
Sonsuzluğa uzanan karanlık, vücudumu bulunduğum ortama hapsetmiş bir halde , olduğu yerde dona kalmış ruhum ne yapacağını bilemezken üşüyen bedenim aklımı yitirmeme neden oluyordu.
Ellerim titriyor, diz kapaklarım uyuşmuş bacaklarımı hareket ettiremiyorken vücudum kaskatı bir halde iken kalbim hâla direnmeye çalışıyordu. Lakin sonsuzluğa uzanan bu karanlığın içinde hiç bir şey göremiyor iken ne ile karşı karşıya olduğumu idrak edemiyordum.
" Yunus" ismimle seslenen sesi duyuyordum lakin sesin kaynağını bulamıyordum. Vücudumu bile hareket ettiremezken ismimin defalarca seslenişini kulaklarımda işitiyordum.
Karanlığın içinde yüksek bir sesle
" Sen kimsin?" Diyerek karanlığın içinde bana seslenen kişiye sesleniyordum. " Beni tanıyorsun yunus." Diyen karanlıkta ki ses zihnimin daha da karışmasına neden olmuştu. " Sana yalvarıyorum kim olduğunu ve bu durumdan nasıl kurtulacağımı bana söyler misin?" Diyerek süslenmiştim. Lakin karanlığın içinde hiçbir şey göremiyordum. Hiç ışık olmayan yerde gördüğüm tek şey karanlık ve duyduklarım bir ismimi seslenen bir sesti. Sanırım delirmeye başlamıştım.
" Sakin ol yunus benim iç sesin , biricik dostun." Karanlıkta duyduğum ses iç sesimin olduğunu söylediğinde biraz olsun rahatlasamda hala içimdeki kuşku geçmiş değildi.
" Şuan zihninin içindesin yunus , yaşadığın şeyler sana ağır geldi bunun farkındayım ama yalnızlık duygun seni buraya getirdi bu yüzden etraf karanlık. " Diyerek sözlerini devam ettirdi. " Peki ne yapmam gerekiyor dostum buradan nasıl kurtulacağım daha vücudumu bile oynatamıyor iken benden ne yapmamı bekliyorsun." Diyerek soru sormuştum.
" Savaş dostum, yalnız olmadığını hatırla, bu tuzağa düşme duygularına yenik düşme , savaş ve önce bedenini bu durumdan kurtar ve sonra sevdiğin adamı o kötü adamdan kurtar." Ciddi bir sesle sesleniyordu bana.
Lakin benim birini seçmem gerekiyordu ben buna kendimi hazır hissedemezken, kimseyi öldürmek istemezken ne yapacaktım.
" Dostum herşeyi gördüğünü biliyorum , Turgut bana tercih sunuyor ne yapmam lazım." Diyerek karanlığın içinde bağırıyordum.
" Savaş." Dediğini duymuştum üst üste bu kelimeleri söylüyordu ve sesler yavaşça uzaklaşıyordu. Sesler uzaklaştıkça bedenim yavaşça hareket etmeye başladığını hissediyordum. Gözlerimi kapayıp derin bir nefes aldım gözlerimi açtığımda olmam gereken yerde bulunduğumu fark etmiştim, Turgut'un bu isteğinden dolayı sanırım bir nevi bir şoka girmiştim ve zihnim bana o görüntüleri göstermişti ama iç sesim bana savaşmam lazım diyorsa savaşacaktım ve sevdiğim kızı kurtaracaktım.
" Daha neyi bekliyorsun yunus öldür birini." Diyerek kulaklarımı tırmalayan sesin sahibi Turguttan başkası değildi. Keskin bakışlarımı ona doğru çevirmiştim.
Turgut belinden çıkardığı silahın namlusunu doğanın kafasına dayıyarak " Bu duruma biraz heyecan katmaya ne dersin 10 saniyen var eğer arkadaşlarından birini öldürmez isen gözlerinin önünde Doğanın kafatasının parçalandığını göreceksin." Dedikten sonra tekrar kahkahalara boğulmuştu.
