@tuzvelimon
|
~2 hafta sonra Kitabın sayfasını çevirdim ve ardından dağınık bir şekilde topladığım topuzumun içinden çıkan bir tutam saçı, topuzun içine geri ittirdim. Koltukta aynı şekilde durmaktan ağrımış belimi rahatlatmak için önce bağdaş halindeki bacaklarımı çözdüm, ardından da yüz üstü bir şekilde koltuğa uzandım. "Meriç" diye sevinçli sesle başımı kaldırıp Selen'in salona gelmesini bekledim. Odasından çıkmış büyük adımlarla geliyordu, kitabı kapatıp yerimde dikleştim ve sırtımı koltuğun arkasına yasladım. Selen gülen yüzü ile salona girip üçlü koltuğa, yanıma oturdu. "Nasılsın?" "İyiyim, Selen. Sen nasılsın?" dedim gülimseme ile karşılık vererek. "İyiyim ben de" dedi ancak konuya girmek için bir şeyler ardığı da belliydi. "Aa, ne okuyorsun?" dedi umurunda hiç olmasa da. Kitabı kaldırıp kapağına baktı ben cevap verene kadar. "Seni mutlu edecek bir haber mi aldın?" diye sordum konuyu dağıtmak yerine. Zira bu gidişle konuya zor gelecektik. Üstelik Selen ile o kadar yakın da değildik, konuşacak çok fazla ortak noktamız yoktu. Ben bir devlet dairesinde memurdum, o ise hemşireydi. İkimizin ortak bir tanıdığı olan Açelya aracılığıyla ev arkadaşı olmuştuk. Onun nöbetleri ile benim işim genellikle denk gelmediği için çoğu zaman ev arkadaşı gibi de hissetmiyordum. "Ay, evet" dedi sevinçle ve elindeki kitabımı yana koyarak bana doğru döndü biraz daha. "Alp'i biliyorsun, sevgilim. Görev çıkmış, buraya geri dönüyor" Alperen, yani onun deyişiyle Alp, yaklaşık 6 ay kadar önce İzmir'e tayini çıkmış bir üsteğmendi. Aslında ev arkadaşı olmamızın sebebi de buydu. Daha önceleri Alperen ve Selen birlikte yaşıyorlarmış. Daha sonra Alperen'in tayini çıkınca, Selen de ev arkadaşı bulmaya karar vermiş. Kira parasından daha çok evin düzenini sağlaması için bir ev arkadaşı alıyor gibiydi Selen. Ben, ev işlerini asla aksatmazdım, karşılığında da faturaların tamamını o öderken kira parasının yarısından da bin lira eksik ödüyordum. Üstelik yemek yapmam karşılığında da mutfak masrafının büyük bölümünü karşılamayı önermişti. Şimdilik yarı yarıya bölüşüyorduk. "Sevindim, sizin adınıza" dedim zoraki bir gülüşle. Tamam, kızın sevgilsi geliyordu, bundan yana bir sıkıntım yoktu ancak bu evden giden adam, bu eve geri gelecekti muhtemelen. Bu da benim yeniden bir ev aramam anlamına geliyordu. Oysaki buranın şartları çok iyiydi. "Ne zaman geliyor?" "Bir iki hafta sürer gelmemiz dedi, ufak bir timle birlikte gelecek" dedi ve tahmin ettiğim kısma gelmiş olmalı ki bana neşesiz bakmaya başladı. "Ben en acilinden ev arayayım o zaman" dedim. Evi bulmak, kirasıydı eşyasıydı. Daha bir sürü iş vardı. Moralim bozulmuştu gece gece. "Git demek istemiyorum ama en azından geçici bir süre bir yere geçsen iyi olur aslında" dedi ve ayağını koltuğun üstüne koyup ayağının üzerine oturdu. "Açelya ile iyi anlaşıyorsunuz. Oraya geç işte" Açelya çok iyi bir seçenek olabilirdi eğer manyak sevgilisi olmasaydı. Gerçi tam olarak sevgili olabildiler mi emin değilim ama sık sık eve gelip gidiyordu. Üstelik dönem dönem de bana kıl oluyordu. Diğer yandan Adonis, bir Yunan mafyasıydı ve bi akşam boğazımı kesip beni bir çöplüğe atma ihtimali de vardı. Bunu