Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm Eğer gecem tutarsa, Güneşi çevir bana

@ugurbcegi

Gözlerimi birden odamda açtım. Yatakta doğruldum. Etrafıma baktım. Ayılmak için masa başı sehpamdan bir bardak su içtim. Ayağa kalktım ve odamdan çıkıp banyoya gittim. Yüzümü yıkadım dişlerimi fırçaladım ve anneme bakmak için evi gezdim. “Günaydın güzel kızım. ” gülümsedim. “Günaydın annem. ” biraz oluşan sessizliğin ardından annem bana döndü “dün Yamaç oğlum ceketini unuttu onu bir götürüver ona. De ona konum atsın. ” anne bismillah ama ya. “Numarası yok bende onun. ” dedim hemencecik. “Ben vereyim o zaman sana. Al telefonumu bak. ” annem cebindeki telefonu bana uzattı. “Ne diye kaydettin o hayırsızı. ” yüzümü buruşturdum. “Yamaç oğlum diye kaydettim ne diye olacak. ” kusabilir miyim? Lütfen. İstek değil ihtiyaç. “Oğlum mu? Ne demek oğlum! Neyse bunu sonra konuşuruz. 0578564…. Kaydettim al. ” annem telefonunu aldı. “Ne diye kaydettin onu bakayım. ” annem harbi kaynana be. Ne yapacaksın ne diye kaydettiğimi. “Yamaç Karanlık diye anne. Ne diye kaydetseydim Yamaç yakışıklım diye mi? Güldürme beni. ” numaraya tıkladım ve telefonu kulağıma

götürdüm. Biraz çaldıktan sonra telefon açıldı. “Günaydın Yamaç Berfu ben. ” , “Günaydın. Hayırdır inşallah. ” dedi uykulu uykulu. Kabul ediyorum sesi çok çekici çıkıyordu. “Sizin kaldığınız otelin konumunu atsana bi’ ” , “Ne o beni mi özledin yoksa. ” hafif de kıkırdıyordu gerizekalı. “He seni özledim aynen. Ufak at da civcivler yesin. Ceketin kalmış onu verecektim. ” , “Özlemedin yani. ” Ya sikeceğim şimdi özlemini. “Seni görev yerindeki hatunların özlesin. ” dedim imalı imalı. “Konum atıyorum. ” işine gelmedi ya hemen nasıl sıyırıyor. Çakal. “İşime gelmedi demiyor da neyse. Hadi bekliyorum. ” telefonu kapattım ve mesajalara girdim. Anında konum geldi. Önce neresi olduğuna baktım. Buraya yakın bir yerdi yani yaklaşık 1,5 saatlik uzaklıktaydı. “Anne, ben üstümü giyeyim de gideyim o zaman. ” annem soğanları keserken kafasını salladı. Hızlıca odama gittim. Alttan; beyaz, geniş paça bir pantolon. Üstüme de kırmızı uzun kollu önü açık üst giydim. Ve kombinimi beyaz bir çantayla destekledim. Son olarak kırmızı beyaz desenli ayakkabılarımı giydim. Yamaç’ın ceketini alıp dışarıya çıktım. Bir taksiyi çevirdim ve otele gitmek üzere yola çıktık.

 

                                     🍋

 

Otele geldiğimizde taksiciye gereken parayı verdikten sonra otele giriş yaptım. Lobiye gittim ve telefonumu çıkardım ve Yamaç’ı aradım. “Alo? ” karşı taraftan uykulu bir şekilde ses geldi. “Alo? Berfu.”

