35. Bölüm

3.4

Irmak
twirmakk

Bölüm şarkısı: Sezen Aksu-Tutuklu

❅❅❅

 

"Hasna sonuçlar açıklanmış." Telefon kulağımdaykrn yarı uykulu gözlerimi tamamen açtım. 5 de uyanıp 7 olana kadar beklemiştim ve 7 olunca daha açıklanmayacağını düşündüğüm için geri yatmıştım. Sonra ise Miray'ın aramasını duyup telefonumu açarak şu an yaşadığım şoku yaşamıştım.


Nasıl açıklanmıştı?

"Kapat ben seni arayacağım hemen." Telefonu kapatırken saate baktım 7:25 olarak görünüyordu. Yataktan inip terliklerimi ayağıma geçirerek çalışma masama geçip oturdum. Bilgisayar açılırken faredeki elim titriyordu.

Sadece bir sınav. Ne olacak ki? Hem ne kadar kötü gelebilir en kötü? Sakin olmalıyım. Ay annemler!

Kalkıp kapıyı açarak hafif bir şekilde "Abi, anne sonuçlar açıklanmış." diye bağırıp geri bilgisayarın başına geçtim. Sonra uyandırmadın demesinler.

Bilgisayarın açılması ile ösym sitesine girerken duyduğum kapı çarpma sesi ile abimi kapıda görmem bir oldu. "Kaç gelmiş?" Heyecanlı heyecanlı yanıma gelirken "Daha girmedim ya, dur." diyerek tc kimliğimi bilgisayara girmeye başladım. "Anneciğim baktın mı?" Amnem ile yengemin de gelmesi ile şifreyi girerken "Daha değil." diye mırıldandım.

Fareyi hareket ettirip giriş kısmına getirdiğimde elim durdu. "Hasna insanı çıldırtmasana girsene şuna." Abim hemen yanımda bilgisayara eğilmişken konuşması ile ona döndüm. Gözlerim dolmuştu.

"Ya yapamadıysam." Abim bir an dursa da sonra "Bu gerizekalıyı ben böyle kabul ettim derim herkese bir şey olmaz, hadi aç." demesi ile acıdan inledi. "Kadir!" Yengem cimciklemişti. "Ne ya?" Gözlerimin daha çok dolduğunu görünce abim yanıma çömelip ellerimi avuçlarının arasına aldı. "Hasna'm, güzelim. Yapsan da yapamasan da sen elinden geleni yaptın. Şimdi sadece kaç geldiğine bakacağız bu hiç bir şeyi belirlemeyecek. Abine güvenmiyor musun?" Elimin birini kendime çekip gözlerimi silerken "Güveniyorum." diye mırıldandım.

İç çekip fareye uzandığımda tıkladığım an gözlerimi kapattım. "Açıldı mı? Kaç gelmiş?" Annemin sesi ile abim boğazını temizledi. "Açılmadı daha anne, dur."

"Açılınca bana söyleyin ben bakamam." Gözlerim kapalı dediğim şey ile annem gülmüştü. Abimin ise gerginliği çok belliydi. Zaten daha gözlerinde çapak bile duruyordu, açıklandığını duyar duymaz koşmuştu.

"Of bu niye açılmıyor ya, kapatıyorum ben." Gözlerimi açmam ile fotoğrafımı görmem bir olunca susup gergin gergin ekrana baktım. "Açıldı." Fareyi yavaşça ilerletip ekranı kaydırırken gördüğüm netler ile durdum. Al işte ben biliyordum tyt fenin bana bunu yapacağını. 14 6 ne ya? Ama yine de iyi ilerledim...

Eşit ağırlıkçı bünyem kaldıramıyor feni, benim suçum yok.

Biraz daha elim titreye titreye aşağı indiğimde gördüğüm sıralama ile gözlerim doldu.

