18. Bölüm

1.7

Irmak
twirmakk

Bölüm şarkısı: Ali Talha Çevik-Ağlamam Bu Kadar

❅❅❅


Üstümdeki elbisemi düzeltirken bir yandan da abime sesleniyordum. "Abi bayram namazı kaçacak!"

"Kızım zibilyon saat önce götürüyorsun zaten. Ne kaçması?" Gözlerimi devirip şalımı da düzeltirken "Az vaaz dinle işte. Hayırsız." diye laf atıp mutfağa kaçtım.

Peşimden gelen abimi göz ardı ederek bir bardak su içip hızla kapıya yöneldim. "Anne kızın birazdan ölecek, haberin olsun." Gözlerimi kırpıştırırken "Günah günah." diyerek kurtulmaya çalışıyordum.

"Anne bu oğlun beni rahat bırakmıyor ya!" Sitemim ile abim tek kaşını havaya kaldırıp bana yaklaştığında kaçacak yer arıyordum.

"Bayram bayram bari didişmeyin!" Annem elleri belinde bir şekilde geldiğinde abime dil çıkararak kapıyı açarak aşağı indim. "Ben kaçtım."

Apartmanın dışına çıktığımda gördüğüm beden ile şaşkınca gözlerimi kırpıştırdım. Gözlerimi çekip etrafa baktığımda Bekir abi ile beraber olduklarını gördüm. Sanırım cidden ben fazla erken inmiştim.

Selen abisinin yanında erkekler ise diğer tarafındaydı. Onlarla ilgilenmeyerek telefonla uğraşıyordu o ara.

Ayaklarımı onların tam tersi yöne doğru yönelterek ilerlediğimde kalbim heyecanla çarpıyordu. O gece Yusuf benle konuşmak istediğinden beri onu görmemiştim.

Yusuf'un dediği şey ile içimde sebepsiz bir korku oluşmuş ve acelem var diyip eve koşarak kaçmıştım. Bunu neden yaptığımı bilmesem bile diyeceği şeye hazır olmadığımın farkındaydım.

Ya da belki sadece Yusuf çıkma ihtimalinden korkmuşumdur...

Saçma düşünceleri kafamdan uzaklaştırıp yürümeye başladığımda ters yöne gittiğimi fark ettim. Cidden iyi değilim sanırım...

Diğer yönde Levent var yani gidemem. Özellikle de instagramda yanlışlıkla postunu beğendiğim için. Hayır bir insan nasıl böyle bir hata yapar?

Salak salak fotoğrafa bakarsan olacak olan buydu.

Telefonu hızla çıkarıp kızları ararken bir yandan da gittiler mi diye kontrol ediyordum. "Hasna kanka umarım uykumu bölmen için geçerli bir sebebin vardır."

"Kalk. Namaza gidiyoruz. Diğerleri nerede ayrıca ya?" Telefona bakarken Berra ile Selen'in açmadığını tekrar tasdikleyip telefonu yeniden kulağıma koydum.

"Kanka namaza 45 dakika var ya. İmam bu saatte gitmiyor ya! Zaten erkek sürüsü doludur minnacık yer var kadınlar için. Sanki bize sünnet değilmiş gibi davranıyorlar birde." Miray şikayete başlarken Selen'in "Abimle gidiyoruz bile Miray." sesini duyunca durdu.

Arkadan Bekir abi ile Levent'in sesi mırıltı olarak gelirken Miray ses çıkarmıyordu. "Ha öyle mi olmuş?" Selen ile güldüğümüzde Berra heyecanlı sesiyle "Ay gidiyor muyuz?" diyerek grup aramasına katıldı.

"Evet. Selen sen oradan çık gel de parkta buluşup beraber gidelim." Ve lütfen abinler hızlı gitsinler.

"Abi kızlarla buluşup gidecekmişiz camiiye, olur mu?" Bekir abinin "Tamam fıstığım git sen." dediğini çok kısık sesle de olsa duymuştuk. "Abilerin birtanesi ya." Selen bir süre konuşmayıp "Hangi park?" diye sorunca "Bizim evin oradaki." diye yanıt vererek parka yürüdüm.

Salıncaklara doğru ilerleyip bir tanesine otururken Miray mırıltı şeklinde "Çok uykum var ya." diyordu. Berra ise şok içinde "Bu Emir'in burada ne işi var?" diyince Selen kahkaha atmıştı. "Kanka az ilerdeyim gel anlatırım."

