Yeni Üyelik
15.
Bölüm

15. Bölüm

@ugurluay

Birce’nin Barkın ile yaşadığı büyük yüzleşmenin ardından günler geçmişti. Emre her fırsatta ona destek oluyor o adamı kızın çevresinden uzak tutmak için bin bir türlü yola başvuruyordu. Barkın pes etmiyor, her defasında geri püskürtülmesine rağmen yine ve yeniden denemekten bir türlü vazgeçmiyordu. Birce, içine kapanık bir ruh haline bürünürken giderek sessizleşmişti. Kaçan neşesini bütünlemeye kaldığı dersleri geçmesi bile yerine getirememişti. Onun bu hali Emre’yi derinden sarsarken bir yandan da vicdan azabı çekiyordu.

Bertan’ın her defasında onaylamayan bakışlarıyla karşılaştıkça yaptığı hata suratına sert bir tokat gibi çarpıyordu. Arkadaşı her konuşmak istediğinde bir şekilde onu geçiştiriyordu. Akşamüzeri Birce’yi neşelendirmek için evden dışarıya çıkarsa da kızın sessizliği resmen eziyet haline dönüşmüştü. Daha fazla dayanamayan Emre “Yapma bunu artık kendine, yalvarırım yapma. Kendine acımaktan vazgeç.” Diye haykırdı. Ona yorgun bakışlarla bakan genç kız sadece “Eve gidelim mi artık?” dedi. Eli ile yüzünü ovuşturarak sıvazlayan adam çaresizce “Tamam Birce, senin istediğin gibi olsun. Bugün de sus ve konuşma.” Dedi. Adam onun yavaşça yerinden kalkıp arabaya gitmesini izledi. Kendisi de arabaya yöneldiği sırada telefonu çaldı. Ekranda görmek istemediği isim yanıp sönerken açıp açmamakta kararsız kaldı. Gözleri arabaya binmiş olan ölü bakışlara sahip kıza dikerken telefonu çaresizce açtı.

“Efendim Bertan.”

“Bu gece her zamanki yerde seni bekliyorum. Yalnız gel.”

“Benim işim…”

“İşin olmadığını ikimiz de biliyoruz Emre, kendi isteğinle mi gelirsin daha önce olduğu gibi evinden yaka paça mı aldırayım.” Dedi ona geçmişteki bir anı ona hatırlatmak için atıfta bulunmuştu. Ne demek istediğini anlayan adam sadece “Tamam.” Dedi. Çünkü biliyordu ki arkadaşı sözünün arkasında her zaman dururdu. Birce ile aralarının açıldığı o vakitlerde kendini eve kapatmıştı ve onu evinden sadece Bertan ve arkadaşları hunharca yatağından söküp almışlardı. Yine böyle bir olaya mahal vermemek için gidecekti. Yalnız gel diyerek neyi ima ettiğini de anlamıştı. Bu gece birilerinin ağzı ile gözünün yeri değişirken kaşı falan yarılacaktı. İçten içe birkaç sıyrık ile atlatsam bari diye düşünürken bir yanı da hak ettin oğlum Emre, biraz dayak ye de vicdanın rahatlasın, diye kendi kendine konuştu. Gözleri şimdi arabadaki kıza döndüğünde yüreği tarifi imkânsız bir acı ile kıvranırken onu bir daha kaybetme korkusu ile dolup taştı. Bu defa kaldırır mıydı yüreği işte orası meçhuldü. Kapattığı telefonu cebine yerleştirdi ve Birce’yi evine bırakmak için arabasına doğru yöneldi.

***

Bertan onu daha önce defalarca bir araya geldikleri deniz kenarındaki barakasına çağırmıştı. Bertan’ın ailesi varlıklı bir aileydi ama onun her şeyden ve herkesten kaçış noktasıydı burası. Ömrü unutmaya yetmeyeceği bir kadına sevdalanmıştı. Yüreğini kederine sığındırıp, kaderine küfretmek için gelirdi buralara. Açmazdı kolay kolay yüreğini hiç kimseye. Bir Emre, bir sevdiği kız, bir de Allah bilirdi. Devası yoktu derdinin, bir hataydı sevdiği kızı kaybetmesine sebep.

