@ugurluay
|
En güzel anlar en unutulmaz acılarla son bulurdu. Her gülüşün ardına gizlenmiş bir gözyaşı vardır. Birce ve Emre o güne kadar yaşamadıkları bir mutluluğun içinde kaybolup giderken hiç kimseyi umursamıyorlardı. O mezuniyet gecesi ikisi içinde bir milat sayılabilirdi. Tabi her şey hayal edildiği gibi gitseydi. Fonda “Her Şey Seninle Güzel” şarkısı çalarken Emre ve Birce birbirlerinin gözlerinin içinde kaybolup gidiyor adeta tek bir yürekte tek bir soluk alıp veriyorlardı. Dilleri söze dökülmezken gözleri anlatıyordu hissettiklerini. Yüzlerinde aşkın küçük yaramaz pırıltıları, gözlerinde hissettiklerinin büyük heyecanı, yüreklerinde geleceğe dair büyük inançları… Her şey öylesine güzeldi ki nerede olduklarını dahi unuttu zihinleri. Sadece Emre vardı, sadece Birce vardı. Dahası yok olup silinip gitmişti soluk verdikleri, kalplerinin attıkları mekândan bir bir. Birce başını yavaşça onun göğsüne dayayıp usulca gözlerini kapadı. Gecenin yorgunluğunu şarkının ezgisiyle birlikte onun kalbine fısıldarken ruhunu dinlendiriyordu. Emre ise yıllardır hasret kaldığı sevdasının kollarında olmasının huzurunu yaşarken burnuna dolup taşan onun baş döndürücü korkusuyla gözlerini kapadı. Müziğin eşliğinde dans ederlerken hiç beklemedikleri bir şey gerçekleşti. Birce sertçe tiksinti duyduğu bir dokunuşla Emre’nin kolları arasında hiç de nazik olmayan bir şekilde sertçe çekildi. Genç kızın dudaklarından acı dolu bir inleme firar ederken gözleri açıldı. Emre ne olduğunu anlayamasa da Birce’nin canının yandığını hissettiği an gözlerini aniden açtı. “Ne oluyor ulan?” diyerek refleksel bir şekilde tepki verdi. “Bu kadar yeter artık Birce, oyun bitti gidiyoruz.” Diyen kişi Barkın’dan başkası değildi. Müziğin sesi ansızın kesilmiş, bütün başlar bir anda onlara dönmüştü. Birce karşısında Barkın’ı gördüğüne öylesine çok şaşırmıştı ki bir an onun ne dediğini idrak edememişti. Kolundan tutarak canını öylesine yakıyordu ki ne kadar kurtulmak için debelense de bu çaba boşunaydı. “Bırak beni Barkın.” Diye haykırıyor onun tiksindiği elleri arasından kurtulmaya çalışıyordu. Barkın onun kurtulma çabalarını görmezden gelip salonun ortasında herkesin korku dolu gözleri arasında onu sürükleyerek çıkarmaya çalışıyordu. Barkın’ın görüntüsü insanları dehşete düşürmüştü. Gözlerin altı mosmor olmuş, omuzları çökmüş, yüzünde ki kirli sakal günlerdir tıraş olmadığının göstergesiyken kıyafetleri darmadağınıktı. Emre karşında Barkın’ı gördüğüne şaşkındı. Böylesi güzel bir gece de onu karşısında görmeyi beklemiyordu. “Bırak kızı Barkın, başımı belaya sokmadan çek git buradan.” Birce’yi onun elleri arasından kurtarmaya çalışırken Barkın cebinden çıkardığı bıçağı ona doğru havada savurdu. “Sakın Emre, sakın yaklaşmaya kalkma. Kaybedecek hiçbir şeyim yok benim. İnan ki acımam.” Dedi deli deli baktı. Salondaki insanlar bağırıp çağırmaya, etrafa koşuşturmaya başlarken korku dolu sesler yükselmeye başlamıştı. Emre gözlerinin önünde parlayan bıçağı gördüğünde gözleri korku ile