@turkayorakk_
|
GÜNÜMÜZ
YUNUSUN AĞZINDAN DEVAM EDİYORUZ.
"Yunus!" "Yunus!" "YUNUS!"
Bir anda irkilerek etrafıma baktım , birinin bana seslendiğini duydum ama etrafımda hiç kimse yoktu evimde tek başıma duruyordum.
" Salak benim iç ses , ne korkuyorsun?" Diyerek söze girdi iç sesim.
" Özür dilerim, dalmışım? Bir anlığına seninle konuştuğumu unutmuşum dostum." Deyiverdim.
" Sorun değil dostum ama telefonun çalıyor, neden açmıyorsun? Ona mesaj attın dönücen dedin şuan arıyor ama hiçbişi yapmıyorsun? Sorun nedir dostum?."
Hiç sesimi çıkarmadan cebimden bir dal sigara çıkarıp yakmaya başladım, dumanı içime derinlere doğru çektikçe iç sesim adımı o kadar çok kez sayıkladı lakin ben ise tek bir kelime söz etmeden sadece susarak sigaramı içiyordum.
" Hadi ama dostum anlat bana neyin var? Biliyorum zihninin içinde olabilirim ama duygularını hissedemediğimi biliyorsun. Yalvarırım anlat bana neyin var?" Bana üzüntü ve hayal kırıklığının birleştirip hissettirerek söylüyordu iç sesim bunları ama ben yine bir şey demedim. Sadece sustum sigara dumanını içime çektim. Duygularımı, hissettiklerimi anlamasını beklemiyordum, ona herşeyi anlatacaktım ama nedenini bilmiyorum sadece susmak istiyorum.
Ayağa kalktım, koridorda yürüyerek ilerlemeye başladım, " dostum nereye gidiyorsun? Beni korkutuyorsun yalvarırım cevap ver." Yalvarırcasına benden bir kaç söz bekliyordu iç sesim, ben ise banyoya girdiğim gibi aynanın karşısına geçtim, kendime bakıp söze girdim.
" Aynada ne görüyorsun iç ses?"
Şaşkınlık ile dolu " Seni." Dedi.
" Yanılıyorsun dostum, şuan karşında olabilecek en umutsuz vaka , bu yaşına kadar bir şey yapamamış , beceriksiz, umutsuz ve çaresiz biri görüyorum ben karşımda." Dedim.
" Dostum kafayı mı yedin , Allah aşkına neyin var anlat artık bir anda ne oldu sana?"
" Hala anlayamadın mı?" Dedim. " Neyi ulan neyi dakikalarca sana sesleniyorum sorunlarını anlatmanı bekliyorum ağzını açıp salak saçma karşımda konuşuyorsun, anlat artık."
Başımı öne eğip sustum...
" Dostum!" Zorlanarak " efendim." dedim. " Dostum sen ağlıyorsun!" Ellerimi yanaklarıma attım, aynada kendime bakıp gerçekten istemsizce ağladığımı fark ettim. " Bilerek yapmıyorum, istemsiz oldu." Dedim.
" Dostum taşıdığın yük mü seni bu hale soktu?"
Kendimi yerdeki fayanslara doğru attım sırtımı duvara dayadım, " sana içimi dökeceğim iç ses." Deyip söze girdim. " Şu birkaç günde yaşadığım şeyler çok ağır gelmeye başladı. Önce tanımadığım biri geldi , hastanelik etti. Bara biri gelip yarın patronun yanına gitmemi istiyor yoksa ne yapacağını bende kestiremiyorum. Bileğimdeki dövmenin anlamını bile bilmiyorum sadece normal bir dövme olmadığını biliyorum. Bir de ortaya Banu çıktı, durduk yere bana hisleri ortaya çıkmaya başladı. Ben korkuyorum iç ses hayatımda ilk defa bu kadar çok korkuyorum, küçükken gördüğüm defalarca işkenceye rağmen bu kadar korktuğumu hatırlamıyorum. Barda beni tehdit edip "patronum" dediği adamın zamanında bana işkence eden yurt müdürü olduğunu da biliyorum. Ortada kaldım iç ses ne yapacağımı bilmiyorum. Bu duygular üst üste gelirken doğanın telefonunu açamazdım. " Dedim.
