@ugurluay
|
2.BÖLÜM Geçmiş Zaman-İzmir “Sen hala yatakta mı pinekliyorsun?” diyerek odalarına giren Birce heyecanla ikizi olan Gülce’ye baktı. Gülce, elinde oyalandığı telefonundan bıkkın bakışlarını çekerek ikizine gönderdi. “Ne yapmamı bekliyorsun Birce, bak uğraşma benimle zaten moralim çok bozuk. Sayende.” Dedi zehirli birer ok misali tüm ima dolu bakışlarını ona fırlattı. “Kızım abartmıyor musun? Millet üniversiteyi kazanabilmek gece gündüz çalışıyor. Sen de bulmuş da bunuyorsun. Kaldır o kıymetli poponu da valizini hazırla, babamlar neredeyse hazırlandılar. Çıkmak için bizi bekliyorlar.” Gülce “Of!” diye içli bir şekilde nefes bıraktı. Elleri ile yüzünü sıvazladı. “Tabi senin tuzun kuru ikizim, ağıt yakan bana yaksın. Sen ne de olsa istediğin bölümü kazandın. Ya ben, ya ben ne yapayım.” Dedi yattığı yerden kederle doğruldu. İkizinin bu kadar üzüntülü olmasına içi daha fazla dayanamadı. Hazırlamaya devam ettiği valizini bir kenara bıraktı ve yatağın üzerinde dünyası kedere boğulmuş ve hayatı kararmış gibi kendisine bakan kardeşine baktı. Yanına geldi ve ellerini avuçları içine aldı. “Kardeşim benim bak bir de olaya bardağı dolu tarafından baksan.” Dedi onun biraz olsun kendisini iyi hissetmesi istiyordu. “Sence bu durumun neresinde bir doluluk var Birce, babam resmen hayallerimi elimden çekip aldı.” “Abartma istersen Gülce.” “Abartma mı? Allah aşkına Birce babam polis olma hayallerimin önüne yıkılmaz bir dağ gibi dikildi. Utanmasa ya polislik ya ben diyecekti.” “Of Gülce, olayı amma dramatize ettin, adam sadece bu hayallerini bir süreliğine rafa kaldırdı diyelim. Babamı da anla biraz, önce üniversiteyi okumanı istiyor. Hem söz verdi, dört sene sonunda hala polis olmak istersen mezun olur olmaz senin kararlarına saygı duyacağını söyledi.” “Babam dört sene içinde bu sevdadan vazgeçeceğimi zannediyor ama çok büyük bir yanılgı içinde. Kızını daha tanıyamadı. Değil dört yıl bin yıl geçse de ben bu sevdadan vazgeçmem. Mutlaka polis olacağım. Bir an önce bu okulu bitirmek için de elimden ne geliyorsa yapacağım.” Dedi büyük bir kararlılıkla. Birce ve Gülce İzmir’de yaşıyorlardı. Babaları üniversite sınav sonuçlarını gördüğünde önlerini iki şehir seçeneği sunmuştu. Ya yaşadıkları şehir olan İzmir tercih edilecekti ya da üçüz halaları olan Huriye, Nuriye ve Düriye’nin yanında kalacaklardı. Başka bir ihtimalin söz konusu olmadığını söyleyerek aslında sözlerinde ne kadar da ciddi ve kararlı olduğunu ses tonuyla hissettirmişti. Gülce’nin günler süren ikan çabalarına rağmen polislik sınavlarına kesinlikle girmesine izin vermemişti. Ancak ve ancak dört yıllık okulunu başarı ile bitirirse ve hala polis olmak isterse kızının kararına o zaman karşı çıkmayacağını dile getirmişti. Gülce babasını ikna etmekten sonunda vazgeçmişti. Ne yaparsa yapsın bir kar elde edemeyeceğini anlamıştı. Sadece bir an önce bölümü fark etmese de dört yıllık bir üniversite okumaya karar vermişti. O kadar umursamazdı ki kardeşinin eline bilgilerini tutuşturup “Gözünü seveyim kolay bitirebileceğim bir bölüm seç.” Diyerek ikizi Birce’ye den