmuştu ve mesajıma bakmıştı.
" Nasılsın?"
" Bu seni neden ilgilendiriyor?"
" Sen niye bu kadar soğuk davranıyorsun?"
" Tanımadığım bir insana karşı neden nazik olucak mışım?" Sanırım mesajım dolayı onu sinir etmiş olmalıyım ki mesajıma görüldü atmıştı. Aslında bakarsanız onu düşünecek vaktim yok kendi derdim bana yeter. Uygulamadan çıkacağım esnada tekrardan mesaj gelmişti.
" Pekala bay gizemli , önce ben kendimi tanıtayım. İsmim Doğa memnun oldum."
Doğa demek kızın ismi gerçekten güzel , ne bu şimdi yunus hemen yavşama hareketleri mi hadi ama bunu düşünmüş olamam dimi? Evet olamam az önce kız umrumda bile değil di.
"Memnun oldum Doğa kaç yaşındasın?"
Yunus bune Allah aşkına oldu bide kızı sorguya çek nerede yaşadığını falan sor he bide TC kimlik numarasını iste bence az bile yaptın.
"17 yaşındayım ya sen?" Diyerek cevapladı doğa.
"18" yazarak karşılık cevap verdim.
"Instagram'da paylaştığın hikayeyi gördüm de o kitab Beyza alkoç'a ait hatta karantina kitabına haksızmıyım?"
O an buzdan oluşan yüreğimde bir sıcaklık hissetmiştim, Kalp ritmim arttı. Soğuk bir yapım olabilir fakat kitap okumayı da severim , karantina kitabını gerçekten sevmiştim. ve şimdi de bu kitabı bilen bir kızla konuşuyorum. Garip hissettirdi.
"Evet karantinaya ait o kitabı gerçekten çok sevdim ve kitapta geçen sevdiğim bir sözü paylaşmak istedim." Diye mesaj attım.
"Harika bende çok seviyorum karantina'yı , aslında kitap okuyan bir erkek ilk defa gördüm bu yüzden dikkatimi çektin ve sana mesaj yolladım."
Şimdi anlaşıldı neden mesaj attığın.
" Başka sevdiğin kitaplar var mı?" Diyerek bir mesaj daha atmıştı.
" Var."
" Hangileri olduğunu söylemek ister misin?"
"Hayır."
"Neden?"
"Kendimden bahsetmeyi sevmem."
"Pekala bay gizemli."
" Soru sorman bitti mi?"
" Bitti."
" İyi."
Telefonu kapatıp yatağa fırlattım. Acaba kıza fazla mı kaba davrandım. " Yok canım alt tarafı siktir çektin."
"Kes sesini iç ses."
" Yalan mı? Kız senden etkilendi diye yazdın ama senin şu huyun dolayı kızı umursamadın."
" İç ses seni oraya benimle alay et diye koymadım. Yalnızlığım dolayı sohbet etmek için koydum."
" Sohbet etmek isteyen biri çıktı ama onu reddeden sensin."
"Tamam kes sesini."
" Ne yapacaksın?"
"Görürsün."
10 Yıl Önce
Çocuklar anlamaz diye düşündüğünüz ve yapmış olduğunuz herhangi işler esnasında da çocuklar sizin düşünemediğinizi kat ve kat düşünür ve sizin yapmış olduğunuz davranış dolayısı ile ruh halini ona göre şekillendirir. çocukların yaptığı davranışlarından dolayı onları suçlarsınız ama siz bir ebeveyn olarak o hatayı yapmazsanız sizin suçlu bulduğunuz çocuk onu yapmayacak. Suçu çocukta değil kendinizde arayın. Bizi siz yetiştiriyorsunuz biz sizden öğreniyoruz. Bize örnek olmalısınız köstek değil.
Her zaman ki bu kokuşmuş duvarların arasında karanlığın içinde bugün yaşayacağım işkenceyi düşünüyorum. Yediğim dayaklar yüzünden vücudum da morluklar ve şişlikler günden güne artıyordu. Buradan bir gün kurtulacak mıyım? Bilmiyorum, ümitli miyim? Hayır değilim. Neden bana bunu yaptığını düşünüyor muyum? Evet her dakika neden bu kadar sadece benim işkence çektiğimi düşünüyorum. Diğer çocuklar rahatça gülüp eğlenirken hayatlarını yaşarken sadece ben burada her gün işkence görüyorum ya da tek değilimdir kim bilir. Bir kaç gündür başka bir çocuğun çığlık ve ağlayışlarını duyuyorum. Delirdiğimi hissediyorum ama yanılıyor olabilirim bana bu işkenceyi yapan bir başkasına neden yapmasın. Müdür de zaten bir değişiklik var önceden haftanın yedi günü işkence görürken bu aralar haftanın 4 günü işkence görüyorum. Müdür insaflaştı mı? Hayır hiç sanmıyorum. Sanırım benim çektiklerimi bir başkası da çekiyor.
Yurdun bahçesinde bankın bir kenarında oturmuş soğuk bakışlarımla etrafımı gözetliyordum. Bana bakan çocuklar benden çekiniyor ve benim yanıma hiç gelmiyorlardı. Açıkçası arkadaşlık kurmayı çok istiyordum fakat onlar benimle arkadaş olmak istemezken bunu nasıl yapacaktım. Bunları düşünürken işte o anda bir anda girdi hayatıma.
" Ben senin arkadaşın olurum."
" Gerçekten mi?"
" Tabikide , konuşacak birilerini istemiyor musun?"
" Evet istiyorum."
" Pekala dostum artık ben varım."
" Peki sen kimsin?"
" İç sesin."