Ölüm… Sessiz ve bir o kadar da acımasızdı. Zamansız gelmişti kapılarına, yaptığı o hatayla sevdiği kızı ellerinden bir çırpıda alıvermişti. O gün bugündür pek de kendinde değildi adam. Bu gece de arkadaşını çağırmış ve hesap sormak istemişti. Kaybedecek zamanı olmadığını ona göstermek ister gibi büyük bir çaba içine girmişti. Ama Emre’nin anlattıkları karşısında ona sağlam bir yumruk savurmamak için kendisini zor tutuyordu.

“Nasıl böyle bir şeye göz yumarsın Emre?” diye hiddetle adama bağırırken yerinden bir ok misali fırladı. Yumruğunu sıktığı elleri iki yanında hareket ederken barakanın içinde bir o yana bir bu yana olta atmaya başladı.

“Bak ben zaten kendimi hala affedebilmiş değilim bir de sen gelme üzerime Bertan.”

“Oğlum o kız senin gözünün içine bakıyor be…” dedi dişleri arasından yılan gibi tıslarken gözlerini irileştirmiş ona bakarken, çelik gibi sert yumruğunu onun göz hizasına getirmişti. O yumruğu onun suratına atmamak için kendisi ile büyük bir mücadele içindeydi.

“At o yumruğu sen de kurtul ben de kurtulayım. Ne duruyorsun atsana.” Diye haykırdı. Onun bu tepkisi karşısında bir anda geriye çekildi ve tehlikeli bir gülümseme ile ona baktı. “Yok,” dedi iki elini de havaya kaldırarak “O kadar da değil. O yumruğu atıp da senin vicdanını rahatlatmaya hiç niyetim yok.” Dedi arkadaşının ne yapmak istediğini bal gibi bildiğini ona anlatmak istedi. “Senin ciğerini biliyorum ben Emre, köpeklerden pişmansın ama aklım almıyor ya. Hiç mi düşünmedin oğlum. O kız sevdiğim dediği adamdan böylesine bir darbe almışken dostum dediği kişinin kazığını öğrendiğinde ne yapacak sanıyorsun söylesene bana?”

“Bertan yeter,” diyerek ayağa kalktı. Ellerini saçlarından arasından geçirip yüzünü ovaladı. Bir anda ona dolu dolu gözler ile baktı. “Ölüyorum ulan, vicdan azabından geberiyorum, söylemediğim için köpeklerden pişmanım. O gün o it herifi Beril’le gördüğümde evet haklısın anlatmalıydım. Anlatmaya da gitmiştim ama adamın kahrolası aşkıyla Birce’nin gözü öylesine kör olmuştu ki beni onun için silmeyi göz almıştı. Ben ona Barkın’dan uzak dur dedikçe o bana öfkelendi. Benimle görüşmek istemediğini ve sevgilisinin üzüleceği için ilişkisi bozulmasın diye ondan uzak durmamı istedi. Ne yapsaydım söylesene ben ona ondan uzak dur dedikçe o benden uzaklaştı. Allah kahretsin ki o an gururum devreye girdi.”

“Ben senin o gururunun…”

“O zaman çok doğru gelmişti ama şimdi.”

“Ama şimdi ne kadar da büyük bir aptallık yaptığının farkına vardın öyle mi?”

“Of!” Diye içli bir şekilde nefes bıraktı. “Ben sadece onun mutlu olmasını istedim. O herifin ağzını burnunu kırmak istesem de sessiz kalmayı tercih ettim. Sadece ona gidip Beril’le münasebetini kesmesini söyledim. Birce’yi kaybetmek istemediğini söyledi. Ben de ondan haz etmesem de aradan çekilmeye karar verdim.”

“Sen var ya tam bir…” dedi ve sözü Emre tarafından sertçe kesildi. “Söyle söyle çekinme ben tam bir geri zekâlıyım değil mi?”

“Hayır daha fazlasısın Emre, sen ahmağın önde gidenisin. Birce bunların hiçbirini hak etmedi. Ve hak etmediği bu muamelenin baş mimarlarından biri de sensin. Söylemiş olsaydın belki de şu an bu durumda olmayacaktı.”

“Birce ondan asla vazgeçmezdi.”

“Gerçekten buna inanıyor musun? Birce’nin o salak herife âşık olduğunu mu sanıyorsun?”

“Ne demek istiyorsun Bertan?”

“Gözünü aç diyorum aptal âşık, bu defa gerçekten gözünü aç ve kaybetme ömrünü adayacağın kadını.”

