@twirmakk
|
Bölüm şarkısı: Berkay Altunyay-Gururum Kalmayacak
❅❅❅
Miray: Ya Allah aşkına biri hocaya yavaş kılmasını söyleyebilir mi?
Miray: İstek değil ihtiyaç
Berra: Dün ben ne ara eğildim ne ara kalktım anlamadım hiç vallaha
Berra: Bir baktım 20 rekat namaz 2 dakikada bitmiş...
Selen: Soramayız efenim kbxjdbsjjz
Miray: Abisi imam olunca...
Miray: Kanka abine nolur azıcık yavaş olmasını söyle bak nolur
Miray: Yarış yapmıyoruz vallaha bak
Berra: Kanka ejxbwjxbwjsj Selen ölse abisine "Abi yavaş kıldırsana" demez
Berra: Çünkü işine geliyor djdbjqjxl
Miray: Hain ya
Miray: Tatlı yemek için satış resmen...
Selen: Kankacım ağlayabilirsin kwbzkwbxkwjdm
Selen: Abime derim ama, Miray hanım arz etti diye
Miray: Ya ama ama ama
Miray: Deme Miray istiyor diye ya
Berra: Noldu Miray hanım daha yeni pek istekliydiniz ekxbwmdnwm
Berra: İsmin geçince bir geri çekildin djejwvdjbwke
Miray: Onu söyleyemiyoruz maalesef
Selen: Dicem ki lebzkwbxk
Selen: Pislik değil mi?
Miray: Ramazan ramazan hiç yakışmıyor ya
Berra: Hasna gülüm nerelerdesin?
Selen: Hasna kesin hazırlandı bizi bekliyor
Miray: Dün dövecekti erken gitmedik diye wjxbwjxbsm
Hasna: Siz hâlâ konuşuyor musunuz?
Hasna: Miray kapıdayım, in aşağı.
Hasna: Geri kalanınız çabuk parkın orada bizi bekleyin
Hasna: Sonra ağlıyorsunuz yer kalmadı diye
Selen: Kanka daha aşırı çok var ya!
Hasna: Abin vaaz veriyor ya hani Selen?
Miray: Abisine bak bir de kardeşine bak ya
Berra: İki zıt kutup kdbxjwbxksj
Berra: Birisi S, birisi N
Selen: Çok komikti bir daha olmasın.
Miray: Olacak canım :)
Miray: Neyse iniyorum ben yoksa Hasna kafamı kırabilir
Miray: Hızlı olun sizde
Selen: Neyseeee bende ineyim bari
Berra: Zahmet oldu ya wjsbsjsbsj
Berra: Ben çıktım evden geliyorum size Selen
Berra: Çabuk in, dondum ___________
Kapının önünde beklerken havanın soğukluğu hiç şaşırtmamıştı. Camii sıcak oluyor diye kalın da giyinemiyorum...
Telefonuma bakmak için elimi cebime attığımda hâlâ bana mesaj atmaması garibime gitmişti. Vazgeçti herhalde? Yok onun hattı bitmiştir... İnatçının teki ile uğraşıyoruz iyi mi?
Açılan kapı ile birlikte dikkatimi telefondan çekerek beyaz feracenin üstüne pembe penye şal takan Miray'a çevirmiştim. Her zaman olduğu gibi enerjik bir şekilde yanıma koşmuştu. Bu kızın enerjisi lazım bana azizim...
"Hasna'm bekletmedim değil miiiiii?" Gözlerini kedi gözü yaparak sorduğu soruyla gülerek kafamı iki yana salladım. "Bence beklettiğinin gayet farkındasın." Miray dudaklarını büzerken kıyamadığımdan "Tamam tamam. Hadi gidelim." demiştim.
Miray ise benden aldığı onay ile sırıtarak yürümeye başlamıştı. Gecenin karanlığı ve soğuğu birlikte yürürken Miray durmadan bir şeyler anlatmış bense gülerek dinlemiştim. "Ya kanka. Senin anonim gibi seven yok ki? Napsın Allah'ın bu Miray kulu!" Birden dediği şey ile durmuştum.
"Ne?" Sorduğum soru ile Miray gülerken ben ona kötü bakışlar atıyordum. Mesaj bildirimi görmüş ve sormuşlardı bende bir iki mesaj okutup detaya girmeden anlatmıştım. Miray hanımefendi ise nedensiz bir şekilde anonim ile beni yakıştırmaya başlamıştı. Çocuk daha dinini bilmiyor ama.