"Bunların evi burada değil bu arada. Bunlar niye sürekli burada?" Berra homurdanarak konuştuğunda "Bilmem." demiştim sadece.

"Levent getiriyormuş." Selen'in dediği ile gözlerim sonuna kadar açılırken Miray "Enişteme bak be. Aşkından dağlar aşıp geliyor." diyerek gülüyordu.

"Saçma sapan konuşmayın." Kalbim hızlı atarken sebebini asla bilmiyordum bile. "Sen nereden biliyorsun?" Selen ile Berra'yı gördüğümde Berra'nın telefonu kapattığını ve Selen ile konuştuğunu görmüştüm. "Can söyledi."

Selen hiç istifini bozmadan yanıma geldiğinde Berra'da arkasından gelmişti. "Can?" Benim sorum ile omuzlarını silkerek "Evet." dediğinde gözlerim Berra ile buluştu.

"Abi bir ben bekar kaldım ya! Bir de en büyüğünüz benim." Miray sitem ederken onu da görmüştük. Yanımıza koşarak gelip telefonu kapattığında telefonumu cebime koyup "Bence asıl bekar olmayan sensin." diye mırıldandım.

"Efendim?" Gülümseyip "Hiç." dediğimde Selen anlamış olacak ki gülüyordu. "Can ne ayak kanka?" Miray Selen'e imâlı bir şekilde sırıtırken Selen yanımdaki salıncağa oturup "Sizinkiler hep bizdeler maşaAllah. Can'la da öyle arada konuştuk sadece." Selen bana bakarak masum masum gülüp "O tek kaşını indirir misin Hasna? Korkuyorum ufaktan." dediğinde ne zaman havalandığını fark etmediğim sol kaşım indi.

"Öyle arada mı konuştunuz yani?" Miray durmadan imâ yaparken Selen köşeye sıkışmış gibi "Mutfakta felan." diye mırıldandı.

"Anladım." Miray hiç saklamadan sesli gülerken Selen iç çekip "Bırakın şimdi onu bunu. Biz bu anonim işini ne yapıyoruz?" diyerek sallanmaya başladı. "Emir'le Can'a mı sorsak?"

Berra Selen'e baktığında konu benim konum değilmiş gibi umursamadan ayaklarımı sallıyordum. Yani dıştan umursamıyor gibi görünerek. İçerisini bir ben, bir Allah, bir de nefsim biliyor...

"Can kafa çocuk ama sanmıyorum arkadaşıysa satacağını. Ama gerçi sanki geçen instagramda attığı postta Emir ile Levent için 'Sevdiklerini anlatıyorlar' gibi bir cümle kurmuştu." Miray Selen'in arkasına geçip onu sallarken "Peki canım kankam. Siz ne ara takipleştiniz?" diye sorup hızla ileri itmişti.

"Ya öyle istek attı, geri takip ettim. Abartmayın." Selen sesli bir şekilde konuşunca "Ben mi?" sesiyle Miray şokla Selen'in salıncağını tuttu.

Selen gözleri parkın girişine kaydığında "Ne?" demişti sadece. "Benden mi bahsediyordunuz? Can dediğinizi duydum sanki?" Can yavaş yavaş yanımıza gelirken biz Berra ile birbirimize 'Yandık.' bakışları atıyorduk.

"Öyle mi olmuş?" Selen sorusuna soruyla karşılık verince Can yüksek sesle kahkaha atmıştı. "Ben yanlış duydum herhalde." Yüzündeki ifade 'yanlış duymadım.' dercesine olsa da Selen bunu fark etmeyip "Öyle olmuştur." diye mırıldanmıştı.

Can birden küçük bir bez çanta uzattığında bez çanta gözüme çok tanıdık gelmişti. "Unutmuşsun. Getireyim dedim." Selen çantaya şokla bakarken "Ay ben onu kaldırıma koymuştum değil mi?" diye sorunca Can tekrar gülerek "Evet." dedi.

Bu normalde böyle biri değil, şuan niye o mizacı yok?

"Pardon ya zahmet verdim." Selen eline değmeden alınca Can saçlarını karıştırarak "Bir şey olmaz. Size iyi konuşmalar." diyip gülünce biz sadece susup izliyorduk.

