@turkayorakk_
|
YAZARIN ANLATIMIYLA
Yağmur damlaları tane tane yere düşüyordu etrafta sadece rüzgarın sesi ve ağlamaklı olan bir bebeğin sesi vardı, Annesi, yavrusunun alnını öpüp kokusunu iyice içine çekti, kulağına yaklaştı" Seni çok seviyorum küçük meleğim beni affet." . Bebeğini havluya sarmış şekilde basamakların üstüne zarar gelmeyecek şekilde koydu. Göz yaşlarını sildi derin bir nefes aldı kapı ziline bastı ve oradan hızlıca uzaklaştı.
Kapı açıldı, saçı topuz halde üzerinde hemşire üniforması olan kadın etrafına baktı. hiç kimseyi göremedi sonra bir bebek sesi duydu, basamaklara ilerledi oracıkta duran bebeği görünce hemen kucağına aldı. Basamaklardan indi etrafa baktı ama etrafta kimse yoktu sadece yağmur damlalarının yere değdiği ve ağlamaklı olan bebeğin sesi vardı.
Hemşire kadın bebeği içeri alırken battaniye üzerinde bir not gördü , notu eline aldı ve okumaya başladı. Notta şöyle yazıyordu.
"Bebeğimin ismi Doğa ona bu isimle hitap ederseniz çok sevinirim. Özel nedenler dolayısıyla bakamayacak durumda olduğum için onu size emanet ediyorum. Lütfen ona güzelce bakın keşke elimden bir şeyler gelseydi ama çok zor durumdayım kızımı çok seviyorum lütfen onu anne şefkatinden mahrum bırakmayın."
Hemşire notu cebine attı, Doğa ile beraber içeriye geçti, revire girdi. Bebeğin sağlığını kontrolden geçirdi. o sırada kapı tıklandı içeriye uzun boylu deri ayakkabılı takım elbiseli saçlarını sola doğru yatırmış bir adam girdi.
" Hemşire hanım bebek sesi duydum da noldu acaba haberiniz varmı?"
"Müdür bey , birisi kapıya bebeğini bırakıp gitmiş ve not bırakmış."
"ver bakım notu bana"
hemşire notu müdüre verdi , yurt müdürü hafif sesli bir şekilde okumaya başladı.
" Hayret bişi bakamayacağınız çocuğu neden dünyaya getirirsiniz ki ? sonra biz uğraşıyoruz bunlarla , zaten bir bebek yetmiyordu ikincisi geldi."
" Yunus'a bişi mi oldu?" diye telaşlanarak sordu müdüre
" bilmiyorum hemşire hanım herhalde ateşi var gidip ilgilenir misiniz ? Bide o kızın bileğine şuradaki 6 numara yazan damgayı bas. Yunus'a da 8 numara yazan damgayı bas büyüdükleri zaman onlarla işlerim var."
Hemşire hiç sorgulamadı, " tabiki müdür bey doğa ile yarım kalan testlerim bitsin hemen Yunus'la ilgileneceğim."
Doğa'nın kontrollerini yapan hemşire doğa'yı yatağa koyup "sen şimdi uslu uslu uyu burda olurmu güzelim der ve alnını öpüp gitti."
Müdürün odasına geldi, kapıyı tıkladı, içerden gel sesi gelmesi ile içeri girdi. "Müdür bey geldim Yunus nerde acaba ?"
"Yatağına koydum onu, saatlerdir ağlıyor susmak bilmedi."
Hemşire yunusun yanına gitti alnını kontrol etti. " Sanırım ateşi var hemen bir ateş düşürücü vermem lazım."
Revire koşarak indi. İlaçların olduğu dolabı açtı ateş düşürücü şurubu ve şırınga aldı merdivenlerden yukarı müdürün odasına çıktı. Ağlayan bebeği kucağına aldı. İlaç dolu olan şırıngayı oral yoluyla içirdi.
"Müdür bey eğer ateşi düşmezse hastaneye götürmem gerekebilir."
