@ugurluay
|
Emre arka bahçeye adım adım yürürken bir anda durdu ve ardından gelen kıza döndü. Birce, Emre’nin bir anda durup kendisine dönmesine beklemediği için ona sertçe çarpmasına engel olamadı. Dengesini yitiren kız tam düşüyordu ki beline dolanan sıcak kolar ile güven dolu limana, Emre’nin göğsüne ansızın çekildi. Birce her ne kadar uzaklaşmak istemese de aklının bulanmasına engel olmak istiyordu. Sırf bu yüzden onun kolları arasından çıkmak için hızlı hareket ederken “Ben özür dilerim bir an boşluğuma geldi.” Diyerek onun kollarından sıyrılmaya çalışıyordu fakat adamın onun bahşettiği sıcaklığından ayrılmaya niyeti yoktu. “Emre.” Diyerek bırakmasını dilercesine bakışlarını tepesindeki adama döndürdüğünde onun gözlerinin içinde gördükleri nefesinin kesilmesine sebep oldu. “Gitme Birce, benden kaçmayı aklından bile geçirme artık be güzelim.” Dedi yalvarırcasına. Onun hamlelerini ondan önce bilen onu çok iyi tanıyan bir adamın kollarındaydı kız. Birce duydukları karşısında gözlerini istemsizce kapadı. “Emre ben korkuyorum.” “Neden?” “Hazır değilim Emre, ben daha yeni bir cehennemden çıktım, soğumayan yüreğimle seni yakmaktan korkuyorum. Anlasana be adam sana zarar vermekten korkuyorum.” “Yoksa sen hala.” Dedi adam cümlenin devamını getirmeye dili varmıyor, yüreğine derin bir hayal kırıklığı çöküyordu. Aydınlığını kaybetmiş umutsuzluğun karanlığına mahkûm olmuş gibiydi gözleri. Onun bu halini gören kız aniden “Asla ...” diyerek haykırdı. “Asla sandığın gibi değil. Benim ona hissettiğim hiçbir şey kalmadı. Ben yalnızca seni düşünüyorum, eksik kalmaktan, sana yetememek, hak ettiğin aşkı yaşatamamaktan korkuyorum. Bu yüzden vazgeç benden, ben olamam, sende kalamam.” “Birce, ben senin gözlerine bakıp hayatı tek yudumda içiyorum. Aşk sarhoşu olup sende nefes alıyorum. Senden vazgeçmek ahiret yoldaşımdan vazgeçmek, fani dünyada aldığım nefesi kesip atmak demek.” “Emre, ben yaralarım seni, gözlerim hep güvensiz bakacak sana da, hep acabalar yükselecek yüreğimde, benim kendime hayrım yok ki sana olsun. Vazgeç bizden bir tam olmaz.” “Bak Birce.” Dedi gökyüzünü gözleriyle işaret ederek. “Gecenin karanlığına tükenmeyen sevgi ışığımla yıldızları yaktım ben senin için. Senin bana baktığın o kısacık anlarda, o unutulmaz anı ben binlerce kez başa sarıp tekrar tekrar tekrar yaşamaya razıydım. Orada öylece kalıp bir ömür izlemeye razıydım. Ama nasipten öteye yol yok dediler, nasibim olasın diye zifiri karanlık gecelerde dilim bizim için duaya döndü. Rabbim dedim, hakkımda onu hayırlı eyle, diyerek yakardım gecelerce.” “Yapma Emre, daha da zorlaştırma her şeyi.” “Kurtuluşum gözlerin, kurtuluşum ağzından dökülüp gidecek bana cenneti bahşedecek o iki kelime, kurtuluşum yanağında oluşacak o minik çukurlar, kurtuluşum sensin be güzelim. Senden sonra iflah olmaz bu yürek, asıl sen zorlaştırma her şeyi.” “Unutursun Emre, zamanla sende benden vazgeçersin. Eğer…” “Eğer deyip bağlamadım ben sevdamı, çünkülere yer yok benim yüreğimde, bahaneleri sıralamadım bugünümün içine, rağmen diyorum ben sana, sığdırıyorum hiç kimsenin ulaşamayacağı sözü ile bile dokunamayacağı bir yere, her şeye rağmen kabulüm, herkese rağmen yüreğimin sahibi diyorum adının geçtiği her yerde, kabul et sevda yüklü yüreğimi be güzelim. Hayatında bir gün çıkıp gidecek misafir olmak istemiyorum. Ben ömründe, ben kalbinde, ben aldığın her nefeste kalıcı olmak, sende seninle sonsuz olmak