"Allah kabul etsin şimdiden." Can gözlerini Selen'e çıkarıp anlamadığımız bir şekilde gülmüş ve "İnşaAllah." demişti. Kafasıyla selam verip giderken biz hâlâ şaşkın şaşkın Selen'e bakıyorduk.

Selen ise çantasını yokluyordu. "Yik cinim iyli iridi kinişiyiriz." Miray Selen'i taklid edince istemsizce gülmüştük. "O değil de bu daha yeni gelenin Can olduğuna emin miyiz? Kayda alıp sınıfa izletsek kimse Can olduğuna inanmaz." Miray'a katılmak için kafamı salladığımda Selen sırıtarak arkasına yaslanmıştı. "Beni ilgilendirmiyor hanımefendi. Beni ilgilendirmiyor."

Salıncaktan inip ayağa kalkmam ile "Hadi camiiye." diyerek yürümeye başladım. Kızlarda gelince Miray ve Berra'nın Selen ile dalga geçmeleriyle camiiye kadar yürümüştük.

Kadınlar kısmının ortasına perde çekmiş ve yarısını erkeklere vermişlerdi. Aradaki perdeye herkes yaklaşmamaya çalışıyordu. Kadınlar sünnet olsa da bayram namazına çok gelmezlerdi fakat erkekler dolduruyordu. Bu yüzden her sene böyle yapıyorlardı.

"Nefsine uymaktan beteri var mı?" Bekir abinin vaaz başladığını fark ederken hızla kendimize oturup bağdaş kurduk.

"Allah sana hayat vermiş. Kalp vermiş kalp. Öyle ki tüm sistemini düzenliyor, yaşamanı sağlıyor. Sen o kalbi nefsinin yolunda körelt diye mi vermiş? Sen o kalple faniye git diye mi vermiş? Sen o kalple O'nu bul diye vermiş!"

Sesi yükseldiğinde Miray sessizce ellerine bakıyordu sadece. Berra ise Selen'in omzuna kafasını koymuş dinliyordu.

"Hoş geliyor biliyorum. Bazen bir bakış, bazen bir gülüş... Hoş geliyor. Ama sen nefsine sahip çıkmazsan o kalbi körertirsin! Allah dengine düşürür kalbini zaten. Sen niye kendini haramla yoruyorsun? Demez mi "Ben kuluma beni sevsin diye kalp verdim, o gitti benim ona beni bulduğunda vereceğim hediyelere verdi kalbini." diye? Sen O'nu bulursan zaten nefsinin istediği her şey sana hediye olacak be!"

Yutkunup derin bir nefes alarak gözlerimi kapattım. Allah dengine düşürür zaten kalbini.

"Şimdi söyle hangi güzel uğruna feda edeceksin tüm güzelleri yaratanı? Güzeli yaratan kim bilir ne kadar güzeldir be adam. Değer mi üç günlük fani dünya için?" Ses tonu yumuşasa bile sözleri fazla içselleştirmişti herkes.

"Anlasana seni faniye aşık ediyor ki asıl aşkın onda olduğunu bul. Sevmeyi yaratan ne güzel sevilir bir düşün. Nefsine uyma, helalinden bekle. Biliyorum zor geliyor beklemek ama seni yaratan için bekle. Helal dairesi keyfe kafi değil midir?" Gözlerim Miray'a kaydığında hafifçe tebessüm ettim. Biliyorum zor geliyor...

"Allah'ı nasıl seversin biliyor musun? Tanıyarak adam. Peki nasıl tanırsın? 99 ismi yeter mi sanıyorsun? Namazla tanırsın, kuranla tanırsın, oruçla tanırsın, hakkıyla öğrenerek tanırsın! Namaz kılan kabul eder varlığını ve itaat eder, Kur'an okuyan sözlerini işitir ve onu kendine kanun eyler, oruç tutan emrine uyar ve nefsini susturur. Hakkıyla öğrenen ise gördüğü her güzelde O'nu bulur!"

Camii sessizken Bekir abi ses tonunu kısarak tekrar devam etti. "Öyleyse bırak haramı. Helale yönel. Vallahi de Allah sana haram diye tatmadığın lezzeti helal edip tadıyorsun diye üstüne sevap verir! Af kapısı açıkken dayan o kapıya. Israrla isteyene vallahi Allah her istediğini verir." Müezzinin sesi ile Bekir abi namaz vaktinin geldiğini fark edip son kez konuştu.

