Yeni Üyelik
18.
Bölüm

17. Bölüm : KARANLIK

@turkayorakk_

YUNUS'UN AĞZINDAN DEVAM EDİYORUZ

 

Burnuma gelen güzel kokuların ardından yavaşça gözlerimi aralamış, vücut ağrılarıma rağmen ayağa kalkmaya çalışırken boy aynasında kendimi gördüm. Göz altlarım morarmış , boynumda oluşan kızarıklık ve morluk ile birlikte vücudumda ağrıyan bir kaç yeri de saymazsam sanırım gerçekten iyi görünüyordum.

 

Derin bir nefes verip kendimi duşa attım, ılık suyun vücudumdan aşağıya doğru süzülürken sanki tüm ağrılarımı alıyor gibi hissediyordum. Vücudumu kuruturken kendimi biraz daha iyi hissediyordum , üzerime ince bir tişört ve eşofman giyip mutfağa Emre'nin yanına geçmiştim.

 

" Sen böyle güzel yemek yapar mıydın?" Sırıtarak soru sormuştum.

 

Önce bir kahkaha attı yemeğe odaklanıp " kızları nasıl etkiliyorum sanıyorsun." Deyip incelikle yemekleri güzel bir sunumla tabağa doldurdu. Sofraya otururken zihnim birkaç saat önce yaşanılanları gözümde canlandırdı. " Sence o adam tekrar peşimize düşer mi?" Ortaya doğru soru şekilde sormuştum.

 

Emre önce sırıttı " bilmiyorum ama gelirse bu sefer kurtulacağına ben izin vermem , kendime seni koruyacağıma dair söz verdim dostum." Emin ve kararlı bir şekilde ağzından dökülüyordu sözleri. Onun o kahve gözlerinde bile görebiliyordum kararlı bakışlarını.

 

" Yemeğini yiyecek misin artık? " Deyiverdi.

 

" Tamam anne kızma!" Diyerek, göz bebeklerimi sola doğru kaydırarak çevirmiştim bakışlarımı . O esnada ikimizde aynı anda bir kahkaha patlatmıştık.

 

Her insan yorulduğu zaman , bu dünyanın ona ağır gelmesini kaldıramaz duruma yaklaşırken sırtını yaslayabilecek sağlam bir dost ister. Her türlü sorunun üstesinden gelmeyi , her türlü olumsuz etkenlerden uzaklaşırken yardımı istenir. İşte benim biricik dostum bu çocuktu çocukluğumdan beri tanırım ve gerçekten ona iyi ki sahibim derim her zaman.

 

Düşüncelere daldığım esnada ortamda ki sessizliği bozan emre olmuştu. " Bu akşam ki olacak olan kick boks turnuvasına gidecek misin?" Sorduğu soruyla boğazımda kalan ekmek parçası bir olmuştu öksürerek boğazımda ki parçayı mideme oturturken bir yandan bir bardak suyu kana kana içmiştim.

" Sen nereden biliyorsun?" Diyerek soru sormuştum, çünkü turnuva hakkında kimseye bir şey bahsetmemiştim.

 

Elini cebine gezdirdi ve arka cebinden bir not kağıdı çıkardı. " Bu senin yazın değil mi?" Diye sorarken kağıdın içinde yazan yazıyı bana göstermişti. Başımı sağ sola doğru sallayıp. " Unutursam hatırlamak için not kağıdına yazmıştım ve evet gideceğim." Diyerek cevaplamıştım sorusunu. Meraklı bakışları yüzümü süzerken o sorusunu sormadan konuşmaya geçmiştim " bu turnuva benim için çok önemli dostum , eğer bu turnuvayı kazanırsam düşmanlarımla olan savaşı da kazanacağıma tüm kalbimle inanıyorum. " Keskin bir bıçak gibi çıkmıştı sözlerim.

 

Yüzüme baktı sırıttı " sana inanıyorum ve seni izlemeye geleceğim bol şans kardeşim." Deyip ayağa kalktı, " hadi bana müsade." Sözüne ekleyip kapıya doğru ilerledi bana olan bakışlarında her zaman yanındayım dediğini yüreğimde hissediyordum.

 

                                *

 

Derinlerde göz gözü görmeyen karanlığın içinde bir umut ışığı arıyordum, su damlalarının sesleri arasında onun sesini arıyordum , içimi donduran soğuk rüzgarın burun deliklerimi asla hissetmediğim senin kokunla doldurmasını istiyorum.