"Tamam izin veriyorum gidebilirsin , ama şuan onu revire götürüp d Doğa'nın yanına koy ve kobaylarımın damlalarını bas. Başımın etini yedi bas bas ağlıyor."
"Gerizekalı müdür bebek o ne beklersin canı yanıyor ağzı yokki konuşsun bunları aslında onun yüzüne demek vardı ama işte bu çocuklara ben bakıyorum onun bir halt yediği yok eğer kovulursam hiçbir şey yapamam en iyisi susup revire gitmek." Diyerek içinden geçirdi orta yaşlı hemşire ve odadan çıktı kucağında yunusu taşıyarak merdivenlerden indi revire girdi. Yatakta olan doğanın yanına koydu.
"Geç bakalım yunuscuk doğa ile tanış oda bugün geldi aramıza." o sırada yunus doğanın küçük parmağını tuttu ikisi de kendi aralarında gülüyordu. Hemşire de hayran dolu bakışlarıyla onları izliyordu.
"Vay be bebekler bile sevgiden anlıyor ama bu sığır müdür anlamıyor amacı ne ki bu müdürün anlamış değilim."
Kapı çaldı. İçeriye genç bir kız girdi "hemşire hanım doğanın sonuçları çıktı."
"Teşekkür ederim selin." ( selin benim yardımcım olur test işlerini genellikle o ilgilenir.)
Evet! gördüğümüze göre doğa sağlıklı bir bebek acaba yunusun ateşi düşmüş müdür?
Oturduğu yerden kalktı ateş ölçeri aldı ve yunusun alnına dayayıp ateşini ölçtü.
Rahat bir nefes alan hemşire "düşmüş rahatladım şimdi , Yunus'a bak doğanın elini hiç bırakmıyor."
"güler" ay yerim yunus uykunda mı gülüyon sen? çok tatlısınız ya. Hemşire yorgunluktan bitap düşmüş olan göz kapakları onu dinlemez ve yavaşça kapanır.
10 YIL SONRA
Sıcak güneş ışınları odayı aydınlatır iken odanın bir başında eline tarak almış kendi etrafında dönerken süzülen saçları ile şarkı söylüyordu. Güzel gülüşü güneş ışınları ile birleşiyor daha da parlıyordu sanki. Üzerine giymiş olduğu kıyafetler çok yakışmış aynı bir modele benziyordu.
" Nasıl söyledim selin abla."
" Çok güzel şarkı söyleyip dans ediyorsun Doğa'cım."
Gözlerinin içi parladı " sence benden dansçı veya şarkıcı olur mu?" İçinde ki o heves ve umut birleşimi gözlerinde belli oluyordu.
" Olur fakat sakın pes etme hayallerinin peşini bırakma güçlü ol ve bu gülüşünü her zaman göster asla üzgün olma. Olur mu meleğim?"
" Olur."
Elinden tuttum, onu kendi kızım gibi seviyordum hatta buradaki tüm çocukları o şekilde seviyordum. Sandalyeye oturttum aynanın başında saçlarını tarıyordum. Güzelce bir de parfüm sıktım.
" Gel şimdi dışarı çıkalım biraz dolaşalım."
" Selin abla bu kapı nereye çıkıyor." Eliyle koridorun sonunda ki kapıyı işaret ederek sormuştu.
" Bunu sana söyleyemem meleğim senin tek bilmen gereken o odaya giremezsin."
" Ama geceleri orada ağlayan bir çocuk sesi duyuyorum hatta sanırım bir erkek sesi."
" Takma kafana bunları hem sen niye o odayı merak ettin ki?"
" Turgut abi bu gece beni oraya götürecekmiş öyle dedi."
" Sen şimdi doğru arkadaşlarının yanına git ben sonra geleceğim."
Doğa merdivenlerden inip aşağı inerken bende müdürün odasına doğru sert adımlarla koşar adımlarla yürüdüm. Odanın önüne gelince kapıyı açtım içeriye daldım sertçe kapıyı kapattım.
" Sen ne halt yediğini sanıyorsun."
