@turkayorakk_
|
Yazarın anlatımıyla
Ağacın dalından turuncu renginde son bir yaprak yavaşça süzüle süzüle yere doğru düşmeye başlamıştı, rüzgar ,yaprağı bir sağ bir sola doğru sürüklüyordu. Ağacın altında Turgut isimli küçük bir çocuk uyuya kalmıştı kıyafetleri yırtık parça idi ayakkabıları yoktu , çıplak ayakları ile çimenlere basıyordu, yüzünde ve kolunda morluklar vardı dışardan bakan biri , çocuğun evsiz ve şiddete maruz kaldığını anlardı, rüzgarın savurduğu yaprak Turgut'un burnunun üzerine konmuştu. Turgut burnunu kaşıdı, esnedi ve gözlerini göğe açtı.
"Ne kadar güzel bir gökyüzü ah! burnuma düşen sanırım sonbahar'ın son yaprağıydı havada soğumayada başladı. " esen rüzgar Turgut'un titremesine neden oluyordu, Turgut, ayağa kalkarak , hızlı adımlarla oradan uzaklaştı. Rüzgar şiddetli bir şekilde esiyordu Turgut'un vücudu tir tir titriyordu, Rüzgar okadar şiddetlendi ki Turgut'un cılız bedeni nerdeyse rüzgarda savrulmak üzereydi, bir şeyler yapması gerektiğini biliyordu , ileride sola doğru bir ara sokak görünüyordu. Hızlı adımlarla ilerledi ilerledi tam ara sokağa girecekken ,bir ses duyuldu.
Bu ses , içinde kahverengi kırmızımsı'yı andıran içinde abelya çiçeğini tutan bir kahverengi bir kırılan vazonun sesiydi. Rüzgarın şiddetinden dolayı yerinde duramayan vazo Turgut 'un başına düşmüştü.
Turgut kafasına elini koydu. Eline baktı, elleri kan içindeydi. başından kan aktığını hissettiğinde hiçbir tepki veremeden oracıkta bayılıp kaldı.
Gözlerini , ağacın odunlarından yapılmış bir evin içinde deri koltuğun üzerinde tavana bakarak açtı Turgut , başında bandaj vardı üzerinde ise battaniye ile örtülmüştü , şöminede yanan odunların çıt çıt diye içini ısıtan sesler geliyordu. Ahşap kapının gıcırdamasıyla dışarıdan , elinde balta olan ,sakallı , kaya gibi kaslı üzerinde kırmızı siyah çizgili gömlek giyen bir adam içeri girdi.
- Turgut : B, be ,ben neredeyim? Sen kimsin? Benim burda ne işim var?
- Oduncu: sakin ol , seni bulduğumda başın yaralı, baygın bir şekilde yatıyordun bende seni o halde bırakmaya içim el vermedi ormandaki sığınma yerine götürdüm seni , şuan benim evimde güvendesin.
- Turgut: t, te ,teşekkür ederim. Kekeleyerek çıkıyor idi ağzından cümleler .
- Oduncu: acıktın mı?
- Turgut: evet hemde çok acıktım.
- Oduncu: tamamdır hemen yemek bir şeyler hazırlıyorum bu arada senin ismin ne ?
- Turgut : Turgut , peki ya senin ismin ne ?
- Oduncu: bana oduncu demen yeter. gülümseyerek Turgut'un gözlerine bakarak cevap vermişti Gel bi başına bakayım.
bandajı yavaşça açtı. " hmm güzel enfeksiyon kapmamış hafif bir sıyrık, şanslısın evlat." kaldığı cümleyi bitirmişti. Ayağa kalktı ilk yardım çantasına doğru yürüdü ilk yardım çantasından tentürüdiyot ve sargı bezi alıp Turgut'un yanına gitti
" Turgut anlat bakalım sana neler oldu ? Bana güvenebilirsin artık burada yaşayacaksın."
- Turgut: oduncu'nun Turgut'a sorduğu soru onu tir tir titremeye fal taşı gibi açılmış gözlere sebep olmuştu.
- Oduncu: sen iyi misin? Sana ne yaptılar?
- Turgut: ben iyiyim sadece çok korkuyorum. Gözlerinden o korku çok fazlasıyla belliydi.
- Oduncu: tamam sorun yok bana güvenebilirsin şimdi bana anlat neler oldu. O sırada oduncu Turgut'un başına yeni bandajı sarıp üzerini battaniye ile örtmüştü. Turgut derin bı nefes aldı ve ağzından kelimeler döküldü.