dolup taştı, vücudu gerildi. Birce’nin şu an o dengesiz herifin ellerinde olması yüreğinin deli gibi atmasına sebep olmuştu. “Sakin ol Barkın, tamam yaklaşmıyorum.” Ellerini havaya kaldırıp onun sakinleştirmeye çabalıyordu. En ufak hata Birce’ye zarar verebilirdi. Gözleri bir yandan da Bertan’ı ve arkadaşlarını arıyordu. “Ne o bıçaktan mı korktun delikanlı seni.” “Barkın bırak Birce’yi.” “Vay kimler de konuşurmuş.” Alaycı çıkan sesine bir de histerik kahkaha bıraktı. Gözleri birden hiddete dolandığında yüzünü ciddi bir ifade büründü. Gözlerini kısarak “Arkadaşım diye yanaştığın kızı sevgilim diye koluna takabileceğini mi sanıyorsun sen? Sence ben buna izin verir miyim? Bana ait olanı sana kaptıracak göz var mı? Ben bu kıza yıllarımı verdim be yılları mı?” “Birce sana ait değil.” Diye öfkeyle bağırdı Emre. “Ben senin hiçbir şeyin değilim.” Diyerek haykırdı Birce. Adamın elinden kurtulmak için delicesine çabalıyordu. “Kes sesini Birce, seninle sonra konuşacağız. Tüm bunların hesabını vereceksin bana.” Dedi itiraz kabul etmeyen kesin bir ses tonuyla. Emre “Barkın şansını fazla zorluyorsun.” Diyerek ona doğru bir adım attı. Emre Barkın’ın Birce’ye zarar vermesinden korktuğu için yavaş hareket etmeye çalışıyordu. Zira Barkın hiç de kendinde değildi. “Bırak kızı Barkın.” Dedi onu uyarırcasına bir adım daha attı. Barkın elindeki bıçağı ona doğru sallarken “Uzak dur.” Diye haykırdı. Emre “Tamam sakin ol, bırak elindeki o bıçağı.” Diye onu ikna etmeye çalıştı. “Biz buradan gideceğiz ve siz tek bir adım dahi atmayacaksınız.” Diyerek etrafındaki insanlara doğru bıçağı salladı. O sırada Halil Birce’yi bir anda onun elinden çekti. O daha başını dönemeden arkasından gelen Akın onun kollarından tutup hareket etmesini engelledi. Barkın onların bu hamlelerinden kurtulmak için çabalarken “Bırakın beni.” Diye öfkesini soluyordu. Selim onun elindeki bıçağı güç bela alırken Bertan onun karşısına gelip “Oğlum ben seni bir de aklı başında biri zannederdim. Sen hala onlara bulaşmaman gerektiğini öğrenmedin mi ulan?” diyerek sert bir yumruk indirdi karnına. Aldığı darbe ile iki büklüm olan adam yere düşerken kesik kesik öksürmeye başladı. Emre koşarak Birce’nin yanına gidip ona sarıldı. Sakinleştirmeye çalışırken kolları arasında sırtını sıvazlıyor “Geçti güzelim, geçti ağlama artık.” Diyordu. Yerde iki büklüm acı içinde öksüren adam birden sinir bozucu bir şekilde gülmeye başladı. “Aldın mı intikamını?” dedi Birce’ye “Ben koluma bir kızı takıp gittim sen de Emre’yi takıp geldin senin benden ne farkın kaldı Birce.” Dedi ölüm kokan tehlikeli sesiyle. Birce’nin duyduklarıyla birden hıçkırıkları kesildi, vücudu buz kesmişti. Nasıl bir adamdı ki sözleri bu kadar yüzsüz, cümleleri bu kadar acımasızdı. Yavaşça kendisini Emre’nin kolları arasından çekti. Emre şaşkın bir şekilde ona bakarken kaşlarıyla onu sorgular gibiydi. Birce gergin adımlar ile yerde iki büklüm yatan adamın yanına doğru gitti. Dizleri üzerine çöktü. Gözlerini kıstı ve konuşmaya başladı. |
0% |