Yeni Üyelik
47.
Bölüm

47. Bölüm

@ugurluay

1 Ay Sonra

Soğuk duvarlar, ıssız koridorlar, demir parmaklıkların ürkütücü sesi… “İnsan ne oldum değil ne olacağım?” demeliydi. Adım adım ilerliyordu kız. Daha bir ay önce onun burada, bu koridorlarda adım adım hapishaneye doğru gideceğini söyleseler güler geçerdi. Ama şimdi başına öyle şeyler gelmişti ki artık hiçbir şeye şaşırmıyordu. Kendisini günlerdir zar zor toparlamıştı. Bir aydır yaşadığı her şey nefes alıp vermesini zorlaştırıyordu. Acılarını içine atıp, sarıp sarmalamaya, gizli yerlerde saklamaya karar vermişti. Dik durmalı, ona güçlü olduğunu göstermeliydi. Sakin adımlarla girdiği odanın içinde bir masa iki sandalye bulunmaktaydı. Gardiyan oturması için yer gösterdiğinde sessizce oturdu. Omuzlarını dik tutmaya çalışırken yüreği tarifi imkânsız bir hareketlilik içindeydi. Belki korku belki de öfkedendi. Ellerini birbirine kenetleyip parmaklarıyla oynuyor etrafına ürkütücü bakışlarını bahşediyordu. Derin bir nefes alıp verdi. Kapı sert bir şekilde açıldığında kız gayri ihtiyari gözlerini kapıda gardiyanlar eşliğinde gelen adama döndürdü. Bakışları kısılırken ellerine işkence etmeye devam ediyordu.

Adam karşısında onu gördüğü için şaşkın biraz da huzursuzdu. Hiç beklemediği biri özel izinle ziyaretine gelmişti. Derin bir nefes alıp verdi ve pişmanlık dolu adımlar ile kızın karşısında bulunan sandalyeye oturdu.

“Senin buraya gelmene çok şaşırdım. Hiç beklemiyordum.”

“Senin için değil Barkın, Beril ve ailen için buradayım.” Dedi gayet net, taviz vermeyen bir tavırla. Ellerini göğsünün altında birleştirip geriye doğru yaslanırken kaşlarını istemsizce çatmıştı. Ne o geceyi, ne de öncesinde kendisine yaşattıklarını unutamıyordu.

“Anlıyorum.” Dedi adam başı önüne düştüğünde sesindeki mahzunluğundan acı hissediliyordu ama kızın ona inanacak hali yoktu.

“Öyle mi? Gerçekten anlıyor musun Barkın?” dedi alay edercesine.

“Bak Birce,” diyerek öne doğru eğildi. Kızın kendisine bakması için yalvarırcasına gözbebekleri titriyordu. “İster inan ister inanma ama ben yaptığım her şey için pişmanım, hem de çok.” Dedi.

“Buna gerçekten inanacağımı mı düşünüyorsun?”

“Birce…”dedi yalvarırcasına.

“Barkın, sen daha bir ay öncesinde beni zorla kaçırdın, alnıma silah dayadın, o silahı Beril’in alnına da dayadın, sırf bana vicdan azabı çektirmek için o silahı kendi kalbinin üzerine getirdin ve ateş ettin. Allah kahretsin Barkın, o gece biri ölebilirdi. Beril orada, o kadar yakınında olmasaydı, sırf sen ölme diye o silahı senden almaya çalışmasa, o kurşun Beril’e gelmeseydi sen ölecektin. Kendini gözlerimin önünde, gözlerimin içine bakarak kendini öldürecektin. Ve ölümünü benim gözümün içine baka baka gerçekleştirecektin. Nasıl bir vicdan, nasıl bir ruh halindeydin ki kendi ölümünü omuzlarıma vicdan yükü olarak bırakıp gidecektin. Şimdi karşıma geçmiş pişmanlık gösterisi sergilerken sana nasıl inanayım? Söylesene bir ayda ne değişti? Bu kadar kısa sürede ne değişti de karşımda pişmanlık rollerine bürünüyorsun?” diye dişleri arasından tıslarken gözlerinden alev alev yanan ürkütücü bir öfke püskürtüyordu. Adam başını önüne eğmiş sessizliğe gömülmüştü.

Birce, bir an o karanlık geceyi hatırladı. Barkın’ın son sözlerini söylediği ve tetiği çekmeye çalıştığı o an Beril onun eline sarılıp silahı almaya çalışırken kendisi vurulmuş ve ağır yaralanmıştı. “Bebeğim… Bebeğimi bir şey olmasın, yalvarırım onu kurtar Birce…” diye sayıklayarak kanlar içinde gözlerini kapatmıştı. Al kanlar içinde kalan kızı gözyaşları içinde kolları arasına alıp “Sana söz ona bir şey olmayacak.” Diyerek onun duyması için Allah’a yalvaran da Birce’ydi. O gece Barkın polise teslim edilirken, Beril acil ameliyata alınmıştı. Günlerdir yoğun bakımda kalan kız, iki gün önce gözünü açmış ve korku dolu sesiyle ilk sorduğu soru “Bebeğim…” olmuştu. Birce üzerine değiştirerek yoğun bakıma onun yanına girdi. “Bebeğin iyi merak etme,” dediği an genç kız hıçkırarak ağlamaya başlamıştı. O an içi yanmıştı Birce’nin, kızın ailesinden hastaneye hiç kimsenin gelmemesiyle Beril’in hamile olduğunu öğrendikleri için evlatlıktan reddettiklerini öğrendi.