- Turgut: babam sürekli annemle bana şiddet uygulardı , babam her gün eve sarhoş bir şekilde gelir annemle kavga ederdi annemi döverdi sopayla annem sürekli yapma dur derdi babam dinlemez daha çok vururdu bazen beni odaya kitler beni kemerle döverdi , eve hiç para getirmezdi dışarda dilenerek geçinirdim dilencilikten kazandığım paraları ise babam hep benden zorla alıp içkiye verirdi her gün bira şişelerini eve getirir içtikten sonra duvara boş şişeleri fırlatırdı. Bir keresinde babam ayakta duramiycak şekilde sarhoş olmuştu annem le bir anda ne olduğunu anlamadan kavga etmeye başladılar babam annemi çok kötü darp etmişti babamın gözü dönmüştü annem sürekli ağlayarak bağırıyordu "Yapma yeter canım yanıyor." Sözlerini söylerdi.
Babam dinlemezdi daha çok döverdi babam mutfağa gitmişti , dolabın çekmecesini açıp içinden bir bıçak aldı , annemin önüne atladım." Hayır yapma bunu baba diye bağırdım." Babam beni tuttu yukarı kaldırdı ve duvara fırlattı , annem yavrum diyerek yanıma geldi. Babam " çekil be karı" diyerek annemi tekmelemeye başladı , annemin saçından tutup yukarı kaldırdı gözlerimin önünde annemin boğazına bıçağı dayadı ve tek hamlede annemin boğazını kesti, Ağlamadan duramayıp anne diye bağırıp anneme koştum uyan diyordum uyan diye bağırıyordum bırakma beni diyordum beni duymuyordu kanlar benim vücudumu bile sarmıştı anneme sarıldım anne(!) Diye bağırdım. O sırada babam beni tişört'üm den tutup kapıyı açtı ve beni dışarı fırlattı, Kapıyı suratıma kapattı. Kapıyı tekrar çaldım defalarca vurdum tekme attım annem diye bağırıyordum babam açmıyordu binadan dışarı çıktım yardım edin diye bağırdım beni kimse umursamıyordu beni kanlar içinde gören herkes gözlerimin içine katilmişim gibi bakıp benden korkup kaçıyorlardı , yardım edin diye bağırmaya devam ettim ümidimi kesmişken bir araba önümde durdu. İçinden bir adam çıktı. "Noldu evlat senin bu halin ne." - Turgut: babam annemin boğazını kesti yardım et lütfen. Adam bu sözümü duyar duymaz bana "evi göster" dedi. Evi gösterdim ,adam kapıyı tıkladı , babam kapıyı açmıyordu . Adam binadan çıkıp arabasına ilerledi arabasının kapısını açıp içinden levye çıkardı. Binaya geri girdi bizim kapımızın kilit kısmına levyeyi geçirdi ve az da olsa zorlayarak kapıyı açmaya başladı. Adam içeri "ellerini kaldır ben polis diyerek içeri girdi."
Koridorda annemin cansız bedeni kanlar içinde yerde duruyordu. Polis abi annemi görür görmez elini telsize uzattı evimin adresini sesli bir şekilde söyleyip acil ambulans istedi. Telsizi cebine yerleştirdi odaya doğru ilerledi silahını doğrultu. Bana seslendi "çocuk şu adam senin baban mı?" Diye sordu. Ne olduğunu anlamamıştım odaya doğru yaklaştım odaya baktım. Babam elindeki bıçağıyla kendi boğazını kesmiş kanepede duruyordu, ne olduğunu anlamıyordum öylece bakıp ağlamaya başladım, sessiz bir şekilde "evet bu adam babam dedim."
-polis: anlıyorum , hadi benimle gel. Dedi.
"Tamam" dedim , polis abinin elini tuttum ve arabasına doğru ilerledik Arabaya bindikten sonra beni karakola götürdü orda görevli bir abla ile konuştu. Polis abla benimle çok güzel ilgilenmişti , elimi yüzümü yıkadı vücudumdaki kanı temizledi , bana yeni kıyafetler verip elime bir sandviç verdi , sonra odaya beni bulan polis abi girdi ve yaşımı sordu. 13 yaşındayım dedim ve polis ablaya şunu dedi yetimhane ile konuşun çocuğu oraya göndericez. Polis abla peki amirim deyip odadan çıktı. O sırada odada yalnız tek başına kalan ben yetimhanede kalamam dedim kendi kendime çünkü oraya gitmek istemiyordum, korkuyordum. Oradan kaçmak istedim. Kapıyı açtım, etrafa bakındım. Etrafta hiç kimse yoktu , asansör'e ilerledim asansör'ün düğmesine bastığım gibi kapı açıldı. İçeri girip sıfır yazan düğmeye bastım. Zemin kata indiğim gibi koşmaya başladım arkam dan polisler "hey çocuk" diye sesnlendiklerini duyuyordum ama yetimhanede kalamazdim bende oradan uzaklaştım ama kalacak yerim olmadığı için sokakta yatmaya başladım. 2-3 gün geçti bişi yememiştim bayılacak duruma gelmiştim. Sonra yanıma bir çocuk geldi benim yaşlarım da idi bana baktı ve benimle gel dedi. O an ona güvenmekten başka çarem yoktu ya gidicektim ya da orada açlıktan ölecektim. Gitmeyi tercih ettim ve çocuğun peşine ilerledim, çocuk ismimi sordu ona ismimin Turgut olduğunu söyledim bende Berk memnun oldum dedi ve bir ara sokağa girdi. Peşinden gittim Berk bir abiyle konuşuyordu, adam uzun boylu kolunda yıldız dövmesi olan zayıf biriydi. Yanıma geldi ve şunları söyledi. "Bize katılmak ister misin? sana yemek ve sığınak veririm." Gidecek yerim olmadığı için kalırım demekten başka çarem yoktu. "Evet katılırım" Adam beni süzdü ve şunu dedi. "Ama" Ama ne ? acaba ne istiycekti?