"Kaç gelmiş?" Annemin sesi ile abim "Gerizekalı anca beş bine girebilmiş." diye dalga geçerek bana döndü. "Derece mi yapmışım?" Şaşkınca burnumu çekerken gözlerimden yaş aktı. "Anne yapmışım!"

Annem gözleri dolu dolu gelip alnımdan öperken "Şüphen mi vardı kuzum?" dedi.

Derin bir oh çekerken sonucuma bir kez daha gözlerim dolu bir şekilde baktım.

Başarmıştım.

...

"Ya söyle işte." Emir Levent'in kafasını şişirirken direğimi masaya koyup başımı elime yasladım. Levent ve ben bir kafede buluşup birbirimize sonucumuzu aynı anda göstermek için anlaşmıştık ama nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde Emir ve Berra da buraya damlamıştı.

Garsonun kahvelerimizi getirmesi ile aynı pozisyonda Levent'i izliyordum sadece. "Önce Hasna öğrenecek işte uzatmasan mı?" Ses tonu Hasna derken yumuşak çıkmıştı. Cümle içinde ismimi geçirdiğinde genelde böyle yapıyordu. Cümle ne kadar sinirini vurgulamak için dâhi olsa ismimi söylerken sesi yumuşuyordu bir saniyeliğine.

Güvende hissettiriyordu.

Beni kendi ses tonundan bile koruyormuş gibiydi.

Daha önce fark etmemiştim. Levent'in çene kemikleri fazla keskindi. Eskiden şuankinden daha zayıftı, buraya geldiğinden beri bir nebze kilo almıştı. Ellerine indirdiğim bakışlarım ile parmaklarının uzunluğunu fark ettim. Acaba ellerimizi avuç içlerimizi yaslayarak birleştirsek nasıl bir görüntü oluşurdu? Benim elim onunkine nazaran küçük kalıyordu. Sanırım tatlı dururdu.

Eline bakmaya devam ederken eline aldığı kahve bardağını hafifçe benim önüme uzanarak koyduğunu fark ettim. Gülümseyerek kahveye uzanıp dudaklarıma götürdüğümde americanonun kokusu burnuma dolmuştu bile. O da aynı şekilde kahvesini dudaklarına götürmüştü ve her nasıl oluyorsa aynı anda bir yudum alıp aynı anda bardaklarımızı yere indirmiştik.

"Seven insan sevdiği ile senkorize felan mı oluyor acaba?" Berra'nın gülerek sorduğu soru ile gözlerim Levent'e çıktı. Meraktan parlayan gözlerinden sonucumu öğrenmeyi deli gibi istediğini fark edebiliyordum.

Kendi sonucu sanki önemsizmiş gibi tek derdi benim sonucumdu. Kafamı yana yatırıp gülümsedim. Benim gülümsemem ile o da gülümsedi.

"Bunların bizi duyduğuna emin değilim ben açıkçası." Emir'in sesi ile gülerek cebimden telefonumu çıkardım. Galeride duran ekran görüntüsünü açıp telefonu ters bir şekilde masaya koydum. Ne yaptığımı anlayarak aynı şeyi yaptığında sözsüz bir anlaşma geçti aramızda. Aynı anda birbirimizin telefonuna uzanmamız ile telefonu gözlerimin hizzasına çıkararak sonucuna baktım.

Levent derece yapmıştı.

826.kişi olmuştu.

Ayt de bir boşu tek vardı. Kimya da bıraktığı tek bir boş.

Gözlerim heyecanla ona çıktı. O benim sonucumu iyice inceliyordu. Ona baktığımı anlamış gibi bana bakıp gülümsediğinde gözleri parlıyordu. "Seninle gurur duyuyorum."

Ağzımdan istemsiz dökülen sözler ile parlayan gözleri bir an donuklaşmıştı. Buruk bir gülümseme vardı yüzünde. "Bu çok özel." Tekrar gözleri öncekinden daha da parlak bir şekilde ışıldarken gözleri minnet duvarlarına bakıyordu. Daha sonra tek kaşı havaya kalktı. "Ben seninle daha çok gurur duyuyorum ama. Senden emindim." Gülümsedim, gülümsedi.