Bunun için onu suçlayacak değildim ama araştırması lazımdı. Ailesi bu bilinci vermediği için suçluydu. Dünyaya ait değil cennete ait evlat yetiştirmeleri gerekirdi.
"Tamam tamam demedik bir şey. Hemen kız, hemen." Miray'a göz devirip yürümeye devam ettiğimde parka varmıştık bile. Tahmin edin, kimler burada değil? Doğru tahmin. Selen ve Berra...
"Banka oturalım Allah aşkına. Sizi beklerken yaşlanacağım ya." Sitemim ile Miray suçlu suçlu gülerek kafasını sallamıştı. Parkta duran banka oturduğumuzda duyduğum müzekker sesi ile rahatsız olmuştum. Karanlık ve sessiz sokaklarda erkek sesi duyunca her kız rahatsız olur.
"Ya oğlum nereden çıktı bu teravih?" Tanıdık ses ile gözlerimi Miray'a çevirince o da kaşlarını çatarak bana bakıyordu. "Harbiden lan. Ben ne anlarım teravihten. Annem evden çıkarken 'Oğlum yola geldi.' diye ağlayacaktı neredeyse."
Diğerine nazaran daha kalın olan ses iyice yakından geliyordu. Sesleri çıkarır gibi olmuştum. Bizim sınıftanlardı. Miray ile aynı sınıfta olduğumuz için o da tanımış olmalıydı.
"Ya bir susun! Düşün önüme, kılacağız işte oğlum." İşte bu sesi çıkaramamıştım ama. Neyse ne ya, banane ki? Namaz kılmaya gelmeleri ile mutlu mu olsam yoksa saşırsam mı bilemedim ama. Cuma namazına bile gitmiyordu bizim sınıftaki erkekler... Ramazan ile imana gelmişlerdir inşaAllah...
"Ay, Hasna! Kurtar beni bundan." Berra'nın sesi ile arkama döndüğümde üç erkeğe bakmadan onların yan tarafındaki sokaktan çıkan Selen ile Berra'ya bakmıştım. Sokak ortasında niye bağırırsın ki?
"Ya gel işte ben yapacağım şalını." Selen sanki avına yaklaşır gibi yaklaşırken istemsizce gülümsemiştim. Erkekler ise daha yeni çıkardıkları sese tezat sessizlerdi. "Oha, sizde mi buradasınız?" Cevap vermeyerek kızlara doğru ilerlediğimde Miray "Burası bizim mahallemiz yanlız." diyerek bakmadan konuşmuş ve yanıma ilerlemişti.
"Şimdi anlaşıldı..." Dedikleri şeyle bir an dönecek gibi olduğumda aynı ses bu sefer acıyla "Lan!" diye inlemişti. Kaşlarımı çatıp önüme döndüğümde Berra şalı yapamamış ve omzuna atmıştı.
Aramızda tek açık Berra'ydı fakat ibadetlerine aşırı düşkündü. "Kanka şunu yapsana ya. Namaz elbisem makinedeymiş. Ne güzel onun yemenisi çok kolaydı. Bu olmuyor." Berra sıkıntı ile nefes verirken Selen yandan "Ya ben yapardım!" diye karşı çıkmıştı sessizce. Erkekler hâlâ buradaydı ve rahatsız ediciydi.
"Ben yaparım, sonra çok sıkıyorsun sen." Selen'e doğru sessizce konuşup Berra'nın şalını almıştım. Altına ara sıra giydiği uzun siyah pileli eteği, üstüneyse beyaz kazağını giymişti. Penye şalı elime aldığımda Berra ise saçlarını yapmak için tekrar açmıştı. O sırada erkeklerin yandan ilerlediklerini görür gibi olmuştum.
Berra ise beline uzanan saçlarını topuz yapıp bana bakmaya başlamıştı. Elimdeki siyah boneyi dikkatlice bağlayıp penye şalı bonenin üstüne koymuştum. Önünü küçük bir üçgen bırakacak şekilde yapıp toplu iğne ile sabitlemiştim. Uzun ucu alarak kafasının arkasından dolayıp bırakmış ve kulağının üstünden bir kez daha iğnelemiştim.
