@ugurluay
|
“Saat kaç oldu babam hala kalkın gidiyoruz diye kapıya dayanmadı. Gülce, sence babam gitmekten vazgeçmiş olabilir mi?” “Babam mı? Hiç zannetmiyorum. Kısa vadede vazgeçse de uzun vadede adam kafaya koymuş bizi geri götürecek.” “Of!” diye içli bir şekilde nefes verdi. Gözleri yine dolup taşmak üzereydi. İki gündür kız ağlamaktan, üzüntüden helak olmuştu. “Ya canın sıkılsın diye söylemedim. Asma hemen suratını. Hem annem olmadan babam şuradan şuraya gitmez. Bilmiyor musun sen? İçin rahat olsun.” Diyerek onu bir nebze de olsun rahatlamak istemişti. Ama içten içe de korkuyordu. Bugüne kadar babasını hiç bu kadar çığırından çıkmış görmemişti. “Annemden haber yok mu hala?” dedi burnunu çekerek. “Yok ya kadın arkasına bile bakmadan bastı gitti. İnsan bir düşünür bu kızlar ne yapar ne eder bu öfke dolu adamla diye, yok yok insanın anasından da hayır yok bu devirde.” Diyerek kardeşinin yüzünü güldürmek adına işi şebekliğe vurmaya çalıştı. “Ya saçmala Gülce, annemin mutlaka bir planı vardır. Halamlarla işbirliği içinde olduğu da kesin.” “İyi tamam da kardeşim bize neden haber vermiyorlar. Biz burada başçavuşun eşeği miyiz?” Dedi eline telefonu alıp tekrar annesini aradı. “Al işte yine kapalı hatunun telefonu, halamlar desen ayrı terane, çılgın bakireler ne olacak? Hep aksiyon peşindeler. Anamı da yoldan çıkardılar baksana, kızlarına kıyamayan hatun hepten telefonunu kapattı.” “Hepsi de bize kızgın.” “Bize niye kızgınlar anlamıyorum ki sanki silahı elime alıp ben dehşet saçtım.” “Tüm olanları sakladığımız için olabilir mi acaba?” “Söyleseydik de canımızı okusalardı değil mi? Ya hem bilseler ne olacaktı? Ne yapabileceklerdi?” “Bilmiyorum Gülce ya kafam basmıyor artık. Bir yanda Emre bir yanda annem bir yanda babam bir de Emre’nin ailesi, nasıl olacak hiç bilmiyorum? Herkese rezil oldum.” “Sen niye rezil oluyorsun kardeşim? Durumlar karışık adamın ailesi de maşallah anlayışlı, babamın tüm tavrına rağmen hala gelip isteyeceğiz diye tutturdular.” Dedi kıkırdayarak. “Gülce…” dedi uyarırcasına. “Yalnız Emre’yi takdir ettim doğrusu, adama bak be çıktı babamın karşısına kızınızdan vazgeçmiyorum ulennnn dedi Türk filmlerindeki artistler gibi.” Diyerek Emre’yi taklit etmeye çalışırken kafasına sert bir şekilde yastık fırlatıldı. “Ah!” diye inlerken Birce’nin öfkeli bakışlarına maruz kaldı. “Ne, yalan mı ikizim? Adam resmen savaştı senin için be? Ne aşkmış arkadaş? Bize de nasip olur mu ki böylesi?” diyerek hayallere daldı. “Sende o dil varken o zor biraz ikizim. Maşallah o dil on pabuç değerinde.” “Aman sen de be, iki dakika hayal kurdurmuyorsun insana?” “Sen hayal kurma Gülce, inan ki yaramıyor sana.” Diyerek yatağına uzandı. Onlar böyle kıkırdarken camın tıklatılmasıyla birlikte ikisi de korkudan yerlerinde irkildiler. Adım atacak halleri yokken duydukları “Birce…” diyen fısıltı ile ikisi de gözlerini kocaman açarak birbirlerine baktılar. “Emre,” diyerek sessiz olmaya özen göstererek perdeyi açtılar. Ve karşılarında Emre’yi görmeleri ile küçük çaplı bir kalp krizi eşiğine geldiler. Camı açtıklarında ikinci katın penceresine merdivenle tırmanmış Emre’nin hasret dolu bakışlarıyla karşılaştılar. Birce korkuyla“Emre senin burada ne işin var?” diyerek fısıltı halinde konuşmuştu. Gülce başını camdan dışarıya çıkarıp merdivene doğru baktı. Ve aşağıda Halil, Akın, Selim ve Bertan’ı gördüğünde daha da şaşırdı. “Enişte hayırdır kız kaçırmaya mı geldin?” dedi dalga geçer gibi. “Ha şunu bileydin baldız.” Diye karşılık verdiğinde iki kardeşin de yüzleri kireç gibi bembeyaz oldu. “Ne?” diye haykıran Birce’nin ağzını eliyle kapattı Emre. “Sen kafayı mı yedin enişte, ne kaçırmasından bahsediyorsun?” “Valla kafayı yedim baldız, canıma tak etti. Ben