Etrafı incelerken cevapladım “Ben lobideyim. Hangi numaradasın sen? Oraya geleyim. ” birden esnedi. Ayı. Sanki 20 yıllık karısıyım bu ne samimiyet. “254. numaradayım. ” cevap bile vermeden telefonu kapattım ve asansöre binmek için tuşa bastım. Biraz bekledikten sonra kapı açıldı içerde sadece bir erkek vardı. Adımlarımı içeriye doğru attım ve rastgele bir kata tıkladım. Kapı kapandı. Beklerken gözlerimi asansörde gezdirdim. Gayet geniş ve 10 kişinin rahatlıkla sığabileceği türdendi. Yanımda duran adam ise alttan koyu yonlarda bir şort üstten de gömlek giyiyordu. Gözümden kaçmayan bir şey vardı ki o da adam gözlerini üzerimden çekmiyordu. Kat sayısına baktım. Tam olarak iki kat çıktıktan sonra inecektim. Birazcık beklemekten kimseye zarar gelmez diyerekten yerdeki halının motiflerine bakarken kapı açıldı ve hızlıca dışarıya çıktım. Şimdi takip edilsem ne aksiyon olurdu di mi. Ben adamı çantamla dövüyorum falan. Bakma arkana Berfu sakın bakma. 256 numara nerde acaba. Çünkü şu anda 247 numaralı odanın önünden gidiyorum. Bir anlık cesaretle arkama baktım. Ya takip ediliyordum ya da odasını arıyordu. Ne olur odasını arıyor olsun. Tam adımlarımı hızlandıracaktım ki biri beni kolumdan tuttu ve duvara yasladı. Az önce adam olduğunu söylememe gerek var mıydı? Galiba yoktu. Adam kulağıma eğildi. “Tam zamanında geldin güzelim. Çünkü yanıyorum. ” söyledikleri yüzünden yüzümü buruşturmadan edemedim. Kussam yeriydi çünkü şu an. Önce sakin olmaya çalıştım. Panik yaparsam işi berbat edecektim çünkü. Önce tuttuğu kolumu çekerken tüm kuvvetini oraya verdiği sırada bacak arasına peş peşe darbeler indirdim. Adam yere yığıldığı sırada ise bir kuvvet koşmaya başladım. Gözlerim 256 numarayı arıyordu. Ve evet hedef görülmüştü hızla adımlarımı o yöne doğrulttum. Arkama baktım adam sesli bir şekilde hala bana sövüyordu. Birden ayağa kalktı ve gözleriyle beni aradı. Bakışlarımız kesiştiği sırada ben Yamaç’ın odasının kapısını hızlıca çalmaya başladım. “Açsana orospu çocuğu açsana! ” sesim biraz fazla çıkmıştı ama şu an pek bir önemi yoktu. Kapı aniden açıldı hızlıca içeriye girdim. “Yamaç kapıyı kapat çabuk! ” kendimi yatağa attım elimi kalbimin üzerine koydum ve biraz sakinleşmeye çalıştım. Yamaç kapıyı kapatmadan önce etrafa baktı. Ve bir şey göremediği için kapıyı kapatmıştı. “Ne oldu? İyi misin Berfu biri bir şey mi dedi. Noluyor. ” elimle kendime biraz rüzgar yapmaya çalışsam da işe yaramıyordu. Gözlerimi Yamaç’a çevirdim. Üzerinde sadece bornoz vardı. “Git, giy şu üstünü! Millete böyle mi açıyorsun kapıyı. ” bir şey anlamış gibi üstüne baktı sonra yavaş adımlarla başka bir odaya gitti. O sırada biraz sakinleştiğimi hissettim. Komidinin üzerindeki sürahiden kendime bir bardak su koydum. Suyun hepsini içtikten sonra bardağı yine aynı yere bıraktım. Ne yaşamıştım ben. Tövbe haşa. Vallahi billahi