@ugurluay
|
“Barkın bırak Birce’yi.” Diyerek öne doğru bir adım atan Emre’ye doğrulttu silahını “Sakın yaklaşma Emre, inan ki tetiği çekmekte bir an olsun tereddüt etmem.” “Ölmekten mi korkacağım ulan?” Diyerek üzerine doğru korkusuzca gittiğinde bu defa da namlu Birce’nin kafasına dayanmıştı. “Kendin için olmasa da onun için korkarsın değil mi Emre?” İşte bu hamle ile etrafa saçılan cümleler Emre’nin adım atmasına engel olurken, kalbinin teklemesine, nefesinin boğazında takılı kalmasına sebep oldu. “Tamam, tamam…” diyerek ellerini durması için havaya kaldırdı. “Yaklaşmıyorum, sakın zarar verme Birce’ye…” “Barkın bırak beni…” diye inledi Birce. “Sana söyledim güzelim ikimiz için de artık buradan çıkış yok. Evliliğe olmasa da ölümü birlikte tadacağız. Nasip böyleymiş.” Dedi kulağına acı bir gerçeği tıslar gibiydi… Emre “Öldürürüm seni Barkın.” Diye haykırdı. “Gerçekten mi?” diyerek dalga geçti adam “İnan ki çok korktum.” Bertan elindeki silahı indirmeden “Barkın, yeter artık bu işi kimse duymadan burada kapatalım. Akıllı ol. Sen yoluna git bizde Birce’yi alıp gidelim. Polis bu işe dahil olmadan çözelim bu konuyu.” Dedi onu bir an önce ikna etmek istiyordu. Hiç kimseye zarar gelmeden bu olayın kapanmasını istiyordu. “Vay vay vay Bertan Efendiye bak hele sen, kendini bu adam için tehlikeye atmaya değer mi be ağır abi?” Halil “Şansını zorluyorsun.” Diyerek uyarıda bulunmaya çalıştı. “Heh Bertan’ın yaveri Halil Efendi de buradaymış. Hani senin kuyrukların nerede? Akın ile Selim nerede?” “Senin canını almak için yetmedik mi ulan sana?” “Ooo Emre Efendi hala öğrenemedin değil mi? Sen benim canımı alamazsın, bunu ancak ben yaparım ama bu defa ölüme sevdiğimle gideceğim.” “Sakın…” dedi eli havada gözlerini kocaman açarken onu durdurmak için elini havaya kaldırdı. Barkın “Çok geç…” derken eli tetiğe doğru gitmişti. Birce’nin gözleri istemsizce kapandı. Artık ölümden kaçış olmadığını hissediyordu. Beril “Hayır…” diye haykırırken Selçuk Hocanın tüm engellemelerine rağmen öne doğru atıldı. Şimdi Barkın’ın gözlerinin içine bakıyor yanaklarından aşağıya akıp giden yaşlara engel olamıyordu. Elleriyle yüzündeki yaşları silen kız korkusuzca dikildi adamın karşısına. “Demek sende onlarla iş birliği içine girdin öyle mi Beril? Neden şaşırdım ki, senin gibi yılandan daha azı beklenmezdi zaten.” “Yeter, sus artık Allah’ın belası sus…” diye haykırdı. “Seni sevdim, tek suçum buydu benim, tüm günahlarımın sebebi sana duyduğum büyük aşktı. Masumiyetimi senin kollarında kaybettim ben ama gözümden bir damla yaş akmadı. Seni sevdim, delicesine, ölürcesine, geberircesine sevdim be adam. Ama sen, bir damla olsun vermedin aşkından bana, ben ona da eyvallah dedim. Bir gün sever beni umuduyla olmadık işlere karıştım, senin yüzünden hiç olmadığım birine dönüştüm, kendimden nefret ettim, senin yüzünden aynalara bakamaz oldum ben ve yıllardır ilk defa insan olduğumu onlara yardım ettiğimde anladım. Evet senin gözünde yılan ama artık onların gözünde insanım. Senin yerinin bulunmasını sağlayan da benim. Anneni aradım. Ondan bir tanıdığınız evini sorduğunu öğrendim. İnsan var mı yok mu diye ağzını aramışsın kadının. Zavallı Nazan teyzenin hiçbir şeyden haberi yok dört gözle senin eve geri döneceğin tarihi bekliyor. Yetmedi mi Barkın, Birce’ye çektirdiklerin, Emre’ye yaşattıkların, benim gözümden dökülüp giden yaş yetmedi mi? Bırak artık siz diye bir şey kalmadı. Onlar birbirini deli gibi seviyor. Vazgeç artık, hiçbir şey için bile değilse bebeğimiz için vazgeç…” dedi son kelimeler fısıltı halinde dökülmüştü dilinden. Son cümle ortama bomba gibi düşmüştü. Barkın anlamaz gözlerle kıza bakarken “Bebek mi?” dedi yüzü allak bullak olmuştu. Kolları gevşeyen ve dikkati dağılan adamın elinin altındaki kızı Emre sertçe kendisine çekerek kolları arasına aldı. Emre delicesine özlediği kaybetmekten korktuğu kızı kollarına aldığı an yeniden nefes aldığını hissetti. Onu sarıp sarmalarken bakışları Barkın ile kesişti. “Allah seni kahretsin Beril? Bu nasıl olur?” diyerek bu defa da silahı Beril’e doğrulttu. Birce kızın alnındaki silahı görünce Emre’nin kolları arasından kurtulmak için çırpınmaya başladı. “Yooo, hayır , yapma…” diye haykırdı. Beril’in kılı kıpırdamadı. “Ölüm de senin elinde gelsin be adam…” dedi gözlerinin içine korkusuzca bakıyordu. Onun bu tavrı bir an duraksattı adamı, bitmişti her şey. Elindeki silahı Beril’in alnından çekip kalbine döndürdü ve Birce’nin gözlerinin içine baktı. “Bu gözleri asla unutma Birce, ben senden başkasını sevmedim. Şu fani hayatımda bir tek seni istedim. Madem ki seni sonsuza kadar kaybettim benim için artık oyun bitti.” Dedi ve kulakları sağır eden iki el silah sesi yankılanırken çığlıklar gecenin karanlığında yankılandı. Hangisi daha zordu, sevdiğim dediğin kadını acılar içinde kıvrandırırken ölümü onun yüzünden tercih ettiğini söylemek mi? Yoksa birinin ölümüne şahitlik etmek zorunda bırakılmak mı? Hangisi daha zordu? |
0% |