"Ama bizim için çalışacaksın bizim için dilenip , hırsızlık yapıp tüm kazandığın parayı bize getireceksin Anlaştık mı?" Pis sırıtıyor ve yüzüme bakıyordu.
"Anlaştık" dedim hafif sesli bir şekilde. Adam bana baktı adamlarına döndü şu cümleler ağzından çıktı "o halde gençler yeni gelenlere yaptığımızı yapın şu velede , bir güzel pataklayın"
4 kişi üzerime geldi ve beni dövmeye başladı karnıma sürekli tekme yedim sürekli yumruk yiyordum nerdeyse bayılmak üzereydim ki , - Berk : hey yeter bu kadar rahat bırakın çocuğu. Berk'in seslenmesiyle çocuklar beni bıraktı. Berk yanıma geldi ve Berk: hadi işe koyul git dilen. Zar zor ayağa kalktım ve dilenmeye başladım yaklaşık üç ay kazandığım paraları onlara verip her akşam dayak yiyordum kollarımı kaldıramıyor yemek bile yiyemiyordum sanki göğsüm her an patlıycakmış gibi hissediyordum ama dayak yerken onların sayesinde onların zayıf noktalarını öğreniyordum. Gün geçtikçe güçlenip onları dövmeye ben başlıyordum. Ta ki bir gün dördünü dövdükten sonra, meğersem kolunda yıldız dövmesi olan adam beni izliyormuş . Yanıma geldi " artık gerçekten bizden birisin dedi. Adamlarına döndü ve bağırarak Turgut bundan sonra bizden biri ve benim sağ kolum olacak" dedi.
Ondan sonra işler değişmeye başladı. Dayak yemiyordum üstüne emir verip dayak ben atıyordum hiç acımıyordum onları dövdükçe daha çok dövmek istiyordum onların o acı çığlıkları bana zevk veriyordu her gün beni dövenleri bana yaşattıklarının bin katını onlara yaşatıyordum. Bu şekilde yaklaşık 5 yıl sürdü ama onlar benim ne istediğimi bilmiyorlardı. 5 yıl sonra omzunda yıldız dövmesi olan abi bana ödül olarak yemek yemeye davet etti. Ve planım o anda başlamıştı, yemek bir hafta sonra yenilcekti , kolundaki dövme olan adamı saymazsak benimle beraber altı kişiydik planımın başarılı olması için herkesle iyi geçinmem lazımdı öyle de yaptım herkes ne olduğunu anlamadı, yemek günü geldi , adam beni çağırdı masada , ortada tam bir tavuk eti yanında da salata olan bir yemek duruyordu. ( Tabikide masada neler olduğunu biliyordum yemeği ben hazırlattım ve hazırlarken yemeğin yanındaydım ) Masaya ikimizde oturduk , " buyur yemeğe sen başla" dedi adam , "olmaz öyle büyüğüm olarak önce siz başlayın ." dedim. adam yemeğe tam başlayacakken - Turgut: efendim bu bir seferlik yemek dimi ?
- dövmeli adam : evet neden ki?
- Turgut: o halde bu yemeği hepimiz yesek olurmu burdaki insanların da hakkı var onlar da çalıştı bunca zaman beni kırmayın bu seferlik yapar mısınız bunu lütfen?
- dövmeli adam : tabi seni mi kırcam. Hadi çocuklar gelin ve yiyin.