o tekmeleri atmasaydım şaka maka beni odaya atacaktı. Olmayan amına koyduğumun orospu çocuğusu. Birden kapı açıldı Yamaç üzerinde beyaz uzun bir tişört giymişti. Alttan ise koyu renkli bir kareli eşofman altı giyiyordu. Yanıma yaklaştı. “İyi misin? Berfu betin benzin akmış. Ne oldu sana. ” karşımda bana meraklı, cevap isteyen gözlerle bakıyordu. “Bir tane adam tuttu beni. Sonra… ” devamını getirmedim. Getiremedim belki de. Bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var. Çok sağlam tekmeler atmıştım. Vallahi temiz işti. Adamı iki tekmede yere yatırmıştım. Canıma da değsin. Az bile yaptım. “Kim olduğunu gördün mü? ” sesi az öncekinden daha sert çıkmıştı bu sefer. “Bilmiyorum bakmadım! ” Yamaç aniden kapıya yöneldi. Kapıyı sertçe açtı. Birden kafamı ona çevirdim. Gözümü iki saniyeliğine kapattım. Açtığımda Yamaç yoktu. Çocuğu iki dakika boş bırakamıyoruz ya. İlerledim ilerledim ve kapının önüne çıkınca kapıdan kafamı çıkardım. Ve evet kesinlikle Yamaç’ı ve az önce bana tecavüz etmeye çalışan yani benim iki tekmede yere serdiğim adam boğaz boğaza duruyorlardı. Daha doğrusu Yamaç o adamın boğazından o kadar sıkı tutuyordu ki adamın şahdamarı belirginleşmişti. Yüzü kıpkırmızı bir şekilde Yamaç’a yalvarmaya çalışıyordu. Ancak Yamaç hiçte oralı olmuyordu. “Lan, oha onu ne ara buldun. ” sanki konumuz buymuşçasına bir de sordum mu bu soruyu gerçekten. Adam ölüyordu benim sorduğuma bak. “Yamaç öldüreceksin adamı bırak! Hapisanelerde sürünmek miydi senin hayalin. Bırak. ” tabii elimde olsa o adamı ben öldürürdüm ama işte hayaller ve gerçekler. Şimdi Yamaç’ı durdurmaya çalışsam işe yarar mıydı. Lan adam ölüyor! Bir şey yapmalıyım. Ne yapayım. Ne yapmalıyım. Hemen etrafa baktım. Yapacak bir şey de yokki. Acaba suyum geldi diyip kendimi yere atsam inanır mıydı? Yok bu biraz aşırıya mı kaçardı? Ne yapabilirim ne yapabilirim. Kendimi yere atayım. Aniden gelen bir oyunculukla kendimi sertçe yere bıraktım. Ya Allah ya bismillah. Gözümden bir kaç damla yaş akıtmaya çalıştım. Özür dilerim maskaram. “Yamaç… nefes alamıyorum. ” bir kaç kere yalandan inlemeye çalıştım. Sonunda Yamaç gözlerini bana çevirdi. Birkaç saniye ne yaptığımı anlamaya çalıştığı sırada eli birazcık da olsa gevşedi. Şu anda gülsem. Anıra anıra hem de. Yamaç bana ne yapabilirdi. Her şeyi. Ayağa kalktım. “Nasıl ama. Tiyatro okumak istemiştim de sonradan vazgeçmiştim. Benden iyi artist olurmuş be . ” ikiside tam olarak bana bakıyordu. Önce yine birbirlerine baktılar. Sonra ise Yamaç adamı sertçe yere attı. Az önce bana küfür eden adam şimdi bana şükürlerini ileterek ayaklarını kıçına vura vura gidiyordu. Yamaç önce bana baktı. “Neden? ” dedi sitemli bir sesle. Adam öldürüyordu az önce. Şimdi bana neden diyor. Eben için. “Bıraksaydım da öldürse miydin onu. Hani keşke ben öldürseydim ama sende yani. Adam Azrail ile