Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm Pembe küçük dudağın, Söyledi şarkımızı.

@ugurbcegi

Telefona uzun süre baktım. Yamaç’ın bana attığın mesajı defalarca okudum. “Sensizliği beceremiyorum Berfu. ” benim için çok şeyi ifade ediyordu bu cümle. Bir şeyi mi kaçırdım diye düşündüm önce. Sonra kendimi toparladım. Ben ona kızgınım. O da bana kızmalı. Beni sevmemeli. Şu anda savcılığın çalışma bölümündeydim. Bilgisayarımda olay yerinin kamera görüntüsünü izliyordum. Telefonumu bir kenara bıraktım. Son bir kere daha izleyecektim sonra da belgelere tekrar bakacaktım. Videoyu tekrardan açtım tüm dikkatimle izlemeye başladım. Birden görüntüde bir şey farkettim. Görüntüyü geriye aldım ve büyüterek tekrar izledim. Katil cebinden bir yüzük çıkarıp fırlatıyordu. Ardından eldivenlerini çıkartıyordu. Bu kısımda görüntüyü biraz daha yaklaştırdım. Sandalyemi ilerlettim. Eldivenlerini bir poşete koydu ve ilerideki çöpe fırlattığı sırada görüntü kalitesizleşti. Sonra da kesildi. Görüntüyü yaklaşık yarım saat sonrasına ayarladım. Bir süre daha görüntü yoktu. Tam bilgisayarı kapatacakken birden sesler gelince bilgisayarı açtım. Ses çok derinden geliyordu. “Şu komutanın nerde yaşadığını da bulun sıra onda. ”Birden ayağa kalktım. Komutan mı? Bir sürü olabilir. Bir çok askeriye var burda. İllaki ordan biridir. Ya Yamaç ise. Ya onu öldürürse. Ona bir şey olursa. Olmazdı. Hemen telefonu elime aldım. “Ulaş çabuk çalışma odasına gel. Çabuk bir şey buldum. ” dedim hızlıca. Odaya Ulaş geldi. Ona da dinlettim sesi. “Gerisini dinledin mi? Başka bir şey var mı? ” kafamı olumsuz anlamda salladım. “Ya Yamaç’tan bahsetiyorlarsa. Tanıyoruz ya onu. Tanıdığımıza bir şey olmasın diye yani. ” Ulaş önce durdu. Sonra bana döndü. “Sen konuş onunla Berfu. Şu anda meşgulüm. Onun yanına gidersem bu gece sabahlamam gerekecek. ” kafamı salladım ve telefonumu aldım. Ulaş çıkınca Yamaç’ı aradım.

“Yamaç? Konuşmamız lazım. ”

“Konuşalım. Ben alıyım seni. ”

“Öyle değil yüz yüze konuşmaya gerek yok. ”

“Niye? ”

“Yamaç, seni kendine dikkat et diye aradım. ”

“Sebep? ” eben için Yamaç

“Sebebi şu… Bir dakika da pardon. Kapatıyorum. ”

 