 

Sıcak bir ten evet ama o sen değilsen, yarım kalırım seni hissedemezsem sen yokken yalnızım hepten. Yaralarımı sarmayı mı denemeli yoksa dağılıp ilerlemeyi denemeliyim, belki de yeniden düştüm bu yalnızlığa , küçücük bir sana kavuşma umuduyla yanmakta içimde ki köz. Belki birbirimizden haber alamıyor olabiliriz , belki birbirimizin sesini duyamıyor, birbirimizi göremiyor olabiliriz ama şuan karşımda yanan aşkın ateşi ise bu umuda tüm bedenimle inanmak istiyorum.

 

" İçimdeki ses kaderimde olmanı söylüyor." Bana karşı söylediğin bu söz beni ayakta tutan tek şey , sanırım gerçekten sana karşı hislerim var Doğa.

 

                                  *

 

Salon gerçekten çok kalabalıktı, türlü türlü insanlar her tarafa yayılmış yüksek sesli konuşmaları kulaklarımı sağır edercesine ağrıtmaya başlamıştı bile. Ringe girip , sol köşeme geçmiş hocamın bana karşı söylediği kelimeleri dinliyordum bir yandan gözlerim ön sıradan beni izleyen Emre'ye kaymıştı. Gerçekten de beni izlemeye gelmişti. Zil sesiyle ayağa kalkıp ringin ortasına gelirken rakibimi selamlayıp hakemin maçı başlatmasını bekliyordum. Rakibimin gözlerinin içine öfkeyle baktım gözlerimin içindeki alevi görmüş olmalı ki ellerinin titrediğini görebiliyordum. " Başla" komutu gelmesiyle rakibimin suratına düz yumruğu geçirmem bir olmuştu bloklamasına izin vermeden karın boşluğuna geçirdiğim yumruk ile iyice içine girip aşağıdan yukarıya doğru tam çenesine doğru sert bir aparkatı geçirmemle , yere yığılması fazla zaman almamıştı, hakem elini yere vurup 10 dan geriye saymaya başlarken bende kendimce ringin içinde gölge boksu yapıyordum.

" 8 , 9 , 10 " hakemin demesiyle ilk ön eleme maçımı rakibimi nakavt ederek kazanmıştım geriye kalan maçlarımı da kazanıp bu turnuvayı kazanmayı kafama koymuştum.

 

                                  *

 

Final maçım için ringe çıkmıştım. Kazanırsam şampiyon ben olacaktım. Kendime inanmıştım kazanmaktan başka çarem olmadığını beynime iyice kazımıştım. Yeniden sol köşeme geçtim ağzıma aldığım suyu kovaya tükürüp, başımdan aşağı döktüm, zil sesiyle ayağa kalktım. Karşımdaki rakibimin cüssesi benimkine göre kat ve kat daha kalın diyebilirdim. Benden boyu uzun olması da onun için ayrı bir avantaj sayılırdı. " Başla " sesini duymamızla ringin ortasında iki yırtıcı hayvan gibi daire şekilde dönerken keskin bakışları ile birbirimizin göz bebeklerinin içinde ki kararlı bakışlarını dışardan bakan biri rahatça görebilirdi. Ona karşı ani bir hamle yapmam benim için dezavantaj olacağı için ilk hamleyi ondan bekliyordum.

 

Daire şeklinde bir iki tur daha attıktan sonra beklediğim hamle gelmişti attığı düz yumrukla kendimi sola doğru verip sağ kroşeyi çenesine oturtmak isterken, ani bir hareketle dönüp ters yumruk atmasıyla ağzımdan çıkan kanlar zemini kirletmeye işe koyulmuştu, elimin tersiyle dudaklarımda ki kanı silip ona pis bir gülüş atmıştım. Hızımı kullanıp içine girip karın bölgesine ardı ardına durmayan yumrukları sertçe geçiriyordum , bana sarılmış kurtulmama engel olmuştu boşta olan elimle karaciğerine attığım yumruk ile kollarından kurtulmuştum. İşte tam o anda kalabalığın " bitir işini" diye bağırışları kulağımı tırmalarken sanki tüm ışıklar beni gösteriyormuş gibi rakibimin suratına attığım hilal tekme ile yere yığılması fazla zaman almamıştı. Hakem yere elini vurup saydığı esnada ben ise ellerimi havaya kaldırıp insanların benim adımı haykırmalarını zevkle seyrediyordum.