kahve içti üstüne dedikodu bile yaptı. ” Yamaç beni baştan aşağıya süzdü. “Ceket? ” tam adam öldürecekken erkekler. “Yatağın üstüne bıraktım. Hadi görüşürüz. Bugünlük aksiyon bana yeterli. ” arkamı döndüm tam gidiyordum ki kolumdan tuttu. Arkamı döndüm. “Bekle ben bırakıyım seni. ” kaşlarımı çattım. Pardon ben kendime yetebilecek bir kadınım bir kere. “Gerek yok. Belediye otobüsüyle giderim ben. ” beni umursamadan odaya girdi ve anahtarını, oda kartını aldı. “Ben seni bırakırım Berfu. Bir daha para vermezsin. ” valla işime gelirdi. Nasıl olsa benzin parasını o ödüyor. Beleşe yolculuk. Oh mis. “Peki madem çok ısrar ettin geleyim. ” dedim ve koskoca koridorda yürümeye başladık. Yamaç asansörün tuşuna bastı. Bir kaç dakika bekledikten sonra kapı açıldı. İçerisi karınca kuyusu gibiydi maşallah. “Biraz beklesek mi? Merdivenlerden inelim. ” Yamaç kafasını olumsuz anlamda salladı. Tam itiraz edecekken beni omuzlarımdan tuttu ve ikimizi de asansöre soktu. Zemin kata tıkladı ve kapılar kapandı. Kısık bir sesle. “Yamaç! Ne yaptın. Sıkış pıkış böyle. Omuzların zaten iki kişilik yer kaplıyor. Ben şu asansördeki başka biri olsaydım kesin içimden sövüyor olurdum. ” Yamaç arkadan kulağıma eğildi. “Biraz sussan mı meraklı? ” merakım kadar başına taş düşsün inşallah. “Meraklı değilim ben! ” derin bir nefes aldı. “Küçük çocuklar gibi bunu mu tartışacağız şimdi Berfu? Evet öylesin. ” savaş mı istiyordu. Evet ben çoktan hazırım. Gerekirse üç yaşında çocuk olur kendimi savunurdum. Eskiden savunamasam da. “Değilim diyorum sana. Ayrıca sen ne zaman gidiyorsun burdan. Geldiğinden beri başıma beladan başka bir şey gelmiyor da. ” ellerini aniden omzumdan çekti. “Ne oldu? Niye çektin ellerini? ” cevap gelmedi. “Konuşmayacak mısın? ” yine cevap yok. Arkamı döndüm ve yüzüne baktım. “Hey! Duyuldu yiyorum şu anda ve bu hoş değil. ” peki. Madem konuşmuyoruz ben niye uğraşıyorum ki. Konuşmayalım. Tekrardan yüzümü asansör kapısına diktim. Kapı açıldı ve dışarıya çıktım. Arkamdan Yamaç da indi, bana oranla hızlı bir şekilde yürüyordu. Umursamadan çantamdan telefonumu çıkardım. Bir mesaj gelmişti fakat tanımadığım birinden gelmişti hemen mesaja tıkladım. Gözlerimi mesajın üstünde gezdirdim. Bir dakika! Şaka değil di mi! Allah’ım ne! Yaşasın! Şükürler olsun! Atanmışım! Hemde Gaziantep’in Karkamış ilçesinde! Tamda istediğim yerdi burası! Gideceğim tarih yola çıkma tarihim gideceğim yer hepsini yazmışlardı. Telefonu hemen çantama attım. Şu anda yaşasın diye bağırabilirdim. Hatta kendimi yerlere bile atabilirdim. “Yamaç! Atanmışım atanmışım çok mutluyum! ” Yamaç bana baktı. Yüzüme baktı. Tam bir şey diyeceği sırada ona sarıldım. Sıkıca sarıldım hatta. “Çok mutluyum! ” Yamaç hareket etmedi birkaç saniye. Sonra ben kendimi birden geriye attım. “Pardon kusura bakma. ” Yamaç yine aynı yüz ifadesiyle bana bakarken