Emir bana merakla bakmayı kessin diye telefonu onun önüne bıraktım. Telefona eğilip bakması ile kafasını kaldırması bir oldu. "Yuh oğlum ilk bine mi girdin! Bende gurur duyuyorum lan şuan!"

Berra gözlerini devirse de gülümsemişti. "Abartma." Levent'in cümlesi ile Emir gözlerini kocaman açmıştı. "Abartma mı? Ben ilk bine girsem babam tüm mal varlığını üstüme yapar lan."

Babam kelimesi geçtiğinde gözlerinde daha yeni olduğu gibi bir donukluk olmuştu.

Ben ona onunla gurur duyduğumu söylediğimde Levent'in aklına babası gelmişti. Ondan hep duymayı beklediği bir cümleyi ben dile getirmiştim. Bu yüzden bana minnet ile bakmıştı. Levent bu cümleyi duymak istemişti.

Levent'in bir sürü yarası vardı ve onların görülmesine izin vermiyordu.

O yaraların her birini öperek geçirmek istiyordum sanırım. Her yarasını öperken "Geçti." demek istiyordum. Geçti, artık sadece güzel anılar yaratacağım senin için.

Bir süre masada gülerek hep beraber konuştuk. Berra 20 bin yapmıştı. Emir ise 126 bin. Emir otomotiv mühendisliği yazabileceğinden bahsetti. Berra ise diş hekimliği geldiği için gayet keyifliydi.

Masanın altından telefonum ile bir mesaj attım. Levent'in gözleri de kendi telefonuna gitti.

Birine daha sonucumu söylemek istiyorum.

Gözleri beni bulduğunda anlayışla kafasını salladı. Bir bahane ile çıkıp kapının önünde beklediğimde bir kaç saniye içinde yanıma gelmesi bir oldu. "E hadi." Gülümseyerek ilerlediğimde yan yana aramızda mesafe varken otobüs durağına gittik. "Akşam geleceğimi bilmek, çok tuhaf." Kendi kendine mırıldanması ile durakta otobüs beklerken gözlerim ona kaydı. "Sanki her şey bir anda iyiye dönmüş gibi. Sanki her şey seninle yıkılmış ve ben seninle tekrar doğmuşum gibi."

"Beraber doğduk." Gözleri beni bulunca dudağının kenarı yukarı kıvrıldı. "Ben senden önce yarımmışım gibi hissediyorum."

Ruhlar doğmadan önce birbirlerine yazılırmış kaderlerinde. Sonra aynı kader onları bir araya getirdiğinde iki yarım ruh, bütün olurmuş. Tamamlanırmış.

"Biz sizi çifler hâline yarattık."

Nebe suresinden bir ayet söylemesi ile gülümseyerek ayetin okunuşu dilimden döküldü. "Ve halaknâkum ezvâcâ." Susup tekrar devam ettiğimde pür dikkat beni dinliyordu. "Çoğu tefsirde bu ayetin dişi ve erkek olarak yaratılmasını kast ettiği söylenir. Bende öyle sanıyordum. Sonra yani senden sonra..." Hafif utansam da devam ettim. "Zevce kelimesi ile ezvaca kelimesinin ne kadar benzediğini fark ettim. Türkçe de de kelime oyunları var fakat bu aynı kökten gelen iki kelime gibi duruyor. Sonra anladım ki, iki ruh farklı bedenlere koyulurmuş. Çiftler hâlinde yaratılıp bütün olmak için birbirlerini ararmış."

Gözlerine baktığımda sanki her zaman baktığından daha aşık bakıyordu. Sanki bu mümkünmüş gibi bakıyordu. Bana her seferinde nasıl böyle bakabildiğini merak ediyordum.