Bana bir seçim hakkı vermişti her ne kadar istemesemde birini öldürmem gerekiyordu.
" Yunus , dostum beni öldür." Duyduğum sesle irkilmiştim emre bana onu öldürmemi söylüyordu.
" Hadi dostum senden nefret etmeyeceğim öldür beni." Diyerek sözüne devam etmişti.
" Hayır yunus beni öldür sana bir kere ihanet ettim sen doğayı seviyorsun sevdiğin insan ile beraber olmalısın. Beni seç yunus." Diyen Banu gözlerimin içine yalvarırcasına bakıp dudaklarından bu sesler süzülürken arkadan " son 5 saniye " dediğini duymuştum. İkisi de beni öldür derken ellerin titrerken silahın namlusunu Doğrultmuştum. " Son 2 saniye" diye ses yükselirken bakışlarımı Orkut bey'e çevirmiştim "özür dilerim efendim sözümü çiğniyorum lütfen beni affedin." İçimden geçirdiğim bu sözler ile silahın tetiğini çekmiştim namludan çıkan merminin sesi bulunduğumuz ortamı doldururken Turgut'un kahkaha sesleri ona eşlik ediyordu.
Dizlerimin üzerine düşüp silahı bırakmıştım. Yumruklarımı sıkıp
" sana bu yaptığını ödeteceğim Turgut." Nefret sözcüklerimle ona ulaşırken o suratına takındığı pis gülümsemesi ile " sana bir katil olacağını söylemiştim yunus ve şimdi seni sevmesine rağmen sen onu öldürdün yunus , sen bir katilsin SEN BANU'YU ÖLDÜRDÜN!"
Sinirli ve nefret dolu bakışlarım onu süzerken bir yandan doğrulup Emre'ye yaklaşmıştım. Loş ışıkta yanıma gelen takım elbiseli bir adamdan anahtarı alıp Emre'yi bulunduğu yerden çıkarmıştım zincirleri çıkarıp onu koltuk altına girip ayağa kaldırmıştım. O bana sıkıca sarılarak. " Beni öldürmeliydin." Demişti bu benim içimi burksa da seçtiğim tercih den pişman değildim. " Sen beni her zaman kurtardın. Seni kurtarma sırası bendeydi. " Dedikten sonra bakışlarımı Turgut'a çevirdim.
" Şimdi sözünü tut ve doğayı serbest bırak." Dediğim esnada o bana gülümsemekle karşılıyordu. " Cidden sana onu vereceğimi mi sandın şuan bu kızı öldürüp sizi perişan edebilirim veya B planına geçebilirim." Dediği esnada belimde hissettiğim bir acıyla karşı karşıya bulmuştum kendimi. Vücudumu istemsizce kontrol edememeye başlamıştım bacaklarımı hissetmiyordum. Dizlerimin üstüne düştükten sonra yüz üstü düşmüştüm. Vücudumu hareket ettiremiyordum. Bakışlarımı Emre'ye çevirdiğim sırada onun da pis pis gülümsediğini fark etmiştim.
" Planında başarılı oldum mu BABA?" Diyerek Turgut'a sesleniyordu. Bense dostumun ihaneti ile karşı karşıya kalmış bir şekilde şok ifademle yüzüne bakıyordum.
" Tam da senden beklenildiği gibi oğlum. " Diyen Turgut sesiyle kulaklarımı tırmalarken Emre bana doğru eğildi elini belime atıp belime sapladığı cismi belimden çıkarmıştı.
Cismi elinde tutarken " zehri beğendin mi yunus? Bunu senin için kendim geliştirdim vücuduna enjekte ettiğim zehir sayesinde vücudun 30 dakika boyunca felç kalacaktı." Diyerek kendisi de Turgut gibi kahkaha atmaya başlamıştı.
Çenemi güçlükle oynatmaya başlamıştım. " S se sen dostumdun." Son gücümle bu sözler dökülmüştü dudaklarımın arasından.
