@ugurluay
|
Birce mutfakta bir ileri bir geri giderken sakinleşmeye çalışıyordu. Az önceki yakınlıkları, o tılsımlı anda hissettikleri aklını bulandırmaya yetmişti. Neler olup bittiğine anlam veremiyor adeta kendisinin bir çıkmaza sürüklendiğini hissediyordu. Ve bu şu anda onun istediği en son şey bile değildi. İçinde bulunduğu zor durumda dillendirmeye bile korktuğu şeyin başına gelmesini kabul edemezdi. Yapabileceği en iyi kaçış yolunu seçip inkâra yöneldi. Birce yoğun düşünceler içinde boğulup gitmek üzereyken içeriden yükselen “Birce.” Diyen ses ile birden yerinde irkilerek sıçradı. “O mutfaktan kendin mi çıkacaksın yoksa benim gelip çıkarmamı mı istersin?” Duyduğu pervasız ses ile kızın kaşları çatıldı. İçinde dolup taşan sinir ile birlikte bir hışımla “Sen ne diyorsun be…” diyerek içeriye girdiği an önce adımları duraladı sonra da gördükleri karşısında sesi kademeli olarak kısıldı. Emre’nin ayaklarını sehpaya uzatıp elindeki kumandayla oynayışı dahası rahat tavrı ile yüzleşmek onun kaşlarının istemsizce havaya kalkmasına sebep oldu. Elleriyle “Burada ne oluyor?” dercesine işaret yapmıştı. Emre onun biraz kendisini toparlaması istiyordu. Onu sinirlendirip aklını dağıtmak için bu hareketlerde bulunuyordu. Şimdilik az önce yaşadıklarını hiç yaşanmamış gibi varsayarak ona da o rahatlığı hissettirmek istiyordu. Tabi ki şimdilik… Çünkü şu anda zamanı tüketmenin anlamı yoktu. Gecenin finalinde nasıl olsa o anların sebebini daha iyi anlayacaktı. Ama şu an onu daha fazla korkutup kaçırmak istemiyordu. “Eee sen mısırları getirmemişsin.” Ayaklarını uzattığı sehpanın üzerinden çekerek ayağa kalktı. Elindeki kumandayı kanepe bırakarak kıza doğru yürüdü. “Hayırdır Emre bu ne rahatlık?” Diyerek öfkesini hissettirmek istedi. “Hadi sen geç otur mısırları ve içecekleri ben getirim güzelim.” Yanağından bir makas aldı. Aynı anda Birce onun ellerini iteklerken Emre onun bu huysuz tavırlarına karşı gülmeye başladı. “Ne mısırı ne içeceği? Sen neden bahsediyorsun? Dalga mı geçiyorsun benimle?” “Film izlemeye geldim ya ben buraya. Ne çabuk unuttun Birce?” Birce gözlerini kocaman açarak “Sen ne diyorsun? Hala film izleyeceğimizi mi zannediyorsun?” Dedi. Emre onun arkasına geçti, omuzlarından tutup kanepeye doğru itekleyerek zorla oturttu. Birce hayretler içinde ona bakarken Emre eğilerek dudaklarını onun kulağına yaklaştırdı. “Biliyorum korkuyorsun.” Dedi efsunlu sesiyle. “Biliyorum kaçmaya çalışacaksın, ilk fırsatta inkâr edeceksin. Ama kaçma Birce.” Diye devam etti dokunaklı sesiyle. “Benden kaçma, benim olandan kaçma, benden sana gelenden kaçma.” Dedi yalvarırcasına. Birce duydukları karşısında yutkunmakta zorlanırken nefes almayı unuttuğunun farkında bile değildi. “Zaman dilediğin kadar kölen olabilir. Tek bir şartla.” Dedi adam kızın başına minik bir buse kondurdu. “Yanında hep ben olacağım ve sen benden her ne olursa olsun kaçmayacaksın.” Dedi kıza aldırış etmeden onun ne halde olduğunu düşünmeden mutfağa yöneldi. Birce onun varlığının sıcaklığının benliğinden eksilip gitmesiyle soluk alışverişini kestiğini fark etti. Birden tuttuğu nefesini bıraktığında boğulmak üzere olduğunu anladı. “Allah’ım!” dedi elini kalbine götürüp sakinleştirmek adına içten içe kendini teskin etmeye çabalıyordu. Birce başta onun her şeyi yok saydığını düşünerek hiç bilmediği bir sebepten ötürü sinirlense de aslında onun sadece kendisini düşündüğü ve onu rahatlamak için o tavra büründüğünü anlamıştı. Genç kız kendi kendisini dinginleştirmeye çalışırken Emre elinde içecek ve mısırın olduğu bir tepsiyle içeriye girdi. “Emre.” Dedi kız altından binlerce soru uçuşan kelimenin altında, adam onun ne demek istediğini anladı. Elindeki tepsiyi sehpaya dikkatli bir şekilde bıraktı. Birce’nin yanına oturdu ve ellerini avuçları içine hapsetti. Onun beklenti dolu gözlerine anlayış dolu bakışlarıyla karşılık verdi. “Bu gece izleyeceğin bu filmden sonra her şey değişecek. Belki de hiçbir şey bir daha eskisi gibi olmayacak. Bu gece daha fazla konuşup da kendini yorma Birce’m.” Çapkın bir göz kırparak attığı bakış ona olacakları hissettirir gibiydi. Birce artık pes edip tamam dercesine başını salladı. Adam onun bu sessiz kabullenişi karşısında kendisini bir zafer kazanmış gibi hissetti. “Tamam, o zaman filmimize başlayalım.” Diyerek ışıkları kapatmak için ayaklandı. Birce kanepenin bir köşesine çekilirken ayaklarını karnına çekip bacaklarının etrafına kollarını sardı ve dizlerinin üzerine başını yerleştirdi. Emre ışıkları kapatıp arkasına döndüğü sırada onun o yaralı halini gördüğünde sebep olan kendisine bir kez daha içinden küfretti. Sessiz bir şekilde her an kırılıp dökülecek gibi duran Birce’nin yanına yerleşti. Birce gözlerini başlatmak üzere hazır bekleyen televizyona odaklarken “Filmin adı ne?” diye sordu. “BİZ.” Dedi adam. “Biz?” diyerek başını dizlerinden kaldırıp soru dolu bakışlarıyla adama baktı. “Daha önce hiç duymadım. Oyuncular kim?” diyerek tekrardan gözlerini umursamaz bir şekilde televizyona çevirdi. “Aslında oyuncuları çok yakından tanıyorsun?” dediğinde Birce’nin konuşmasına fırsat bile vermeden kumandanın düğmesine bastı. Birce ekranda dönmeye başlayan film ile gözlerini şaşkınlıkla araladı. Kafasını yavaşça dizlerinden kaldırdı. Dizlerine dolanmış elleri usulca kendisini fersizleşerek bıraktı. Ayakları kanepeden aşağıya inip yerle bütünleşti. Birce titremeye başlayan vücudunu kontrol etmek için elleriyle avuçladığı kanepeye eziyet etmeye başlamıştı. Başını yavaşça Emre’ye döndürdüğünde gözleri akıp gitmeye hazır yaşlarla dolmaya başlamıştı. |
0% |