tercihlerini yapmasını istemişti. Birce ise tercih sırasında yaptığı bir kodlama hatası yüzünden belki de asla Gülce’ye uymayan bir bölümü seçmişti. Körün attığı taş gibi o da tutmuş ve genç kız muhasebe bölümüne yerleşivermişti. Sonuçlar açıklandığında Birce bilgisayar başındaydı. Birce özel yetenekten gireceği için yerleştirme sonuçları mülakat ile birlikte açıklanacaktı. Gülce’nin sonuçlarına bakmak için girdiğineyse acı gerçek suratına sert bir tokat gibi inmişti. Bilgisayar başında oturan kız kem küm ederken Gülce “Kızım söylesene hiçbir yere yerleşemedim mi yoksa.” Diye korku dolu bir heyecan ile kardeşinin yanına gitmişti. Birce “Kazanmışsın kazanmasına ama…” dedi ve cümlesinin devamın getirmeye yüreği el vermiyordu. Zira bu sonuçları gördüğünde kardeşi bilgisayarı kafasında paramparça edebilirdi. Sesli bir şekilde yutkunan kız ecel terlerini hafiften dökmeye başlamıştı. “Eee kazandıysam senin bu suratının hali ne?” Kardeşinin sandalyesinden tuttu ve masanın üzerindeki bilgisayarın ekranına doğru eğildi. Gülce baktığı ekran karşısında bir an gördüklerinin şaka olduğunu düşündü. “Yok artık.” Dedi kahkaha ile “Hadi Birce eşek şakasının sırası değil, aç gerçek ekranı da nereyi bela etmişsin başıma dört sene bir bakalım.” Dedi. Birce’nin kızaran yüzünü ve korku dolu suç içinde kıvranan bakışlarını gördüğünde gözlerini kısıp işaret parmağını kardeşine doğru sallarken “Bana o gördüğüm ekranın sadece aptal bir şaka olduğunu söyle.” Dedi tehdit eder gibi çıkmıştı sesi. Birce bir anda oturduğu sandalyeden ışık hızıyla kalkarken kardeşinin kıskacından kurtulmayı başarmıştı. Bir an önce açıklama yapmalıydı yoksa bu kız onu peynir ekmek gibi afiyetle yiyebilirdi. “Gülce, ben galiba…” “Sen galiba ne Birce?” diyerek üzerine adım adım gidiyordu. Onun her adımında kardeşi de bir adım geriliyordu. “Ben galiba tercih yaparken bir yanlışlık yapmışım.” “Yanlışlık yaptım derken.” “Yani kodları yanlış yazdım galiba. “dedi artık sesi titremeye başlamıştı. “Ha yani sen tuttun beni hiç utanma gereği bile duymadan muhasebe bölümüne yerleşmeme sebep oldun öyle mi Birce?” “Yani, galiba, görünen o ki öyle olmuş.” Dedi dudaklarını ısırırken. “Sen beni, ikizini eğitim hayatı boyunca sayılarla arası hiç iyi olmamış kardeşini, matematik dersinden sürekli derslerden kalıp özel ders aldığı halde kafasına o matematiksel işlemlerin girmediği kızı aldın sayıların ahkâm kestiği cehenneme mi attın. Hem de bir an önce bitirmem gereken okulu bildiğin halde, kolay bitireceğim bölüm yaz derken bunu kastettiğimi hiç sanmıyorum.” “Ya Gülce yanlışlık olmuş ben ister miyim hiç böyle olmasını?” “Senin yanlışlık oldu diye basite indirgediğin olay benim dört hatta on seneme mal olabilir farkında mısın? Ben de bu kafa beynimde matematik özrü varken belki de o kahrolası okulu hiç bitiremeyeceğim. Sen ne yaptığının farkında mısın Birce?” diye haykırmıştı. “Bak gelme üzerime korkuyorum ya.” “Nereye kaçarsan kaç seni mahvedeceğim Birce.” Diyerek evin içinde küçük çocuklar gibi koşuşturmaya başlamışlardı. Birce o gün ve sonrasında kardeşinin elinden