İç sesim birkaç dakika tek bir kelime edemedi sadece sustu susmasına hak veriyordum çünkü oda bilmiyordu hiçbir şeyden haberi olmadığını çok iyi biliyordum bu yüzden olgunlukla karşılayıp tek bir kelime söz etmedim.
" Dostum her ne olursa olsun yanındayım üzgünüm başka bir teselli kelimesi bulamadım çünkü ne yapacağımızı bende bilmiyorum ama yarın o adamın çağırdığı yere gidip patron denilen adamın niyetini öğreneceğiz sakın korkma ben yanındayım doğayı üzmemek için telefonu açmadığını anlıyorum Banu konusunda da söze girersek. Bilmiyorum dostum durduk yere değişmeyeceğini biliyorum ama ya sana birden aşık olmuş ise o zaman değişmesi mantıklı değil mi?"
" Hayır dostum değil, birini sevdiğin için kendinden vazgeçip olamayacağın biri gibi olamazsın her ne olursa olsun bu gerçek aşk değil Banu da başka şeyler var yoksa doğayı sorgulamazdı onun hakkında içimde çok kötü hisler var sanki bize ihanet ediyor gibi hissediyorum."
" Peki dostum eğer dediğin gibi ise gerçekten aşık olmak nasıl bir şey?"
"Aşk ateşten bir parçadır; önce ruhunu aydınlatır, sonra bedenini ısıtır. Ama illaki yakar benliğini kavurur. Bazı duyguları yazamazsın. Anlatamazsın. Çünkü tefsiri ancak his ile mümkündür. Bu yüzden sadece yaşarsın.Bıçağın verdiği acıyı bütün vücudunda hissetmene rağmen, onu iyi edecek hiçbir ilacı bulamamanın verdiği çaresizliği yaşamaktır aşk.Hiç görmediğin, hiç dokunamadığın, sesini bile duymadığın birine tutkuyla bağlanmaktır aşk…
Belki de ilk anda bitecektir bu tutku…
Buna rağmen delicesine özlemektir aşk.
Ve aslında hiçbir benzetmenin, hiç bir tarifin aşkı tanımlamaya yetmeyeceğini bile bile bu konu üzerinde yazı yazabilme cesaretini gösterebilmektir aşk…"
" Vay be ne içten konuşmaydı öyle o halde bu konuşmadan gaza gelerek o kızı ara ve konuş onunla."
" Öyle mi dersin?"
" Çok bile oyaladın. O kızın seni merak ettiğine eminim biliyorum hala tam olarak kendine gelmiş sayılmazsın lakin benim tanıdığım yunus bu değil. Şimdi silkele kendini ve o kızı ara gerekirse içini dök rahatla."
İç sesimi dinlemelimiydim bilmiyordum hala kendimde değildim. Sadece bu ruh halimi doğaya yansıtmak istemiyordum. İnsanları endişelendirmeyi sevmiyorum ve doğa ile yeni tanışmış olmuş olsam bile şuan onun yanında olmayı gerçekten çok istiyorum. Telefonunun rehberine girip doğayı aradım, açmadı. Bir kez daha denedim. Telefon da yazan çalıyor mesajına defalarca baktım, aradım, aradım ama ne yazık ki açmamıştı...
Telefonu içimdeki neredeyse tüm organlarımın donmuş olmasına yakın olan soğuk zemine telefonu bıraktım başımı duvara doğru yasladım içimdeki bu korkuyu , endişeyi yok etmeye odaklandım.