 

Elimi kaldıran hakemle zaferim kesinleşmişti bu turnuvada galip gelmiştim ağzımın içinden akan kan damlaları vücudumundan sızarken gülümseyerek kendimle gurur duyuyordum. Ringden inip hocama sıkıca sarıldım

" Size söylemiştim bunu başaracağımı biliyordum." Hocamın bana olan bakışlarında gurur görüyordum.

 

Boynuma takılan altın madalya ile dostumun bana olan gurur dolu bakışlarını görmem içimdeki yalnızlığı biraz daha olsa örtbas etmeye yetmişti, Emre'nin yanına gittiğim sırada. Yanıma gelen gözlüklü , omzunda kamera taşıyan, elinde mikrofonu olan cılız bir çocukla karşılaşmayı beklemiyordum.

 

" Merhaba Yunus Bey , vaktinizi almak istemem ama kazandığınız bu zafer ile ilgili sizinle bir röportaj yapabilir miyiz ?" Demesiyle ilk başta şaşırsam da kafamı olumlu anlamda sallamıştım. " Yalnız burada çok ses var dışarda yapabilir miyiz?" Demesiyle elimle ona yön verip kapıya doğru ilerleyip dışarıya çıktık.

 

Dışarıya çıktığımız an itibaren dışarda yanan sadece bir sokak lambasının tam altında durmuş gözlüklü çocuğun o ağır kamerayı omzunda nasıl taşıdığını düşünüyordum.

 

" Bu zaferiniz hakkında duygularınızı öğrenebilir miyim acaba?"

 

" Öncelikle rakiplerimi tebrik ediyorum onlar da benim kadar çalışıp buraya kadar geldiler asla onları da mahcup etmek istemem, zaferim konusunda ise mutluyum , kendimle gurur duyuyorum başaracağıma inanıyordum."

 

" İleride olacak turnuvalara da katılacak mısınız acaba?"

 

" Aslında bakar-" bir anda ağzım ve burnum bezle kapatılıp sözüm kesilirken olduğum durumdan kurtulmaya çalışırken kollarımı sıkıca kavraması ile hareketimi yeterince kısıtlamıştı, burun deliklerimi kapatan bezde ki kokuyu istemsizce içime çekmiştim göz kapaklarım ağırlaşmaya başlamıştı, bedenim bilincini kapatıyordu, bilincim kapanmadan önce tek hissettiğim beni sarmalayan sıkı kollar idi.

 

                                 *

Göz kapaklarım ağırlaşarak açılmaya başladıkça , bilincim de yavaş yavaş toparlamaya çalışıyordu, ağzımı bez ile kapatılmış konuşamıyordum, ellerim tahtadan yapılma sandalyenin arkasında halatla bağlanmış oynatamıyordum , ayaklarımı bileklerinden de sıkı bir şekilde halat ile bağlanmıştı hareket ettiremiyordum, başımı çuval ile kapatmışlardı kafamın üstünde duran loş ışıkdan başka bir şey görmüyordum, ellerimi kurtarmak için zorluyordum ama nafile idi , ne kadar zorlasam da bileklerimde ki oluşan sürtünme derimi daha çok yakıyordu.

 

Başımdan çuvalın çekilmesiyle karanlığın içinde bir anda gözlerime vuran ışık gözlerimi yakıyordu, etrafı görmeye yavaş yavaş alışırken ahşaptan yapılma bir barakada olduğumun farkına varmıştım ve tam karşımda durmuş o pis sırıtma ifadesi ile tip tip bana bakıyordu, sinirle ne kadar çırpınsam da bileklerimi kurtaramıyordum öfkeden burun deliklerimden çıkan homurtu onun daha çok hoşuna gidiyordu.

 

" Ne oldu yunus beni gördüğüne sevinmedin mi? " Gözlerinde büyüyen o pis tutku dolu alevi görebiliyordum bana bakarak bir şeyler gevelemeye devam ediyordu. " Borodon bor kortol ım, sono gonono gostorcom" ağzımdaki bez nedeni ile konuşmakta zorluk çekiyordum, sinirli ve hırçın bakışlarım onu ne kadar tahrik ettiği her hareketinden belli oluyordu.