Ben niye onu düşünüyorum. Ölsün. Asker değil mi zaten. Korur kendini umrumda değil. Emin misin Berfu? Sen inanıyor musun bu dediğine? Evet inanıyorum. Sonuna kadar hem de. Adam seviyor seni çok belli. Sevmesi üzmeyeceği anlamına gelmiyor. Kırdı beni. Benim katilim Yamaç’tı bunu hiçbir neden değiştirmeyecekti. Kalpsizdi o. Onun kalbi yoktu. Benimkini kırıyordu. “Hiçbir şeyi haketmiyorsun Yamaç. Özellikle de beni. ” bilgisayarımı çantasına koydum hızlıca savcılıktan çıktım. Dışarıda bir banka oturdum. Nefes aldım. Dayanamıyordum içeride. Ama burası da farksız değildi. Nefes alamıyordum. Nefes almak bana zehir olmuştu. Burası da yetmedi. Her şeyimi topladım ve otoyola çıktım. Bir taksi aradı gözlerim. Etrafıma baktım. Biraz daha bekle Berfu. Yine bekle. Nefes al. Nefes ver. Nefret ettiğin hayatın sana verdiklerini kabul et. Yaram kanıyordu. Kanıyordu durmuyordu. Yarayı açan kapatmalıydı. Ama bu benim için imkansızdı. Kafama niye bunu taktım. Ne kadar inkar etsemde sonuç değişmiyordu. Yamaç bencilin tekiydi. Birden kafamı yanıma gelen kişiye çevirdim. “Berfu? ” dedi. “Niye geldin? ” yüzüne bakmadım. Bakacak cesareti toparlayamadım. “Üzgünüm. ” sinirlenip tüm sinirimi Yamaç’tan çıkartma fikri çıkma aklımdan. “Niye papağan gibi tekrarlıyorsun Yamaç! Sikerim şimdi üzgünlüğünü. Siksinler senin beynini tamam mı. Sende söyleyecek laf olsa zaten söylerdin bir bok da yapamazsın sen Yamaç. Siktir git. ” içim bir nebze de olsun rahatlamıştı. Küfür etmemek için ne kadar dirensem de çocuk gelmiş bana söv diyordu resmen. “Beni affedecek misin yoksa daha peşinden ne kadar gelmemi istiyorsun? ”peşimden gelmeni istemiyorum? Pardon da nerden geliyor bu özgüven birazcık hani calm down baby. “Gelme Yamaç. Git askeriyede işin yok mu senin her gün her gün geliyorsun. ” yeter buramıza kadar geldi dememe çok az kalmıştı. “Ayrıca o mesaj neydi? Sensizliği beceremiyorumlar falan. ” birden kaşları çatıldı. Ne mesajı dercesine bir bakış attı. “Atma Berfu yazmadım öyle bir şey. ” yalan da söylermiş. Ay çen büyüdün de çen yalan mı söylüyorsun. Avucumun içini alnıma vurdum. “Yamaç mal mısın evladım? Yazdın ya sen az önce. Ya da ben kör oldum okumayı unuttum. Yani biraz gerçekçi olsaydı yalanın. ” telefonumu çıkardım ve mesajlara girdim. Onun attığı mesajı gösterdim. “Göktuğ ebeni sikeceğim en sonunda bekle sen. Bekle sen askeriyeye geldiğimde o direkleri teker teker götüne de sokmazsam bana da Yamaç demesinler. Ebesini siktiğimin evladı. ” Göktuğ yerinde olsam ayaklarımı kıçıma vura vura kaçardım. Yani şimdi o mesajı Yamaç yazmadı. Ya da kaytarmaya çalışıyor. “Yalan mı söylüyorsun yoksa gerçekten yapacak mısın? ” eğer Yamaç gay çıkarsa kendimi yerden yere vururdum. “Neyi? ” diyerek çok mantıklı bir soru yöneltti. Ebeni Yamaç. “Yamaç bir şey diyeceğim ama sorsam mı sormasam mı diye içim içimi yiyor. ” Yamaç durdu bana bakmaya devam etti derin bir nefes çektim içime. Allah’ım sen beni şeytanın türlü tuzaklarından koru. Bismillah. “Sen kızlardan mı hoşlanıyorsun yoksa er… ” cümlem bitmeden gülme krizine girmiştim. Komikti ama ne yapabilirim. Gözümden yaşlar akıyordu. O kadar gülmüştüm ki karnım ağırmıştı. Birden sırtıma gelen darbeyle sendeledim. Gülüşüm yavaş yavaş soldu ve yanımdaki kıpkırmızı Yamaç’a baktım. “Ay hoşt ulan. Sana şimdi savcıya darp raporu çıkarttırırım görürsün ha. ” bir dayak yemediğim kalmıştı. Şükürler olsun o da oldu. “Bende sana dava açacağım Berfu hanım. Çünkü şu anda aleyhime yanlış şeyler konuşuluyor. ” bir de bayıl istersen Feriha. “Neyse taksi bulamadım. Bir Ulaş’a bakıyım. ” tam arkamı döndüğüm sırada Yamaç kolumu tuttu. Kafamı ona doğru kaldırdım. “Ulaş ile bu aralar fazla konuşuyorsunuz. Hayırdır. ” hayrın yolu bayırdır hadi eyvallah. “Daha geleli maksimum üç gün oldu zaten. Neyin artistliği bu ayrıca. ” bir cevap bekledim. Kolumu kendime çektim. Arkamı döndüm yam gideceğim sırada ise Yamaç arkamdan seslendi. “Her gece yıldızları saymayı bırakırsan söylerim Limon çiçeği. ” adımlarım yere çakıldı. Hızlıca arkama döndüm. “Saymıyorum! ” dedim bağırarak. Yamaç aynen aynen kesin, der gibi bakıyordu. Ve şu da vardı. Bunu nerden biliyordu. Kafamda Müslüm Gürses Affet çalması normal miydi? Hızlı adımlarla savcılığa ilerledim. Çıkışta Ulaş ile karşılaştım. “Ulaş evin müsait mi? Sana sormam gereken sorular var. Arayarak rahatsız ediyormuş gibi oluyor. ” Ulaş kafasını salladı ve beraber dışarıya çıktık. Yamaç ise bize bakıyordu. Bize değil de daha çok Ulaş’a bakıyordu. “Ulaş, bir şey sorabilir miyim? ” Ulaş cebinden arabanın anahtarını çıkardı. “Dinliyorum savcı güzeli. ” bu iltifata gülümsememek elde de değil ki ama! Her dediğinde içi kıpır kıpır oluyordu insanın. “Hazal’ın çok mu işi var? Evde bile zar zor görüyorum onu. ” ben bile bu kadar çalışamıyorken o nasıl kendini bu kadar çalışmaya zorluyordu? “Maalesef ki bu aralar böyle olacak ama merak etme birkaç gün sonra duruşması var. Sonra belki yemeğe çıkarız üçümüz. ” kafamla onayladım. Arabaya bindik ve Ulaş’ın evine doğru yola çıktık.

