@ugurbcegi
|
3 Hafta Sonra
Gözlerimi araladım. Her zamanki rutinimi tekrarladıktan sonra üstümü giydim. Odamdaki boy aynasına çevirdim vücudumu. Göz altlarım mosmor, elimde kalem tutmaktan çıkmış su tulumu, sabah akşam aralıksız çalışmaktan kızarmış gözler. Noldu lan bana. Makyaj yapmadan dışarıya çıkamaz hale gelmiştim. Hızlıca elimi kapatıcıma attım. Hızlıca göz altlarımı kapattım. Pudra ile sabitledikten sonra dudaklarıma çatlamaması için nemlendirici uyguladım. Nemlendiricimi ve küçük el aynamı çantama attıktan sonra hızlıca mutfağa geçtim. “Berfu? ” “Evet, dinliyorum. ” hızlıca kahvemi yudumladım. “Çok yoruldun, bugün ben kızlarla buluşmaya gideceğim seni de tanıştırırım. Beraber kafa dağıtırız ne dersin? ” “Aslında olur. Kız kıza bir gün geçirsek sorun olmaz. Çok yorgunum zaten. İyi olur. ”
Hazal bana baktı önce. Kıyafetimi inceledi. “Gel ben sana kıyafet öneriyim. ” dedi. Üstüme baktım. Gayet güzeldi aslında. Hazal beni kolumdan tuttu ve odama götürdü. Beni onu görebileceğim şekilde yatağa oturttu. Dolabı açtı. Bir süre gözlerini kıyafetlerimin üstünde gezdirdi. Önce siyah bir etek koydu yanıma. Sonra üstüme beyaz ince bir gömlek koydu. “Hadi giy bakalım. ” ayağa kalktım. “Senin odanda giyip geleyim o zaman. ” hızlıca gittim ve üstümü giydim ve tekrardan odama geldim. “Biraz iç gösteriyor ama… ” dedim. Biraz mı? Fazlasıyla iç gösteriyordu. “Rahatsız hissettiysen bir de bunu dene. “ bu sefer elinde çiçek desenleri olan tüllü korse şeklinde bir üst ve beyaz keten şort vardı. “Peki. ” dedim. Üstünü yine değiştirdim ve tekrar onun yanına geldim. Bu kombin gayet güzeldi. “Mükemmel. Hadi bende üstümü giyip geliyorum. ” dedi. Hızlıca Hazal da üstünü değiştirince dışarıya çıktık.
🍋
Bir millet bahçesine geldik. Elimizde bir paket cips ve çekirdek vardı. Hızlıca bir yere geçtik. “Kızlar birazdan gelir. ” Dedi Hazal. Etrafı incelemeye devam ettim. “Kızlar dediğin toplam kaç kişi Hazal? ” dedim. “Beş kişi… Ama şöyle ki yıllık buluşma. Her yıl böyle yaparız biz. ” kafamı anladım mantığında salladım. Yaklaşık yarım saat sonra bir ordu misali kız grubu gelmeye başladı. “Bunlar mı? ” derken Hazal’a döndüm. “Evet. ” dedi. Kızların hepsi doğal afetti. Birbirlerinden güzeldiler. Yani bu kızların karşısında ağzımı açılmaması için kendimi zor tuttum. Kızlar neşeyle yanımıza geldiler. Teker teker sarıldıktan sonra bana döndüler. “Kızlar, ev arkadaşım tanıştırayım, Berfu. Benimle aynı branşta çalışıyor. ” hepsiyle tokalaşmaya başladım. “Selam, Büge ben. ” “Gülben, ” “Asena bende tanıştığımıza sevindim. ” “Hoşgeldin aramıza Elay bende, ” “Hande, saçların çok güzel bu arada hangi şampuanı kullanıyorsun? ” Sondaki soruya gülmeden edemedim. “Panten, bakım malzemeleri falan. ” o değilde ben nasıl ezberleyecektim bu kadar ismi? Allah’ım sen kolaylık ver. Hep beraber büyük bir kamelyaya oturduk. Gayet komik kızlardı. Biri hariç. Gülben. Bana dik dik bakıyordu. Ben ne yapmışım sanki. “Ee Berfu, senin var mı sevgilin falan. ” bana yönelttikleri soruyla bu düşünceden kendimi uzaklaştırdım. “Yok, sizin? ” hepsi ahlanmaya başladılar. “Yok, maalesef bizim de yok. ” dedi Elay “Bir erkeğe ihtiyacım yok. ” dedi Gülben bu seferde. “Sevgilim yok diye ağlamıyorum ama olsa da kötü olmazdı. ” dedi Asena. Hepimiz güzel kızlardık lakin bomboş oturuyorduk. “Ben aslında birinden hoşlanıyor gibiyim. ” dedi Hazal. Hızlıca ona döndüm. “Kim? ” dedim hızlıca. “Gibiyim derken? Emin değil misin? ” “Yamaç komutanın yanındaki asker… ” dedi Hazal. Tahmin etmiştim. “Komutanın yanındaki asker mi? Onu nerde gördün. Yani komutanın yanında genelde kızlar falan oluyordu. ” gözlerimi bunu söyleyen kişiye çevirdim. Gülben ne saçmalıyorsun. Bunu bana bakarak söylüyordu. Gözlerimin içine bakıyordu. “Komutan