@ugurluay
|
Birce günlerdir Emre’yi görmüyordu. Onun yokluğunu yüreği en acı şekilde derinden hissediyordu. Ama hala ona kızgındı, Barkın’ın ardından onun yaptıkları güvenini yerle yeksan etmişti. Kime güvense, kime sırtını dayasa yıkılıp gidiyordu. Geceler bitmiyor, gündüzler tükenmiyor, saatler akıp gitmiyordu. Birce için artık zaman zor geçiyordu. Yatağından kalkması gereken vakitte yorganını başına kadar çekmişti. Ama bu numarayı yutmayacak biri vardı ki o da bir hışımla içeriye girdi. “Kızım sen hala yatıyor musun?” “…” Birce uyuyor numarası yapıyor, nefesini düzene sokmak için çabalıyordu. Ama Gülce de bu numaraların üstadı olmuştu. Çok yanlış kişiye numara çekiyordu ama haberi yoktu. Sessiz adımlarla gidip yorganın üstüne doğru eğildi. Kulağının olduğunu tahmin ettiği noktadan bir anda “Alooo, kime söylüyorum acaba ben?” diye avazı çıktığı kadar bağırdı. Bu beklenmedik hareket ile çığlık atarak yatağında irkilen genç kız başını yorganın altından çıkardığında ellerini göğsünün altında birleştirmiş pis pis kendisine sırıtan ikizini gördü. “Gülce ne bağırıp duruyorsun kulağımın dibinde, uyumak istiyorum yalnız bırak beni.” Diyerek başına yorganı hızlıca geriye doğru çekti. Onun bu hareketine irileşen gözleri ile karşılık verdi. Aceleci adımlarla parmaklarının arasına sıkıca tuttuğu yorganı hunharca çekti. “Kızım kalksana.” “Ya Gülce uğraşma benimle.” Diye ciyakladı. “Ne bırakmayacağım be?” diyerek bu defa da perdelerle kapalı olan camlara yöneldi. Günlerdir kapalı olan camları açtı. “Ben olmasan şu odanın gün ışığı göreceği yok. Hastalanıp başıma kalacaksın şu mezuniyet arifesinde. Bir ton işimiz var ama maşallah sen günlerdir şu kıymetli totonu yataktan kaldırıp etrafta ne olup bittiğini anlamayacak kadar kendine acıyan bir zavallıya dönüştün.” “Beni bu şekilde gaza getireceğini mi zannediyorsun?” “Bana bak Birce ikiz mikiz dinlemem annemin bana tanıdığı tüm terlik fırlatma haklarını Allah seni inandırsın tek tek üzerinde bir gram bile acımadan denerim. Delirtme beni.” “Of Gülce bir düş yakamdan ya, sonra sen ne istersen yap yeter ki beni rahat bırak.” “Oldu canım başka bir arzun ya da emrin var mı?” “Gülce…”dedi uyarı dolu sesiyle. “Ne? Ne Gülce? Günlerdir o üç cadı halamızı odana sokmamak için kaç takla attım, kaç çekilmez insan evlatçıkları ile sırf sana bulaşmasınlar diye yemek yemek zorunda kaldım, kaç tane altın gününe katılıp insanların küçümseyen bakışları altında ezilip gittim haberin var mı senin? Kadınlar resmen evde kaldığımı cümle mahalleye resmi ilan verir gibi duyurdular. Utanmasalar el ilanı basıp evde kalan yeğenimize koca aranıyor diye dağıtacaklardı.” “Şaka yapıyorsun değil mi?” “Sen tüm bunları şaka olarak algılıyor olabilirsin ama cidden günlerdir canımı okudular.” “Ya kıyamam ben sana.” Diyerek kahkaha atmaya başladı. “Şuna bak hele ben burada bir dramdan bahsediyorum hatun tutmuş kıkır kıkır gülüyor.” “Ya tamam tamam gülmüyorum sadece sinirlerim bir anda bozuldu.” “Sen gül gül bunlar daha senin iyi günlerin. Selçuk hoca aradı beni malum günlerdir telefonuna bakmadığın için sana ulaşamıyormuş, adama söz vermişsin BESYO kurslarında öğrenci çalıştırmasına yardımcı olacakmışsın. Beni mutlaka arasın dedi.” “Allah kahretsin ben onu tamamen unuttum.” “Daha unuttuğun çok şey var bizim hatun.” “Ne?” Anlamaz gözlerle ona baktı. “Mesela mezuniyet balon, mesela bana aylar öncesinden gideceğiz diye söz verdiğin konser.” Derken arka cebinden çıkardığı konser biletlerini havada sallayarak ona gösterdi. “Ya ben de akıl mı bıraktılar? Beni konser için affetsen hiç gidecek halim yok, hem ne mezuniyete ne de baloya katılmayı düşünmüyorum.” “Sen salak mısın Birce? Dişinle tırnağınla çalışarak kazandığın diplomanın keyfini sürmeyecek misin? Dört yıl boyunca o kepi atmak için resmen kıçını…” “Gülce…” “Tamam ya TDK gibi hemen uyar zaten sen. Her neyse iki zırtapozun yaptıkları yüzünden kendini eve kapatmana seyirci kalmayacağım.” “Emre zırtapoz değil.” Dedi ani bir çıkışla. “Ha yani Barkın’ın zırtapoz olduğunu kabul ediyorsun öyle mi?” “Ben onu mu dedim?” “Sen demedin ama ben anladım. Hadi be kızım hadi kalk artık konser akşama.” Dedi ve elindeki bir bileti ona doğru uzattı. “Benim şimdi bir işim var seninle konser salonunda görüşürüz tamam mı?” “Gülce hiç konser havamda değilim ben gelmeyeyim sen İrem ya da Hasan ile git.” “Başlatma havandan Birce, benim bu konseri ne kadar çok beklediğimi biliyorsun. Eğer gelmezsen bu defa cidden o üç cadının önüne geçerek kendimi feda etmem bilesin. Bunu bana borçlusun.” Diyerek tek bir cümle daha sarf etmeden onun odasından arkasına bile bakmadan çıkıp gitti. “Of Gülce ya, bir kere de hayır kelimesinin hakkını vererek anla be kızım.” Dedi ve büyük bir iç sıkıntısı ile yatağından çıktı. İlk önce Selçuk Hoca’yı aramalıydı. Adama söz vermişti. Bu sene de her sene olduğu gibi BESYO kurslarında çocukları parkurlarda çalışmalarına yardımcı olacaktı. Ama çevresindeki insanlarla o kadar meşguldu ki tüm planları, verdiği sözler her şeyi bir kenara atmış bir halde bulmuştu kendisini. Günler sonra dolabının önüne geçmişti. Üzerini değiştirmek için kapağı açtığında askıdaki sarı bir elbisenin üzerinde not kâğıdı ile karşılaştı. Üzerinde “İkizlerin en güzeli akşam konserde giymen için sana bir elbise ayarladım. Malum yanımda kara gölge gibi taşıyacağım birini istemiyorum. Kısmetimi kapatmak istemiyorsan bu gece bu elbise üzerinde olacak.” Diye yazıyordu. “Ah be Gülce.”dedi ve yüzünden çiçek açan tebessümü ile elbiseyi eline aldı. Sarı, etek uçları pileli kalın askılı mini boyda olan bir elbiseydi. “Deli kız.” Dedi ve elbiseyi dolaba geri yerine yerleştirdi. |
0% |