 

Askeriye

İlahi bakış açısı

 

Arabasını park etti Yamaç. Arabanın anahtarını cebine koydu. Bir süre dışarıyı izledi. Bir asker gelen sevgilisine sarılıyordu. Sevgi, iki el ele tutuşup dondurma yemek miydi? Annesiyle babasını düşündü. Hala aşk ile bakıyorlardı birbirlerine. Birbirlerini çok seviyorlardı. Yamaç ise gala gerçek aşkı bulabilmiş değildi. Ama bilmediği tek bir şey vardı. Gerçek aşk tam da dibindeydi. Gözleri bunu göremeyecek kadar kör, kalbi bunu anlayamayacak kadar soğuktu. Kendini düzeltti Yamaç. Arabadan indi ve askeriyeye giriş yaptı. Girdiğinde Göktuğ gördü onu ilk. Yanına geldi yavaş adımlarla. “Konuştunuz mu Komutanım? ” Yamaç aklına bir şey gelmiş gibi önce durdu ve Göktuğ’a baktı. “Ebeni sikeceğim senin Göktuğ. Ne zaman aldın lan telefonumu!? “ dedi ağzı dolu dolu. “Komutanım şöyle ki… ”

Derken Yamaç hızlıca Göktuğ’un ensesinden yakaladığı gibi bahçeye çıkardı. “Bahçenin çimlerini keseceksin! Yerdeki taşların aralarını temizleyeceksin. Ama önce git ve küçük bir makas ve diş fırçası al. Hadi git! ” Göktuğ içinden kendine küfürleri sıralarken komutanına döndü. “Emredersiniz Komutanım. ” dedi buruk bir şekilde.

 

                                    🍋

 

Ulaş’ın Evi

Berfu’nun ağzından

 

