Yeni Üyelik
32.
Bölüm

32. Bölüm

@ugurluay

Bertan elleri altında gergin olduğunu hissettiği kızın yüzüne tebessüm ile baktı. Çalan müziğin ritmine ayak uydurmaya çalışsalar da kızın huzursuzluğu yüzünden okunuyordu. Gözlerini Emre’den ayıramıyordu. Emre ise ellerini ceplerine yerleştirmiş, Bertan’ın bu beklenmedik hareketine karşı öfkesi yüzünden okunuyordu.

Bertan “Bence artık ona bakmayı kesmelisin yoksa kollarımdaki huzursuzluğunu öne sürüp az sonra gelip beni boğazlayacak.” Dedi. Birce onun bu cümlesine şaşkınlıkla “Ne?” diye karşılık verirken yüzünü dans ettiği adama döndürdü.

“Diyorum ki bana bak Birce, Emre’ye değil.”

“Bertan benim sana ilk dansı bırak verilmiş herhangi bir dans sözüm bile yok.”

“Evet yok.”

“Eee o zaman neden öyle söyledin?”

“Biliyorum şaşkınsın tıpkı kan kardeşim gibi.” Diyerek onlara tehlikeli bir şekilde bakan adama gözlerini kaydırdı. Kız onun baktığı yönde Emre’yi gördüğünde kaşlarını çattı.

“Nasıl yani siz, Emre ile?”

“Evet biz Emre ile kan kardeşiyiz.”

“Ben bilmiyordum.”

“Kimse bilmiyor zaten öğrenen ilk kişi sensin.”

“Sen şimdi bana bunu neden söyledin peki?”

“Bunu sana söyledim çünkü bunu bilerek yapacağım konuşmayı yanlış anlamayacağına inanıyorum. Bak Birce Emre benim arkadaşım, dostum her şeyden öte kan kardeşim. Onun gözleri seni gördüğü günden bu yana dünyaya bir farklı bakar oldu. Ama ikinizde o kadar büyük aptaldınız ki yakaladığınız bu efsunlu duyguyu kaybetmek için elinizden gelenin daha fazlasını yaptınız. Sen onun seni gören gözlerini göremeyecek kadar kördün, o da konuştuğu an seni kaybedeceğinden korktuğu için büyük aptallıklar yaptı. Siz ne zaman ki ilk defa yan yana geldiniz, ben ne zaman ki sizin birbirinize bakan gözlerinizi gördüm işte o zaman âşık olduğunuzu anladım. Bak Birce hak etmediğiniz halde zor zamanlar geçirdiniz ama artık geçti bitti. Yitirmeyin aranızdaki bu sevda filizini, sizin için artık yeni bir şans daha yok. İlk ve son şansınızsınız birbirinizin. O benim canım, kanım, kardeşim artık onun üzülmesini, canının yanmasını istemiyorum. Biliyorum ona adım atmaktan korkuyorsun. Ama korkma be Birce şu fani dünya da kıymet nedir en iyi emin ol o bilir. Onun gözleri sana dair nelere şahit oldu da vazgeçemedi en kıymetlisinden. Kimselere anlatamadı. İçinde büyüttü sevdasını küçük bir çocuk gibi… Ama artık çile dönemi bitsin. Senin seven bir yüreğe, onun aşkla bakan gözlere ihtiyacı var. Onu artık daha fazla üzme. İnsanın sevdiğini kaybetmesini nedir en iyi ben bilirim. Yıllardır kanayan ve asla kapanmayacak bir yaraya sahip bu yürek. Ben ne senin ne kardeşim saydığım o deli yüreğin benim çektiklerimi çekmesini istemiyorum. İnan ki son pişmanlık fani olan şu dünyada kısacık ömrümüzde aldığımız nefeslerde fayda etmiyor. Seni kıymetlisi olarak gören yüreği hor görme yoksa ömür boyu bunun pişmanlığını delicesine yaşarsın her bir soluğunda. ” Dedi.

Birce böylesine bir konuşmayı hiç beklemiyordu. Hele ki Bertan’dan. O ki kolay kolay kimse ile muhatap olmayan, insanlara karşı mesafeli ve soğuk bir adamdı. Ama ne zaman ki işin içine Emre girdi o günden sonra ne onu ne de Emre’yi bir an olsun yalnız bırakmamıştı.

Birce’nin sessizliğinden fırsat bilen adam “Bak senin ki daha fazla dayanamadı geliyor. Düşün seni kan kardeşinden bile ölesiye kıskanan bir adama sahipsin. Gözünün değdiği yerde olmadığında o yeri kıskanan bir adam senin ki haberin olsun.” Diyerek göz kırptı. Onun bu sözlerine kıkırdayan kızın eli daha ne olduğunu bile anlayamadan sertçe çekildi. “Ne o çok eğleniyorsunuz galiba?” diyerek Bertan’ın elleri arasından Birce’yi çekip aldı.

“Ya dostum, hem de nasıl eğleniyoruz bir bilsen. ”diyerek kahkaha attığında yıllardır tebessüm etmeyi bile unutan adam bu gece hiç olmadığı kadar gerçekten kahkaha atarak gülmüştü. Etraflarındaki insanların onun bu haline alışık olmadıkları için tuhaf bakışlarını ondan alamasalar da Bertan’ın pek de aldırış etmeye niyeti yoktu.