istiyorum. Yokluğuna sarılıp yastığa başımı koymak istemiyorum. Ben varlığına sığınıp nefes almak istiyorum. Geçmişi bahane edip ezip geçme yüreğimi, soluksuz bırakma gözlerimi.” “Yapamam Emre.” Dedi kız gözlerini kaçırırken iki damla yaş süzülüp gitti yanaklarından. Emre hiç beklemediği sözler ile karanlık zindanlara sürüklemişti hayallerini. Sakin kalmak için büyük çaba sarf ediyordu. Biliyordu ondan kaçacağını, farkındaydı böyle bahanelere sığınacağını ama ondan duymak yormuştu aşkı için savaşan yüreğini. “Tamam.” Dedi adam güçlükle çıkan sesinde acı hissettiriyordu kendini. Kız duyduğu kabulleniş kelimesi ile birden başını kaldırıp adamın gözlerinin içine baktı. “Tamam mı?” dedi şaşkınlıkla, aksini ister gibiydi bakışları. Vazgeçme, pes etme der gibiydi gözleri. “Tamam öyle olsun.” Dedi ve ardından kızın gözlerinde yakaladığı hayal kırıklığı ile mücadelesine kaldığı yerden devam etme gücünü yakalayarak başını yavaşça eğdi kızın kulağına dudaklarını bilinçli olarak değdirdi. Derince çekti kızın kokusunu içine “Ama şimdilik.” Dedi içinde bin bir ima barındıran ses tonuyla. “Seviyorum seni “Ne?” dedi kız şaşkınlıkla. Birce, Emre’nin yakınlığı ile başı dönmeye başlamıştı. Elleri belinde, dudakları kulağında, varlığı boyun kökünde sıcaklığı ruhunda raks ederken nasıl mantıklı sözcükleri bulup dillendirebilecekti ki? Onun konuşmaya gücü olmasa da Emre adımlarını gayet akıllı bir şekilde atmaya niyetliydi. Mücadelesi aşkı uğrunaydı ve bu defa ne olursa olsun sevdiği kızı kaybetmemeye baş koymuştu. Onun konuşmasına fırsat bile vermeden o cümlelerini soluksuz bir şekilde peşi sıra döküp saçtı ortalığa. “Duydum ki mezuniyet balomuza gelmeyecekmişsin. Duydum ki büyük bir heyecanla başladığın okulun son gecesine bir it herif yüzünden teşrif etmeyecekmişsin. Dişinle tırnağınla bitirdiğin, büyük hayaller kurduğun mesleğinin belki de ilk adımını atmaktan geri duracakmışsın. Yapma Birce, o geceye gel. O geceye gel ki o it herifin senin için ne kadar önemsiz biri olduğunu herkes görsün. Gel ki senin ne kadar güçlü olduğunu herkes anlasın. Gel ki senin ona artık gerçekten bir şeyler hissetmediğini bileyim. Sen o geceye beyazlar içinde gelirsen eğer benim için orada olduğunu bileceğim. Sen o gece beyazlar içinde orada olursan eğer ben sana dair tek bir şansım olduğunu anlayacağım. O gece beyazlar içinde bana gelirsen eğer senin yanına geleceğim. Eğer ki gelmezsen, eğer ki beyaz giymezsen sana söz olsun Birce senin için yok olacağım, bir daha bu mevzuyu bir kez daha benim ağzımdan duymayacaksın, çünkü etrafında bir daha Emre diye biri olmayacak ve bir daha asla hayatına gölge etmeyeceğim, gözlerin bir daha beni görmeyecek, karşına bir daha çıkmayacağım. Ama o gece seni orada beklediğimi, senin için beklediğimi asla UNUTMA. Gelişinle cenneti getirip, gidişinle cehenneme atabilirsin beni. Tercih senin, aklını mı yüreğini mi dinleyeceksin. Karar senin Birce.” Dedi ve ansızın kızın belinden adamın kolları çözülüp gitti. Birce daha ne olduğunu anlayamadan adam hızlı adımlar ile bahçeden çıkıp giderken Birce’nin eli kalbine gitti. O kadar hızlı atıyordu ki kendisini sakinleştirmeye ihtiyacı vardı. Yüreğine bu kadarı fazla gelmişti. Bu sözler hiç beklemediği yerden vurmuştu. Onun yokluğunun ihtimali ile acı içinde yanan yüreği gerçekliğini kabul edebilecek miydi? İşte bunu kendisi de bilmiyordu. Ne yapması gerektiği ile ilgili en ufak bir fikri bile yoktu. |
0% |