Ulaş’ın evinde gezdim bir süre. Etrafa baktım. Evi Hazal’a kıyasla büyüktü. “Gezi işiniz bittiyse asıl işimize geçelim mi Berfu Savcı’m? ” Ulaş’ın bana seslenmesiyle ona döndüm. “Elbette. ” bilgisayarımı aldım ve balkondaki büyük masaya geçtik. Ulaş tam karşıma geçti. Kulaklığımı kulağıma taktım ve bilgisayara bağladım. Kalemimi elime aldım ve küçük bir deftere notlarımı almaya başladım. Görüntüleri açtım. Katilin eldivenlerini çıkardığı sahneye geldim. Ellerine odaklandım. Küçük bir yıldız dövmesi vardı. Bingo. Hemen defterime yazdım. Eldivenlerini çıkarıp attığı çöpü incelememiz gerekiyordu. Bunu da not et bir yere Berfu. Olay yeni gerçekleştiğinden dolayı çöpü boşaltmamış olduklarını düşünüyorum. Çöpü boşalttıysalar büyük bir sorundu. Kamera görüntülerini baştan sona son kez izleyecektim. Ama bu sefer hiç bir yeri atlamadan. Katilin boyu yaklaşık 1.83 e yakındı. Ne kilolu ne de zayıftı. Boyuna göre orantılıydı. Yürüşü ise yalpalayarak ve adeta bir sarhoş gibiydi. Alkol almıştı. Ya bar gibi bir yere gitmişti ya da büfeden almıştı. O bölgenin sakinlerinden ifadeler toplanmıştı. Katilin robot resmi çizilmiş olmalıydı. Karakola gitmeliyim ve bu dosyalara da göz atmalıyım. Hızlıca telefonumu açtım. Bu bölgenin karakolunun nerde olduğuna baktım. Arabayla beraber yarım saate oraya gidebilirdim. “Ulaş, arabanı kullanabilir miyim? Karakoldan bazı dosyalara bakmam lazım. ” Ulaş kafasını bana doğru kaldırdı. “Elbette veririm. Bir şeye ihtiyacın olduğunda ara beni. ” Ulaş cebinden çıkardığı anahtarı bana verdi. Hızlıca bilgisayarımı aldım ve arabaya bindim. Hızlıca karakola doğru yola çıktım.

 

                                    🍋

 

Göktuğ yerdeki taşların arasını temizlemeye çalışıyordu. Yamaç ise elindeki kahvesini yudumluyordu. “Komutanım emriniz başımın üstüne de. Bu kadarı yetmez mi? Beş saattir buradayız. Hadi gidelim sakince… ” Yamaç kafasını olumsuz anlamda salladı. “Red ediyorum. ” dedi ona bakarken. Göktuğ içinden kendine ettiği onlarca küfürü tekrar etti. “Komutanım? ” Yamaç derin bir of çekti. “Kes sesini asker! ” diye kükredi en sonunda. Yamaç içinden geçirdi. Acaba Berfu nasıl? Gittiğinde bana da bir şey demedi. Ulaş ile gitti. Onunla benden çok konuşuyor, diye. Sonra da kendine şunu dedi. Neden onu bu kadar umursuyorsun. Sen komutansın. Sen kalbine birine ayırabilecek misin, durdu düşündü. Belki de kalbim ona ayırmıştır bir tek. Bir tek onu bu denli sevebildim, kafası karışıktı. Bir tek Berfu ile beraber konuşurken kafasını toparlıyordu.

 

                                   🍋

 

Karakol

Berfu’nun ağzından

 