" Dostun falan değilim yunus , öyle olmamı hissetmeni sağladım. Bunların hepsi planın bir parçası." Dediğinde sözlerime dökemesemde nasıl olduğunu düşünürdüm.
" Sen nasıl olduğunu düşünürken ben sana herşeyi açıklayayım yunus. Turgut yani benim babam beni küçükken Banu ile birlikte evlat edinmişti. Bize insanlığın ne kadar bencil ve kötü olduğunu öğretip göstermişti. Ben aynı onun gibi olmak için onun izinden ilerliyordum. Sonra seni öldürmek istediğini ve bu yüzden bize ihtiyacı olduğunu söylemişti onu yüz üstü bırakmak istemiyordum bu yüzden her dediğini harfi harfine yaptım." Demişti Emre ama kafamı kurcalayan bir şey vardı bunlar doğru olamazdı o benim her zaman yanımda olmuştu nasıl oldu da bana ihanet edeceğini fark edemedim her zaman yanımda olduğunu sanıyor iken meğerse yanımda bir yılan beslemişim.
" Şuan eminim ki seni neden sürekli kurtardığımı düşünüyorsundur. Yunus çok safsın onların hepsini ben planlamıştım. Hatırlıyor musun ortaokul zamanında kabadayı birkaç çocuk sana zorbalık yaparken ben gelmiştim yanlarına. Aslında onlara para verip seni dövmelerini ben istemiştim. Senin için babamın adamlarından birini bıçaklamıştım. Bunların hepsini senin güvenini kazanmak için yapmıştım. O takıldığım kızları hatırlıyor musun?
Şuan onların hepsi birer CESET." dediklerini duydukça daha çok şok geçirirken , hareket etmeye çalışsamda vücudumda dolaşan bu zehir nedeniyle hareket edemiyordum.
" Aslında sen daha erken ölecektin yunus lakin Banu'nun sana olan hisleri yüzünden , o seni kurtarmıştı babam da ihanetin bedeli olarak onu öldürmeyi seçmişti lakin bunu o değil sen yapacaktın. Yani herşey planına uygun hareket etti yunus. SEN KAYBETTİN!" diyerek kahkaha atmaya devam ediyordu.
Bakışlarım Doğa'ya kesilmişti. Ağlamaktan gözleri şişmiş, hissettiği korku ve endişeyi görebiliyordum.
" Şimdi oğlum ona hak ettiği cezayı ver." Diyen Turgut Emre'ye sesleniyordu.
" Memnuniyetle." Diyen emre eline benim düşürmüş olduğum silahı alıp kulaklarıma eğilmişti. " Doğaya veda et Yunus." Deyip silahın kabzasını sertçe başıma vurmuştu. Yediğim darbeyle göz kapaklarım yavaş yavaş kapanırken duyduğum son ses Turgut'un o pis kahkaha sesleriydi.
*
Gözlerimi zorlukla açtığımda yeşil çayırda olduğumu fark etmiştim açık gökyüzünde güneşin bedenimi ısıtması bana iyi geliyordu. Yavaşça yürümeye başlarken etrafımı göz gezdiriyordum. Hiç kimse yok tamamen sessiz ve huzurlu bir halde idi , acaba öldüm mü? Benim sonum bu şekilde mi gelmişti? " Diye düşündüğüm esnada açık hava yerini gökyüzünü kaplayan kapkara bulutlara bırakmıştı. Önüme baktığımda bı silüet görmeye başlamıştım. " Yunus yardım et!" Diyen bu silüete doğru koşmaya başlamıştım gördüğüm şey netleşmeye başlarken Turgut doğanın kolundan tutup zorla götürdüğünü görüyordum doğa da çığlık atarak
" yunus yardım et!" Ona elimi uzatmaya çalışırken " DOĞA!" Seslenirken bir den öksürerek Doğrultmuştum. Gözlerim loş ışıktan dolayı acısa da etrafa göz gezdiriyordum. Burası Turgut'un bizi getirdiği hangardı. Güçlükle ayağa kalkmıştım tökezleyerek yürürken etrafıma bakıyordum. Görünürde kimse yoktu doğa yoktu , Turgut ve Emre de yoktu. Tökezleyerek yürüdüğüm esnada ayağımın takılmasıyla yere düşmüştüm. Neye takıldığımı görmek için kafamı kaldırdığımda yerde yatan bir adam görmemle irkilmiştim, yanına yaklaşıp nefes alıyor mu? Diye yüzüne bakarken yaşadığım şok yüzümde yansımıştı. Yerde yatan adam Orkut bey idi. Kulağımı onun burunlarına getirip nefes alıp almadığını kontrol ettiğim esnada dudaklarından güçlükle birkaç söz çıkıverdi. " Yunus doğa sana emane-" sözünü bitiremeden son nefesini kollarımın arasında vermişti.