Konuyu dağıtmak ister gibi öksürdüm. "Hangi şehri yazacaksın?" Muhtemelen hepsi gelecekti çünkü. "Sen benim yurdumsun. Bende yurdumun olduğu şehri yazacağım." Dudağımı ısırarak gülümserken önüme döndüm. Bir kurtarıcı arar gibi etrafa bakarken gelen otobüs ile gözlerimi kırpıştırıp "Hadi gidelim." diyerek hızlıca otobüse ilerledim. Otobüse binip ortada duran ikili koltuklardan birine oturduğumda biraz beklemem ile Levent de gelmişti. Gözleri bana bakarken emin olamaz gibiydi. Hafif kenara kayarak cama daha da yaklaştım. Almak istediği izni almış gibi yanıma oturdu. Değme ihtimali olmasın diye uçta oturuyordu.

Gözüme fazla sevimli gelmişti.

Telefonumu çıkarıp çalma listesinden bir şarkı açtığımda kulaklığın tekini dikkatlice kulağıma taktım. Diğerini ise ona uzattım.

Bunu ilk defa yapıyordum.

Değişik hissettirmişti.

Sanki kulaklığı değil de ruhumdan bir parçayı veriyormuş gibi.

Parmakları kabloyu tutunca gülümesi. Kulaklığın diğeri onun kulağındayken yolu izlemek için cama baktım. Onun yansımasını fark ettiğimde gözlerim yansımasına kaydı.

Camdaki yansımadan o da bana bakıyordu.

Sana vurgunum dünden beri gördüğüm günden beri.

Hepsi bir olmuş bebeğimin kırmışlar kalbini.

Al beni bas yaralarına. Ne yükler var omuzlarında. Düştüm yine yollarına, seviyorum seni anlasana.

Kendime sözler vermiştim, sevemezdim kimseyi.

Ben sevmeyi bilmeyen bir kız çocuğuydum ve bunu hiç istememiştim de.

Çenesi düşmüş gözlerinin bana neler neler dedi.

Onun gözlerine her gözün kaydığında istemsizce gerilmiştim hep. Onun gözlerindeki duyguları ben bilmediğim için hep tedirginlik veriyordu.

Bütün şehir peşimize düşmüş, sen sıkı sıkı sar beni. Öpsem o uykulu gamzeni, gerisi hallolur gibi.

Ben sevmeyi onunla öğrendim, ben sevmeyi onda öğrendim.

Benden giderse eksilirdim. O gelmeden önce nasıl eksik hissetmediğime şaşırıyordum. Şimdi gitse bu yıkım olurdu bana. Sanki onsuz olamaz gibiydi hiç bir şey.

Beni sıkı sıkı sarsa şikayet etmezdim. Beni tutup bırakmasa yanında kalırdım. Bu yüzden onunla olmak istiyordum. Bu yüzden abimin bunu kabul etmesi için tüm gece dua etmiştim.

Otobüs durunca düşüncelerimi bir kenara bırakıp Levent'in peşinden otobüsten indim. Kenarda duran çiçekçiye ilerlediğimde her zaman burada duran abla bana ve Levent'e bakıp gülümsedi. "Bu sefer tek gelmemişsin." Hafifçe gülümseyip kafamı sallayarak gözlerimi lalelere götürdüm. "Bir deste beyaz lale alabilir miyim."

Abla hızlıca beyaz laleri kırparak çiçek buketi hâline getirirken Levent "Üç tane olsun." dedikten sonra kafasını sallayarak diğerlerini de yapmaya başladı. Gözüm ona çıktığında gülümsüyordu. Anlayışla gülümsedikten sonra ablanın bize verdiği buketi alarak yürümeye başladık. Mezarlığın içine girip mezarların başına gelene kadar sessizliğimiz sürmüştü.