"Ya arkadaş gibi arkadaş ya! Aşırı rahat oldu." Berra bana öpücük atarken Selen sinirli sinirli ona bakıyordu. "Neyse hadi gidelim önce." Bana hak vermiş olacaklar ki kavgalarını erteleyerek yürümeye başlamışlardı. Erkeklerin sırtları görünüyordu çünkü ileridelerdi. Arada beni tatmin edecek kadar mesafe olduğu için sorun etmiyordum. Tatmin olduğum mesafe: 200 metre
"Ya ama abin çok hızlı kıldırıyor ne yapayım? Ben yaşlı bir insan şahıs kişiyim." Düşüncelerimden çıkıp kızları dinlemeye başladığımda Miray Selen'e abisini şikayet ediyordu. Yanlız adam imam ve imamı kardeşine şikayet ediyor...
"Harbiden ya Bekir abi çok genç imam olmadı mı?" Berra'nın sorusu ile Miray birden heveslenip "Evet işte o yüzden bence hızlı kılıyor." diye öne atılmıştı. Bekir abi yani Selen'in abisi bu yılın başında mahalle imamı olmuştu ve 23 yaşındaydı.
"Oha!" Önden gelen ses ile kafamı kaldırdığında boyu deve ile yarışır gibi olan dönünce kafamı geri çekmiştim. Bunlar mahalle ortasında niye bağırıyor? Sahi bunlar bu mahallede mi yaşıyor? Neyse banane müzekkerden.
"Ya kardeşim, ne alaka? Bitirdi üniversitesini atandı işte." Miray kabul etmemekte ısrarcı olunca Selen sırıttı. "Ama merak etme Miray'cım. Sana özel ileteceğim bunları." Miray gözlerini kocaman açıp durunca Selen gülüyordu. Bekir abiden hepimiz çekiniyorduk çünkü ciddi biriydi. Ama en çok Miray çekiniyordu sanırım. Bekir abi aşırı ciddi, Miray ise aşırı ciddiyetsizdi... Çekinmesi doğal diye yorumladım.
"Sakın yapayım deme Selen cadısı!" Miray Selen'e sitem ederken Selen sırıtarak "Hemen teravihten sonra yapacağım hatta." diyivermişti. Miray gözlerini kocaman açarken birden Selen'e doğru koşması ile Selen de ileri doğru koşmaya başlamıştı.
Çocuk gibiler...
"Sakın Selen!" Miray, Selen'i kovalarken biz Berra ile gülerek izliyorduk. O kadar ileri gitmişlerdi ki erkekler ile aynı hizaya geldiklerinde erkekler şaşırmıştı muhtemelen. Kızlar ise asla durmadan fırlamıştı. Berra bana doğru gülerek "Bizde gidelim şimdi Miray özel aducet vuruşlarından yapar felan mazaAllah." Gülerek kafamı salladığımda hızlanarak yürümeye başlamıştık. Yürürken telefona baktığımda ezana yarım saat olduğunu görmem ile kulağıma gelen huzur verici sela sesi bir olmuştu.
Berra ile yürürken erkeklere yaklaştığımızda onlar hararetli bir şekilde tartışıyorlardı. Umursamadan ilerleyecekken birden kulağıma gelen "Yeng-" sesi ve ardından acı bir inleme ile kaşlarımı çatarak yürümeye devam ettim. "Hasna yani." İsmimi duyunca adımlarımı durdurup yere doğru bakmaya başlamıştım.
Berra ise yanımda durmuştu. Ben isimlerini bilmiyorum ama onlar ismimi biliyor. Şaşırtıcı demek isterdim ama sınıf arkadaşlarının ismini hatırlamamak daha şaşırtıcı oluyordur eminim...
"Biz kaybolduk biraz. Nereden gidiliyor camiiye bilmiyoruz. Sizi takip etsek sizin için sorun olur mu?" Bizim sınıftan olmadığına emin olduğum ve deve ile yarışır boyu olan çocuk konuştuğunda sakıncası olmaz demenin bir yolunu arıyordum. Konuşmasam ne olurdu?
Berra'ya baktığımda gözleri ile onay vermişti fakat dikkatimi çeken Berra'nın tarafındaki uzun boylu, sarışın çocuğun Berra'dan gözünü alamayarak bakması olmuştu. Tehlike çanları çalıyor gibi hissediyorum. Belki de kafamda kuruyorumdur, sonuçta çocuğun gözlerinin içine bakmadım nereye bakıyor diye. Bana öyle gelmiştir inşaAllah...