*
Sabahın ilk saatlerinde balkonda durmuş elimde yanan sigaranın dumanını ciğerlerime çekiyordum, ciğerlerime dolan nikotin ve zehirle kendime biraz olsun gelmiştim. Beynimin içi bitmeyen düşüncelerle dolu iken şu küçücük sigara belki de şuan başıma gelen en iyi şey olabilirdi. Sigarayı aşağı atıp, üstümü değiştirmek için dolabımı açtım ince bir kapşonlu siyah bir tişört giyip altıma bir eşofman geçirdim, sahile gidip koşuya başladım, ciğerlerimi dolduran deniz kokusu beni biraz daha olsa kendime getirmişti, biraz daha kafamdaki düşünceleri silme konusunda yardımcı olmuştu.
Koşu yaptığım sırada bir adamın bana çarpmasıyla sarsılmış cebinden yere düşen kağıdı görmüştüm. Durup koşmakta olan adama seslensemde beni duymamış koşmaya devam etmişti, yerde duran kağıdı elime alıp içini okumuştum normalde böyle bir şey yapacak değilim fakat nedense yapmak istedim. İçindekileri okuduğum esnada bütün tüylerim diken diken olmaya yetmişti bile.
" Bugün saat 20:00 da sana atacağım mesajda ki konuma gel. Eğer gelmez isen sonuçlarına katlanırsın."
Başımı kaldırıp sağıma soluma bakmıştım, görünürde kimse gözükmüyordu, mesajın kimden geldiğini çok iyi biliyordum. İçim ürpermesine rağmen elimi yumruk yapıp iyice sıktım ve kağıdı dönüp denize doğru fırlattım. Beni izlediğini gayet iyi biliyordum. Kayalıkların üzerine çıktım ellerimi iki yana açtım.
" BENİ DUYSAN İYİ EDERSİN! ÇÜNKÜ SENDEN KORKMUYORUM. BUNU O KÜÇÜK BEYNİNE İYİCE KAZI." Diyerek avazım çıktığı kadar bağırarak söylemiştim. Artık bu durumdan çok fazla sıkılmıştım.
Koşumu bitirip eve gittim, ılık bir duş alıp kendime kahve yaptım, yaptığım kahveden bir yudum aldığım sırada kapının çalmasıyla, şuan ki keyfimi bozanın kim olduğunu merak etmiştim doğrusu, kapı deliğinden bakıp emre olduğunu görünce biraz rahatlamıştım. Kapıyı açıp içeri davet ettim. " Hoş geldin dostum." Deyip elini sıktım. " Hoş buldum." Demişti soğuk bir tavırla. " Neyin var güvendiğin dağlara kar mı yağdı." Alayla karışık söylemiştim bunu. Ona hala hafif de olsa sinirliydim lakin o benim şu hayatta güvendiğim tek insandı.
" Yok be dostum Banu tüm gece bende kaldı ondan canım sıkıldı. " Dedi sert bir sesle. " Bende dün akşam senin için dediğim şeylerden dolayı bana kızgınsın sanmıştım." Gülerek ve alttan laf sokma amacıyla söylemiştim bunu. " Yok be dostum doğru şeyler söyledin, kız tüm gece ağladı biliyor musun? " Diye konuya girdi. Bende düşünüyordum ne gizliyordu ağzında diye.
" Tabi canım ne demezsin o kız benim için mi ağladı yoksa söylediğim sözler çok mu ağır geldi?" Gülümseyerek kahvemden bir yudum aldım kesinlikle söylediğim kelimeler hakkında pişman değildim ve olmayacaktım da.
" Bak yunus açık olacağım birbirimizi iyi tanırız ve her zaman birbirimizin yanında olduk bilirsin bunca zamandır her zaman yanında olup her koşulda sana yardım ettim ama bu konuda haddini aşıyorsun o kız seni gerçekten seviyor , kızlarla ilgilenmediğini biliyorum ama sen kızlara bu şekilde de davranmazsın dostum neyin var senin? Gerçekten o doğa denen kız yüzünden mi bunları yapıyorsun." Sözleri sert ve ciddi idi sanki benden bir şeyler öğrenmek istiyor gibi bir havası vardı.