Adımlarım yavaşlarken babamın mezarına yaklaştım. Levent ise bana izin verir gibi uzakta durmuştu. "Ben geldim." Fısıldayarak konuşup laleleri toprağın üstüne yavaşça bıraktım. "Baba ben geldim." Burnum acı ile sızlarken gözlerim dolmuştu. "Sanırım psikoloji okuyacağım baba. Sınav sonucum iyi geldi."

Buna buraya gelirken karar vermiştim.

Aslında bir süredir aklımdaydı ama emin olmak istemiştim sanırım.

Ve bunu ilk söylediğim kişi babam olsun istedim.

"Baba ben isterdim ki..." Susup gözümden ayrılan yaş tanesine parmaklarımı uzatıp sildim. "Ben sevdiğim kişiyi ilk seninle tanıştırmak isterdim. Sana göstermek, seninle konuşurken sizi yan yana görmek isterdim. Baba sanırım ben sevmeyi öğrendim."

Gülümseyerek mezar taşına baktım. "Ben onu sana uzun uzun anlatmak isterdim. Dizlerine kafamı koyup bana ne kadar özel hissettirdiğini anlatmak isterdim. Sana onun yanında hissettiğim huzur ve güvenden bahsetmek isterdim." Yutkundum. "Baba daha sonra, yanına geldiğimde, başımı dizlerine koyup anlatsam uzun uzun olur mu? Ben sana ilk defa birini bu kadar anlatmak istiyorum sanırım. Baba keşke yanımda olsaydın dersem isyan etmiş olmaktan korkuyorum. Ama en çok yanında olmanı şuan istiyorum sanırım."

Doğrulup gözlerimi mezarda gezdirirken gülümsedim. Acıyordu ama iyileşiyordu. "Baba seni çok özledim." Tekrar fısıldayarak konuştuğumda yanımda fark ettiğim bedene döndü gözlerim. Hafifçe mezara doğru eğildi.
"Tanıştığımıza memnun oldum efendim, tekrardan." Gözlerim ne yapmak istediğini anlamaya çalışarak onda geziniyordu. "İzniniz olursa kızınızı ömrüm boyunca sevmek ve yanından ayrılmamak istiyorum. Onu ne kadar sevdiğimi size anlatmak biraz tuhaf olacaktır o yüzden farklı bir şey anlatmak istiyorum. Size söz veriyorum." Gözleri bana döndü. "Ben onun tek bir kirpiğinin gözüne kaçmasına bile izin vermeyecek kadar çok korumak istiyorum onu. Size söz veriyorum: Kızınızı ömrümün sonuna kadar Allah'ın izin verdiği kadar çok mutlu edip koruyacağım. Bundan sonra onu bana emanet edin lütfen. Ben asla emanetinizin kalbinde bir yara oluşturmayacağıma ve kalbinde oluşan her yarayı kendi ellerim ile sarıp geçireceğime söz veriyorum."

Derin bir nefes aldım.

Ben bu çocuğu hak etmek için ne yapmıştım?

Gülümseyerek arkamı dönüp diğer tarafa doğru ilerlediğimde Levent de sessizce peşimden gelmişti. Laleleri ben babam ile konuşurken mezarlarına bırakmıştı.

"Merhabalar efendim daha önce de gelmiştim." Gülerek beni izledi. Bende onu taklid ettim

"Şimdi buraya ikinci gelişimde size içimden gelen bir şeyi söylemek istiyorum. Yusuf'unuzu sizinle paylaşmak istiyorum. İzniniz olursa bundan sonra ona ben sahip çıkmak istiyorum. Onu herkesten korumak istiyorum, ona şefkatle yaklaşmak ve eksik kalan her yanını doyasıya doldurmak istiyorum."

Gözlerim ona kaydığında gülümsedim. "Onu kendime almak istiyorum. Göğsümde yaşatmak ve filizlenmesine izin vermek istiyorum."

❅❅❅

 

"Uzun bir aradan sonra göğe bakmak gibisin..."
Sait Faik

Bölüm : 19.12.2024 21:22 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...