"Allah kalbimizi harama yöneltmesin. O'nu bulup helaline razı olanlardan eylesin bizi. Amin elfü elfi amin."

Cemaat amin derken namaz için hazırlık yaparak namaza duruldu.

...

"Bir teyze benle 6 kez bayramlaştı yalnız." Berra gülerken bende kafamı salladım. "Unutuyorlar kimle bayramlaştıklarını onlarda." Camii namaz sonrası bayramlaşma yeri olmuştu ve o camiiden asla bayramlaşmadan çıkmanız mümkün değildi.

Kapı zili çaldığında kalkıp kapıya yöneldim. Biz kızlarla erken çıkabilmiştik ama erkeklerin kalabalığı sayesinde abimler yapamamıştı...

Kapıyı açmam ile abimle yanında duran Bekir abiyi görünce bir an duraksadım. Miray kendini kalp krizine hazırlasa iyi olur.

"Abiciğim." Abime gülerek baktığımda anlamış gibi ellerini arkasına saklayıp "Ben senin elini öpeyim sen bana para ver." diyince kahkahamı bastırmaya çalışıyordum.

İçeri girmeleri için hafif çekilmem ile içeri girer girmez abimin elini arkasından tutup hızla öperek başıma götürdüm. "Lan." Abime dil çıkarıp elimi açınca Bekir abi çaktırmadan gülüyordu.

"Pardon hocam ağzımdan kaçtı." Kibar feyzo taklidi yapıyor birde dağ ayısı. Neyse bayram bayram laf etmiyorum.

"Abicim göster bakalım abiliğini." Elim havadayken iç çekip elini cebine götürüp cüzdanını çıkarmıştı. "Kanka kim gelmiş?" Miray hızla ara hole çıktığında gördüğü Bekir abi ile aynı hızla geri içeri gitmişti. Ben buna bir ara çok gülmeliyim ama şuan sırası değil...

Abim elime 500 lira bırakınca elini çekip çekmemekte emin olamamıştı. Bakışları hüzünle paradayken kararını değiştirmemesi için hızlıca parayı alıp elbisemin cebine sıkıştırdım. "Bereketini gör abiciğim."

Hızlıca oturma odasına gitmem ile Miray'ı yastık ile kendini boğarken görmüştüm. Gülerek "Kanka kaçıp gidince daha çok rezil oldun ama sen bilirsin." diyerek masaya geçtim. Mutfak ile oturma odası arasında duvar yoktu ve bu yüzden çok genişti evin bu kısmı.

"Ben intihar etmeye gidiyorum." Miray kafası yastıktayken boğuk bir sesle konuştuğunda gözümüz abimle birlikte içeri giren Bekir abiye kaydı. "Ben niye Allah'ın her günü rezil oluyorum Bekir abiye ya?" Hâlâ boğuk boğuk konuşurken Bekir abinin gözlerinin yerdeyken güldüğünü fark etmiştim.

"Yok böyle olmayacak camdan atlicam ben." Miray boğulmaya başlamış olacak ki kafasını kaldırmıştı birden ve Bekir abiyi görünce tekrar kafasını yastığa bastırmıştı. "Nolur rüya olsun Allah'ım. Biliyorum 10 da 10 kul değilim ama şeytan çırağı da değilim be Rabbim." Sesli konuştuğunu fark etmeyerek tekrar boğuk bir sesle konuştuğunda Selen'in kahkaha atmasıyla Miray yavaşça kafasını kaldırıp Bekir abiye bakıyordu.

Bekir abi başı önünde eğik olmasına rağmen güldüğü görülür bir vaziyetteydi. "Allah'ım canımı al nolur." Kendi kendine mırıldanması ile Bekir abinin gülümsemesi donmuştu. "Allah korusun."

Herkesin gözü Bekir abiye kaydığında Bekir abi abime eğilip bir şey diyerek cübbesini toplayarak balkona gitmişti. "Allah mı korusun?" Miray kendi kendine konuşunca kaşları çatılmıştı.

"Allah kahretmesin." Kendi kendine şok içinde konuşunca biz anlamadan ayağa kalkıp içeri geçmişti. Biz birbirimize anlamsızca bakarken içeri giren annem ile odağımız dağılmıştı.