 

Bana doğru yaklaşmaya başlamıştı, pis ellerini ağzımdaki beze koymuştu.

" Ne dediğini anlamıyorum dur sana yardımcı olayım." Demesiyle ağzımdaki bezi aşağı indirdi, indirdiği gibi suratına tükürmüştüm. " Burdan bir kurtulayım , sana gün-" yediğim tokatla sözüm kesilmişti. " Buradan bir kurtu-" tekrar bir tokat atarak beni susturmuştu. Sinirim daha çok tepeme çıkmıştı kurtulmaya çalışıyordum üzerinde oturduğum sandalye de sağ sola doğru hareket ederek ayaklanmaya çalışıyordum.

" Buradan kurtulamazsın, seninle oynamayı özlemişim Yunus." Deyip göğüs boşluğuma geçirdiği yumruğu ile ciğerlerim de olan tüm hava dışarı çıkarmıştı. " Seni kendi ellerimle öldüreceğim it herif." Diyebilmiştim güçlükle lakin bu sözüm onu daha hoşnut kılmıştı. " İşte böyle öfkeni dışarı çıkar içinde yatan katili ortaya çıkar." Arzuyla , tutkuyla çıkıyordu sözleri ağzından. " Seni doğduğuna pişman edeceğim pedofili şerefsiz." Dememle saçlarımı çekip arkaya doğru yaslamıştı kafamı acıdan canım yansa bile ses çıkarıp ona bu zevki vermek istemiyordum. Kulağıma eğildi " boyundan büyük laflar etmeye kalkışma yunus." Ellerini çekmişti.

 

" Ne istiyorsun lan benden ?" Ağzımdan çıkan bir kaç küfür ile süslendirerek sormuştum ona bu soruyu.

 

Çektiği ahşap sandalyesine ters oturmuş" Sana seçim hakkı verdim yunus ama sen ölmeyi tercih ettin, aslına bakarsak seni henüz öldürmek istemiyorum, eski günlerin hatırına seninle biraz daha oynamak istiyorum. " Pis gülüşü suratından hiç eksik olmuyordu.

 

" Senin adamın olmaktansa ölmeyi tercih ederim Turgut! Ben senin gibi bir katil asla olmam. " Olmam kelimesini bastırarak söylemiştim.

 

" Ama olacaksın yunus , şartlar seni buna zorlayacak , benden daha iyi bir katil olacaksın , belki de benim yerime geçersin bu teklif sana cazip gelmiyor mu?"

 

" Ölürüm de olmam!" Diye bağırmıştım.

 

Ayağa kalkıp önündeki sandalyeyi fırlatmıştı, belinden silahı çıkarıp, kabzadan tutup elini sallarken, parkelerin üstünde ileri geri volta atıyordu, parkeden çıkan ses kulağımı tırmalarken ben hala elimin acısına rağmen bağlı olan elimi halatlardan kurtarmaya çalışıyordum.

 

Namluyu, alnımın tam ortasına dayayıp gözlerimin içine bakıyordu. Göz bebeklerimin derinlerinde küçükken gözlerimin içinde oluşan korkuyu , endişeyi, telaşı, arıyordu.

Ona istediğini verecek değildim.

" Senden korkmuyorum! Silahı çıkardıysan sıkacaksın Turgut efendi."

Gözlerinin içine baktım göz bebeklerimden başlayıp tüm vücuduma yanan öfke ateşini göz bebeklerimde görmesini, korkmadığımı hissetmesini amaçlıyordum.

 

Namluyu alnımdan çekti derin sessizliği bozup ayağa kalktı. " Bu şekilde hiç eğlenceli değilsin yunus, gözlerinde ki korku ve endişe nerede , çok değişmişsin seni bu şekilde öldüremem ki." Demesiyle tek kaşım havaya kalkmış şaşkın ifade ile suratına bakıyordum. " Ha! Karı gibi trip mi atıyorsun sen?" Diye sormuştum şaşkınlıkla.