kızlarla mı dolaşıyormuş? ” diye soruverdim. “Niye soruyorsun? Çevresi çok burda onun. Kızlar da dahil. ” neyi ima ediyordu bu kız. Merak ettim sadece. “Merak ettim sadece. ” “Komutanı mı merak ettin? ” ebeni! Kızım karıştırma ortalığı işte. “Ne alakası var? Sen niye buna bu kadar takıldın? ” “Burdaki herkes Yamaç Komutanı tanıyor. Senin tanımamana şaşırdım. ” beni Yamaç ile tanışmıyor zannederlerken onunla çocukluk arkadaşı olmam şoku. Bu da Berfu farkı tatlım. Oturduğum yerde dikleştim ve dirseklerimi masada sabitledim. Ayrıca bir dakika. Yamaç kızlarla mı takılıyordu? Bana neden böyle bakıyor. Bana neden ümit verircesine bakıyordu. Onun vereceği hiçbir şeye ihtiyacım yok ama merak da etmiyor değildim. “Tanıyorum ama yanından değil diyelim. ” kesinlikle ve asla çocukluk arkadaşı değiliz. Kesinlikle hem de. “Peki öyle olsun. ” dedi bu seferde. Kıza sinir olmuştum. İyi anlaşacağımızı sanmıyorum. Anlık gelen telefon aramasıyla beraber ayağa kalktım. “Geliyorum siz devam edin. ” dedim ve hızlıca yürüyüş yoluna çıktım. Küçük adımlarla yürürken aramamı cevapladım. “Alo, anne nasılsın? ” “İyiyim kuzum, sen? ” “Bende iyiyim. Bir şey mi oldu neden aradın? ” “Yok yok. Merak ettim seni aramadın beni de. ” “Meşguldüm biraz bu aralar. Yoksa ben seni aramaz mıyım? Ayıp ediyorsun. ” hafifçe güldüm. “Tabii, biz aramasak aklınıza gelmiyoruz Savcı hanım. ” oturduğumuz yerden biraz uzaklaşmıştım. “Olur mu? Çok çalışıyorum sadece. Yoksa hep aklımdasın. Ayrıca ben ne zaman seni ih… ” cümlemi tamamlayacakken arkamdan gelen sesle adımlarımı durdurdum. “Komutanım! ” komutanım derken? Komutanım kim. Komutan derken dayı. Hızlıca arkamı döndüm. “Anne ben seni arayacağım. ” dedim ve telefonu kapattım. Arkamda siyah şapkalı, beyaz tişörtlü ve mavi pantolonlu Yamaç ve bir tane genç adam duruyordu. Gerçi o nasıl durmak ama neyse. Yamaç elindeki telefonu havaya kaldırmış, adamı ensesinden sertçe kavramış bir şekilde bana bakıyordu. “Yamaç?! Ne yapıyorsun bırak adamı yere. ” Yamaç bana bakarken kafasını başka yere çevirdi. Adamı sertçe bıraktı. “Sil onu, ” dedi dişlerini sıkarak. Hızlıca adama telefonunu verdi. Adam korkuyla telefonunu aldı ve Yamaç’ın sil onu dediği şeyi sildi sanırım. Adam hızlıca yanımızdan uzaklaştı. “Ne yaptığını sanıyorsun?! Nasıl buldun beni! FBI ajanı falan mısın! Nereye gitsem karşıma çıkıyorsun. Biri görecek git burdan. ” Yamaç önce bana baktı. Son birkaç gündür gözlerimin derinlerine bakıyordu. Hayırdır Yamaç? Ne bu hâlin. “Görsün, isterse bir ordu görsün. Ne oldu? Yanında görmek istemiyor musun beni? Bu kadar mı nefret ediyorsun benden. ” bu nefretin asıl mimarı sensin Yamaç. Kabul et lütfen. “Bunu sen yaptın, sen katlanacaksın. Benim çevremden uzaklaş. Evet istemiyorum seni yakınımda. Uzak dur benden. ” onun benden aşağı kalır bir yanı olmasa da içindeki öfkeyi susturmaya çalışıyor gibiydi. Bağırsın işte. Yine yaptığı gibi kırsın kalbimi. Zaten paramparça olan kalbimin üstünden bir kere daha geç. “Niye duruyorsun? Bağırsana bana. Üz beni. Yine o gün gibi aşağıla. ” ona doğru bir adım attım. “Sen bencilsin Yamaç, ” dedim. Yüzümü ona doğru kaldırarak. Kaşlarımı biraz çatarken gözlerimi kıstım. “Bencil olsam neden burda olayım? Bencilim ben, bencilliğimi kabul ediyorum diyelim. Senin yanında neden olayım. Söyle. ” telefonum birden çalmaya başladığında cebimden onu çıkardım. İşime gelirdi çünkü Yamaç’a verebilecek bir cevabım yoktu. “Alo? ” “Berfu nerdesin? Gidiyoruz biz dondurma yemek için. Çabuk gel! ” “Geldim. Bekleyin hızlıca geliyorum. ”
Telefonu kapattım ve hızlıca oturduğumuz kamelyanın oraya gitmeye başladım. Yamaç da gitsin. Her gün yaptığımız gibi kavga ettik, bağırdık birbirimize ve ikimizde farklı yönlere gitmeye başladık.
~Bölüm Sonu~
|
0% |