Birce’yi deli gibi seviyorum malum durumlar belli Allah’ın emri ile senden istiyorum.” “Benden mi?” “Evet, şu an yanında aile büyüğü olarak sen varsın bende senden istiyorum.” “Ya vermezsem.” Dedi ellerini göğsünün altından birleştirip gözlerini kısarak ona baktı. “İster ver ister verme ben her halikuarda Birce’yi kaçıracağım. Onun İzmir’e geri dönmesine izin veremem. Hiç kimsenin onu benden almaya gücü yetmeyecek. Bu defa olmaz. Bu defa sessiz bir şekilde olanlara seyirci kalmayacağım. Savaşsa savaş arkadaş sevdiğim benim yanımda kalacak. Öyle ya da böyle. Güzellikle ya da zorla.” Dedi. Birce duydukları karşısında öfkelenmişti. Ağzını kapatan elleri bir an ittirdi. “Sen ne diyorsun Emre, böyle olmaz, bu şekilde olmaz. Bana bile sormadan böyle bir kararı tek başına alıp uygulayamazsın.” “Ne yapayım sen söyle o zaman Birce, baban kızımı vermem diyor. Hadi ikna edelim sabredelim de adam İzmirli olmayana kız vermem diyor kütüğümü,soyumu sopumu nasıl değiştireyim söylesene bana? Niyetimiz zaten evlilik değil miydi? Ne oldu şimdi? Vazmıgeçtin hemen?” dedi öfkeyle. “Hayır,beni anlamıyorsun, böyle olmaz, ben bunu aileme yapamam.” “Birce ya şimdi benimle gelirsin ya da sonsuza kadar beni kaybedersin.” “Emre şu an saçmalıyorsun, sağlıklı düşünemiyorsun, beni nasıl bir tercihin içine sürüklediğinin farkında mısın sen?” “Birce, Birce’m sen de beni anla bu böyle devam edemez. Baban tutup kolundan seni yarın götürse ölürüm ben farkında değil misin sen?” dediği an bir an Emre’nin merdivendeki dengesi kayboldu. Ne olduğunu bile anlayamadan Emre merdivenin üzerinden çığlıklar eşliğinde yere düştü. Her şey saniyeler içinde gerçekleşti ve hiç kimse hiçbir şe yapamadı. Arkadaşları etrafına toparlanırken Emre yerde hareketsiz bir şekilde yatıyordu. Gülce ve Birce “Emre...” diyerek aynı anda geceye sessiz acı bir feryat bıraktılar. Aşağıda bir arbede yaşanırken Birce acele ile cama dayalı merdivenden aşağıya inmeye başladı. Onu gören ikizi de yalnız bırakmamak adına arkasından inmeye bir yandan da söylenmeye başladı. Bir gün, yalnızca bir gün sorunsuz bir gün yaşayalım ya…” diyerek kendi kendine konuşuyordu. Birce, Emre’nin başındaki arkadaşlarını ittirerek onun yüzünü avuçluyor bir yandan da “Emre ne olur aç gözlerini, yalvarırım sana bir şey olmasın. Ne olur aç gözlerini ben sensiz yaşayamam.” Diyerek arka arkaya gözyaşları içinde konuşuyordu. Bertan’ın “Emre.” Diyen sesi işitildiğinde yerde yatan genç adam beklediği işareti almış gibi keyifle gülümseyen yüzüyle gözlerini ansızın açtı. “Seni ağlattığım için özür dilerim sevdiğim.” Dedi yüzünü avuçlayan ellerini öperken genç kız bir tuzağın içine düştüğünü farkına varmıştı. “Sen…” dedi kız gözlerini kısarken hareketleri duraksamış bir şekilde adama bakıyordu. “Ve bunun içinde özür dilerim güzelim.” Dedi daha kız ne olduğunu anlayamadan yüzüne kapatılan pamuk ve burnuna dolan keskin bir koku ile gözlerinin yavaş yavaş karardığını hissetti. Aynı anlarda onunla aynı kaderi paylaşan ikizi de Bertan’ın kollarına düşmüştü. Emre Birce’yi kucakladığında Bertan kucağında Gülce ile ona öfke dolu bakışlarla bakıyordu. “Bunu yapmak zorunda mıydık?” dedi. “Başka çaremiz yoktu. Sana anlattım her şeyi. Şimdi her şey planladığımız gibi olacak.” “Ya ikna olmazsa o zaman ne yapacaksın?” “İkna olacak, bunun için elimden ne geliyorsa yapacağım.” Dedi. Bertan Gülce’yi bir arabaya bindirdi. Halil, Akın ve Selim hazırlıkları tamamlamak için başka bir arabaya bindiler. Emre ise kafasındaki planları gerçekleştirmek için Birce’yi usulca kendi arabasına bindirdi. Şimdi her biri yarının onlara nasıl sürprizler getireceğini bilemeden kendi kaderlerini çizmeye gidiyorlardı. Bakalım bu işin sonu nereye varacaktı? |
0% |