bu sefer konuştu “Nereye atandın da bu kadar sevindin. ” kafamı yüzüne çevirdim. “Gaziantep! Hatta Karkamış ilçesi! Yaşası… ” tam cümlemi bitirecektim ki “Orası olmaz. İptal falan oluyor mu? ” aniden yüzüm düştü. Sana ne oluyor pardon. “Pardonda sana ne? Hayır kim olarak karar veriyorsun sen buna. ” gözlerini gözlerime dikti. “Dostun olarak. Orası olmaz. Terörist yeri orası. Olmaz! ”paşama bak sen. Oy sen beni de mi düşünüyorsun sen. “Ay çok korktum, ” dudaklarımı büzdüm ve ellerimi birbirine kelepçeledim. “lütfen bana zarar vermeyin bay Bilmiş. ” eski halime döndüm. “Buna sen mi karar vereceksin. Sen kimsin de bana karışıyorsun. ” kolumu sıkıca kavradı. Ve kendine yakınlaştırdı. “Bu konuda benim sözüm geçerli Berfu Işık. ” ay bu iyice benim kocam rolüne büründü. Kıyamam. Çünkü böyle bir şey hayatta gerçekleşmeyecek. “Önce o elini bir çek. Yoksa alır o parmaklarını evde buğulama yaparım. Hadsiz. ” buğulama benim havamı biraz düşürse de aman çok umrumdaydı sanki. Yamaç’ın yanından ayrıldım ve hızlı adımlarla kapıya gittim. Dışarıya çıkınca taksi aradım. Tam telefondan taksi numarasını çevirecektim ki birden havalandığımı hissettim. Noluyoruz be. Hemen kendimi korumaya almak isin silkelenmeye başladım. “Sen kimsin de bir savcıya dokunma cesaretini gösteriyorsun! Bırak yoksa o saçlarından halı dokurum, Yamaç! ” sırtına üst üste yumruklarımı indirdim. İşe yaramıyordu ki. Ağzına sıçtığımın dağ ayısı! Dağ ayıları bile daha uysal be! “Kıpırdamayı kesin Savcı hanım. Sizi bırakmayacağım. ” Vay istanbul beyefendisi. Ne diyorsunuz siz. “Canımı yakıyorsun! ” dedim son kozum olarak “Canınızı falan yakmıyorum Berfu Savcım. ” hay senin gibi dağ ayısına ya. Birden beni yere indirdi ve bir arabanın ön koltuğuna oturtup kapıyı hızlıca kapattı. Bismillah ya saçım başım hep bozulmuştur şimdi. Acaba kapıyı açıp kaçsam ne olur. Birden şoför koltuğuna Yamaç oturunca bu planım da boka batmıştı. “Seni eve bırakacağım ve Gaziantep fikrinden vazgeçeceksin Berfu! Anladın mı? Bir daha anlatayım mı yoksa. ” of bomboş bir konuydu şu anda. Ben Gaziantep’te baklava yiyeceğim. Hepsi bu. Beni kimse bu fikrimden alıkoyamaz. “Niye istemiyorsun ya. Abim misin? Yoksa hiç tanımadığım üvey abim mi? Kimsin sen, Yamaç kim? ” arabayı parkettiği yerden çıkardı ve otoyola çıktık. “Ben senin çocukluk arkadaşınım yani bu kararı bana da danışman gerekiyor. Evet bahanem bu. ” ne kadar da inanarak boş konuşuyor görüyor musunuz? Kıyamam. “Hayır. Bunu kim dedi sana. Gökten vahi mi indi bir anda sana. Ayrıca beni kimse bu fikirden alıkoyamaz. Buna sen de dahilsin. ” Yamaç gaza biraz daha bastı. “Benim sınırlarımın içine girmeni istemiyorum Berfu. Anladın mı? ” benim sınırlarım derken. Nasıl yani. Anlayamadık ustam. “Sınırlarım derken? Anlayamadım. ” şaka maka gerçekten anlamadım. “Benim görev yerim diyorum sana Berfu. Benim