Boğazımı temizleyerek kısık sesle "Sorun yok." demiştim düz çıkmasına dikkat ettiğim sesim ile. Karşımda duran çocuk bir an sadece durmuş ve bana bakıyordu. Sanırım yarım dakika böyle geçmişti bile...
"Oha konuşabiliyor gerçekten!" Yandan gelen ses ile karşımdaki duran çocuk birden arkadaşına dönmüştü. Ne oldu bilmiyorum ama gerildiğini vücudundan anlayabiliyordum.
"Pardon yen- Ay Hasna." Konuşurken elini ensesine atmıştı. Berra diğer çocuğa dönüp kaşlarını çatarak bakarken ben sadece bu ortamdan gitme derdindeydim. Berra bizim okulda değildi ve muhtemelen bu yüzden ne olup bittiğini anlamaya çalışıyordu.
"Ben Emir. Bu ne dediğini bilmeyen arkadaş Can ve bu da..." Berra'ya baktığını düşündüğüm çocuk konuşunca aklımda oturmuştu isimler. Cidden durmadan sınıfta konuşuyorlardı ve isimleri geçiyordu. Nasıl hatırlayamadım? Emir'in sözünü önümde duran çocuk kesip "Levent." demişti.
Kafamı sallayarak anladığımı belirttiğimde Berra'ya yolu gösterdim gözlerimle. O da anlamış olacak ki gözlerini tamam der gibi kapatıp açmıştı. Bir ileride yürürken sessiz bir anlaşma yapılmış gibi erkekler arkamızdan yürüyordu.
Bir süre sessizce yürüdükten sonra camiiye giden iki farklı sokağın ortasında durmuştuk. Erkekler bize 'Ne oldu?' der gibi bakınca Berra "Bu sokak kadınların camii girişine çıkıyor. Sizin gireceğiniz yer önümüzde olan." demişti.
Camii tarafına giden iki farklı yol vardı ve biri erkeklerin girişi diğeri ise kadınlarındı. Elhamdülillah en sevdiğim özelliği bu olabilirdi. Mahalledeki yaşlı amcaların Berra'nın gösterdiği sokaktan gittiklerini görünce Emir gülümseyip "Teşekkür ederiz." demişti. Can ise heyecanla "Ay heyecanlandım ben. Amcalar ile dedikodu yapalım hadi." demişti.
Gülmek istesem de gülmeden kendimi tutmuştum. Levent olduğunu öğrendiğim çocuk ise baş selamı vererek "Eyvallah." demişti. Eyvallah lafzını severdim. Hem Allah'a ısmarladık, hoşçakalın demekti hem de teşekkür ederim, öyle olsun demekti. Bir kelimenin birden çok mânâya gelmesini hep sevmişimdir.
Bende hafif bir baş selamı verince Berra ile birlikte yolları ayırıp kadınların girdiği kapıya yürümüştük. Hava cidden soğuktu. Hızla camiinin üst kapına giden merdivenlerden çıkıp camiiye girdiğimizde ön taraflara oturan Miray bize el sallamıştı. Biz de yavaş yavaş onlara doğru ilerleyip yanlarındaki safa geçip oturmuştuk.
"Namaz nedir desem ne dersiniz?" İmamın çoktan vaaz başladığını belli eden sorusunu dinleyerek içten içe tefekkür ediyordum. "İbadet. Farz. Allah'ın kanunu. İslam'ın şartı. Evet doğru ama namaz ne? Ne için Allah bize farz kılmış?" Sorusu ile dikkatlice dinlemeye koyulmuştum.
"Namaz sevdadır, sevda. Namaz hayattır, nefes almaktır. Herkesin en karanlık anı vardır. İşte namaz tam o anda gelen ışıktır, ışık!" Sona doğru sesi sanki birini silkeler gibi çıktığında Miray derin nefes almıştı. Gözlerinde gördüğüm ışıktan onun da ne kadar etkilendiğini anlamıştım bile.
"Vallahi namaz şu dünya üzerinde verilen nimettir. Siz sanıyorsunuz ki Allah kendi için istiyor. Ya Allah'ın senin, benim namazıma ne ihtiyacı var haşa? Senin ihtiyacın var, senin! Kalbinin ferahlaması için, dünya işlerinden ayrılıp nefes almak için senin ihtiyacın var! Herkesten kaçıp bir limana sığınabilmek için senin ihtiyacın var!"