"Miray kızım niye öyle aceleyle banyoya gitti?" Biz omuz silkerken içeri yengemde girmişti. "Hadi sofraya geçin." Herkes onaylayıp sofraya geçince Selen abisinin yanına gitmişti.

Bir süre sonra Bekir abi ile Miray dahil herkes sofradayken Miray Bekir abi hariç her yere bakıyordu. İlk defa tamamen sessiz bir şekilde yemek yiyordu ve hepimizin tuhafına gitmişti bu durum.

Herkes bayramlaşınca kızlar dağılmıştı çoktan. "Ben gidiyorum." Sırt çantamı ile çıkarken abim gelip "Birlikte akşam gitseydik?" diye sakince sordu. Gülümseyerek "Çok bekletmek istemiyorum." dediğimde beni kendime çekip sarılmıştı. "Tamam güzelim." Sessiz bir onaylama ile ondan ayrılıp şefkatle bakan gözlerine bakarak yanağına öpücük kondurup evden çıktım.

Yolda gördüğüm bir çiçekçiye gidip bir buket papatya hazırlatarak parasını ödeyip çıktığımda durağa doğru ilerledim.

Otobüse bindiğimde inene kadar tek yaptığım sessizce yolu izlemek olmuştu. Aşina olduğum bu yolu...

Otobüsün durması ile inip adımlarımı hızla tabelaya doğru yönelttim.

Şakirpaşa Mezarlığı

Gördüğüm isimler arasında gözümün aradığı ismi bulmam ile gözlerim taşa bakarken bulanıklaşmıştı. Etrafımda dönüp gülerek "Nasıl olmuşum baba?" diye sorunca sessizlik ile gözümden yaşlar firar ettiler.

"Bayramın mübarek olsun baba. İlk seni ziyarete geldim bak, değerini bil." Elimle gözümden akan yaşları itelerken gözümü bir saniye bile mezar taşından ayırmadım.

Rasim Arkan.

"Çok bekletmedim değil mi?" Gülümsememi silmeden eğilerek çantamı kucağıma aldım. Mezarının başucuna oturunca çantanın içindeki yasini çıkararak okumaya başladım.

Gözyaşlarım bitmese de biten yasin ile gözlerimi kapattım bir süre. Allah'ım ruhunu ferahlat yasin ile. Yaşayan ölüler diyorsun ya, ahirete gitmeden kabirde kalanlar da yaşayan ölülerdenler. Sen bunla kabrini genişlet babamın. Bu bayram hatrına refaha kavuştur. Kabrini ona bahçe eyle.

Yaşlı gözlerimi aralayıp mezarının toprağında elimi gezdirirken kalbim inanılmaz derece ağrıyordu. "Bir dahaki birlikte bayramımız ahirete kaldı değil mi baba?" Burnumu çekip papatyaları toprağın üstüne koyduğumda gözlerimi onlardan ayırmadım.

"Sen papatyam derdin ya bana. Hani her yerde açan o güzel çiçeksin derdin. İnsanlar için sevgi sembolü olan o çiçeksin derdin. Bak bana papatyan geldi, hemde papatyalarla." Gözlerim toprakta gezinirken gözlerimden akan yaşları ne kadar silsem de inatla akmaya devam ediyorlardı.

"Özür dilerim baba." Titrek bir nefes alıp gözlerimi gökyüzüne çevirdiğimde gözyaşlarımı güneş parlatıyordu. "Çok beklettim seni ama buraya her geldiğimde senin gittiğini kabullenmek zor geliyordu." İki ay boyunca gelmemiştim ve bunun için kendimi vicdanen rahat hissetmiyordum.

"Sensiz bir ramazan geçirmek, sensiz bir bayram geçirmek zor ama elhamdülillah baba. Ne de olsa en sonunda birlikte bir bayram daha kutlama şansımız var." Gözlerim tekrar toprağa kaydığında arkamda bir bedenin gölgesi vardı.

Gözlerim hızla arkama kaydığında mezar taşına bakan beden ile bir an şok olup kalmıştım sadece. Benim gibi kızarmıştı gözleri. Yüzündeki tebessüm ile elinde duran beyaz gülden bırakmıştı yavaşça.