çalıştığım yerde senin olmanı istemiyorum. Bu kadar! ” bu peki senin götünü niye kaldırdı bu kadar? Sana ne be isten Antepte çalışırım ister uzayda. Sanki ona kalmıştı. “Konuşmama hakkımı kullanıyorum. ” kollarımı bağladım ve ağzıma fermuarı çektim. “Kızım olmaz diyorum. Dinle beni. Gelme yapamazsın. ” hayır konuşmayacağım çünkü ben işimi hakkıyla yerime getireceğime and içmiştim. “Gerekirsen annenle konuşacağım. ” hayır konuşmayacağım çünkü hukuk sadece ailemin kararını değil. Benim kararımı da içeriyor. “Berfu cevap ver bana. Ben senin iyiliğini istiyorum. Dönüşü yok bunun. ” hayır yine konuşmayacağım çünkü ben o kağıda hukuk istiyorum yazarken bunun geri dönüşü olmayacağını biliyordum. Yamaç bana söylediklerinin bir şeyi değiştirmeyeceğini anlamış olsa gerek susmuştu. Yolu yarılamıştık. Telefonumu çıkardım ve biraz instagram da dolaştım. Ondan da canım sıkıldı. Mesajlara girdim tekrar okudum bana gelen mesajı. 25/06/2024 yazıyordu. Tam olarak üç gün sonra bir uçakla beraber Gaziantep’e uçacaktım. Bir sürü kitap, kıyafet ayrıca takı ayakkabı iç çamaşırlarım. Yaklaşık iki valiz yapardı herhalde. İçimi tekrardan bir heyecan kaplamıştı. “Ne zaman gidiyorsun Gaziantep’e. ” telefonuma bakmaya devam ederken cevapladım. “Üç gün sonra. ” dedim. “Nerde kalacaksın? ” vallahi İstanbul beyefendisi. Hiç bilmiyorum. “Bilmiyorum. Ayrıca niye soruyorsun sen bana bunları? ” derken telefonumu kapatıp çantama koydum. Ve yüzümü Yamaç’a çevirdim. “Bizim timden birinin arkadaşı var. Tek yaşıyor belki onun evinde kalırsın bir süre. ” vay İstanbul beyefendisi bey. Hayırdır inşallah ne oldu birden şeytandan iyilik meleğine döndünüz. “Bizim askeriyeye de uzak. Görüşmeyiz. ” Ya bende diyorum bu neden bu kadar iyi olmaya başladı. Valla işime gelirdi uzak olması. Görüşmeyiz olur biter. “Bencede. Hem uzak olmak ikimiz için de en iyisi şu anda. ” dedim. “Oraya gidince sanki birbirimizi görmeye gitmiyoruz ya zaten. İyi olur. ” ben sanki meraklıydım o meymenetsiz suratını görmeye. Giderken birden kırmızı ışık yandığından o kadar ani bir fren yapmıştık ki kafamı torpidoya çarptım ve bir çığlık patlattım. “Yavaş olsana dağ ayısı! ” kafamı geriye yasladım ve kemerimi bağladım. “İyi misin? Sert mi vurdun? ” kafamı Yamaç’a doğru çevirdim. “Yok ya. Ne serti. Lan torpido kırılıyordu! İnşallah şu alnım şişmez inşallah. Dua et ki ilk iş günüm şişmiş ve morarmış bir alın ile geçmez. ” ağlanılacak halime ağlıyordum şu anda gerçekten. “Dua ediyorum ki inşallah morarır ve şişer. Amin. ” öyle bir amin dedi ki sanki birden alnım morarmış gibi hissettim. Yumruk yaptığım elimi omzuna geçirdim. “Neyse ki 3 gün sonra seninle tüm bağım kesiliyor. ” yani ondan kurtulmak için sadece 3 gün dayanmalıyım. Bunu yapabilirim şu üç günde konuşmasak oh mis. Daha sonrasında araba evin yolunu tuttu.

 

~Bölüm Sonu~

Loading...
0%