Bekir abinin vaazları hep çok güzel olurdu. Ve dedikleri ile hep tefekkür ederdik. Sahi, en zor anımda bile namaza sığınıyordum. Biliyordum çünkü; ben anlatacağım, O beni anlayacak, yaralarımı saracak.
"Namaz hayattır. Hayatsız insan olabilir mi? Ölürsün be adam! Öyleyse namaz kılmıyorken yaşıyorum mu sanıyorsunuz?" Sesi birden daha gür çıkarak "Yaşamıyorsun! Senin imanın yaşamıyor, ölmüş. 5 vakit çağırıyor seni! 5 vakit gitmeyerek kendin öldürmüşsün. Ruhun ölmüş adam, ruhun!" Miray ağlayacak gibi olduğunda Berra'nın da pek farkı yoktu.
"5 vakit çağırıyor ya... Seni yaratan, sana binlerce nimet veren seni 5 defa çağırıyor! Kendi için de değil senin için çağırıyor. Sen 5 vakit o namaza durmadığında 'Benim sana ihtiyacım yok, seni sevmiyorum. Niye geleyim huzuruna?' demiş olur musun olmaz mısın!" Gözlerimi kapattığımda içten içe bu sözleri nefsime söylüyordum.
"Sen bunları duyuyorsan hâlâ senden umudu var demektir. Sen bugün bu camiideysen hâlâ senden umudu var demektir. Sen nefes alıyorsan hâlâ senden umudu var demektir. Kırma o umudu adam! Kırıldığı an biletin kesilir. Geç kalırsın!" Birkaç saniye sustuktan sonra daha yeniye tezat bir şekilde yumuşak çıkıyordu sesi.
"Allah kulundan vazgeçer mi hiç? Sen binlerce günah işle istersen, onun merhametinden bol günah yoktur. Sen günaha bat istersen, bir tövbe ile deniz köpüğü kadar bile olsa tüm günahlarını siler. Ama erteleme. Zirâ 'Erteleyenler helak oldu'." Camii geneline sessizlik hakimken bir kez daha bağırarak konuşmuştu.
"Anlasana, sen tövbe et de O'na yönel istiyor! Sana bunları duyuruyor ki kendine gel! Namaz hayattır. Dinin direğidir. Namazsız kalp, temiz olmaz. Sen seni yaratan Allah'ı tanımamazlıktan gelmişsin, bu nankörlük kalbin kirine yetmez mi? Huzuruna sizi çağırıyor. Daha ne kadar erteleyeceksiniz? Aldığın nefesi verebileceğinin ihtimali yok! Nereye erteliyorsun?" Okunan ezan ile imam son kez konuştu fakat bu sefer çok sakindi.
"Allah bizi; O'nu tanıyan ve onun huzurundan kaçmayan kullarından eylesin. Kalbi O'nun için atan ve dünyaya kapılmayanlardan eylesin. Bakışını dahi haramdan uzak tutan, helal ile yetinenlerden eylesin. Öyle insanlarla da yolumuzu kesiştirsin. Allah bu cemaati huzurundan hiç ayırmasın. Amin, amin, yarabbelalemin."
Miray burnunu çekerken Berra ağlamamaya çalışıyordu. Selen ise çaktırmasa da çok etkilenmişti. Benim de onlardan pek farkım yoktu. Bizi yaratanın huzurundan kaçıyor, O'na gitmeyi erteliyorduk. Günaha dalıyor ve helali unutmuş hâle geliyorduk...
Bir süre beklemiştik ve ezan bittiğinde namaza durmuştuk. Daha yeni gelen uyarılardan sonra namazdan aldığım lezzet artmış hatta vesvesesiz bir şekilde namazı kılmıştım. Camii dopdoluyken bunun tadını çıkartıyorduk.
Bu ramazan da belki ramazanın kokusu azaldı çünkü inançsızlık arttı ve havadaki rahmet azaldı. Fakat hâlâ imanı için, çocukları için, aileleri için ve ümmet için dertlenenler var. Ve ramazan en çok onlarla güzel...
❅❅❅
"
Allah sabredenlerle beraberdir." Bakara/153 |
0% |