Dediği anda herkes yemeğe gelip tavuğu yemeye başladılar ben sadece bardağımdaki suyu içtim ve olacakları bekledim. Çok geçmeden hepsinin karnına ağrı girdi, hepsi yere kapaklandı. Suratımda pis bir gülümseme vardı, ayağa kalktım masadaki bıçağı aldım ve dövmeli adama doğru yürüdüm. Dövmeli adam bana bakarak "yemeğin içinde ne vardı?" - Turgut: gülümseyerek onun saçını tutup kafasını kaldırdım. "Ecelin" dedim. Elimde bıçağı boynuna götürdüm. " Artık senin de sonun geldi" kulağına fısıldadım. Tek bir darbeyle şah damarından doğru boynunu kestim. Yerde yatanlara bakıyordum ağızlarından köpük geliyordu. Sırıtarak, yüksek sesle kahkaha atarak "pis domuzlar ,kendi çukurunuzda ölün" dedim. Kapıdan çıkıp hiçbir arkamda iz bırakmadığımı sanarak , oradan uzaklaştım. birkaç gün içinde bir ağacın dalında uyuyordum ve sokakta yürürken bayılmışım sonra gözlerimi burda açtım.
- oduncu : yani sen bir katilsin öyle mi? Gözlerimin içine bakarak şaşırmış bir şekilde konuşuyordu.
- Turgut: öyle de denilebilir ama onlar başlattı ben değil.
-Oduncu: şuan kaç yaşındasın Turgut?
- Turgut : 18
- Oduncu: anladım hadi uyu saat geç oldu.
3 SAAT SONRA
Pencereden içeriyi gösteren bir ışık yanıyordu gözümü yavaşça açtım. Çat sesi çıkmasıyla siyah üniforma giymiş adamlar kapıyı kırıp içeri daldılar. Ayağa kalkamadan bizi tutup burnumu bir bezle kapatmıştı, çırpındıkça gücüm tükeniyordu gözlerim yavaşça istemsizce kapanıyordu hareketlerim ağırlaşıyordu.
Uyandığımda ellerim bağlı sandalyenin üzerine oturtulmuştum göz bandımdan dolayı etrafı göremiyordum. Sağ sola doğru başımı döndürüyor. " Bırakın lan beni."
Arkamdan biri bana yaklaştı. Ellerini başımda hissediyordum. Göz bandı'mı açtı , yanımda oduncu'nun kafasına silah dayanmış siyah takım elbiseli bir adam vardı. Oduncu'nun ağzı bantlıydı ne dediği anlaşılmıyordu. Sonra içeriye 30-40 yaşları arasında bir adam girdi boynunda yıldız dövmesi vardı. Önüme doğru geldi.
- Boynunda dövmeli adam: demek benim adamlarımdan birini öldüren sensin.
- Turgut : Ne o kolunda yıldız dövmesi olan sizin adamınız mıydı?
- Boynunda dövmeli adam: evet bizim adamımızdı, biz İstanbul'un en iyi ikinci mafya adamlarıyız , söyle o çocuğu neden öldürdün.
- Turgut: cidden ikincisin diye övünüyor musun ? Komiksin, dediğin hiçbir şeyi anlamıyorum.
- Boynunda dövmeli adam: benimle dalga geçme velet ya bana doğruyu söylersin ya da yanındaki adamı vururum.
- Turgut : istediğini yapabilirsin o adamı tanımıyorum bile umrumda değil. Ben sadece kendimi düşünürüm gerisi beni ilgilendirmez.
- Boynunda dövmeli adam: hiç tereddüt etmeden silahı cebinden çıkardığı gibi oduncu'nun kafasına doğrulttu.
O sırada 30-35 yaşlar arası bir adam içeri girdi, adamın gözünde yıldız dövmesi vardı.
- yıldız gözlü adam : Bekle, daha iyi bir fikrim var çözün şu çocuğu. Dedi. Adamları dediklerini yaptı, ellerimi çözdü kafama dayalı olan silahı çekti. Yanıma yaklaştı silahı bana uzattı. " Silahı al ve o adamı vur." Demesiyle cümlesine devam etti.
-Oduncu: aptallar cidden onun öyle bir şey yapacağına inanıyor musunuz?
oduncu turgut'a baktı önünde dizlerinin üzerine çömeldi, silahını adamın alnına doğrulttu. " Neden inanmasınlar ki." Turgut'un sözünü bitiren silahtan çıkan mermi sesiydi.
Ayağa kalktım, soğuk sesimle elimde ki silahı , adama uzattım.
- Turgut: sende kimsin?
- yıldız gözlü adam: Etrafta kahkahalar döküldü, ben patronum. Senin gibi bir adam işimize çok yarar. Gözlerinden anlamıştım. İçinde bir katil yattığını, seni adamım olarak görmek isterim ismin nedir?
- Turgut: Turgut, memnuniyetle olurum patron. Hiç sorgulamadan kabul etmiştim. Yaptığım seçimden hiç pişman değilim.
- Patron: harika o halde yeni işini söylüyorum sana bir telefon vereceğim o telefonun konumunda bir yurt var o yurda gidip oranın müdürü olacaksın.
- Turgut : peki patron sen nasıl istersen.
- patron : aramıza hoşgeldin evlat.
|
0% |