Yeni Üyelik
31.
Bölüm

31. Bölüm

@ugurluay

Bertan “Oğlum oturtun şunu şuraya başımı döndürdü.” Diyerek Akın’a seslendi.

“Sanki bizi dinliyor Bertan.” Diyen Selim arkadaşına sertçe çıkıştı.

Emre balonun yapıldığı salonun içinde bir ileriye bir geriye doğru giderken Akın, Selim, Halil ve Bertan’ı çileden çıkarmıştı. Onu her ne kadar sakinleştirmek isteseler de şu anda bu pek de mümkün gibi görünmüyordu. Emre, günlerdir Birce’nin karşısına çıkmıyor dahası Gülce’den dahi tek bir haber alamıyordu. İçi içine yiyordu. Gelmeme ihtimali yüreğine gelip çöreklenmeye hazırlandığında arkadaşlarının sayesinde bu düşünceyi geldiği gibi geri gönderiyordu ama saatler yaklaştıkça daha fazla yerinde duramıyordu. “Ya gelmezse.” Deyip duruyor, bu fikir sinsi bir yılan gibi dönüp dolaşıp yüreğini rahatsız ediyordu. Ne kadar engel olmaya çalışsa da kendisini yavaşça zehirleyip uyuşturmasının önüne geçemiyordu.

“Ya hayır derse, ya gelmezse, ya beyaz giymezse.” Diyerek derin bir of çekerek sıkıntılı bir halde elini saçları arasında gezdirdi. Bertan daha fazla bu zulme dayanamayacağını fark etti. Halil ve Akın’a bir baş işareti yaptı. Onun bu sözsüz emrine karşısında harekete geçen ikili onun kollarından tutup zor kullanarak sandalyeye oturttular.

“Ne yapıyorsunuz? Bıraksanıza beni oğlum.” Diyerek onların ellerinden kurtulmaya çalışsa da bunun imkânı yoktu. Çırpınışları ile onların elleri altından kurtulma ihtimali yoktu. Bertan ayağa kalkıp sandalyeye oturtulan arkadaşının tam karşısına geçti. Bir elini dostça omzuna yerleştirdi. Göz hizasına eğildi ve ona güven verircesine “Gelecek Emre, Birce bu gece burada beyazlar içinde senin kolunda yerini alacak. Yüreğinin gerçek sahibinin yüreğinde yerini alacak.” Dedi. Emre onun bu iç rahatlatıcı konuşmasına sadece “İnşallah.” Diyerek karşılık verdi. Gözlerini kaçırarak bakışlarını yere sabitledi.

Umutsuzdu. “Bu saate kadar gelmediyse …” dedi saatine bakarak keder dolup taşmıştı gözlerinden. “Belki de senin için hazırlanması uzun sürmüştür.” Diyerek arkadaşı kulağına eğilip fısıldadı. “Baksana böylesine bir güzelliğin senin için hazırlaması kolay olmasa gerek...” Dedi.

Emre bir an arkadaşının ne demek istediğini idrak etmek için ona baktığında onun gözlerinin giriş kapısına odaklandığını gördü. Geriye dönüp baktığında gözlerine inanamadı. Ağır çekimde oturduğu yerden kalkarken gözlerinin bir hayale, bir rüyaya baktığını zannetti. Şu anın gerçekliğinin idrakine varmak zordu. Eğer o şu an gerçek dünyadaysa kapıdan beyazlar içinde giren melek de kimdi?

“Birce…” dedi sayıklar gibi “Geldi…” diye devam etti. Onun bu haline Akın, Halil ve Selim gülerken Bertan dostunun omzuna elini yerleştirip “Gidip sevdiğin kızı almanın vakti gelmedi mi Emre? Etrafta aç kurtlar fazlasıyla göz süzdü bence, git ve Birce’nin kime ait olduğunu, yüreğinin sahibini onlara göster.” Dedi.

Emre Bertan’a baktı ve onun “Hala ne duruyorsun?” diyen baş işaretiyle acele ile yürümeye başladı. Emre her adım attığında etrafındaki insanlar bir bir siliniyordu. Gözleri ona odaklanmıştı. Birce beyazlar içinde, yeni bir sayfa açmak için ona, onun için gelmişti. Her şeyi bilerek adım atmıştı bu geceye, bunun bilincinde olan yüreği daha bir cesurdu artık.

Genç kız bedenini ikinci bir deri gibi saran, derin geniş dekolteli, göğüs kısmı danteller ile kaplı kolları uzun ve şifon olan bir elbise seçmişti. Ama Emre’nin gördüğü tek şey elbisenin rengiydi. O renk ki karanlık dünyasına tüm renkleri bir anda doldurup taşırmıştı. “Ah!” diyordu yüreği “Sevdiğim.” Diye haykırıyordu gözleri “Ömrümün kadını.” Diye çığlık çığlığaydı ruhu.