Babası “Başımı öne eğdi, benim Beril diye bir kızım yok.” Diyerek Nazan Hanım’ın suratına telefonu kapatmıştı. Barkın’ın annesi Nazan Hanım bu durum karşısında gayet sağduyulu davrandı. “Onlar yoksa biz varız kızım.” Diyerek kolu kanadı altına almış gözyaşlarını akıtacağı omuz olmuştu. Beril’i kendi kızı gibi koruyup kollamıştı. Her şeyin düzeleceğine olan inancı ona da yüklemeye çalışsa da onun gözlerindeki ışık çoktan sönmüştü. İnsanın kendi ailesi sahip çıkmazken bir başka annenin kol kanat germesi daha fazla kırıyordu içinde bir şeyleri. Beril belli etmemeye çalışsa da gözünün feri giderek sönüyordu. Barkın’ın annesi ve babası her ne kadar onun etrafında pervane olsalar da onun gözü artık hiç kimseyi görmüyordu. Bir an önce hastaneden çıkarak İstanbul’a geri dönmek istiyordu.

Birce geçen günlerin sisli perdesi altında düşüncelere dalmışken Barkın’ın eline dokunmasıyla “Birce iyi misin?” sesiyle ürperdi. Bu dokunuş midesinin alt üst olmasına sebep olurken bedeni soğuktan aniden irkilmişti. Ansızın elini adamın parmakları arasından çekip alan kız “Sakın bir daha bana dokunma.” Gözlerini irileştirerek onu kesin bir dille onu uyardı.

“Tamam, tamam bir daha dokunmam.” Dedi adam ellerini havaya kaldırarak teslim olurcasına dokunmayacağına dair ona güven verir gibiydi hareketleri.

“Ne değişti Barkın, söylesene bir ayda ne değişti?”

“Çok şey değişti. Bir insanın elinden bir ay özgürlüğü alındığında çoğu şeyi düşünme fırsatını buluyor. Bak yaptığım, sana yaşattığım her şey için özür dilerim ama gerçekten kendimde değildim. Seni kaybetmiş olmak öyle bir buhrana sürükledi ki yaptığım hiçbir şeyi düşünemez olmuştum. Bazen çıldıracak gibi oluyordum. Sanki sen yanımda olursan tekrar eskisi gibi olacaktık. Ama o gece o silahtan çıkan kurşunlar sana gelseydi kendimi asla affetmezdim. Özür dilerim. Gerçekten özür dilerim. Ben kendimde değildim. Ben böyle biri değilim.” Diyerek ellerini yüzüne kapayarak kendine gelmeye çalışıyordu.

“O kurşunlar bana gelmedi belki ama Beril’e geldi Barkın, bebeğinin annesine, senin yüzünden hala hastanede olan hamile bir kadına geldi ve sen oturmuş benden mi özür diliyorsun. O gece o kıza bebeğinize sebep olabilirdin. Sen bunun farkında mısın?”

“Benim ona karşı hiçbir sorumluluğum yok.” Dedi hiddetle.

“Bu ne demek oluyor? Ne saçmalıyorsun sen?”

“Ne dediysem o? Bana yanaşmasaydı, beni oyuna getirmeseydi ben onunla olmayacaktım. Hiçbir şey bu durumda olmayacaktı. Hamile kaldıysa eğer sonuçlarına da katlanmak zorunda. O bebeği aldıracak. Ben baba olamam, bulunduğum yere bak ne zaman çıkacağım belli bile değil. Bir bebeğin sorumluluğunu alamam.”

“Avukatla konuştuk, ben davamdan vazgeçeceğim ve sen çıktığında o kıza gidip özür dileyeceksin ve seni affetmesi için gerekirse ona yalvaracaksın.”

“Birce…” dedi bin bir umutla sarıp sarmalanan gözleri ile kıza baktı.

“O gözlerinde yanıp sönen bize dair tüm umutları yok et Barkın, bunu yalnızca gözü yaşlı annen, baban ve hastanede yatan çocuğunun annesi için yapıyorum. Söz konusu yalnızca sen olsan emin ol kılımı bile kıpırdatmazdım.” Dedi ayağa kalkıp kapıya doğru yöneldi. Adamın omuzları çökmüş, bitmiş bir haldeydi. Kızın gidişini bile seyredemiyordu. Birce kapının kolunu tutup tam açacakken geriye dönüp bakma isteği duydu. Başını çevirip ardında bıraktığı tükenmiş adama döndü.

“Bu arada benden sana son bir hayat tavsiyesi Barkın, günahlarınızın bedelini daha doğmamış masum bir varlığa ödetmeye hakkın yok. O kız belli ki seni çok sevmiş, sırf sen ölme diye o namluyu kendisine korkusuzca çevirdi. Ölmeyi bir an olsun düşünmedi. Şimdi sen tutmuş ben baba olamam diyorsun. O senden gelecek her şeyi kabul etmişken sen yine onu elinin tersiyle itiyorsun. Yapma Barkın, ömrünün geri kalanında pişman olmamak için yapma, öyle bir cehennemde yanarsın ki pişmanlığında kavrulur da hiçbir şey deva olmaz derdine, inan ki o saatten sonra iflah olmazsın. Çok yanarsın Barkın, hem de çok yanarsın. Ve o saatten sonra hiçbir su içinde seni yakan pişmanlığı söndürmeye yetmez.” Dedi ve kendisini kapının dışına güçlükle attı. Nefes nefese kalmıştı. Elini hızla çarpan kalbinin üzerine yerleştirip gözlerini kapadı. Sırtını kapıya dayadığı an gözünden iki damla yaş süzüldü.

Kim içindi bu yaşlar, geçmişte sevdiğini düşündüğü adama son vedası için mi? Günahsız bir bebeğin yaşam hakkının elinden alınma durumuna mı? Yoksa deli gibi seven Beril için mi? Hangi hayat için ateşten iki damla akıp gitmişti gözlerinden?

Loading...
0%