Gözlerimden akan yaşlara rağmen onun soğuk bedenine sıkıca sarılıp teşekkür etmiştim bana hissedemediğim şefkati verdiği için ona teşekkür ediyordum.
" Emin olun efendim kızınızı bulup o Turgut denilen adamı kendi ellerimle bizzat ben öldüreceğim buna yemin ederim." Diyerek sözlerimi tamamladım ve hangarın çıkışına doğru güçlükle de olsa adımlarımı atmıştım.
2 YIL SONRA YER MUĞLA / FETHİYE ( YIL 2027)
Yaz mevsiminde yüzümü aydınlatan güneş ile birlikte yürüyordum bu yolda. Ailemin mirası benim üzerime geçmesiyle tek amacımı gerçekleştirmek üzere bu 2 yıl boyunca Türkiye'de ki bir çok şehri dolaşmış bir ipucu bulma umuduyla doğayı aramıştım. Lakin ona dair bir ipucu bile bulamamıştım tek bulduğum birkaç yol arkadaşımdı ve onlarla birlikte Turgut'u bulup doğayı ellerinden kurtaracağımıza yemin etmiştik.
Şuan ki olduğum konum Muğla/Fethiye bölgesinde idim buraya kurmuş olduğum bir bar ile işlerimi sessiz ve sakin bir şekilde düzene sokuyordum. Neyse ki burada çalışanlarımın hepsi benim adamlarımdı.
Bar'ın içerisine girerken beni heyecanlı hareketleriyle karşılamaya gelen Elif vardı. Kendisi benim gibi bir kobay olduğunu öğrendiğim günden itibaren benim adamlarımdan biri haline gelmişti.
" Efendim , sonunda başardık. Onlara ait bir iz bulduk." Demişti Elif heyecanı hareketlerinden belli oluyordu.
Gülümsedim " harika adamlara söyleyin yola çıkıyoruz kurtarmamız gereken biri var." Emin ve kararlı bir ses yükselmişti benden.
Benim adım Yunus bu çıktığım yolda mesafelerin bana neler getireceğini bilemeden ilerlemeye devam ettim. kaderin karşıma çıkardığı zorlukları bir bir aşıp yoluma devam ettim. Lakin sevdiğim kıza ulaşmam gereken mesafelerin uzak olduğunu bilmeme rağmen bu imkansız aşkı, sonsuz bir aşka çevirecek olan da bendim. Efendime bir söz verdim ve bu sözü gerçekleştirmeden bu dünyadan göçüp gidecek değildim...
DEVAM EDECEK
Merhaba sevgili okuyucularım mesafe adlı kitabımın sonuna geliyoruz ama merak etmeyiniz bu kitabımın birinci serisi olarak bitiriyorum ve tabikide devamı olacak. İkinci serisini yazdığımda , sizden tek ihtiyacım desteğiniz. Sizi seviyorum sevgili okurlarım.
Yunusun doğayı bulup Turguttan kurtulması için bize yardımcı olacak mısınız?
Bizimle misin?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 2.73k Okunma |
625 Oy |
0 Takip |
26 Bölümlü Kitap |