Birce elinde tuttuğu çantayla huzursuzca oynarken etrafına bakıyor aradığı kişiyi bulmak için büyük çaba sarf ediyordu. Buraya gelmek onun için o kadar zordu ki, ama Emre’nin sözleri, yaptıkları, mücadelesi, vazgeçmeyişi her şeyden öteye bu geceden sonra hayatından çıkıp gitme ihtimalini kabul edemedi bir türlü yüreği. Bir şeyler vardı, adını koyamadığı, itiraf edemediği onların cevabını almaya gelmişti bu gece buraya. Artık her şeyin kafasında da yüreğinde netleşmesini istiyordu. Gözleri etrafı taramaya başladığında tüm sorularının cevabını alacağı adamı arıyordu. Göz ucuyla başını döndürdüğünde kendisine doğru emin adımlarla gelen adamı gördü. Uzun zamandır takım elbiseyle görmediği ve şu an kendisine ışıl ışıl yanan gözler ile bakan adamın hasretiyle ile buluşmuştu gözleri. Kızın huzursuz hareketleri onun gelişi, onun bakışı, onun yakışıklılığı ile an be an yavaşça durdu. Kendisine adım adım gelen ve her adımda kendisine huzuru getiren adama odaklandı. Soluduğu nefesin sebebini anlatır gibiydi gelişi, yüzündeki tebessüm yüreğini coşturmaya yetmişti. Daha o ilk anda söze dökülmeden almıştı tüm sorularının cevabını. Yokluğunun ihtimaline tahammül edemediği bu adamı hayatında istiyordu. Onun varlığı ile şenlenen gönlüne onsuzluğu yaşatmak istemiyordu. Vazgeçti kendini kandırmaktan, korkularla yaşanmayacağını anladı onun gözlerine baktığında. Hissettirmişti adam en sahici şekilde varlığını, biliyordu artık onun olmadığı hiçbir yer ev değildi ona, onun olmadığı hiçbir nefes huzur değildi gönlüne. Zor olacaktı, geçmişi yüzünden güvenmek zaman alacaktı belki ama Birce onun gözlerinde gördükleri için yüreğinde hissettikleri için bunu başaracaktı. Kendi için yapacaktı bunu.

Birce gözlerini ondan hiç ayırmadan gönül muhasebesine tutulmuştu. Adamın bakışlarında kaybolurken neden buraya geldiğini daha iyi anlamıştı. Şimdi Emre ve Birce tüm gözlerin üzerinde olduğuna aldırış etmeden karşı karşıyaydılar.

“Geldin.” Dedi adam.

“Geldim.” Dedi kız.

“Korktum.” Dedi adam.

“İnan ben de korktum.” Diye karşılık verdi kız.

“Her şeye rağmen geldin ya beyazlar içinde bana geldin ya, daha ne isterim ki şu hayattan…”

“Bizim için.” Dedi kız ve bakışlarını kaçırdı.

Emre onun bu cümlesine öylesine hazırlıksız yakalanmıştı ki yüzünde oluşan gülümsemeye engel olamadı. Yavaşça elini tutması için ona doğru uzattı. Birce bir ona bir kendisine uzatılan ele baktı. Birçok insanın son zamanlarda yaşananlar yüzünden onları izlediğinin farkındaydı. Başını kaldırıp adamın yüzüne gülümsedi ve elini hiç düşünmeden onun sıcacık avuçları içine bıraktı. Birce’nin bu hareketi ile gözleri gülen adam yavaşça onu kendisine doğru çekti ve elini beline doğru yerleştirdi. Usulca başını boynuna doğru eğdi ve kulağına sıcacık nefesi eşliğinde “Nefes kesici görünüyorsun.” Dedi derin bir soluk bıraktı. Onun bu iltifatı karşısında yüzü kızardı kızın. Adamın kokusunun başını döndürdüğü yetmemizmiş gibi bir de ona bu kadar yakın olması işini hiç de kolaylaştırmıyordu. “Emre.” Dedi isyan edercesine “İnsanlar bize bakıyor.” Diyerek utangaç bir şekilde onu durdurmak adına devam etti. Yarım bir gülüş ile ona karşılık veren adam “Sence umurumda mı? Değil bu salondakiler bana bu gece gelişinden sonra tüm dünya bizi gözlese umursamam. Ben ömrümün kadınını yüreğimde yüceltirken hiç kimse, hiçbir şey umurumda değil. Neden biliyor musun?”

“Neden?”

“Çünkü benim umurumda olan tek şey sensin.” Diye itiraf etti adam.

Birce onun bu cümlesi ile bir an yüzüne baktı. Sonra bakışlarındaki gerçekliği, sözlerinin doğruluğunu anladığında yüzünde derin bir gülümseme peyda oldu. Onlar birbirine böylesi bir aşkla bakarken “Bölüyorum gençler ama Birce’nin ilk dans için bana sözü var.” Diyen Bertan ile ikili bir anda yanlarına ne zaman geldiklerini anlamadıkları arkadaşlarına döndüler.

Şaşkınlıkla “Ne dansı?” diyen Birce’ye “Ne zaman?” diyerek kaşları çatık bir halde söze karışan Emre cevap verdi. Bertan onların bu haline gülmek istese de şu anda ne yeri ne de zamanıydı. Emre’nin öfkesini es geçip Birce’nin hayrete düşmüş boşluğundan yararlanarak onu arkadaşının ellerinin esareti arasından ışık hızıyla çekip aldı.

“Bertan.” Diyerek dişleri arasından tehlikeyi fısıldayan adama “Sonra Emre, sonra…” diyerek kahkahası eşliğinde cevap verdi. Şimdi dans pistine doğru giderken ne Birce ne de Emre, Bertan’ın aslında amacının ne olduğunu bilmiyordu. Biri hiddet içinde boğulurken diğeri şaşkınlıktan olanlara boyun eğmişti.

Loading...
0%