“Bertan.” Diyerek tıslayan sevdiği kızı sıkıca tuttuğu kolundan çekip arkasına aldıktan sonra dostunun üzerine yürüdü. Bunu bir başkası yapmış olsa ağzının gözünün yerini değiştirecek olan Bertan Emre’nin bu çıkışına sadece kahkaha atarak karşılık verdi.

“Emre dur.” Diyerek araya giren Birce onu sakinleştirip üzerlerinde gıybet kokusunu saçan gözlere fırsat vermemek için “Benim daha önceden Bertan’a dans için verilmiş sözüm vardı. Ben unutmuşum.” diyerek onu sakinleştirmeye çalıştı. Emre keskin bakışlarını ansızın kıza döndürdüğünde burnundan soluyordu. Emre’yi büyük bir güç ile Bertan’ın önünden çekip aldı.

“Âşık halin hiç de çekilmiyor dostum.” Diyen Bertan arkadaşının omzuna dostane bir şekilde dokunup sıkarak yanlarından geçip giderken Birce’ye de küçük bir göz kırptı. Bunu gören Emre “Ulan Bertan sırf kaşınıyorsun.” Diyerek dişleri arasından tısladı.

“Huyum kurusun.” Diye oradan uzaklaşırken Emre’nin bakışları bir anda Birce’ye döndü.

“Demek sözün vardı ona öyle mi?” Tehlikeli bir adım attı. Birce onun bu hareketi ile korksun mu kalbinin çırpınışlarını mı sakinleştirsin bilemedi.

“Yani evet aslında vardı.”

“Ne zaman?” diyerek bir adım daha atarken bir kaşını sorgularcasına havaya kaldırdı.

“Şey…” dedi nefesi sıklaşırken yalan da söyleyemediği için etrafa bakınıyor saçlarını hareketlendiriyordu. Emre bir anda onun dibinde bitip elini beline yerleştirip onu kendisine sertçe çekti.

“O zaman sana yardımcı olayım Birce’m, aslında ortada verilmiş söz falan yoktu değil mi?”

“Şey, yani, ben…” diyerek kıvranırken adamın elinin belindeki tutuşunun sertleşmesiyle nefes alıp vermesi daha da zorlaştı.

“Birce, bana yalan söyleme olur mu? Bertan’ın niyetini çözecek kadar onu, onun konuşmasından yüzünün aldığı her bir kıvrımdan ne hissettiğini anlayacak kadar da seni tanıyorum.”

“Nasıl?”

“Ah be güzelim sen ki bir göz kırpışından, alıp verdiğin soluğun hızından, bakışlarını kaçırışından, yalan söylemek için çabalarken saçlarını havalandırmandan her bir ayrıntından her bir hareket kırıntından her şeyini anlarım ben. Ben seni tanıdığım günden bu yana izliyorum. Her bir hareketinin, sözünün, bakışının anlamını sen bana anlatmasan da anlarım. O yüzden bana asla yalan söyleme çünkü anlarım Birce.”

“Yalan söylememi istemiyorsan Bertan ile ne konuştuğumuzu sorma Emre, sadece şunu bil konuştuğumuz iyi bir şey. Bizim için güzel bir şey…” dedi kıpkırmızı kesilen yüzünü, utanan bakışlarını adamdan kaçırdı.

Onun dilinden duyduğu biz kelimesi adamın içine öyle büyük bir kor ateş gibi düştü ki alev alev yaktı tüm benliğini.

“Biz?” dedi tekrar duymak adına muzip bir şekilde.

“Ya Emre zorlama beni daha fazla.” Diyerek başını adamın göğsüne gömdü. Başını kaldırıp adamın gözleriyle karşılaşmaya henüz gücü yoktu. Onun göğsünde yerini alan kız burnuna yükselişe geçen koku ile yüzünde derin bir tebessüm yerleştirip gözlerini kapadı. Sanki tüm sesler kesilmiş ve sadece çalan müzik ve onun kalbinin ritmi vardı kulaklarında. Müziğe kendilerini kaptırdıkları anda kız kulaklarına dolan başka bir şarkı ile bir an duyduğunun gerçek mi olduğunu anlayamadı. Önce kapanmış olan gözlerini açtı. Müziğin devam ettiğini fark ettiğinde ise yavaşça adamdan uzaklaştı.

“Emre.” Dedi duyduğunun gerçek olup olmadığını anlamak için. “Bu şarkı?” şaşkınlıkla fısıldadı. Emre ona aşk dolu bir gülümseme gönderdi ve usulca onun kulağına doğru eğildi.

“Hatırladın.” Onun söylediği kelimeye başını sallayarak olumlu yönde cevap veren kıza “Bu şarkı bizim şarkımız güzelim.” Dedi ve onu daha rahat görebilmek için doğruldu.

“Bu bizim ömrümüzün şarkısı kıymetlim.” Dedi gözlerinin içine derince bakarak. Birce’nin gözleri ışıl ışıl parlarken fonda Onur Akın’dan “Seviyorum Seni” şarkısı yükseliyordu.

Emre’nin Birce’nin kulağına parça parça okuduğu İlhan BERK ve Nazım Hikmet şiirlerinin Onur AKIN tarafından bestelenmiş hali salonda yankılanıyordu. Ve her bir kelimenin ardından aşkın damlaları Birce’nin yanaklarından aşağıya mutluluktan akıp gidiyordu.

Loading...
0%