*
Yeni arkadaşım olan iç sesim yani kendim ile konuşmaya o gün başlamıştım. Yurttaki çocuklar artık benden hem korkuyor hemde deli gözüyle bakıyorlardı. Fakat onları umursamıyordum onların hiçbir zaman umurunda olmadım. Onlar neden benim umrumda olsun.
Akşam olmuştu, karanlık odaya doğru giderken iç sesimle konuşuyordum. Müdürün odasına doğru ilerlerken hemşire hanım ile müdürün konuşmalarına ister istemez kulak kabartmıştım.
" Yarın, yunusu almak için bir aile gelicek şu evrakları imzalar mısınız?" Diyerek sormuştu hemşire hanım.
" Hayır buna kesinlikle izin veremem. Yunus evlat edilemez." Hafif yüksek sesle konuşmuştu müdür.
" Neden, daha fazla işkence edin diye mi? O çocuğu rahat bırakmanız için kaç kere size dil döktüm ama beni dinlemediniz. Sizin yüzünüzden o çocukda kalıcı travmalar oluşacak, yurtta ki çocuklar bile onunla konuşmuyor. Çocuk yalnızlıktan kendi kendine konuşmaya başladı. İster isteyin, ister istemeyin ama Yunus yarın o aile ile gidecek. " Sesini yükselterek konuşuyordu hemşire hanım.
" Size hayır dediysem hayır, yunus burada kalacak ebediyen."
" Siz öyle sanın." Masadaki evrakları alıp kapıdan hızlı ve sert adımlarla çıkmıştı hemşire hanım."
" Siz benim kim olduğumu bilmiyorsunuz." Diyerek bağırmıştı müdür.
Ben ise hızlı adımlarla odaya doğru ilerliyordum.
" Ne yapacağız."
"Bilmiyorum."
" Yunus, kaçmamız lazım."
" Biliyorum iç ses."
" O halde ne yapacağız."
" Bir planım var merak etme dostum buradan kaçacağız."
Odanın en köşesinde karanlığa sığınarak yere oturup dizlerimi kendime çekerek öylece duruyordum. Gözüm pencereden yukarda olan yıldızlara takılmıştı. Umarım bir gün orada bir yerim olur diyerek düşüncelere dalmıştım kendi kendime. Belki de bu gece buradaki son günüm garip hiçbir şey hissetmiyorum ne mutluluk ne hüzün ne korku ne de heyecan hiçbir şey , yediğim işkenceler bile artık canımı yakmamaya başlamıştı her gün sadece bir sonraki işkence ne olcak diye düşünüyordum ama bu gece belki de son olucaktı.
"Planı uygulamaya hazır mısın?"
" Değilim."
" Güzel, hadi yapalım bu işi."
Gıcırdayan parke seslerinden müdür'ün odaya doğru geldiğini anlıyordum.
Kapı kolunu çevirdi, kapıyı açtı sol adımını atarak odaya girdi elinde ki yemek tepsisini tutarak yanıma doğru geliyordu gözleri beni arıyordu. Karanlığın içine gömülmüş beni, o koyu kahve gözleri ile bulmaya çalışıyordu. Yavaş yavaş daha da çok yaklaştı eğildi tepsiyi yanıma koydu. Hiç beklemediğim bir anda saçlarımdan çekerek suratımı yemek dolu tabağın içine gömdü. Kafamı tabağa bastırıyordu. Suratımın ezildiğini hissediyordum. Ellerim tepside ki çatalı arıyordu. Nefes almakta güçlük çekiyordum ciğerlerimdeki nefesim tükeniyordu.
Saçlarımdan tutarak yukarı doğru kafamı kaldırdı. Suratında pis sırıtmasıyla bana gülüyordu gözlerim yerdeki çatalı görmüştü. Uzanmaya çalışıyordum ama tokat yiyordum. Kafamdan tutarak tekrar tabağa gömdü. " Bu gece senin ölümün ola-." Laflarına acı çığlıkları karışmıştı yerden almış olduğum çatalı bacağına saplamıştım. Saçlarımı çekmeyi bıraktığı an anında ayaklanıp odadan kaçmayı başarmıştım. Arkamdan bağırarak geliyordu. Merdivenlerden aşağı inerek. Revire gidiyordum hemşire orada olmalıydı şuan güvenebileceğim tek insan o.
Hızlı adımlarla koşarak revire yetiştim umduğum gibi hemşire oradaydı sandalyeye oturmuş evrakları imzalıyordu. " Kurtar beni." Gözyaşları arasında diyebildim sadece. Bakışlarını bana çevirdi şaşkın, endişe dolu bakışları ile koşarak yanıma geldi. Beni yatağa koydu ve kapıyı kapatıp kilitledi. "Burada güvendesin merak etme." Gözlerimin içine bakarak dedi bana.
Kapıyı kırarcasına yumrukluyordu müdür. " Aç kapıyı hemşire hanım o veledin burada olduğunu biliyorum."
Hemşire bana baktı. " Hiçbir şey olmayacak güven bana." Dedi ve kapıya doğru yöneldi. Kilidi açtı kapı anında açıldı müdürün bakışları odayı tarıyordu. " Çocuğa daha fazla el süremezsin ve burası bir revir hasta çocuklara bakıyorum bu gece yunus benimle kalacak ateşi çok yüksek gerekli tedavisini yapacağım." Kendinden emin bir şekilde sert bir dille müdür ile konuşuyordu.
Müdür hemşireye baktı sinirliydi ama bir şey demeden çekip gitti. Bu durumun onu durduramayacağını iyi biliyordum ama en azından ondan kurtulmuştum, şimdilik. |
0% |