“Saçmalıyorsun Bertan, biz sadece arkadaşız.”

“Yemişim arkadaşlığınızı be, bir nakarattır tutturmuş gidiyorsunuz yıllardır. Ağzından çıkan kelimelerin yapmacıklığına ancak sen kendini kandırırsın. Sen o kıza ilk gördüğün andan bu yana sırılsıklam âşıksın ama cesaret edip de bir kere olsun dillendirmedin. Bunu sana baktığımda ben görüyorum ama sen kendine hala itiraf edemiyorsun.”

“Ben…”dedi sesi kısıldı, başını önüne eğdi ve sessizleşti.

“Susma be adam, susma artık. Zamanında gururuna yenilip bir halt yemişsin kalk git o yediğin naneyi temizle. Bunu senden değil de o adamdan duyarsa var olan şansınız da hiç olacak, bunun farkında değil misin?”

“Ben bunu yıllarca kendime bile itiraf edemezken ona asla söyleyemem Bertan. Yapamam bunu. Bir kez daha kaybetmeyi göze alamam.”

“Asıl susarsan kaybedeceksin.”

“…”

“Sen yapamazsan eğer bir gün yine bunu yapabilecek başkası çıkacak o kızın karşısına. Birce seni seviyor o da bunun farkında değil ama sen bir şeyler yapmazsan o kız seni sevdiğini anlayamayacak. Ve gidecek yine sevgisini hak etmeyen bir adam sunacak. Sessizliğinin, suskunluğunu bedelini o gözyaşı ile ödeyecek.”

“Sen? Nasıl biliyorsun? Nereden?” dedi bin bir umutla gözünün içine bakıyordu.

“Bak Emre, gözlerinizin nasıl baktığını gördüm. Biriniz dillendirmeye korkarken, bir diğeri yalan sevdalar içinde acı çekiyor. Ama o gözler birbirine döndüğü an huzurunuz buluşuyor. Herkes bir anda hiç oluyor. Deli gibi kaybetmekten korkuyorsun ama böyle davranmaya devam edersen bir gün gerçekten kaybedeceksin. Hata yapma Emre, sevdiğin kız söz konusu olduğunda hata yapma. Çünkü bazı aşklar hata kabul etmez. Bazı hatalar ise asla affedilmez. Geri dönüşü olmayan yollara girmeden yapman gerekeni yap ve o kızın seni sevdiğini fark ettir ona.”

“Gerçekten beni sevdiğine inanıyor musun?”

“Bugüne kadar inanmadığım tek bir cümle etmedim şu hayatta.”

“Beni affeder mi?”

“Denemeden bilemezsin.” Dediği an Emre oturduğu yerden bir ok misali fırladı. O gitmeye hazırlanırken Bertan arkasından seslendi. “Emre.” Dedi yorgun bir ruh haliyle. Yaşı genç olsa ruhu yaşlanmıştı adamın. Ölü toprağı serilmişti ömrüne bir kere.

Geriye dönen adam “Ne var?” diyen bakışı ile dostuna baktığında “Ne yaparsa yapsın onun haklı olduğunu unutma. Canını yakmak için çok çaba sarf edecek sakın ola ki gururuna ve öfkene kapılma bir daha geri dönüşü olmayan yollara sapma.” Dedi.

Emre onun öğütlerini anlamış gibi gözüken bir yüz ifadesi ile ona tebessüm ederken aslında neyi ne kadar anladığı meçhuldü. Başıyla onay veren bir selamın ardından koşarcasına arabasına atladı. Gecenin bir yarısı olmasına aldırış etmeden Birce’nin evinin yolunu tutmuştu. Aklından binlerce cümle sıralanıyordu. Ona her şeyi anlatacaktı. Yıllardır içinde tuttuklarını, yüreğinde biriktirdiklerini, Barkın’ın Beril ile olan ilişkisini önceden bildiğini ve konuşmak için yanına geldiğinde yaşadıklarını ve neden ona anlatamadığını anlatacaktı. Bertan ile konuşmak yüreğinde derin bir rahatlama sağlarken omuzlarından büyük bir yükün kalktığını hissetti. Gecenin karanlığında yola düşmüşken oraya vardığında karşılaşacağı manzarayı asla tahmin edemezdi.

Loading...
0%