 

" Aslında , şuan olduğun durumdan kurtulmanın bir yolu var." Pis pis sırıtarak gülümsüyordu. . " Doğa'nın yerini söyle." Doğa'nın ismi kulaklarımda yankılanırken hırçın bir boğa gibi sinirlensemde duygularım ile değil mantığım ile hareket etmeliydim. Suratıma taktığım şaşkın ifade ile tek kaşımı kaldırarak " doğa kim?" Diye soruvermiştim. " Benimle oyun oynama yunus." Alaya vurarak

" bence senin psikolojik tedavi alman gerekiyor anı ruh değişimlerin sağlığın için pek de iyi sayılmaz." Kıs kıs gülerek demiştim.

 

Sinirleri gerildiği belliydi, " vakti gelince herşeyi öğreneceksin yunus" yüzüne yerleşen sahte gülüş ile bana doğru yaklaşırken bir anda çıkan yüksek bir ses ikimizinde bakışlarını sesin geldiği yöne doğru kaymıştı. Karanlığın ardından koşarak bir adam yaklaşıyordu. " Efendim içerde büyük bir yangın ortaya çıktı."

 

" İşin ortasında olduğumu görmüyor musun? Benim ne işim olucak orda?" Diye sorarken adamın ağzından endişe ile " kızınız." Demesiyle bulunduğum odaya giren dumanların arasında " BABA YARDIM ET! " Çığlıkları ile kız sesi duyulmuştu. Turgut kabzasından tuttuğu silahı yere bırakarak sesin geldiği yöne doğru hiç düşünmeden koşmuştu odayı dolduran zehirli gazdan kurtulmak için çırpınmaya devam ediyordum. Bileklerim sürtünmeden oluşan yaraların acısı beynime hücum ederken kollarımı çıkarmak için sudan çıkmış bir balık gibi çırpınıyordum, duman odayı daha çok kaplıyordu öksürmelerim arasında var gücümle şu lanet olası halatları çıkarmaya çalışıyordum ama nafile. Zıplasamda , koparmaya çalışsam da kaçamıyordum aynı o günlerde ki gibi tutsak kalmış bir durumdaydım, başımı öne doğru eğmiştim, öksürük sesleri odada ki derin sessizliği bozan tek şey olduğunu sanıyordum ta ki gölgerin arasından çıkan parke seslerini duyana dek.

 

Başımı sesin geldiği yöne doğru çevirip gelen kişinin kimliğini tespit etmeye odaklandım , gölgelerin arasından çıkan kişiyi hiç beklemiyordum yüzünde bir kar maskesi üzerine giymiş olduğu siyah deriden yapılma body suit ile vücut hatları belli olan sarışın bir kadın elinde ki bıçak ile bana doğru ilerliyordu. Çırpınışlarım daha da artmıştı kurtulmam lazımdı bu durumdan o ise daha çok yaklaşmıştı bana yavaş adımlarla arkama geçti yüzünde ki kar maskesi yüzünden kimliğini belirleyezken sonum geldiğini düşündüğüm esnada , serbest kalan ellerim ile hemen ayaklarımda ki halatları çözmüştüm ayağa kalkıp " teşekkür ederim." Dedim eliyle çaprazımda olan kapıyı gösteriyordu. " Sen kimsin?" Deyip elimi maskesine doğru götürdüğüm sırada geri bir adım attı " rica ediyorum bana kimliğini göster , seni bu çukurdan kurtaracağıma söz veriyorum." Gözlerinden akan bir iki damla göz yaşı maskeyi ıslatırken , kar maskesini çıkarmıştı, gördüğüm görüntü ile ikinci bir şok geçirirken nutkum tutulmuştu. "BANU!" Yanaklarından aşağıya doğru akıyordu göz yaşları. " Git , sana her şeyi anlatacağım. Sadece git." Titreyen çenesiyle dudaklarından dökülmüştü sözleri. Kafamı olumlu anlamda sallayıp çıkışa doğru koşmaya başladım çıkışın önünde durup arkama doğru baktığım da onu görememiştim. Kafamı sağ sola salladım kapıdan çıkıp bulunmuş olduğum ormanda ağaçların arasında kaybolarak koşmaya başladım, elime telefonunu alıp Emre'yi aradım. " Alo? Sana konum atcam acil beni al sana her şeyi anlatacağım. " Deyip kapatmıştım telefonu.

 

Bulunduğum yerde yere çökerek sırtımı Ağaca yaslamıştım kara

nlığın içinde gözümde canlanan tek şey Banunun bana olan bakışlarından başka bir şey değildi...

 

 

 

 

 

Loading...
0%