Karakoldan içeriye girdim. Dosyamdan çıkardığım belgelerin bana verilmesi için yazdığım başvuruyu elime aldım. İznimi almıştım. Şimdi dosyaları almak vardı. Dosya odasına doğru adınlarımı attım. Gördüğüm ilk polise yaklaştım. Savcılık kimliğimi çıkardım. “30 Haziran tarihinde işlenen cinayetin dosyalarına göz atmak istiyorum. ” dedim. Polis memuru ilk önce ona uzattığım karta baktı. ”İzin belgeniz? ” Dediğinde hızlıca elimdeki dosyayı ona uzattım. Sonra odadan içeriye girdi. Kapı arkasından kapandı. Bir süre bekledikten sonra aynı polis dosya odasından elinde bir kaç dosya ile çıktı. Bana uzattı. “Buyrun savcı hanım. ” bana uzatılan dosyaları aldım. Tekrardan arabaya bindim hızlıca geldiğim yönden gitmeye başladım. Dosyaları yan koltuğa koydum. Telefonumu şarkı açmak için arabaya bağladım. “Beni Kendinden Kurtar ” açtım. Şarkıyı dinlerken telefonumu yan koltuğa bıraktım. “Düşerdim yamaçlarından, sapsarı saçlarından. ” diyordu. Abla sende mi? Unutmaya çalıştıkça Yamaç bir şekilde karşıma çıkıyordu. Şarkıyı değiştirdim. Bu sefer de Müslüm Gürses’ten “Affet” açtım. “Sevgilim bağışla biraz zor olsada. ” çok güzeldi her bir kelimesi cümlesi. Sesi biraz daha açtım. “Çünkü sen çölüme yağmur oldun. Sen geceme gündüz oldun. Sen canıma yoldaş oldun. Sen kışıma yorgan oldun. ” gaza biraz daha yüklendim. “Sabaha kalmadan affet tam ayrıldık derken. ” Bu şarkı bana nedense küstüğüm ve konuşmadığım birini hatırlattı. Başka şarkı açtım. Haluk Levent’ten “Sevenler Ağlarmış ” açtım bu seferde. Kimse müzik zevkimi sorgulayamaz. Sesi bir tık daha açtım. Arabada gümbür gümbür Haluk Levent çalıyordu şu anda. “Nerden bilirdim sevenler ağlarmış! ” kendimi öyle bir kaptırdım ki bende şarkıya eşlik etmeye başladım. “Ben sevmek, sevmek isterdim nerden bilirdim sevenler ağlarmış! Ben sevmek, sevmek isterdim nerden bilirdim sevenler ağlarmış! ” Diğer şarkıya geçtim. Ama daha dinleyemeden Ulaş’ın evinin önüne geldiğimi farkettim. Sesi kıstım dosyaları bilgisayarımı ve telefonumu alıp dışarıya çıktım. Hızlıca kapıyı çaldım. Ulaş kapıyı açtığında hızlıca içeriye girdim. “Hoşgeldin de nasıl geldin? ” güldüm. Gerçek manada güldüm. Harbili gelmiştim. Müslüm babayla beraber. “Türküyle, şarkıyla beraber vallahi geldim. Ve dosyaları aldım. ” hızlıca eşyalarımı balkona koydum. Dosyayı açtım. İlk olarak bi robot resmi ile karşılaştım. Resmi elime aldım. Kısa saçlı, keskin yüz hatlı biri vardı. Hızlıca fotoğrafını çektim. Gözlerimi eline çevirdim. Evet bir tane yıldız dövmesi vardı. Boynunda zincir kolyesi vardı. Fotoğrafı bir kenara koydum ve olay yerine yakın olan, şahit olan kişilerin ifadelerine bakmaya başladım. İlk tanığımız Leyla Coşkun’du. Olay anımda balkonda dışarıyı izliyormuş. Bir tane adamın kameralara zarar verdiğinden bahsetmiş. Burası doğruydu. Daha sonrasında ise cinayeti işlemiş ve gittiğini görmüş. Eldivenleri? Eldivenlerini de çıkartıp çöpe atmıştı. Bilgisayarıma baktım. İkinci kameranın aldığı yerdeki binalarda hiçbirinde ışık yanmıyordu. Bu kadını bir kenara ayırdım. Şüpheliydi. Olayların sadece kamera kısmına kadar söylemiş. Kadın orta yaşardaydı. Diğer ifadeye geçtim. Mehmet Akkaya, dışarıya çöp atmaya giderken bir adamın şüpheli hareketleri sonrası bir yere saklanıp izlemiş. Adamın sersemce yürüdüğünü, cinayet sonrası bir poşeti çöpe attığını görmüş. Bunda herhangi bir sorun yok gibi görünüyordu. Bunu başka bir yere koydum. Diğer tanık ise Görkem Bıyıklı. Sigara içmek için balkona çıkmıştı. Kameranın onu çekmemesinin sebebi ise marketin üstüne oturmasıymış. Sadece cinayet anını görmüş. Başka bir şeyden bahsetmemiş. Elime şüpheli olan ifadeyi aldım. “Ulaş şu ifadeleri bir de sen okur musun? Benim şüphelendiğim biri var da. ” Ulaş ifadeleri eline aldı. Hepsini teker teker okudu. “Şimdi, Leyla hanımdan şüphelendiğini düşünüyorum. Lakin Görkem bey de şüpheli grubuna giriyor”

“Nasıl? ”

“Marketin ütünde sadece bir daire var ve o dairede de bakkalcı yaşıyor ailesiyle. ”

“Aa ben dikkat etmemişim. O yüzden mi sen dışarıyı izliyordun? ”

“Evet. ”

 

Daha sonrasında Ulaş’ın bana getirdiği kahveyi içmeye başladım. Telefonuma gelen mesaja baktım.

 

Yamaç Karanlık (belki açabilirsin)

Ulaş’ın evimde ne arıyorsunuz Berfu hanım?

Loading...
0%