Yeni Üyelik
3.
Bölüm

2. Bölüm "İhanet"

@tutaste

2 yıl önce... 


Gelinlik provasını kim çıkardı Allah aşkına. Ne vardı hazır gelinliklerden seçsem? Ama yok illa bana özel olacakmış.


Selim iyi çocuk ama fazla hassas bana göre. Her şeyi çok ayrıntılı düşünüyor. Yok düğün salonunun akustiği nasılmış, yok masanın üstündeki çiçekler papatya olmalıymış, yok davetliler tek renk giymeliymiş.


Tek renk dedi ya tek renk... Sanırsın 23 Nisan müsameresi! Yakındır düğün hazırlıklarından inme inecek bana.


Düğün hazırlıkları tam gaz gidiyor ama aramızdaki mesafe bu ara zirve yaptı. Ne yapsam ne etsem kapatamıyorum. Yok olmuyor! Benim karnımda kelebekler falan uçması gerekmiyor mu şu an? Peki neden benim karnım değil de başım tepki veriyor? Her şey başıma vuruyor. Baş ağrım çekilmez oldu. Selim'de farkında. Ama inatla görmezden geliyor.


Selim'le üniversiteden arkadaşız. Daha doğrusu dört kişilik bir ekibiz. Ben, Selim, Dilek ve Samet. Selim'le başta çok iyi iki arkadaştık. Gercekten cok severdim. Annesi, babası küçükken trafik kazasında ölmüş. Onu dayısı büyütmüş. Kardeşi de yok. Belki bu yüzden hep yakın hissettim kendime. Bu yüzden onun hislerini hep görmezden geldim. Bana söylemesin, onu kaybetmeyim istedim. Ama olacakla, öleceğe engel olunmuyor malum. Bir gün en samimi haliyle hislerini anlattı. Dinledim sadece... Seviyorum diyemedim, sevmiyorum diyemedim. İçimi okuyordum aslında. Kalbim hiç ona karşı atmadı. Ama biliyordum, olmaz dersem giderdi.


Gitsin istemedim...


Yarası yarama denk olan birini kaybetmek istemedim.


Aşka olmasa da sevgiye güvendim. Ona güvendim. Bir yola girdik. Her şey yolundaydı. O hep yanımdaydı. Hep anlatırdı nasıl beni sevdiğini. Böyle durumlarda sadece gülümserdim, teşekkür eder gibi. Yakınlaşmak istemediği sürece aramızda hiç sorun olmazdı. Böyle durumlarda benim soğuk tavrıma bozulsa da hiç ses etmedi.


Bu akşam yine düğün hazırlıklarını konuşmak için buluşcaz. Eve geçip üstümü degistircem. Arabaya bindim son ses verdim coşkuyu. En büyük zevkim arabada bağıra çağıra şarkı söylemek. Ne diyor Kaan kardeşimiz:


"Yolunuzdan geçmem 

Ben bu boku para versen içmem

Dalgalarım derindir

Dalarım vazgeçmem

Gülüşün bana oksijen

Görmezsem deliricem"


Yol boyunca kaç şarkıyı bağırarak söyledim bilmem. Sonunda evi bulabildim. Kapıda bir kutu beni bekliyordu. Heralde Selim yine sürpriz yaptı diye düşünüp aldım kutuyu. Masaya bıraktım. Üstümü değiştirmek için yatak odasına geçtim. Altıma mavi kot yüksek bel bir pantolon, üstüme beyaz crop giydim. Kot ceketimi üstüme aldım tam çıkıyordum ki kutu gözüme takıldı. Elime alıp koltuğa yayıldım.


Kuyuyu açmamla gördüğüm şey nefesimi kesti. Kalbim hızlandı, avuçlarım terlemeye başladı.


Sevgiye güvenmiştim demistim ya. Elimde ne büyük patladı anlatamam. Selim beyin sarışın bir güzelle barda sarmaş dolaş fotoğrafları. Hatta birinde dudak dudağa...


Ben adam hayatımda dursun diye resmen mantık evliliğine koşuyorum. Adamsa bana itinayla boynuz takıyor. Özümde kedi gibiyim. Ama bir kedinin kuyruğuna basıldığında cırmalar. İşte tam bu noktada kuyruğuma basılmıştı.


Hemen elim telefona gitti. Üç kez çaldı. Sonunda karşıdan gelen ses " Efendim aşkım."


"Nerdesin Selim? Buluşacağımız kafeye vardın mı?"


"Yok evdeyim aşkım daha çıkmadım."


İte bak boynuzları takmış bana, bir de aşkım diyor.


" Çıkma ben sana geliyorum."


Önce bir duraksadı. Şaşırmış olmalı. İnatla evine adım atmamıştım şu ana kadar. Eee bayram değil, seyran değil. Eniştem beni niye öptü? Ama öpücem ben onu. Ahh bir elime geçireyim..