göz önüne alınca, şerefli bir Türk subayı ile aynı evi paylaşıp Selen ile uğraşmak daha mantıklı geliyordu. Sonuçta kısa bir süre için ev arkadaşlığı yapacaktık. "Açelya'nın sevgilisi beni çok sevmiyor, ona gidemem" dedim. Selen, memnuniyetsiz bir ifade ile başını aşağı yukarı salladı. "Belki Alperen yardımcı olur ev bulmam konusunda, arkadaşları vardır. Bir ev bulursa hızlıdan eşya ayarlar çıkarım ben" dedim. Selen, şimdiye kadar aklına gelmemiş bir ihtimali ona sunmuş olmamdan memnundu. Sonuçta bir süredir çalışıyordum, kendi evimi döndürdüm vesileyle. Bu taşınma işi er ya da geç olacaktı, çıkar giderdim. "Gideyim de konuşayım o zaman ben Alp'le" dedi ve hızla yanımdan kalkıp gitti. Ben de yaslandığım yerde ayaklarımı sehpa üzerine uzatıp kitabımı açtım ancak ardından içecek bir şeyler istediğimi fark ederek kitabı kapattım ve yerimden kalktım. Dolabın önüne geçip bir bardak meşrubat doldurduktan sonra koltuğa geri döndüp ve tekrardan kitabımı açtım. Kitap okumak, dizi/film izlemek ve nadiren örgü örmek hobilerim arasında sayılırdı. Dizi izlemektense film izlemeyi tercih ederdim ancak elbette istisnalar vardı. Doğma büyüme Edirne'li olup üniversiteye kadar küçük bir kasabada hatta köyde yaşamıştım. Ailem çiftçilikle uğraştığı için ismimi yöredeki en büyük nehirden esinlenerek koymuştu. Ben de Meriç gibi dönem dönem asileşir, çevremdekilere zarar verirdim. "Meriç" diye seslenen Selen, sakin adımlarla salona doğru ilerliyordu. Kitabımı bir kez daha kapatıp yanıma koydum. Selen, az önceki mutlu hali değişmiş bir şekilde ilerlyip yanına geldi ve kitabımı alıp sehpaya koydu ve orya kendisi oturdu. "Alp'le konuştum" dedi. "Evet?" "Meriç'in gitmesine gerek yok çünkü ben lojmanda kalacağım, dedi. İşte bir ay kadar falan sürer bana yer açılması, idare ederiz birlikte o kadar zaman diyor. Düzeni bozulmasınmış kimsenin" dedi. Durumdan çok memnun olmadığı ortada olsa da benim de gitmem en az bir ay sürerdi zaten. "İstersen ev bakmaya başlarım ama en az bir ay sürer benim de bir yer ayarlayıp taşınmam" dedi. Selen elini uzatıp bacağımı pat patladı sakince. "Alperen kalmayacağım dediyse sen gitsen de gelmez. Hiç düzenimiz bozulmasın, rahatız biz. Bir ay idare ederiz birlikte. Alp ılımlıdır. Zaten operasyon, nöbet zart zırt derken eve üç akşam gelir bir ayda" dedi. "Yatmaya gidiyorum ben, yarın yirmi dört nöbetim var. Sen yatmayacak mısın?" Kolumu çevirip saate baktım. Saat on ikiye geliyordu ve ben de yarın sabah işe gidecektim. "Kaçta gideceksin yarın? İstersen seni de bırakayım hastaneye" dedim. "Sekiz buçuk" dedi. Bardağımı ve kitabımı alıp yerimde kalktım, Selen de benimle kalktı. "Tamam, sekiz gibi çıkarız o zaman evden" dedim. Mutfağa bardağı bırakıp Selen'in peşine takılıp odama ilerledim. "İyi geceler" dedikten sonra odaya geçtim ve kapıyı kapatıp kitabı masaya bıraktım. Ardından yatağa girip gerindim. Alperen ile birlikte yaşamamız gereken bir ay gelmeden önce rahat olacağım birkaç haftam vardı. Arkadaşımın sevgilisi de olsa, elin oğluydu. Üstelik şimdiye kadar gördüğüm en yakışıklı elin oğluydu. Şu iki ay hızlı geçip giyseydi de şu anki halime bir an önce yeniden kavuşabilseydim.
|
0% |