kurtulmayı başarsa da onu böylesine bir çıkmaza sürüklediği için kedisini suçluyordu. Aynı şehir de farklı üniversitelere yerleşmişlerdi. Gülce hiç istemediği muhasebe bölümünü, Birce yıllardır hayalini kurduğu Beden eğitimi öğretmenliği için kayıt hazırlığına girişmişlerdi. Anne ve babalarıyla bugün İstanbul’a yola çıkacaklardı. Üniversite eğitimleri boyunca Huriye, Nuriye ve Düriye halalarında kalacaklardı. Üçüz halaları biraz farklı karakterlere sahiptiler. İkisi de halalarını çok severlerdi. Farklı bir mizah anlayışları vardı. Hiç evlenmemişler hiç kimseyi kendilerine layık göremediklerini dillendirseler de birbirlerinden ayrılmamak için aşka gönül vermemişlerdi. Birlikte hayatlarını devam ettirirken bundan hiç şikâyetçi değillerdi. Şimdi bir de yeğenlerinin gelecek olması onlarda çok tatlı bir heyecanın başlamasını sağlamıştı. Gülce isteksiz Birce heyecan içinde valizlerini hazırlamaya devam ediyorlardı. Tam bu esnada Birce’nin telefonu çalmaya başladı. Genç kız eline aldığı telefonda gördüğü isim ile bakışlarını devirirken numarayı meşgule çevirip işine kaldığı yerden devam etti. Telefon yine ısrarla çaldı. Birce yeniden meşgule verdi. Bu yine ve yeniden tekrarlanırken Birce sabrının son demlerinde sinir katsayısını aşağıya çekmeye çalışıyordu. Gülce kaşlarını çatmış bir halde ikizini izledi. “Kim o senin suratını bu hale getiren?” dedi bir tahmini vardı ama onun olmamasını diliyordu. “Sence kim olabilir? Tabi ki Barkın.” Dedi sıkılmışçasına. “Vazgeçmedi mi o hala senden?” “Ne vazgeçmesi Birce, çocuk tutmuş benim okulumu tercih etmiş. Burada kurtulamadım üstüne bir de orada peşimden ayrılmayacak.” “Helal olsun çocuğa ne azimmiş be?” dedi pes doğru dercesine. Barkın kızlar ile aynı lisede farklı sınıflardan mezun olmuştu. Birce’yi gördüğü anda ondan etkilenmiş ve ona defalarca sevgili olmak istediğini dile getirse de her defasında ret cevabını almıştı. Reddedilmek genç adamı öyle bir hırslandırmıştı ki Birce artık onun için çok farklı ulaşılmaz bir yerdeydi. Birce her hayır dediğinde bu onu daha da kamçılıyordu. Genç kızın her gittiği yerde karşısına çıkmaya, onu daha da sinirlendirmeye başlamıştı. Tam okul bitti kurtuluyorum dediğinde Birce’nin yakın arkadaşlarından hangi okullarda özel yetenek sınavlarına girdiğini öğrenmişti. İstanbul’da tek okulda mülakata girdiğini öğrendiğinde ise tüm tercihlerini İstanbul yapmıştı. Eğer o giderse Barkın’da İstanbul’a onun peşinden gidecekti. İstanbul olmazsa İzmir’de olacağını artık adı gibi biliyordu. Ve sonunda kaçınılmaz sonuçlar açıklandığında dünyalar Barkın’ın olmuştu. İstanbul’u hem de Birce’nin üniversitesinde farklı bir bölüm kazanmıştı. Bölüm onun için önemli değildi. Önemli olan onun nefes aldığı yerde nefes almasıydı. Elbet günün birinde onu ikna edecekti. Bundan asla vazgeçmeyecekti. Gülce “Ona dikkat et Birce ben o çocuğa hiç güvenmiyorum. Takıntılı bir âşık o.” Dedi onu uyarmak istiyordu. “Benim onunla işim olmaz Gülce burada nasıl ret cevaplar aldıysa karşıma çıkmaya cesaret ederse eğer yine hayır diyeceğim.” Dedi kesin bir tavırla. |
0% |