"Merhaba efendim. Şimdi diyeceksiniz ki: sen kimsin? Kızınızın okuldan bir arkadaşıyım sadece. Belki kabrini fark etmişsinizdir ama annannemde burada. Kızınızı görünce haddim olmasa da ziyarete geleyim dedim. Hayırlı bayramlar dilerim efendim." Nazik ve saygılı bir tonda dedikleri ile gözlerim üstündeki siyah gömlek ve siyah pantolona kaymıştı. Dağınık saçlarına ters bir şekilde şık giyinmişti.

Gözlerimi çekerken beyaz güllere baktım. "Teşekkür ederim. Bu..." Ne diyeceğimi kestiremezken kibar bir tonda "Teşekkür etmek istiyorsan senden bir şey istesem olur mu?" diye sorunca gözlerim bir saniyeliğine Levent'e çıkmıştı.

"Olur." Neden kabul ettiğimi bile bilmeden sesim beynimden komut almaksızın çıkmıştı. "Yasin okur musun? Annannemle dedeme yani. Ben yeni öğreniyorum Kur'an okumayı o yüzden pek iyi değilim." Eli ensesindeyken sorduğu soru ile gülümseyerek ayağa kalktım. "Okurum."

"Teşekkür ederim." Gözlerim tekrar babamın mezarına döndüğümde "Bu sefer arayı uzatmadan tekrar geleceğim söz. Allah'a emanetsin baba." diyerek yürümeye yeltenmem ile Levent mezarlığa doğru hafif eğilerek veda edip bana yolu göstermek için ilerlemişti. Aklıma gelen şeyle papatya buketinden birkaç tane papatya çıkararıp öyle peşinden gittim.

Adımları durduğunda yan yana olan iki mezara dönmüştü bakışlarım. Yavaşça eğilip "Memnun oldum efendim. Ben tornununuzun okuldan bir arkadaşıyım. Bayramınız mübarek olsun demek istedim." diyerek elimdeki papatyaları toprağın üstüne bıraktım.

Hafifçe Levent'e baktığımda gözlerinin daha yeni bıraktığım papatyada olduğunu görüp gözlerimi hemen geri çektim.

Sırt çantamdan yasini çıkarıp okumaya başladığımda Levent sadece durup izliyordu. Yasini bitirip kapatmam ile ufak bir dua ederek tekrar çantama koyarak ayağa kalktım.

Gözleri hâlâ papatylardaydı. Benim aklıma gelen soruları sorma isteğimi bastırmam ile o sanki bunları fark etmiş gibi konuştu. "İlk defa benim dışımda birisi onlara çiçek getirdi."

Gözlerim bir an şaşkınlıkla açılınca gözünün hafif dolu olduğunu fark ettim. "Teşekkür ederim Hasna. Bunu anlamı benim için çok büyük."

Gözlerim mezara kayınca buradaki tüm çiçekleri sadece onun aldığı gerçeği ile istemsizce içim acımıştı. Sadece o mu geliyordu buraya?

"Estağfurullah. Lafı olmaz." Gözleri dolu olmasına rağmen hafif bir tebessüm ederek elini toprağa uzattı. "Size demiştim." Ben anlamaz şekilde bakarken parmakları papatyayı bulmuştu. Nazikçe papatyayı mezar taşına yakın bir noktaya götürüp geri çekilmişti.

"Papatya çok güzel gözüküyor. Annannem çok severdi." Bana bakmadan dediği şey ile sebepsizce aklıma gelen ilk şeyi söyledim.

"Papatylar diyorum bayım. Neden bu kadar güzeller ki?" Gözleri bir an anlamazca bakmış sonraysa yüzü gülümsemişti. "Şiir seviyorsun." Papatyalara son kez bakıp "Bilmiyorum ama güzel bir şiire benziyor." dedi.

"Ben gidiyorum. Allah ısmarladık." Kafasını sallayıp "Eyvallah." dediğinde fark etmeden gülümsedim. Adımlarım mezarın dışına doğru yönlendiğinde bir an istemsizce çıkmadan gözlerim mezarlığa tekrar kaydı. Bıraktığım gibiydi.

Önüme dönüp durağa tekrar yürürken kendi kendime mırıldandım.

"Ve siz, neden zihnime misafir olmaya geliyorsunuz aklınıza estikçe?"

❅❅❅

 

"Gönül han değil dergahtır. Paldır küldür girilip çıkılmaz, günahtır."
Mevlana

Bölüm : 19.12.2024 21:02 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...