@tuzvelimon
|
~1 ay sonra İşten yeni gelmiş, sıcak bir duşla kendimi ödüllendirmiştim. Aylardan Nisan'dı ve hava hala soğuktu. Başımda havlu, elimde tarak ve saç bakımı için birkaç malzeme ile salona geçip televizyonun açılma düğmesine bastım. Televizyon ses için açılsa da arkada eski bir dizinin tekrar bölümünün oynadığını fark etmiştim. Hemen hemen her diziyi izlemiş biri olarak koltuktan kalktım ve mutfaktan bir bardak kola doldurup yerime geri oturdum. Havluyu saçımdan çekip önüme açtım ve saçımı daha rahat açılması için nemlendirmeye başladım. Oldum olası aşırı düz, ince telli ve hacimsiz saçlara sahip olduğum için kabarmasını önleyecek herhangi bir şey kullanmıyordum. Nemlenen saçımı küçük parçalarla taramaya başladığımda kapıdan gelen anahtar sesine bir tepki vermedim. Selen gelmiş olmalıydı. Televizyonda oynayan eski dizi akmaya devam ederken, kulağım hem kapıda hem de televizyondaydı. Selen, konuşmayı çok seven biriydi ve genellikle tanıştığı kişi ilk yirmi dakikanın sonunda tüm hayat hikayesini öğrenmiş olurdu. Bazen bu kadar çok konuşurken nasıl söylediği ufak tefek yalanların yakalanmadığı konusunda şaşırıyordum. Sadık olmak konusunda ufak tefek problemleri olsa da alenen Alperen'i aldattığına şahit olmamıştım. Ancak arada başka erkeklerle flörtleştiği, görüştüğü ve yemeğe çıktığı oluyordu. Günün sonunda eve dönüyordu ve elbette Alperen'e. "Sıhatlet olsun" diyen tok ses ile saçlarımı önümden atıp arkama, kapıya doğru döndüm. Alperen, salon kapıdan içeriye giriyordu. "Teşekkür ederim" dedim, onun tekli koltuklardan birine otumasını izlerken. Genellikle geleceğinden haberim olurdu ve evden çıkardım. Bugünkü geliş bir sürpriz gibi duruyordu. Açıkçası şaşırmıştım, onun rahat görünüşünün aksine. "Geleceğinden haberim yoktu, hoş geldin" dedim yüzüne bakarken. Gözlerinin altında ufak mor halkalar onun bir miktar da olsa yorgun olduğunu gösteriyordu. En azından yol yorgunuydu. "Hesapta yoktu aslında, bir anda gelişti. Selen de az önce öğrendi" dedi. Selen olmadan sevgilisi ile ikinci görüşmemdi. Yanlış anlaşılmaktan korktuğum için genellikle böyle ortamlarda bulunmak beni gererdi. "Sana da haber veremedim, kusura bakma. Kısa bir ziyaret olacak, sabaha karşı gideceğim" dedi. Neden geldiği, neden sabaha karşı gideceği ya da nereden geldiğiyle ilgili bir şey sormam garip olurmuş gibi geldiği için irdelemedim. "Haberim olsaydı arkadaşımda kalırdım" dedim ancak hafta ortasında birinde kalmak fikri pek de tercih ettiğim bir şey değildi. Yine de gitmemi isterlerse tek yaşayan arkadaşlarımdan birine gidebilirdim. "Açıkçası seni rahatsız etmek istemem. Dediğim gibi sabaha karşı gideceğim zaten" dedi. Selen ile ateşli bir gece geçirirlerse muhtelemelen yer yarılsın da beni de içine alsın, diye dua ederken ölürdüm. "Peki" dedim ama kafamda hala tam olarak gecenin nasıl geçeceğiyle ilgili fikir geçiyordu. Alperen ile Selen arasındaki ilişkinin boyutlarını tam olarak bilmiyordum ama beni evden gönderdikleri üç gece boyunca beş taş oynadıklarını da