"Tamam aşkım, bekliyorum." dedi. Cevap vermeden kapattım suratına. Bir elime çanta, bir elime kutuyu alıp fırlar gibi çıktım evden.


Yol boyunca karnıma bir ağrı oturdu. Sevdiğini söylediğinde karnımda uçuşmayan kelebeklerin yeri sızım sızım sızlıyordu şu an. Çünkü biliyordum. Arkadaşlığını kaybetmiyim diye evleneceğim adam bu gece çıkacaktı hayatımdan.


Evine geldiğimde zili çalmadım. Tüm hırsımı almak ister gibi kapıyı yumrukladım. Kapı panikle açıldı. Gözlerini gözlerime dikti. Anlamak ister gibi şaşkınca yüzüme baktı birkaç saniye. Ağzımı bile açmadım onu itip iceri girdim. Uzun bir halden geçip sade döşenmiş bor salona geçtim. Arkamdan usulca geldi. O da farkındaydı bir şey olduğunun ama inatla benim sormamı bekliyordu.


Gözlerimi gözlerine diktim. En derinine baktım. Senelerce peşimden koşan adam, evlenmek üzereyken beni niye aldattı anlamak istedim. Ama hiçbir şey göremedim. Daha fazla dayanamadı, lafa ilk o girdi.


"İyi misin?" 


"Cok iyiyim. Günüm resimlerinle şenlendi. Daha ne olsun!" diye bağırdım.


Yüzündeki şaşkın ifade öylece duruyordu. Anlamak istiyor ama anlayamıyor gibiydi. Daha fazla dayanamayıp kutunun içindeki fotoğrafları halının üstüne döktüm.


Anlasın bakalım!


Sakince eğildi. Fotoğraflara bakmaya başladı. Eline aldığı her fotoğrafla çene kemiği daha fazla gerildi. Yüzü kizarmaya, elleri titremeye başladı.


Sonra aniden bana yöneldi. Ellerimi tutup " Açıklayabilirim Sare, sandığın gibi değil. İnan öyle değil. Değil bak dinlersen anlatırım. Hayır, anlatırım anlarsın. Sen beni hep anladın. Yine anlarsın." diye konuşmaya başladı. Ama sanki benimle değil kendi kendine diyordu bu lafları. Aynı cümleleri tekrar tekrar söyledi. Bunu söylerken elinde tuttuğu fotoğrafta kadını öpüyordu.


Dayanamayıp "Suussss!" diye bağırdım. Sarsılmış bir sekilde yüzüme baktı sadece. Ağzını oynattı ama kelimeler çıkmadı ağzından.


" Nasıl yaparsın? Aşığım diye yeri göğü yıkman bunun için miydi? Neyi anlatacaksın? Elindeki fotoğrafın açıklaması mı olur?"


"Kavga etmiştik Sare! Üstümdeki kıyafetlere bak, hatırla! Üç gün önce o kavgadan sonra gittim oraya. Bir şeyler içip eve geçecektim. Ama susturamadım beynimi. Cok içtim. Kendimi kaybedecek kadar çok!"


" Sonnunda da beni kaybettin."


" Ben seni hiç kazanamadım ki. Sevgili ya da arkadaş olmamız arasında hiçbir fark yoktu Sare. Kalbinin ritmini değiştiremedim hiç. O gece bunu daha iyi gördüm. Beni öpmek bile istemiyorsun. Yakında evlenicez, elini tuttuğum an geriliyorsun."


"Bu da beni aldatmanı meşru kıldı öyle mi?"


"Hayır." Bu kelime öyle kısık çıkmıştı ağzından. Omuzları çökmüş. Gözleri dolmuştu. Ruhu acı çekiyordu, görüyordum.


Bana dokunmasını istemedim hiç. Ama kimsenin dokunmasını istemedim. Aşık olacağım adama saklamıştım kendimi. Evlenme kararı alınca da evlendikten sonraya... Evlilikte keramet var derlerdi sonuçta.


"Bitti... Sarhoş olman, gerekçe diye önüme serdiklerin umrumda değil. Bitti..."


Arkama bakmadan çıktım evden. Yılların dostluğunu, evlilik hazırlıklarını, içimdeki geçmişi o evde bıraktım.


Anladım, bu işler bana göre değil.


Benim payıma düşen yine tamamlanmadan biten bir hikaye...


Peki, kutuyu kim koydu kapıma?


Fotoğrafları görünce duran beynim geri geliyordu sanki. Selim'i takip edip kim çekmişti o fotoğrafları? Kim göstermişti bana gerçeği?


Arabaya binmeden önce yine sağıma soluma baktım. İlk kez bu kadar hevesle gezindi gözlerim sokakta, birini arar gibi...


Tabii yine göremedim.


Loading...
0%