" Bak emre bende sana açık olacağım buraya o Banu denilen fahişeyi savunmaya geldiysen kapı orda kardeşim, Banu çocukluk arkadaşım olabilir ama onu asla o gözle görmediğimi biliyorsun ve onunda beni o gözle asla göremeyeceğine adım gibi eminim ve konu doğaya gelirse de bu sizi ilgilendirmez ve cevabını istiyorsan hayır o kız yüzünden böyle şeyler yapmıyorum, yapıyorum çünkü onun bir anda benden hoşlanmasına mantığım el vermiyor. " Sözlerim sert ve ciddi bir şekilde ağzımdan çıktı hela doğa'nın adını ağzına alması bile sinirlerimi yerinden oynatmaya yetmişti bile.
" Peki dostum sen nasıl dersen fazla üstüne gelmeyeceğim sadece üçümüzün arasının kötü olmamasını istiyorum o kadar." Gözlerimin içine bakarak yalan söylediği çok belliydi ama umursamadım salağa yattım.
"Akşam bir şeyler içelim diyorum gidelim mi bir yerlere?" Diyerek söze devam etti.
" Maalesef dostum akşam işim var başka sefere yapalım." Dedim ve kahvemden onu süzerek bir yudum aldım.
" Tamamdır o zaman ben kalkayım bilirsin kızlar beni bekler." Pişkin pişkin gülerek söylemişti sözlerini.
Kapıdan çıkıp gitmişti salonun ortasında oturmuş sesli bir of çekmiştim. Bu ikisinin gerçekten neyi var bilmiyordum. " Banu seni çok seviyormuş muş. Yok daha neler. " Deyip kendi kendime konuşuyordum. Kafamı iki yana salladım " ulan emre seni tanımasam düşmanım olduğunu düşünürdüm. " Deyip kendime kendime sözüme devam ettim.
*
Saat 19:59 u gösterdiği zamanda bana atılan konuma varmıştım. " İç ses beni duyuyor musun?" Dedim sessizce. " Evet dostum." Tepkisiz bir şekilde deyiverdi. " Sence ne olacak, sonumuz mu?" Diyerek sözüne devam etti. " İçeride ne olacağını bilmiyorum dostum ama ne olursa olsun korkmuyorum." Deyip kapıyı tıkladım. Kapıyı açan kişi beni tehdit eden adamın ta kendisi. Pis bir gülümseme suratına yerleşmişti. " Esas çocukmuşsun ben çoktan ülkeyi terk ettiğini düşünmüştüm." Alaylı bir şekilde suratıma bakarak söylüyordu içeri. " Misafiri içeriye davet etmek sizin adamlığınız da yer almıyor sanırım." Sözüne karşılık alaylı bir şekilde lafı oturtmuştum ona yüzündeki ani değişen ruh halini görmeniz gerekirdi , homurdanarak beni içeriye aldı yürüdüğümüz bu karanlık koridorda sadece tek bir ışık yanıyordu, o yanan ışıkdan sadece o adamın yüzü belli oluyordu, onun arkasında iki kişi biri sağ da biri sol da olmak üzere duruyordu ama gölge de kaldıkları için yüzlerini göremiyordum , duvarlara dizdikleri onca adamı bile saymaya üşenecek kadar çok vardı. " Hoşgeldin Yunus bende seni bekliyordum." Sessizliği bozan şuan tam karşımda deri koltuğuna oturmuş kirli sakallı siyah koyu saçlarına karışmış birkaç beyaz tel takım elbise giymiş bir adam duruyordu. " Bir şeyler yemek veya içmek ister misin?" Diyerek sözüne devam etti.
" Ne o idam edilcem de haberim mi yok?" Alaylı ve sorgulayıcı tavrıma devam ediyordum.
" Bakıyorum da yıllar sonra dilin pabuç kadar olmuş." Suratında ki pis gülümsemesiyle bana bakıyordu. " Neyin var yunus beni tanımadın mı?" Diyerek sözüne karşılık verdi.
Şaşkın bir surat ifadesi ile suratına bakıp hatırlamaya çalışıyordum ama şuan tek istediğim suratına bir tane yumruğu geçirmekdi fakat bunun mümkün olamayacağını bende farkındayım.
" Oyun oynamak ister misin yunus?"