sanmıyordum. Selen de Alperen de çekici insanlardı. Eh, çocuğun yaklaşık bin kilometre yol gelip kızı gördüğünü de hesap ettiğimizde, bu yolu çekmek için sonunda iyi bir şeyler olduğu da kesindi. Kafamda kurduğum senaryo, gözümde canlandırmak istemediğim bir yere doğru giderken sessizce saçımı taramaya devam ettim. Alperen ise başını yana doğru çevirmiş televizyonda oynayan diziye bakıyordu. Rahatsız görünüyor olsa da yanıma çağırmak garip gelmişti. Selen bir an önce gelse her şey daha iyi olurdu sanki. Evden git deseler bile en azından duşumu almış olmamdan memnundum. Telefonumun tanıdık melodisi odamdan gelirken yerimden kalktım ve havlu ile birlikte odama doğru ilerledim. Alperen'e bir açıklama yapma gereği hissetmemiştim. Telefonun sesi kesildiğinde kapıdan içeri giriyordum. Kimin aradığına bakana kadar Selen bir kez daha aramaya başladı. Alperen ile ilgili aradığını tahmin ederek telefona cevap verdim. "Meriç, nasılsın? Müsait misin?" diye hızla lafa başlayış şekline artık alışmıştım. "İyiyim, müsaitim Selen. Sen nasılsın?" dedim neşesine karşılık sakince. Sanırım sıcak duş rahatlatıcı etkisini yeni göstermeye başlamıştı. "İyi, iyi. Kuzum, Alp geliyormuş, bu akşam bizde kalacakmış. Biraz emrivaki gibi olacak ama bu akşam bir arkadaşında kalsan olur mu?" Açıkçası benim de sevgilim böyle görünse ben de uçan kuştan kıskanırdım. Gerçi bir kez bile ters bir hareketine şahit olmamıştım ama Selen, herkesi kendi gibi düşünüyordu. "Ararım bir arkadaşımı, çıkarım birazdan" dedim. Alperen'in çoktan geldiğini, salonda oturduğunu ya da gidip gitmememin onun için bir şey fark etmediğini söyleme gereği hissetmedim bir an. Selen, tekrar tekrar teşekkür ederek telefonu kapattı. Kapanan telefondan tek yaşayan arkadaşlarımdan birini aradım ve zaten bildikleri durumu bir kez daha açıkladım. Bir akşamlık beni misafir etmek konusunda hevesliydiler. Elbette onlara Alperen, Selen ve daha birçok şey hakkında uzun uzun bir şeyler anlatacağımı biliyorlardı. Odamda önce saçımı kururttum, ardından küçük bir çantaya yarın giymek için eşyalar koydum. Kısa sürede hazırlandıktan sonra kapıya doğru ilerlemeye başladım. Salonun oradan geçerken ayıp olmasın diye kapıya geldim ve dirseğini tekli koltuğun koluna koymuş, başını da aynı kolun eline yaslamış bir şekilde uyuyor oluşuna denk geldim. Belli ki bu sefer beni uzun uzadıya yolcu edemeyecekti. Kapıya vardım, hızlıca ayakkabılarımı giydikten sonra kapıyı da kapatıp evden çıktım ve asansörle otoparka indim. Açelya'nın evine doğru dönerken Alperen'in Yunan heykellerine taş çıkaracak bir asillikle televizyon karşısında uyuya kalmış hali gözümün önünden gitmiyordu. Alperen ve Selen'in ilişkisi nasıl başlamış nasıl gidiyordu bilmiyordum ancak erkeğin çabaladığı bir ilişkinin evliliğe gittiğini biliyordum. Bulduğu her boşlukta kızın yanında soluklanmaya gelen adam, dünya durmadığı sürece bu kızı alırdı. Bu adam her geldiğinde, ben kendimi nifak tohumu gibi hissetmeden kendime kalacak başka bir yer ayarlasam iyi olurdu aslında. |
0% |