" Asıl sen ne yapmaya çalışıyorsun o daha bir çocuk, onu o odaya götürmek ne demek , yunus'a yaptığın yetmedi mi? Çocuklara bunu yapma hakkını nereden alıyorsun." Sert ve gürültülü bir şekilde çıktı sesim.
Elini masaya vurdu. "Seni onlara ne yaptığım ilgilendirmez ve onların benim kobayım olduğunu söylemiştim bileklerinde boşuna o numaralar yazmıyor. Burnunu benim işlerime sokma şimdi çık dışarı gözüm görmesin seni." Sert sözleri yüzünden kılımı bile kıpırdatamadım. Korkmuştum onun karşısında güçsüzüm, elimden bir şey gelmiyor özür dilerim Doğa.
Gecenin bir saatinde koşturma sesleri parke seslerinin oluşturduğu gıcırtıdan geliyordu. Yatağımdan kalktım terliklerimi giydim, Odadan çıktım. Sesin geldiği yere doğru gidiyordum. Sesler kesildi hiçbir şey duymuyordum. Karanlığın ortasında sesi duyduğum yere yürüyordum.
Sesin geldiği odaya girdim. Etrafı gözlüyordum, gözlerim karanlığa alışmış etrafımdaki eşyaları ayırt edebiliyordum. Dolap dan gelen gıcırtı sesiyle adımlarımı oraya çevirdim. Dolabın kollarını tutup yavaşça açtım. " Yapma." Çığlık atarak seslendi doğa.
Göz yaşlarımı tutamadım şoktayım, ne işi vardı burada hemen kollarımın arasına aldım sarıldım sıkıca. " Geçti bir tanem , geçti, ne oldu anlat bana." Kollarımın arasında hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Korkudan konuşamıyordu. Belimi sıkıca sarıyordu. " O odaya bir daha gitmek istemiyorum. Lütfen götürme beni oraya." Ayağa kalktım ışığı yaktım, alnındaki saçları yüzünden çektim, kollarında ki morlukları gördüm. " Korkma bir daha gitmeyeceksin." Gözleri bir anda kapandı kollarımın arasına düştü.
*
Gözleri hastanede açılan doğa * "yapma diye bağırır."
"Kızım geçti tamam mı ? ben buradayım bak benim ,korkma tamam mı? Yanındayım senin o aşağılık müdürün sana ne yaptığını çok iyi biliyorum bir daha sana elini süremeyecek sakın korkma ben yanındayım canım kızım." Deyip sıkıca sarıldım gözyaşlarını sildim alnını öptüm.
Doğa ya sıkıca sarıldığım esnada doktor içeri girdi. "Merhaba Selin hanım kızımız uyandığına göre onunla konuşabilir miyim?"
" Selin abla beni bırakma lütfen yalnız kalmak istemiyorum." Hıçkırıklar arasında ağlayarak sesi titreyerek çıkıyordu.
"Doktor bey yanınızda dursam bu şekilde bende öğrenmiş olurum nolur onu kızım gibi görüyorum bakar mısınız? Ne kadar korkmuş".
"Pekala o halde, doğa anlat bakalım o adam sana neler yaptı." Dedi doktor.
"İlk başlarda oyun oynadığımızı sanıyordum çünkü bana hep oyun oynayacaz derdi ama sonra kemerini çıkardı ellerimi bileklerimden bağladı duvara astı, kemerle bana vurmaya başladı. Ağladım yapma diye bağırdım ama daha çok yapıyordu. Sonra cebinden keskin bir şey çıkardı bacağımı çizdi , bacağımdan sıcak bir sıvı akıyordu ama çok canımı yakıyordu. Bağırmamam için ağzımı bezle kapattı. Bana bunları yaptıktan sonra cebinden çikolata çıkarıp bana uzattı, bileklerimde ki ipi çözdü ağzımdaki bezi çıkarttı. Çikolatayı almak için uzandım. Kolumdan tuttu, aşağıda ki bölgemi ellemeye çalıştı. Tekme attım elinde ki keskin parça eline girdi bağırdı bende o sırada odadan kaçtım sadece koştum. Peşimden geliyordu, bende saklanmak için dolabın içine girdim. Sonra sen geldin selin abla. Yalvarırım beni daha oraya göndermeyin. Ne olur oraya gitmek istemiyorum karanlıktan çok korkuyorum." Hıçkıra hıçkıra çenesi titrerken ağlayarak konuşuyordu benimle. Gözyaşları hiç durmuyordu çeşme gibi akıyordu.