Sorduğu soruyla bir şok geçirmem fazla zaman almamıştı, vücudumu titreten buradaki oluşan havanın soğukluğu değil göğüsümde oluşan anlık sancı, sanki göğüsümün tam ortasına ateşte durmaktan kızarmış demirin ucunu bastırıyorlar gibi bir acı çekiyordum tam bu esnada sakinliğimi korumam gerektiğini biliyordum mantığım o yönde ilerliyordu ama duygularım vücudumu tam tersi bir duruma sokmakla meşguldü.
Ayağa kalktı bana doğru yavaş adımlar ile yürümeye başladı. " Hala hatırlamıyor musun? Seninle kimse oynamaz iken sadece ben oynardım gündüz senin istediklerini gece ise benim eğlendiğim şeyleri yapardık." Diyerek söze girdi.
" SEN!" sesim çok sert ve ciddi çıkmıştı yüksek bir sesle.
Yanıma ulaşmasına birkaç adım kalmış " ben ne Yunus hala hatırlamadın mı? Oysa ki çığlıkların , yalvarıp yakaran o masum çocuğun sesini kulağımda hâla duyuyorum ve bundan oldukça zevk alıyorum." Bana yaklaştı kulağıma doğru eğildi. " Hele ki göğüsünde bıraktığım o izi unutabildin mi yunus." Başını yukarı kaldırdı yüksek sesle pis bir kahkaha tufanına soktu kendisini " söylesene he özlemedin mi hiç biricik arkadaşını." Tekrardan yüzüme doğru eğildi gözlerimin içine baktı " biricik dostun yurdun müdürü seninle ilgilenen tek insanı nasıl unutursun yunus?"
Demesiyle her zaman beni içten içten yiyen öfkemi dışarı salması bir oldu , anlık korku ve endişeden titreyen ellerim , öfkeden yumruk yapmış, gözlerimde ise yanan ateşi harlanmasına daha çok sebep olmuştu, tekrardan sözüne devam etmesini sağlamayıp suratına sertçe yumruğu geçirmem bir oldu. Yeri kirleten pis kanıyla suratıma baktı bana doğru silah çeken adamlarına ateş etmemeleri için eliyle işaret vermişti. " Güçlenmişsin yunus " iki yakamı sertçe tuttu. " Unutma ki travmalarının sebebi benim eğer uslu bir şekilde söyleyeceklerimi dinlersen kimseye bir şey olmaz ama bana vurmaya kalkışır isen benim yiyeceğim sadece bir yumruk iken adamlarım seni kurşun yağmuruna tutup delik deşik etmeleri bir saniye bile sürmez haberin olsun."
Gözlerimi gözlerine dikmiş her ne kadar şuan onu buracıkta gebertmek istesem bile dediklerinde haklıydı şuan buracıkta ölemezdim önceliğim bu herifi öldürmek olmalıydı, istemeyerek de olsa kafamı olumlu anlamda sallamıştım , yakamdan ellerini çekip koltuğuna geri oturmuştu, oturduğu esnada gözlerim arkada ki iki insana kaydı yüzlerini görmesem bile nedenini bilmem ama onları tanıyor gibi hissediyordum.
" Yeter bu kadar şamata esas konuya gelelim." Demesiyle dikkatimin dağılması bir olmuştu. " Yunus seninle açık konuşacağım sana iki seçenek sunuyorum. Birincisi benim adamım olursun benimle birlikte çalışırsın ve senin canını bağışlarım. İkincisi ise canını alırım. " Son kısmı iğneleyici bir biçimde söylemişti. " Sana bir gün müddet veriyorum, nereye gidersen git seni izliyor olacağımızı unutma o yüzden yanlış bir şeye kalkışma yarın evine adamım gelecek ona cevabını söyleyeceksin ve sonuçlarına katlanacaksın."
Duyduklarımdan sonra kafamı öne doğru eğip, sesli bir şekilde sırıttım tek bir kelime etmeyip ka pıya doğru adım attım arkama bile bakmadan onun arkasında duran o iki kişiyi sorgulamadan...
|
0% |