Elini tuttum. "Merak etme güzel kızım seni bir daha oraya götürmeyecem." * gözyaşlarıma hakim olamadım kızıma sarılarak ağlamaya başladım.
"Hemşire hanım benimle dışarı gelir misiniz?"
" Tabiki doktor"
" Doğayı o yurta geri gönderemezsiniz benim tanıdığım beni büyüten bir kadın var kendisi çok iyi biri o hep kız çocuğu olsun istemiş ama asla nasip olmamış doğayı ona verelim gül gibi bakacağına eminim."
Şok olmuştum ama doğa için bu kararı kabul etmeliydim. onu o yurda geri götüremezdim. "Peki doktor bey kabul ediyorum."
" Ben onunla konuşurum hatta bu gece bile gelip onu alır bana güvenin çok iyi biridir kendisi."
" O yurttan daha iyi bir yer olacağına eminim, doğa da kabul edeceğine eminim. Teşekkür ederim."
Doğanın yanına geçtim koltuğa oturdum. Ellerini tutup alnını okşuyorum.
"Doğa sen şuan çok iyi bir yere gidiyorsun tamam mı? O kadın seni koruyacak seni asla yalnız bırakmayacak o çok iyi biri ona güven olurmu?
" Tamam ama seni görebilecek miyim?"
Alnını öpüp , " tabiki de göreceksin. Ben arada ziyaretine gelirim seni asla yalnız bırakmam."
Başını salladı, öylece yatağın başında uyuya kaldı.
*
Yaklaşık birkaç saat sonra zil çaldı. Kapıyı açtım ve karşımda siyah takım elbise giymiş , kumral saçlı, ela gözlü, yüz hatları çok keskin, kirli sakal ise adama çok yakışıyordu, tahminimce boyu 1,90 civarı olmalıydı gözlerim yan cebinde silaha takıldı. Tedirgin oldum adamın gözlerinin içine baktım.
"Buyrun ne istemiştiniz?"
"Müdür beyle görüşebilir miyim kızım doğayı almaya geldim."
Ne! kızım doğa mı dedin sen aman allahım bu duyduklarım da ne kızım mi dedi yanlış mı duydum. "pardon kızınız mı ?"
" evet kızım doğa burada olacağını öğrendim acaba burada mı?"
O esnada Müdür geldi. , adamı görünce hayalet görmüş gibi baktı ve dona kaldı ruhu çekilmiş gibiydi aniden kekelemeye başladı.
Orkut elini adama doğru uzattı. "Siz müdür olmalısınız merhaba ben Orkut , kızım doğayı almak için geldim."
"Hoş geldiniz Orkut bey ama bizde öyle bir kız yok ve hiç gelmedi."
" Emin misiniz? Çünkü burada olduğuna eminim. Araştırmalarım burada olduğunu gösterdi."
"Dediğim gibi kızınız buraya hiç gelmedi dosyaları gösterebilirim hiç doğa isimde kayıt yok."
"Peki teşekkürler." deyip arkasına dönüp yurttan uzaklaştı Orkut bey.
" Bu neydi şimdi adama niye yalan söylediniz müdür bey adamın doğru bilgiye hakkı var. Adamın kızını başka biri evlat edindiğini söylemeniz gerekirdi. Hem neden adamı gördüğünüz de hayalet görmüş gibi oldunuz?"
Bakışlarını yoldan hiç ayırmadan çenesini açtı. "Hemşire hanım o Orkut bey."
"Yani burdan ne anlamam lazım?"
" O İstanbul'un en azılı mafyası. " |
0% |